Cumhuriyet’i Türk hâkimlerine emanet ediniz. Bağımsız, tarafsız, kişilikli, haysiyetli, başı dik hâkimlere emanet edin Türkiye’mizi.

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Ergenekon davasının 29 Ocak’ta yapılan 133. duruşmasında, Tayyip Erdoğan’ın gizli örgütünü, dava dosyasından belgelere dayanarak, isim isim açıkladı.

Tayyip Erdoğan’ın “Silivri’de bir özel mahkeme kurduk” s

Tarih:

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Ergenekon davasının 29 Ocak’ta yapılan 133. duruşmasında, Tayyip Erdoğan’ın gizli örgütünü, dava dosyasından belgelere dayanarak, isim isim açıkladı.

Tayyip Erdoğan’ın “Silivri’de bir özel mahkeme kurduk” sözlerini aktaran Perinçek, mahkeme heyetine şöyle seslendi: “Yurtseverleri yargılamak, Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal devletini yok etmek için kurulmuş bir özel mahkeme! Bunu yaparsınız, yapmazsınız; o sizin seçiminiz. Ama size verilen görev bu. Aldınız mı Oval
Ofis’ten görevinizi! “Atatürk, “Beni Türk hekimlerine emanet edin” demişti. Ben de şunu söylüyorum: Cumhuriyet’i Türk hâkimlerine emanet ediniz…”
Doğu Perinçek’in konuşmasından bir özet aktarıyoruz.

İddianamede hatırlanacaktır bir Bilecik toplantısı vardı. “Bilecik’te İP Genel Başkanı
Doğu Perinçek, Genel Başkan Yardımcısı Suphi Karaman, Hasan Yalçın, Erol Bilbilik toplanmışlar ve Ergenekon’un temel belgelerini, kararlarını almışlar” şeklinde bir iddia vardı.

İddianame, iddiasını Tuncay Güney’in mülakat denen, hukuki hiçbir değeri olmayan, altında imza da olmayan o metnine dayandırıyordu. Mülakatı hepinizin huzurunda açtık, mülakatta böyle bir şey yok.Yani savcılık makamı yalan söylemiştir, uydurmuştur.

Dediler ki 18 sayfalık polisin çıkarttığı özette var. Mülakata dayanıyorlar, mülakat onlara yetmiyor. Uydurmalar ve o polisin çıkarttığı yalanın, mülakatta olup olmadığını incelemeden iddianameye koyuyorlar. Bunun üzerine 11 maddelik düzeltme talebinde bulunduk ve “evet” dediler, “Doğru. Mülakatta böyle bir şey yok.”

Oysa o Bilecik toplantısı iddianamedeki neredeysetek toplantı. Bu Bilecik toplantısının yalan ve uydurma olduğu ortaya çıktı. Ama yalan olmayan bir toplantı var. Dava dosyasında yalan olmayan, uydurma olmayan bir toplantı var. Ve bu toplantı Ergenekon tertibini baştan sona aydınlatan ve tertipçileri bütün kanıtlarıyla ortaya çıkaran bir toplantı.

Mevcut dava dosyasında 245 No.lu klasör, 1-266 sayfa arasında 2004 yılında İbrahim Bilgehan Taşdelen isimli şahsa ait iletişim tespit tutanakları…

Perinçek, İbrahim Taşdelen’le ortağı Esat Kurucu arasında 14 Nisan 2004 tarihinde
gerçekleşen görüşmenin tutanağını okudu. Görüşmede Taşdelen, Kurucu’ya, Bolu’da Tayyip Erdoğan’ın isteğiyle bir toplantı yapıldığını, kendisinin de katıldığı
bu toplantıda E. Korg. Altay Tokat’a TSK içinde bir istihbarat örgütü kurma teklifi iletildiğini aktarıyordu. Perinçek şöyle devam etti:

