Kanada’nın eski Genel Kurmay Başkanlarından ve Afganistan’daki NATO gücü ISAF’ın 2004 Şubat ve Ağustos ayları arasında komutanlığını yapmış olan Rick Hillier, yayınladığı kitabında son derece çarpıcı değerlendirmeler yapmış.
Gerçi benzer değerlendirmeler şimdi artık hemen her kesimden insanlar tarafından yapılıyor. Hillier’in özelliği asker olması ve ABD’nin bugün için en fazla önem verdiği savaş cephesinde, yani Afganistan’da komutanlık yapması.
Şöyle diyor Rick Hillier:
“Afganistan, NATO ittifakının çürüme halindeki ceset olduğunu gösterdi. Çok büyük değişiklikler olmazsa ittifak yok oluşa sürüklenir.”
“Çürüme halindeki ceset!” Uzaktan baktığınızda vücudu bütün olarak görürsünüz. Ama vücudun bütün olarak görünmesi yanıltıcıdır. Gerçekte ise ortada bir “ölü” vardır.
TARİHTEN ÖRNEKLER
Hillier’in bahsettiği NATO, elbette ki Amerika’dır. Tarihten benzetmelerle örnekler vermek gerekirse bugünkü Amerika, 3. yüzyılın Roma imparatorluğu gibidir.
Roma bu yüzyılda Atlantik’ten Basra Körfezine, Rusya steplerinden Afrika’nın derinliklerine kadar, İran, Hindistan ve Çin hariç neredeyse bilinen bütün coğrafyaya hükmeden bir Dünya devleti idi.
Ama gerçekte çürüyen bir cesetti. Onun içindir ki 4. yüzyılda başlayan barbar akınlarına direnemedi. Dağıldı ve çöktü.
Aynı benzetmeyi 17 ve 18. yüzyılın Osmanlı İmparatorluğu için de yapabiliriz. Bir açıdan bakılığında görkemli bir imparatorluk; ama başka bir açıdan ise içten içe çürüyen ve zavallı durumdaki bir devlet.
1980’li yılları başındaki Sovyetler Birliği de görünüşte iki süper güçten biri, gerçekte ise “çürüyen bir ceset”ti.
İlginç tesadüf, Sovyetler Birliği’nin “çürüyen bir ceset olduğunu” gözler önüne seren de gene bu ülkenin Afganistan’daki işgali idi.
Eski çağlarda “çürüyen cesetlerin” ortadan kaldırılması yüzyılları buluyordu. Bugün ise Sovyetler örneğinde görülüğü üzere sadece birkaç on yıl içinde gerçekleşiyor.
SİYASİ KÖRLÜK
Verdiğimiz örneklerdeki ortak kanuniyet şudur: Her varlık gibi imparatorluklar da doğar, gelişir, büyür ve daha sonra da duraklama, gerileme ve çöküş evrelerini yaşarlar.
Bugüne kadar söz konusu olan imparatorluklar köleci, feodal ya da kapitalist sömürgeciydiler. Kendilerinin ebedi olduklarını düşünüyorlardı.
Hâkim sömürücü bir sınıfın hâkim olduğu devletler olmalarından dolayı, kendi zaaflarına karşı kördüler.
Nitekim Rick Hillier de NATO’nun Afganistan’daki çıkmazını anlatırken, olayı hiç anlamadığını şöyle ortaya koymaktadır.
“Brüksel’deki NATO komutanları, Afganistan’da ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Strateji ve fikirleri yoktu. Siyasi yönetim de yoktu, yeterince asker de… Durum tam bir felaketti. NATO sanki kendisine duyulan güveni yok etmek ve bütün üye ülkelerdeki halk desteğini kaybetmek için yola koyulmuştu.”
Burada anlamlı soru şudur: NATO veya Amerika şu anda Afganistan’da yürüttüğü savaşta başka ne yapabilir? Veya ne yaparsa başarılı olabilir?
Bu sorunun cevabı yoktur. Tıpkı 1980’lerde Afganistan bataklığında debelenen Sovyetler Birliği’nin izleyebileceği başka bir politikanın olmaması gibi.
Hangi yola başvursa, hangi taktiği izlese fark etmez. Her şey dönüp dolaşıp Amerika’yı vuracaktır.
ÇÜRÜMENİN GERÇEK NEDENİ
Amerika, bugün Irak’ta ve Afganistan’da yenilmektedir. Bu yenilgiyi salt bir askeri olay olarak almak kadar yanlış bir şey olamaz. Gerçekte askeri yenilgi, bir sonuçtur.
Amerika’yı Irak ve Afganistan’da askeri yenilgiye götüren, her şeyden önce bu ülkenin ekonomik alanda yaşadığı gerileme hatta çöküntüdür.
1950’lerde dünyadaki toplam hâsılanın yarısını üreten Amerika, bugün ancak yüzde 20’sini üretmektedir. 2015’e kalmadan en büyük ekonomi tahtını Çin’e bırakacağı, artık belli olmuştur.
Baş aşağı giden bir ekonomi, dünya hegemonyasını sürdürmek hedefli bir dış politikayı finanse edemez.
Daha önemlisi Amerika, toplum olarak çürümektedir. Gerçek anlamda bir çürümeden söz ediyoruz. Uyuşturucu sektörü Amerikan ekonomisinin en büyük sektörüdür. Madde bağımlılığı bu ülkede son derece yaygındır.
Amerikan toplumunun geleceğe yönelik bir iddiası kalmamıştır. Üretici değil tüketicidir. Kitleler sisteme yabancılaşmıştır.
“Çürüme halindeki ceset” salt Afganistan’daki NATO askeri gücü değil, Amerikan devletinin bizatihi kendisidir.
HAKSIZ SAVAŞ
En büyük gerçek ise şudur: Amerika Afganistan’da haksız bir savaş yürütmektedir.
Afganlılar ise bütün geriliklerine rağmen vatanlarını savunmak gibi son derece haklı bir konumdadırlar.
Haksız bir savaşı, Dünyanın en büyük askeri gücü de olsa kazanması çok zordur. Hatta imkânsızdır.
Ama Rick Hillier, nedenini anlamasa da çok önemli bir gerçeği saptamaktadır.
O da Amerika’nın “çürüyen bir ceset” olduğu gerçeğidir.
mbgultekin@ip.org.tr