Bursa’daki AKP Yargısının Kanunsuzluğu, Ankara’da Cumhuriyet Yargısından Döndü

• Bursa 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nce kanunsuz olarak toplatılan “Türban Özgürlük Değil Esaret Örtüsüdür!” bildirisi hakkında, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı takipsizlik kararı verdi. Bildiriler iade edildi.

İşçi Partisi tarafından 1 milyon adet bastırılarak ...

Tarih:

• Bursa 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nce kanunsuz olarak toplatılan “Türban Özgürlük Değil Esaret Örtüsüdür!” bildirisi hakkında, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı takipsizlik kararı verdi. Bildiriler iade edildi.

İşçi Partisi tarafından 1 milyon adet bastırılarak yurdun dört bir yanında dağıtılan “Türban Özgürlük Değil Esaret Örtüsüdür!” başlıklı bildiri, Bursa 1. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından 5 Kasım 2010 tarihinde toplatılmasına karar verilmişti. Bursa Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürlüğü, bildiride “Kuranı-ı Kerim’e, başörtüsüne, İslam inancına karşı hakaret içerikli cümlelerin yer aldığı”, “Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımızın halkı aldattıklarına yönelik ifadelerin bulunduğu” ileri sürmüş, Hâkimlik de bu görüşe itibar ederek, el koyma kararı vermişti. Anayasa ve Siyasi Partiler Kanunu’na aykırı olarak verilen karar uyarınca 3500 bildiriye el konulmuştu.
Bursa C. Savcılığı, bildirinin İşçi Partisi Genel Merkezi tarafından yayımlanmış olduğunu gözeterek, soruşturmanın Ankara’da yürütülmesi gerektiğini belirterek dosyayı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na göndermişti.
Bildiriyi inceleyen Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, bildiride suç unsuru bulunmadığını tespit ederek, soruşturmaya gerek olmadığına ve el konulan bildirilerin iadesine karar verdi.
Karar uyarınca el konulan 3500 bildiri, 24 Aralık 2010 günü İşçi Partisi Genel Merkezi’ne iade edildi.
Böylece Anayasa ve Siyasi Partiler Kanunu’na aykırı olarak verilen AKP Yargısının kararı, Cumhuriyet Yargısından dönmüş oldu.

Bilgilerinize sunarız.
Saygılarımızla.

İşçi Partisi
Bilgilendirme ve Basın Bürosu


Eki: “Türban Özgürlük Değil Esaret Örtüsüdür!” bildirisi

TÜRBAN ÖZGÜRLÜK DEĞİL ESARET ÖRTÜSÜ

Değerli Yurttaşlar,
ESARET ÖZGÜRLÜĞÜ OLMAZ
“Türban özgürlüğü” diye bir özgürlük olabilir mi?
Eğer ağanın marabası olmak özgürlük ise, türban da özgürlüktür.
Şeyhin ayağına yüz sürmeye özgürlük diyorsanız, türbana da özgürlük demeye devam edin.
Cariyelik özgürlükse, türban da özgürlüktür.
Kulluğa, cariyeliğe geri dönüş özgürlüğü yoktur ve olamaz!
Özgürlük, Ortaçağ ilişkilerinden kurtulmaktır. Kadın açısından özgürlük, eşitliğe kavuşmak, toplumun çalışan, üreten, yaratan, onurlu üyesi olmaktır.
Özgür bir toplum kurmak isteyen bir parti veya insan, türban ve özgürlük kavramlarını yan yana getiremez. Bu, esaret özgürlüğünü savunmaktan başka bir şey değildir.
Özgürlükleri Ortaçağ kafasıyla yeniden tanımlamaya kalkarsanız, yeniden kul olursunuz; cariye olursunuz.

KUR’AN HUKUKUN KAYNAĞI OLAMAZ
Kur’an da türban emri yok; doğru. Ama Kur’an da türban emri olsa, bu emir uygulanacak mı?
Kur’an’da “hırsızın elini kesin” emri var. Uygulanıyor mu; uygulanabilir mi?
Kur’an’da “kadına mirastan yarım pay verin” emri var. Uygulanıyor mu; artık uygulanabilir mi?
Kur’an’da “Dört kadın almak” caiz. Hangi onurlu kadın, dört kadından biri olmayı kabul eder?
Kur’an’da kölelik var; cariyelik var. Hangi babayiğit uygulayabilir?
Kur’an’da “İslamdan vazgeçeni öldürün” emri var. Nerede bulabilirsiniz o celladı?