Sizler Sayın yargıçlar, Türkiye’de Anayasa,hukuk mu olduğunu zannediyordunuz?
Adamlar Bolu toplantısında, 2004 yılında askeri istihbarat birimi kurduruyorlar.
Hangi kanuna, hangi anayasaya dayanarak?
Tayyip Erdoğan’ın özel istihbarat örgütü!
Şimdi kozmik odalara nasıl ve kimlerin hangi tertiplerle girdiğinin, o balyozların
falan kökünü burada görüyor muyuz?
2004 yılında yasadışı örgütü kurduruyor Bolu toplantısında, uydurma Bilecik toplantısında değil! Ve bütün eylemleri ortada! Bolu toplantısının 5-6 yerde tespitleri var. Ve bunun içinde Cemil Çiçek, Ulaştırma Bakanı, Başbakan Yardımcıları, Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Gümrük Müsteşarlarının hepsinin isimleri var. Şebeke belli. İşte Gladyo’yu mahkeme dosyasından ortaya koyuyoruz.

Perinçek, iletişim tespit tutanaklarından beşini daha okudu.
Altay Tokat, Gümrük Müsteşarı Hüseyin Hüsnü Güler ve X şahısla yapılan bu konuşmalarda Bolu toplantısı, toplantıda paşaya iletilen teklif ve teklifin Tayyip Erdoğan’dan geldiği teyit ediliyordu.

Perinçek, beş tutanağı okuduktan sonra şunları söyledi:
Şimdi bu delilden, iletişim tespit tutanağından ne çıkıyor? Bolu’da bir toplantı var. Bu toplantıda, 14 Nisan 2004 Pazar günü, hükümeti temsilen Bolu’da Korgeneral Altay Tokat tarafından bir ekip kurulması, Türkiye’nin büyük bölgelerinde askeri bir istihbarat birimi kurulması, tüm yetkilerle donatılması, yasadışı yetkiler, zulüm, haksızlık, tertip, cinayet, bu ülkenin gelişmesine zarar veren birimlerle ilgili TSK içinde bilgi toplanması hepsi var. İsimleri var, cisimleri var, uydurma şeyler değil. Oraya buraya bomba koyarak, tertiplerle, bombalarla, ıslak imzalarla değil; açık, kanlı canlı suç var.

300-500 örtülü ödenek var! Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’e Meclis’te soruldu;
2007 yılında örtülü ödeneği neden dokuz misli arttırdınız? “İstihbarat için” dedi. Bu ne demek? Tayyip Erdoğan MİT’ten ayrı, kendi gizli gladyosunu kurmuş. 5 telefon almış, 12 firmanın üzerini çizebilecek güce ulaşmış, müsteşarlar tayin edebiliyor, Abdullah Gül’le, Tayyip Erdoğan’la konuşuyor. Altay Tokat diyor ki, “Bundan sonra biz gayri resmi iş yapacağız”.

Örgüt çalışıyor. Bu örgütün eylemleri var. Gizli iletişim ağı kuruyor. Yasadışı
gazyağı işi yapıyor, askeriyeyi dinliyor, karargâhlara giriyor, bombaları yerleştiriyor.
Kadrosu belli. Başta Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Altay Tokat, Cüneyt Zapsu, o zamanki Ulaştırma Bakanı, Adalet Bakanı, Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı…

Yavuz Donat 11 Temmuz 2003 günü şunu yazıyor: “Başbakanlığa bağlı, gizli bir
karargâh var, Meclis’e 500 metre mesafede, operasyon yetenekli özel tim” diyor. Aynı yazıda “Bu gizli karargâh 5 yıl önceden beri çalışıyor” diyor.

5 yıl önceden beri çalışan örgütü Tayyip Erdoğan devraldı.
2003’ten 5 yıl geriye gidiyoruz 1998. Nereye varıyoruz? 1999-2001 Tuncay Güney’in Ergenekon belgelerinin tanzim edildiği tarih. Bir örgüt elemanı daha saptıyoruz burada. Başından beri operasyonun içinde olan Fehmi Koru. Ergenekon belgelerinin kendinde olduğunu 2001 yılında yazmış. Diyor ki, “Ergenekon temel belgesinin açık imzalı şekli bende var.”

