İşçi Partisi Genel Sekreter Yardımcısı ve Adalet Komisyonu Başkanı Av. Mehmet Cengiz, İşçi Partisi Antalya İl Örgütünde düzenlediği basın toplantısında, TSK’nin Lübnan’a gönderilmesi girişimini değerlendirdi. Av. Mehmet Cengiz şunları söyledi:
Bir süredir tartışılmakta olan “Lübnan’a asker gönderilmesi” sorununda, hukuksal ve siyasal açıdan ciddi saptırmalar yaşamaktayız.
Örneğin; “TBMM’nin Lübnan’a asker gönderilmesine KARAR verdiği” ya da bu konuda “Hükümet’e YETKİ verildiği” yazılıp söylenmektedir.
Bu, hukuken de siyaseten de yanlıştır. TBMM’nce verilen izni, bu şekilde yorumlamak Anayasa’ya aykırıdır.
TBMM’nin yetkisi “izin” vermekten ibarettir. “Karar” yetkisi Cumhurbaşkanı’na aittir.
Önce mevzuatı özetleyelim:
Anayasa’nın, “Silahlı Kuvvet Kullanılmasına İzin Verme” başlıklı 92. maddesine göre; “TSK’nın yabancı ülkelere gönderilmesine...İZİN VERME yetkisi TBMM’nindir”.
Ancak, Anayasa’nın 104. maddesine göre; “Devletin başı” ve “Başkomutan” sıfatıyla “TSK’nin kullanılmasına KARAR VERMEK” yetkisi Cumhurbaşkanı’na aittir.
Yani;
1) TBMM, Lübnan’a asker gönderilmesine “KARAR” DEĞİL, “İZİN” vermiştir.
2) Bu izin, Hükümet’e değil, Cumhurbaşkanı’na verilmiştir.
Nitekim, TBMM İçtüzüğü’nün 130. maddesinde de aynen: “Anayasa’nın 92. maddesinin 1. fıkrası gereğince; TSK’nin yabancı ülkelere gönderilmesine...belli bir süre için, Bakanlar Kurulu’nun istemi üzerine TBMM’nce İZİN VERİLİR. BU KARARI, CUMHURBAŞKANI UYGULAR” denilmektedir.
Özetlersek; TBMM İZİN verecek, Cumhurbaşkanı ise bu izin çerçevesinde KARAR verip UYGULAYACAKTIR.
Cumhurbaşkanı, “Çankaya Noteri” değildir.
Cumhurbaşkanlığı, bilinen deyişle “Çankaya Noterliği” değildir. Her karar yetkisine sahip merci gibi, aldığı yetki çerçevesinde takdir hakkına ve inisiyatife sahiptir. Bu, işin doğası gereğidir.
Şimdi Cumhurbaşkanı, “yürütmenin başı” ve “Başkomutan” sıfatıyla anayasal yetkisine dayanarak, TBMM’nin kendisine verdiği genel yetki çerçevesinde durumu değerlendirecek, ulusal çıkarlarımızı da gözeterek Lübnan’a asker gönderilip gönderilmemesine, gönderilecekse ne zaman ve hangi kapsamda gönderileceğine ayrıca karar verecektir.
Yani, TBMM’nce izin verilmiş olması, TSK’nın mutlaka Lübnan’a gönderileceği anlamına gelmemektedir. Nitekim, daha önce de 1990 yılında “Birinci Körfez Krizi” sırasında kabul edilen iki ayrı tezkere ve Irak’a ilişkin ikinci tezkere ile TBMM’nde bu izin verildiği halde gerek görülmediğinden kullanılmamıştır. Dolayısıyla, Hükümet tezkeresinin TBMM’nde kabul edilmesinden sonra atılan “Lübnan’dayız” manşetleri gerçeği yansıtmamaktadır.
Lübnan’a gönderilecek olan “ticari emtia” değil, “asker”dir.
Anayasal sistemimizde yer alan bu düzenleme bin yıllık devlet geleneğinin ürünüdür. Yurtdışına gönderilen “Diyarbakır karpuzu” ya da “Giresun fındığı” değil, Türk Silahlı Kuvvetleri’dir. Lübnan’a “mal” ihraç etmeyeceğiz, “asker” göndereceğiz. Lübnan’a gönderilecek olan “ticari emtia” değil, “asker”dir.
Bunun için, bin yıllık devlet geleneğinden elde edilen deneyimlerle anayasal sistemimizde nassas bir denge kurulmuştur. Cumhurbaşkanı keyfine göre “sefer” düzenleyemeyecek, yurtdışına asker gönderemeyecektir. Konu, öncelikle TBMM’nde görüşülerek “izin” verilecek; Cumhurbaşkanı da yürütmenin başı ve Başkomutan sıfatıyla nihai kararı verip uygulayacaktır.