GÜNÜMÜZ TOPLUMUNU KUR’ANLA YÖNETEMEZSİNİZ
Demokratik bir toplumu, Tevrat’ın On Emriyle; İncil’den ayetlerle, Kuran’la yönetemezsiniz. O nedenle türban konusunda Kur’an’a gönderme yaparak yürütülen tartışmalar, tarih bilgimizi genişletir ama hukukun kaynağı olamaz.
Devletin temel düzenlerini din esaslarına göre belirlemeye kalkmak, bütün demokratik ülkelerde Anayasaya aykırıdır. Dahası en katı yobaz bile, günümüz toplumunu Nisa suresine, Ahzab suresine veya Bakara suresine veya başka bir sure ve ayete dayanarak düzenleyemez. Buna kalkmak, deveyle ticaret yapmaya benzer ve artık mümkün değildir. İslam, birçok İslam âliminin de belirttiği gibi, tarihseldir. Tarihin dışında hiçbir şey yoktur.
Hz. Muhammed, dünya tarihinin en büyük devrimcilerindendir. İslamın düzenlemeleri, 7. yüzyıldan 15. yüzyıla kadar dünya ölçeğinde bir devrimin hukuku idi. İslam, yeryüzü uygarlığının merkezi ve önderi oldu. Ama o çağ arkada kaldı. Bugün 21. yüzyılda yaşıyoruz. Günümüz toplumunu, 7-15. yüzyılın hukukuyla yönetemezsiniz. Yönetirim diyenler açıp kutsal kitapların her cümlesini yeniden okusunlar. Bugünün siyasetini, ekonomisini, kültürünü, bilim hayatını, Tevrat, İncil veya Kur’an’la yönetebilecek bir sihirbaz yoktur. Bunu Tayyip Erdoğan da yapamaz; Abdullah Gül de yapamaz; Fethullah Hoca da yapamaz. Halkı aldatmaktadırlar.

CİNSELLİĞE VURGU YAPAN KÖLECİ KÜLTÜR
Türban, kadının cinselliğine vurgu yapan bir kültürün simgesidir. Türban, kadını insan yerine koymayan, onu yalnız cinsel bir nesne olarak gören bir anlayışın aletidir. Eski köleci Yunan ve Roma kültürü böyle idi. Bütün Ortaçağ karanlığında bu yaşandı. Asilzadeler kadını cinsel köle yaptılar; kadını kafesin arkasına kapattılar.
Bugün çürüyen emperyalist-kapitalist kültür de, kadını yeniden cinsel bir nesne durumuna düşürdü. Bu açıdan kadının göbeğini açarak dolaşması ile türban aslında aynı kültürün işaretleridir. Biri örterken, diğeri açmaktadır. İkisinde de, “Bu gördüğünüz veya göremediğiniz cinsel nesnedir” bildirisi vardır. Türban, kadını hor gören, kadının kişiliğini kabul etmeyen bir kültürün simgesidir.
Türban giyen kadınları elbette incitmiyoruz; onlar bizim insanlarımızdır. Ama onlara değer veriyorsak, gerçekleri söylemek zorundayız. O kardeşlerimizi ve eşlerini üzmeden, saygı göstererek cesaretle ve yılmadan bu doğruları anlatmak, bir insanlık borcudur; bir uygarlık görevidir.
Türban, çalışan, başı dik, kişilikli, çağdaş Türk kadınına yakışmıyor; çağımızda hiçbir toplumun kadınına yakışmıyor. Bu gerçeği kadınlarımıza, erkeklerimize, gençlerimize anlatmaktan vazgeçemeyiz. Vazgeçenlere yazıklar olsun diyoruz.
Soruyoruz: Toplum nasıl özgürleşecek, insan onuru nasıl gelişecek, kadın nasıl hayatın her alanında eşitliğe kavuşacak?

TÜRBAN SOSYETE ÖRTÜSÜDÜR
Türbanla tarlada çapa yapamazsınız, yapan yok.
Türbanla zeytin çırpamazsınız, çırpan yok.
Türbanla fabrikada çalışamazsınız; hemşirelik ebelik yapamazsınız.
Türban, çalışan, iş yapan kadının örtüsü değildir.
Türban, sağlığa aykırıdır. Doktorlar söylüyor: Yara yapıyor, pişik yapıyor; sıkıntı veriyor; kadına eziyettir.
Türban, sosyete örtüsüdür.
Çalışan kadının örtüsü, baş örtüsüdür; yemenidir, eşarptır, şapkadır vb.