Sonra sizin kanunları çiğneyerek, savunma hakkını yok ederek açmadığınız o
şemada kimler vardı? Hüseyin Kıvrıkoğlu,Eşref Bitlis, Türk Ordusu’nun komutanları
ve İşçi Partisi.

Ergenekon tertibinin bütün şifreleri o belgedeydi. Siz mahkeme olarak suç ortaklığı yaptınız. Suçu örttünüz ve bizi savunma delilinden yoksun bıraktınız.

Hangi suç işlendi o belgeyle? O da dava dosyasında var.

3 Temmuz 2002’de o belgeler İstanbul’dan bir polis tarafından MİT’e yollanıyor. MİT Müsteşarı o belgeleri resmi olarak bir yıl elinde tutarken gizli olarak kullanıyor. Bana DSP’den üç Bakan, Ecevit’e bazı belgeler geldiğini; belgeye göre, Ordu içinde, başında Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun bulunduğu bir örgüt olduğunu ifade etti. Bunlar
niçin yapıldı? Hüseyin Kıvrıkoğlu Amerika’nın Irak’ı işgaline direndiği ve TSK’nın
da Amerika Irak’a girmeden orada vaziyet alıp Türkiye’nin bölünmesine yönelik tehditleri önleyecek askeri tedbirleri hükümetin önüne koyduğu için!

Ergenekon tertibini planlayan örgüt, 2002 yılında Ecevit hükümetini devirmiş,
darbe yapmış. İşte size suç! Altay Tokat, Aksiyon dergisine iftiharla diyor ki “Türkiye’yi erken seçime ben götürdüm.” O zamandan bu işlere bulaşmaya başlamış. Darbe yapılıyor; Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül, Amerika tarafından iktidara getiriliyor.

Bunun ispatı ne? 1996 yılında CIA’ya bağlı Rand Corporation yazıyor “Biz Türkiye’nin
başına Başbakan olarak Tayyip Erdoğan’ı, Dışişleri Bakanı olarak Abdullah Gül’ü getireceğiz.”

Biz bunları Şubat 1997’de Cumhuriyet gazetesine açıklıyoruz, Aydınlık’ta kapak
yapıyoruz. Ergenekon tertibi bu darbede kullanılan en önemli araçlardan biri.
Devamında Tayyip Erdoğan parti başkanı olmadığı halde Amerika’nın zorlamasıyla
kanunlar değiştirilerek, Türk hukuku çiğnenerek başbakan yapılıyor ve Irak işgal
ediliyor. Bu senaryo Amerika’nın takvimine bağlı ve bu takvim Oval Ofis’te işlemeye
devam ediyor.

Fehmi Koru diyor ki; Amerikan Başkanı 5 Kasım 2007 günü Oval Ofis’te bu davanın
düğmesine bastı. Düğmeye basılmış bir davada kiminiz yargıç rolü oynuyor, kiminiz savcı rolü oynuyor. Biz rolümüze isyan ediyoruz! Biz bu rolü kabul etmiyoruz! Biz bu davanın sanığı değiliz! Biz Türkiye’nin sahipleriyiz! Biz bu rolü reddediyoruz!

Balyoz, Poyraz, Kafes hepsi budur…
Herkes kendi deneyiyle bu tertibi anlıyor. Hüseyin Kıvrıkoğlu şemada ismini görünceanlıyor. Eşref Bitlis anlayamıyor, çünkü o mezarda. Onun da ismi şemada var, ama o anlayamadan gitti.

