Bu vatanın evlatları “Alın şu AB’nizi başınıza çalın” diyecek, diyebilecek Milli Hükümeti kuracaklardır. Bundan emin olun!

Sevgili Fransızlar, bizler, Türk ulusu olarak; sizlerin Ermeni Soykırımı konusunda; yalanlarla, saptırmalarla ve iftiralarla kuşatılmanıza ve bunlara uymaya zorlanmanıza razı olmuyoruz ve olmayacağız!
Biz ülkenize, Fransa’ya neden geliyoruz?
Bu geliş, her şeyden önce, ...

Tarih:

Sevgili Fransızlar, bizler, Türk ulusu olarak; sizlerin Ermeni Soykırımı konusunda; yalanlarla, saptırmalarla ve iftiralarla kuşatılmanıza ve bunlara uymaya zorlanmanıza razı olmuyoruz ve olmayacağız!
Biz ülkenize, Fransa’ya neden geliyoruz?
Bu geliş, her şeyden önce, bir protestodan ziyade, Türkiye’nin hakkının teslim edilmesi içindir.
Fransa Meclisi’ne tarihi bir hatırlatmadır.
Türkiye’ye, olmayan bir soykırımın iddiası nedeniyle, yapılan haksızlığın iadesini sağlamak içindir.
Bu geliş; insanlığın din ve ırk kavgasına feda edilmesini önlemek içindir.
Hani Batı; din kavgasından arınmıştı? Bağnazlıktan kurtulmuştu? Hani gelişmişti, sanayileşmişti?
O halde neden bize; siz Türksünüz, siz Müslümansınız, o halde haksızsınız denilmektedir?
Bu bir ölçü, bir kriter midir? Öyleyse bu ölçüyü, bu kriteri kimler nasıl koymuştur?
Demek ki her alanda geliştik diyenler, kendi çıkarları karşısında, özellikle ırki ve dini bölücülükte, kısaca insani açıdan iddia ettikleri gibi gelişememişlerdir ve sınıfta kalmışlardır.
Bizi 1915’te yapıldığı varsayılan Ermeni Soykırımı ile suçlayan, yani 92 yıl önce olan, yaşayanları bile pek kalmayan olaylarla suçlayan Fransız Parlamentosu, daha 1956-1962 yıllarında, Cezayir’de, 2 milyona yakın Cezayirli yurtseverin soykırım ve katliamlarla yok edilmesini göz ardı etmektedir.
Bu olaylar bize isnat edilen iddialara nazaran, daha yenidir. Bu katliamları yapanlar ile ölenlerin yakınları henüz hayattadır. Nitekim bunu Cezayir’deki Fransız Kuvvetleri’nin Kurmay Başkanı olan Tuğg. Auserres hem mahkemede, hem de yazdığı kitapta ve gazetelere verdiği mülakatlarda açıkça itiraf etmiştir.
Cezayir’de Fransızların yaptıkları Fransız Ulusal Meclisi’ne geldiğinde ulusal meclis karar verdi. “Bu konu bizim işimiz değildir. Bu konu tarihçilere bırakılmalıdır.”
Buna bir itirazımız yok ve karar haklıdır!
Ama aynı konu, yalan ve iftiralarla dolu olduğu halde, Türkiye için meclisinize getirilince, meclis bunu onaylayıp; “soykırım vardır” diye Türkiye yargısız infaza mahkûm edilmiştir.
Şimdi ben diyorum ki; Ermenilerin ölüleri kutsal da Cezayirlilerinki nedir?
Sonra, Ruanda’da, Vietnam’da ve diğer yerlerde olanlar nedir? Özellikle Türkiye’de olanlar: Adana’da, Maraş’ta, Antep’te, Urfa’da yapılanları en iyi sizler biliyorsunuz aziz Fransızlar! Bilmiyorsanız lütfen okuyun öğrenin!
Hele Türkiye’nin Güney Bölgesi’ne; önce Adana’ya, sonra da diğer illerimize saldırırken; Anadolu’dan, yaptıklarının hesabı sorulacak diye, kaçıp Fransa’ya sığınan Ermeni’leri Fransız Lejyonuna alıp, Fransız üniforması giydirip, ellerine silah verip de, bunlarla Türkleri yok etmeye çalışmak ne içindi ve kimin içindi?
Sahi, siz Fransızlar benim ülkemde ne işiniz vardı? İşin daha da garibi şu! Ölüm timleri olarak ülkeme getirilen Ermenilerin ne işleri vardı?
Çünkü o Ermenilerin Türk yurduna ettikleri ihanetlerin izleri, döktükleri kanlar çok tazeydi ve yakıp yıktıkları Anadolu’dan hala dumanlar tütmekteydi geldiğinizde!
Sonra sizler Çanakkale Savaşları sırasında da Türkiye’yi ziyaret etmiştiniz!
N’oldu sonuçta? Yine aynı şey oldu!
Acaba, bu yapılanlar öncekilerin hesaplaşılması mıdır?
Türkiye’ye yöneltilen soykırım suçlamasından çok daha ağır olup da sizlerin yaptığınız en az dört vahim soykırımı iddiası saymak mümkündür. Böyle bir durum sizin, Fransız Ulusu olarak, başınıza gelse idi ne yapardınız?
Hani siz Fransızlar demokrasi ve insan hakları konusunda şampiyondunuz! Hele özgürlükler, hele hele düşünce özgürlüğü konularında çok, ama, çok hassastınız!..
Öyleyse neden; benim, bizim, Türklerin “Soykırım iddiaları yalandır, soykırım olmamıştır, yalnız karşılıklı öldürmeler vardır, bu da bir harpte normaldir” şeklindeki düşüncelerimizi ifade etmemize mani oluyor ve bunu ifade edenlere 1 yıl hapis ve 45.000 EURO para cezası verilmesi için parlamentonuzdan kanun çıkarıyorsunuz.
Buna karşılık neden “Türklüğün onurunu korumak ve Türklüğe hakaret edilmesini önlemek üzere, başlangıçta Fransa ve AB’nin de onayı ile yer alan 301 sayılı Kanun’u şimdi düşünce özgürlüğüne aykırıdır” diyerek iptal edilmesi için hepiniz birden AB çapında emirler yağdırıyorsunuz?
Kanun hazırlanırken sizler neredeydiniz?
Yoksa iğnenin ucu, Hrant Dink, Orhan Pamuk ve Elif Şafak’a dokundu diye mi saldırıyorsunuz Türkiye’ye!?