PARMAKLARDA 50 MİLYARLIK PIRLANTALAR
Dikkat edilsin, türbanın asıl sahipleri, parmaklarında 50 milyarlık pırlanta yüzükle dolaşanlardır.
Hz Muhammed’in bir çulu, bir de kırık testisi vardı. Sofradan yarı aç kalkmayı öğütlüyordu. Altına tamah etmedi. Mekke’nin yoksullarını, zulme uğrayanları örgütledi.
Bir de, şu türban bayrağını açan AKP erkânına ve hanımlarına bakınız: Göğüslerinde Amerikan bayrağı. Gözlerini para hırsı bürümüş. Sarayların eşyalarına bile göz koydular. Parmaklarında 50 milyarlık pırlantalarla dolaşıyorlar. Çocuklarına gemicikler alarak kendilerine benzetiyorlar; kıyıyorlar onlara da. Türban yobazlığının tepesinde oturan BOP Eşbaşkanı’nın yasadışı servetinin 20 Milyar doları bulduğu saptanıyor.
Bu saltanat ve şatafat düşkünleri, fakiri fukarayı türbanla, tarikatla, yobazlıkla kendilerine kul yapmaktadırlar. Hakikat budur!
Türban, milletin hakimiyetine karşı, mafya ve tarikat milyarderlerinin saltanatının örtüsüdür.

RAHİBE ÖRTÜSÜ
Tarihimize bakalım, ne köyde, ne kasabada, ne de sarayda türban yoktur. Yemeni vardır, başörtüsü vardır, ferace vardır, çarşaf vardır, eşarp vardır, peçe dahi vardır, ama türban yoktur. Nenelerimizin, annelerimizin resimlerine bakalım, kitapları karıştıralım, türbanı Türk tarihinde bulamazsınız. Ama Sumer ve Asur mabetlerinde, Katolik rahibelerinin başlarında bulabilirsiniz. Türban, bir rahibe örtüsüdür. Bu tarihsel bir gerçektir. Kim niçin bu gerçeğe kızmakta veya söylemekten korkmaktadır?

KADINA TÜRBAN ASKERE ÇUVAL
Tayip Erdoğan, en sonunda bir İspanya gezisinde, “Velev ki siyaset simgesi” diyerek, türbanı siyasete alet ettiklerini itiraf etmişti.
Hangi siyasete?
Türban, Yeşil Kuşak siyasetinin ve bugün Büyük Ortadoğu Projesi’nin örtüsüdür.
Türbanı bayrak yapan kara siyaset, Irak ve Afganistan’da milyondan fazla Müslümanı katletti; Müslüman kadınlara tecavüz etti; Ortadoğu uygarlığını yağmaladı; Müslümanların yaşadığı ülkeleri böldü, bölüyor. Türban, bu zulmü örtüyor.
Türban, 1970’lerden sonra Türk toplumuna dışardan dayatıldı. Hepimiz yaşadık bunu. Kadınlarımızın başına türban geçirenler; askerimizin başına da çuval geçirdiler.

SÖZDE LAİKLERE BİR ÇİFT SÖZ
Büyük sermaye sahipleri, laikliği özünden kopardı. Laiklik, dünyanın her yerinde kralların padişahların saltanatına karşı, halk hakimiyetinin ideolojisi olarak ortaya çıkmıştır. Laiklik, halkın krallara ve beylere karşı iktidar savaşının siyaseti idi. Türkiye’de de saltanata karşı mücadelenin bayrağı oldu. Ancak Atatürk Devrimi’nden vazgeçilmesinden sonra burjuvazi, laikliği yoz hayatın, meyhaneciliğin maskesi olarak kullandı. Şimdi bundan da vazgeçtiler; “türban özgürlüğünü” savunuyorlar. Bir kısım sosyal demokratlarımız, en sonunda toplumun bütün meselelerini Kur’an’a dayanarak tartışır noktaya geldiler. Tarikatların minderinde çağdaşlık mücadelesi veriyorlar.
Çağdaş toplumu kurma mücadelesi, Ortaçağ kaynaklarına yaslanarak yürütülemez. Emperyalizme ve gericiliğe karşı 7-15. yüzyılın ideolojisiyle mücadele edeceklerini sananlar, günümüzdeki hazin manzaranın sorumlusudurlar ve yarınlara ışık tutamazlar.
Günümüzün demokratik çağdaş toplumu, dünyanın hiçbir yerinde dinsel kaynaklara gönderme yaparak kurulmamıştır. Kutuplardan ekvatora kadar, geleceğin toplumu da dinsel kaynaklara göre kurulmayacaktır.
Atatürk gibi devrimci olalım, yoksa bu süreç türbanda durmaz, kadınlarımızı cariye yaparlar.

BAĞIMSIZ VE AYDINLIK TÜRKİYE İÇİN GÖREV BAŞINA!
Cumhuriyet Devrimi’nin Değerli Yurttaşları,
Hür Fikirli, Hür Kültürlü, Hür Vicdanlı Öncülerimiz,
Yakınmayı, sızlanmayı bırakalım!
Haydi görev başına!
Halk iktidarı için İşçi Partisi’ne üye ol!

Doğu Perinçek
İşçi Partisi Genel Başkanı