Köksal Şengün bir bakıyor Balyoz planında sıkıyönetim mahkemesi hâkimi! Siz de kendi deneyiminizle anladınız mı Reis Bey bunun bir tertip olduğunu? Bunun bir
tertip olduğunu anlamadınız mı hâlâ? Bakın sizin isminizi de en sonunda oturttular
oraya. Oturturlar!

Anlamayanlar diyor ki, “Bana iftira atılıyor, ama diğerlerini bilmem.” Ben diyorum ki, hepsi iftira! Köksal Şengün’e de yapılan iftira, Hüseyin Kıvrıkoğlu’na da yapılan iftira, Eşref Bitlis’e mezarında yapılan da iftira! Hepsi tertip. Bu Türkiye’ye karşı büyük bir tertip. Bu davanın esası budur. Geri kalanı tiyatrodur. Sorduğunuz soruların hukukla hiçbir ilgisi yok. Siz gerçeği araştırmıyorsunuz. Sorduğunuz soruların suç tarifiyle hiçbir ilgisi yok. Sorduğunuz sorular psikolojik savaşın kodlarına göre. Neye dayanıyor bunlar? “İki sayfa dokuz maddelik gizli anlaşma
yaptım” diyor Abdullah Gül. Ermeni Açılımı da, Kürt Açılımı da bütün açılımlar var
içinde… Biz onları Temmuz 2003’te, 7 yıl önce yayınladık ve hepsi doğru çıktı şimdi.
Türkiye’nin anayasası oldu o iki sayfa dokuz madde!
Türkiye’nin anayasası yok bugün. Türk Devleti yoktur. Kimse kimseye rol yapmasın.
Türk Devleti dağıtılmıştır. Amerika askeriyle işgal etmeden, gladyosuyla Türkiye’yi
denetim altına almıştır. Gladyo budur. Gladyo, NATO ülkelerini denetleme örgütüdür.

Türk ordusu çürütülmektedir. Bunların acısını yarın çekeceğiz. Türkiye içten ve
dıştan silahlı tehditlerle karşı karşıyadır. Amerika nasıl Saddam Hüseyin’i 10 sene
zayıflattı, sonunda tepesine bindi. İşte ona hizmet ediyorsunuz! Yollayın beni Silivri
mahkemesine! Bu Mahkeme ona hizmet ediyor. Türkiye’nin zayıflatılmasına, TSK’nın zayıflatılmasına, bu yargılama ona hizmet diyor. Zaten sizinle meselemiz de budur. Türkiye adınadır bizim meselemiz.

Muhalefette Gladyo olmaz. Gladyo tepede.
Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, işte Gladyo onlar. İspat ettim, hani savcı? Savcı da o tertibin uzantısı, o tertibin içinde. Yargıyı o tertiple çökertmek istiyorlar. Şimdi bakın, sizin mahkemenizi AKP nasıl tanımlıyor? 24 Ocak günkü Akşam gazetesi; Tayyip Erdoğan diyor ki dağıttıkları broşürde, “Nasıl biz Silivri’de bir özel mahkeme kurduk.”

Yurtseverleri yargılamak, Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal devletini yok etmek için kurulmuş bir özel mahkeme! Bunu yaparsınız, yapmazsınız; o sizin seçiminiz. Ama size verilen görev bu, Oval Ofis’ten! Aldınız mı Oval Ofis’ten görevinizi! Aynı diyor, o özel mahkeme gibi Silopi’de de kuracağız, diyor. AKP küstahça meydan okuyor. “Ne devleti, ne yargısı, ne Anayasası! Çiğnerim hepsini ben, özel mahkeme kurdum” diyor.

Atatürk, “Beni Türk hekimlerine emanet edin” demişti. Ben de şunu söylüyorum:
Cumhuriyet’i Türk hâkimlerine emanet ediniz. Bağımsız, tarafsız, kişilikli, haysiyetli, başı dik hâkimlere emanet edin Türkiye’mizi.
Oysa o Bilecik toplantısı iddianamedeki neredeyse