Vefalı, yürekli, mert kardeşim,
Türkiye, hep birlikte temsil ettiğimiz değerleri yitirdikçe, sana sevgim, yarım yüzyıllık arkadaşlık duygularım yoğunlaşıyor.
Sistem dağılıyor, bu kriz, gelen kriz dalgaları, yeni kararları zorlayacak.
ABD ve Batı uygarlığı çöküyor; Asya yükseliyor.
AKP inişe geçti; Sosyal demokrasi çözümsüz.
Halk hareketinin yükselişi kaçınılmazdır.
İşçi Partisi, Milli Hükümet Programı, kadrosu, tecrübe birikimi ve direnciyle yükselen halk hareketini büyük çözümlere yöneltecek öncü örgütlenme yeteneğini geliştiriyor.
Bu eğilimler elbette buluşacaktır.
Devrim de, tarihten öğreniyoruz bu çözülme ve dağılmalara bir cevap oluyor.
İşte bu hengâmede arkadaşlığın, bağlılıkların, vefanın değeri de yükseliyor.
Her karanlık olayda, hep senin gibi değerleri düşünerek güç buluyorum.
Evet, kahpelikler, kalleşlikler, hainlikler var Türkiye’ye karşı, ama sen de varsın, hepimiz varız.
Emin ol, bunu düşünmek, bana iksir gibi geliyor. Ve bu bir teselli değil, hakikat! Çünkü varsın ve varız. Umutlar, özlemler, o var olanla besleniyor ve ağırlığını koyuyor.
Bizler gökten inmedik; Anadolu’nun ve Asyalı köklerimizin birikiminde var bu değerler. Şu yaşanan 60 yıl -ki, biz ömürlerimizi o 60 yılda ürettik- bir hastalık dönemi. Toplum da hastalandı ama ayağa kalkacak!
Bak yukarıda “ömür tükettik” demedim; dilimin ucuna gelir gibi oldu, ağzıma zehir almış gibi oldum, “ömür ürettik” dedim. Doğrusu da budur. Bize yakışan da budur. Toplum çürürken, “kalan sağlar”, yarın filizlenecek tomurcuklar oluyor. Bu cefalı da olsa büyük bir misyondur. Namık Kemal’i, Tevfik Fikret’i düşünsene, Cumhuriyet’i görmeden o gencecik çağlarında göçtü gittiler. Koca Marx’ı düşün, devrimleri görmeden gözü arkada gitti. Paris Komünü bir düş kırıklığı idi.
Osmanlı’nın son dönemlerini düşünüyorum; orada o felaketlere göğüs gerenleri, kendini feda edenleri… O fedailer geleneği beni çok duygulandırıyor. Onun için son Kongremizde bir “Feda olsun” selamı çıktı. Bazıları anlamadı, ama oraya gidiyordu ve gidiyor hâlâ. Şimdi daha iyi görülüyor.
Can kardeşim,
Partinin senin gibi birikimli, ermiş arkadaşlara ihtiyacı büyük. İlgini arttırmanı, daha çok emek vermeni diliyorum.
Bütün ortak dostlara ve tanımasam bile ilerici aydınlarımıza selam ve saygılarımı söyle. Hatta bu satırları da okuyabilirsin.
Onlara Mithat Cemal’in “Üç İstanbul” romanındaki Adnan gibi konuş. Bak şimdi sana olan sevgimi daha iyi açıklıyorum. Çünkü sen de o Adnan geleneğindensin. Sözümüzü sakınmadan, vicdanlı insanlara, birikimli insanlara sorumluluklarını hatırlatalım. Omuzlarından tutup silkeleyelim. Partiye katıl, çalışalım diyelim. Kenarda durdular, ne oldu? Neye hizmet etti?
Bu gidişe, partiyle, iktidar mücadelesiyle, devrimle cevap verilebilir. Sen yapmasan, ben yapmasam, kim yapacak? Onlara bunu anlat, gel partide çalışalım önerisini, açık yüreklilikle önlerine koyalım. Bugün artık böyle olur. Sen, bu işi o açık yürekliliğinle ve açık sözlülüğünle çok iyi yaparsın.
Birikimli, yürekli, kararlı öncülerin zamanıdır.
Silivri, 24 Nisan 2009
www.doguperincek.info
www.doguperincek.com.tr
www.ip.org.tr