Bülent Esinoğlu: HAİNLERİN ORDU İLE PSİKOLOJİK SAVAŞI BÜTÜN HIZIYLA SÜRÜYOR

1996 yılından beri Batının Türk Ordusuna karşı tavrında büyük değişiklikler oldu. Anılan yıl içinde Irak’a yapılan sınır ötesi harekat milat oldu. Harekat Amerika ve Avrupa’ya danışılmadan yapılmıştı. Ama yalnızca sebep bu da değildi. Soğuk savaş bitmiş, Sovyet...

Tarih:

1996 yılından beri Batının Türk Ordusuna karşı tavrında büyük değişiklikler oldu. Anılan yıl içinde Irak’a yapılan sınır ötesi harekat milat oldu. Harekat Amerika ve Avrupa’ya danışılmadan yapılmıştı. Ama yalnızca sebep bu da değildi. Soğuk savaş bitmiş, Sovyetler dağılmış,yeni dünya düzeni kuruluyordu. Atlantik ötesi ve Batının tasarladığı bu dünyada Türkiye’ye yer yoktu. Barbar Türklere kominizim hatırına uzun yıllar katlanmışlardı. Bundan sonra onlar için yapılacak iş Türk Devletini ayakta duramayacak bir şekle sokmaktı.
Ekonomik, siyasi, kültürel ve askeri alanlarda sürdürülen saldırılar ekonomik ve siyasi alanlarda çabuk sonuçlar veriyor. Ancak askeri alanda istediklerini o kadar çabuk gerçekleştiremiyorlar. Tıpkı Osmanlıda olduğu gibi. Bu arada, Soroz Türk Ordusu için tavsiyelerde bulunuyor ve istikrarsız bölgelere müdahale gücü olarak Türk Ordusunun kullanılmasını isteyebiliyor.

Siyasi otorite, Türk Ordusu istemese de, Bosna ve Afganistan da Türk Ordusunu görevlendirdi. Amerika Türk Ordusunu İran’a bulaştırmak için laikliği ve nükleeri koz olarak kullandı. Ve halen kullanmaktadır.

Kullanacağı bir ordunun genel kurmay başkanı kendisinden yana olursa işleri kolaylaşmış olacaktır. Ne var ki Türk Ordusunda her şeye rağmen vatanından yana paşalar var. Bunların üst kademelere gelmesi Amerikanın hiç istemediği bir şey.
Bunun içindir ki her 30 Ağustosa yaklaşırken bir vaveyladır kopar. Mütareke basınını kullanan Amerika Ordunun Komuta kademesine kama saplamaya çalışır. Reha Taşkesen olayı bu sebepten dış kaynaklıdır. Ne yazıktır ki Telekom özelleştirilirken bu özelleştirmeyi güvenlik sorunu saymayan komuta kademesi Reha Paşanın bayan ile konuşmasını güvenlik sorunu olarak ele almıştır.
İstifa eden Paşa onurunu kurtarmıştır. Ama hepsi bu kadar. Türk ulusuna buradan bir yarar çıkmamıştır. Yetenekli ve dürüst generalin ayrılması kayıptır. Emniyetin içine yerleşmiş tarikat takımı ve Amerikan istihbarat örgütleri bir mevziiyi düşürmüşlerdir.
Kimseye savaş teknikleri öğretecek değiliz. Ama savaşların mevzi, mevzi yapıldığı da bir gerçek.
II. Mahmut (1826) iktidarını sürdürebilmesi için 26 bin Yeniçeriyi idam etmişti. Toprak sahipleri “ayan” ile “yeniçeri” karşı karşıya idi. Mustafa Reşit Paşanın marifeti ve Batının tavsiyeleri ile kurulan yeni ordu devreye büyük zorluklar ile sokulmuştu. Padişah ile birleşen zengin zümre koskoca Osmanlı Ordusunu dağıttı. Buna yenilik denildi ama Osmanlı bir daha belini doğrultamadı. Azınlıklar Osmanlı insanı kadar eşit haklara sahip oldu. Bu hakları da daha sonra Osmanlı aleyhine kullandı.

Şimdi de içerdeki işbirlikçi takımı ve büyük sermaye kafaya orduyu takmıştır. Ordunun Amerika ile birlikte hareket etmesini istemektedir. Buna uygun hareket etmeyenlerin ordudan tasfiyesini istemektedir. Hoş geldin “ayan meclisi”.

Dışardan zaman zaman tavsiye şeklinde gelen “profesyonel ordu” meselesi de budur.

Savunma ve güvenlik konusunda kurumsallaşan ve siyasi iktidarlarca kullanılmak istenen ordu kendi görevlerini yapma doğrultusunda koşullanmıştır. Bu koşullanma ne mevcut iktidarın ne de onun ile birlikte hareket eden dış güçlerin işine gelmektedir.

Ordu bu Otuz Ağustosa çok güç koşullarda varmaktadır. İçerden ve dışardan ateş altındadır. Emperyalizme bağımlı medyanın sürekli Ordunun veya onun generallerinin üzerine gitmesi tesadüfi değildir. Hem generallerin telefonlarını özelleşen telefon kurumları ile dinliyorlar, hem de ortaya çıkıp bir şey varmış gibi bağırıyorlar.
Yunanistan Bakanlar Kurulunun telefonlarını Vodefon dinledi diye büyük skandal ortaya çıkmıştı. Bakanların toplantı odasını Yunanistan’daki Amerikan büyük Elçiliğine bağladılar ve bakanlar kurulu toplantılarını dinlediler. Aynı Vodefon’a biz telefon kuruluşlarımızdan birini verdik.
Genelkurmayımızın haberleşmeyi bir güvenlik sorunu olarak ele alması zorunludur diye düşünüyorum. Umarım bu konuda çok geç kalmayız. Bu son olay Türk insanını inanın çok endişelendirmiştir. Yarın bir savaş sırasında demek ki bizim generallerimizi dinleyecekler. Bu durumda ordu nasıl savaşabilir? Umarım halkın ve benim endişelerim yersizdir. Ama en azından bu endişenin halkın kafasından çıkarılması için yetkili devlet adamlarından bir açıklama gelmesi gerekir.
Kurtuluş Savaşında uçağımız yoktu. Ama gene de savaşı kazandık. Haberleşmemiz olmasa kazanırız diyemiyorum. Çünkü haberleşme uçaktan da önemlidir. İçerdeki hainler istedikleri gibi haberleşecekler ama savunanlar haberleşemeyecek. Bu çok vahim olur.
Savaşlar topyekün hazırlık ister. Her şeyden önce de halkın yaklaşmakta olan savaşlara iktidarlar tarafından hazırlanması gereklidir. İktidardakiler bunun bilincinde değildir. Her konuya Amerika ile birlikte karar verenler bunu düşünmezler. Ağabeylerine güvenirler. Ama ağabeyleri onların işinin bittiği gün kapının önüne koyarlar. Bunu bilmeleri gerekir. Ama şu anda anlayacak durumda değiller.

Her şeye rağmen onlar değil biz kazanacağız.