Askerlikte, 550 kişilik “kollektif komutanlık” olmaz. Bunun için, “TSK’nın kullanılmasına karar verme” yetkisi, TBMM’ne ve hatta Hükümet’e bırakılmamış, doğrudan Cumhurbaşkanı’na verilmiştir.
Kararname gerekir.
Bu da Cumhurbaşkanı’nın imzasına bağlıdır.
Olaya bir de pratik açıdan bakalım:
TBMM, Lübnan’a asker gönderilmesine izin vermiştir. Şimdi, bunun bir emre dönüştürülüp uygulanabilmesi için kararnameye gereksinim vardır. Bu kararname, Cumhurbaşkanı’nın onayı ile yürürlüğe girer. Bu, Anayasa’nın 104. maddesinin gereğidir. Sayın Cumhurbaşkanı ise “Çankaya Noteri” olmadığından, her önüne gelen kararnameyi imzalamak zorunda değildir. Nitekim, daha önce de Cumhurbaşkanı’nca uygun bulunmadığından imzalanmamış ve uygulanmamış birçok kararname olmuştur.
Cumhurbaşkanı’nın onayı ve emri olmadan asker gönderilmesi,
“kanunsuz emir"; buna uyulması, Anayasa’yı ihlal suçu oluşturur.
TSK’nın Lübnan’a gönderilmesi konusunda son kararı Cumhurbaşkanı vereceğinden, Cumhurbaşkanı’nın kararı olmadan Hükümet’in Lübnan’a asker göndermesi “kanunsuz emir”, buna uyulması ise “kanunsuz emre uymak” olur ve Anayasa’yı ihlal suçu oluşturur.
Sayın Cumhurbaşkanı, Lübnan’a asker gönderilmesine karşı olduğunu açıkça belirtmiş ve kamuoyuna açıklamıştır. Hem de Lübnan’a gönderilmesi söz konusu olan kuvvetlerin komutanlığının -K.K.Komutanlığı’nın- devir teslim töreninde...
Anayasal kurumlar çatışmaya itilmekte,
anayasal kriz çıkarılmak istenmektedir.
Bu bilindiği halde siyasal iktidar, tezkerede ısrar etmiş, sayısal çoğunluğuna dayanarak tezkereyi Meclis’ten geçirmiştir. TBMM’ni, sahibi tarafından kullanılmayacağı belli olan bir izne zorlamıştır. Yetki sahibinin kullanmayacağını açıkça beyan ettiği bir yetki zorla verilmek istenmiştir.
Bu, TBMM’nin itibarıyla oynamaktır. Siyasal iktidar, ABD’ye verdiği sözü yerine getirebilmek için “kervan yolda düzülür” mantığı ile “hele bir izni çıkaralım gerisini sonra düşünürüz, anayasal kurumları sonra ikna ederiz” diye düşünmüşlerdir. Bu, sorumlu devlet adamlığı anlayışıyla bağdaşmaz, anayasal kurumları çatışmaya iten, anayasa krizine yol açabilecek bir uygulamadır.
Türkiye, bölünme sürecine sokulmak isteniyor.
Lübnan’a asker gönderilmesi tartışılırken, çok üst düzeyde bir ABD generalinin “PKK Koordinatörü” olarak atandığı da açıklandı. Bu olgu, mazlum ülkelere emperyalist devletlerin istemleri doğrultusunda “Barış Gücü” adı altında silahlı müdahale gücü gönderilmesiyle birlikte değerlendirildiğinde durum daha da tehlikeli boyutlar kazanmaktadır. Bu süreçte, yarın Türkiye’nin Güneydoğusuna yabancı silahlı kuvvetlerin gönderilmesinin, bugün “PKK Koordinatörü” olarak atandığı bildirilen bu generalin “sömürge valisi” kimliği kazanmasının da önü açılmış olmaktadır.
Başbakan -kendi deyişiyle- üstlendiği “BOP Eşbaşkanlığı” görevini yerine getirme çabası içindedir. ABD’nin isteği üçerine, Lübnan’da direniş güçleri karşısında yenilgiye uğrayan ve güç durumda kalan İsrail’e “koltuk değneği” olacak bir kuvvete katılmakta ısrar etmektedir. Türkiye’yi, başta komşuları olmak üzere bölge ülkeleriyle düşman yapacak ve ABD Silahlı Kuvvetler Dergisi’nde yayımlanan “BOP haritası”nda olduğu gibi, diğer 23 Ortadoğu ülkesinin yanı sıra ülkemizin de parçalanacağı bir sürece sokmak istemektedir. Böylesine önemli bir kararın MGK’da dahi görüşülmeksizin uygulanması beklenemez.
Sayın Cumhurbaşkanı’nı anayasal yetkisini kullanmaya,
Kararnameyi imzalamamaya çağırıyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanı’nı daha önce kamuoyuna açıkladığı görüşü doğrultusunda, Anayasa’nın 104. maddesindeki yetkisini kullanmaya, Lübnan’a asker gönderilmesine ilişkin kararnameyi imzalamamaya çağırıyoruz.