Sözün özü, Aziz Fransızlar!..
Bu yasa tasarısı ile Türkiye-Fransa ilişkileri adeta, onulmaz yaralar almıştır. Fransa Parlamentosu Türk Ulusuna ve bu asil ulusun geçmişine hakaret etmiştir. Türklerin savunması bile alınmamış, adeta yargısız infaz yapılmıştır bu ulusa!
İşte bu affedilemez.

Sevgili Fransız Halkı!
Sizin de, diğerlerinin de çok iyi bildiği gibi, hiç olmayan; yalanlarla, iftira ve saptırmalara dayanan bir soykırım iddiasıyla suçlanıp, tek taraflı olarak mahkûm edilmektedir Türkiye ve Türk Ulusu.
Peki, sizler, Fransız Ulusu olarak, babaların ve dedelerin; evlatları ve torunları tarafından, soykırımcı ve katil olarak suçlanmalarına nasıl razı olacaksınız? Vicdanlarınız bunu nasıl kabul edecektir?
Sizlerin bu cesareti, nereden ve nasıl aldığınız bizce bilinmektedir!
Ne yazık ki “Ağacın kurdu kendi içindedir” atasözümüzde de çok güzel ifade edildiği gibi bu cesareti siz; bizim yönetimimizden ve AB sevdamız nedeniyle önünüzde taklalar atmamızdan alıyorsunuz!
En çok zorumuza giden nedir biliyor musunuz? Bir parlamenteriniz sorulan soru üzerine: “Türkiye’nin küçük bir karşı koyma ihtimali olsaydı oyumu evet olarak kullanmazdım” demesidir.
Ama biliniz ki yanılıyorsunuz, hem de çok yanılıyorsunuz!
Türkiye yalnızca böyle yöneticilerden ve sizlere, nasıl olursa olsun yamanmaya çalışanlardan ibaret değildir.
Bir gün gelecek bu vatanın evlatlarından “Alın şu AB’nizi başınıza çalın” diyecek, diyebilecek yöneticiler gelecektir. Bundan emin olun!