Brecht, bilgeliğine ve dervişliğine baktığınız zaman insanlığın tarih birikimi; İnsanlığın önüne koyduğu sorunlara bakarsanız, gelecek yüzyılların çoban yıldızıdır

Brecht’in kahramanları seyircileridir. Seyircisini kahraman yapmak, onun
ustalığıdır. Son perdede kurtarıcı, sahnedeki oyuncuların içinden çıkmayacaktır.
Hepimizi ve sahneyi de kurtaracak olan, herkesin koltuğunda oturuyor sandığı
seyircidir. Oyunun sonunda seyi...

Tarih:

Brecht’in kahramanları seyircileridir. Seyircisini kahraman yapmak, onun
ustalığıdır. Son perdede kurtarıcı, sahnedeki oyuncuların içinden çıkmayacaktır.
Hepimizi ve sahneyi de kurtaracak olan, herkesin koltuğunda oturuyor sandığı
seyircidir. Oyunun sonunda seyirci artık seyirci değildir; sahneye el koymuştur.

Geçmiş tiyatrolar gününüz kutlu olsun. 27 Mart’tı biliyorum.
Tülay Günal ve Genco Erkal’ın oynadıkları “Ben Bertolt Brecht”i izlemek isterdim.
Brecht’in olduğu her yerde, insanlığın büyük geleceği vardır.
Brecht, 1956 yılında öldü. O’nu hep 20. yüzyılın büyük yazarı olarak
düşünürüz. Türkiyemizde daha çok Hitler rejiminin zorbalığındaki kofluğu,
yaldızlarındaki yalanı gösteren oyunlarıyla tanınmıştır. Oysa Brecht, 3 bin yılın
yazarıdır.

BOYUN EĞENLERİN YABANCILAŞMASI
Zalimlerin insanlığa yabancılaşması, sanatın evrensel temasıdır. Brecht’in
sahnesinde ise, zulme boyun eğenlerin kendi insanlığına yabancılaşmasını görürüz.
Yunus Emre, “Çok canavarlar yürür donunda (içinde) dervişlerin” demişti.
Brecht, bilincimizdeki kahraman ile o canavar arasındaki savaşı apaçık önümüze
koyar; bizim yakamıza yapışır adeta. O nedenle O’nun oyunlarında hep kendimizi
bulmuşuzdur.

SEYİRCİNİN KAHRAMANLIĞI
Bu açıdan Brecht’in kahramanları seyircileridir. Seyircisini kahraman yapmak,
onun ustalığıdır. Son perdede kurtarıcı, sahnedeki oyuncuların içinden
çıkmayacaktır. Hepimizi ve sahneyi de kurtaracak olan, herkesin koltuğunda
oturuyor sandığı seyircidir. Oyunun sonunda seyirci artık seyirci değildir; sahneye el
koymuştur.
Hiçbir yazar, insanın yüreğindeki aslanla Brecht kadar sıcak arkadaşlık
kuramamıştır.
Brecht, en zavallımızın dahi bir köşesine gizlenmiş cevheri arayıp bulan
yazardır. Olağanüstü birikimiyle o cevherin bir yerde saklı olduğunu bilmektedir.

SIRADANLARIN SIRDAŞI
Bir bakıma insanlığın ve tek tek hepimizin sırdaşıdır Brecht. İçimizde biriken
sırlara vakıftır. Ve o enerjiyi derin kuyularımızda bulup eyleme dönüştürmektedir.
Brecht, yoksullarda yalnız yoksulluğu görmemiştir.
Brecht, sıradan insanda yalnız sıradanlığı görmemiştir.
Brecht, boyun eğen insanda, yalnız boyun eğmeyi görmemiştir.
Boyun eğmeyi isyana dönüştüren gerilimi hiçbir yazar, bize O’nun kadar güçlü
duyuramadı.

ÖNÜMÜZDEKİ YÜZYILIN ÇOBAN YILDIZI
Brecht; “Faşizmi anlatan yazar” tanımıyla 20. yüzyıla gömülebilecek bir hatıra
değildir. O, Hitler rejimine karşı mücadelenin ötesinde, Çin imparatorluğundan
zamanımızın sosyalist devletlerine kadar, yönetme ve yönetilme ilişkisinin insan
ruhunda binlerce yıldır kanattığı yarayı deşti. Yönetmeyi zorunlu kılan üretim ve
bölüşüm ilişkilerine parmak bastı.
Brecht, bilgiliğine ve dervişliğine baktığınız zaman insanlığın tarih birikimidir.
Ama insanlığın önüne koyduğu sorunlara bakarsanız, gelecek yüzyılların çoban
yıldızıdır.

ERKEN MAO KİMLİĞİ
Sosyalizmin kapitalist yolcuları, hep büyük Brecht’i bastırmış, gözlerden ırak
tutmuştur. Hiçbir yazar, sosyalizmin sorunlarını, daha 1950’lerde O’nun kadar derin
ve geniş bir ufukla işlememiştir.
Okuyucularıma Brecht’in iki büyük eserini mutlaka ama mutlaka okumalarını
öneriyorum.
Birincisi “Turandot ve Aklayıcılar Kongresi” oyunudur. Sevgili Sezer Duru benim
dileğim üzerine çevirmişti, özlemle anıyorum.
İkincisi Ahmet Cemal’ın usta işi çevirisiyle yayımlanan “Me-ti’nin Özdeyişler
Kitabı”dır.
Bu iki eserinde Brecht’in Erken Mao kimliğiyle tanışırız. Özellikle Sovyetler Birliği
tecrübesini 1950’lerin başlarında olağanüstü bir zekâyla, sağlam bir gerçeklikle ve
devrimci bir eylem adamı olarak bütün çelişmeleriyle geleceğe güvenle ve devrimci
iyimserlikle tahlil etmiştir. Her iki eserinde de, bildirisini Çin tarihi ve felsefesi
üzerinden anlatır.

ŞİDDETİ YALANLA BEYAZLATMA GÖREVLİLERİ
Brecht’in “Turandot ve Aklayıcılar Kongresi”nde Almanca entelektüel
sözcüğünden türettiği Tuiler, devlet ve parti içinden türeyen yeni iktidar sahiplerinin
ideolojik hegemonya aygıtlarının çarkları, vidalarıdır. Ülkede haksızlık kol geziyorsa,
onların görevi “neden böyle olması gerektiğini öğretmektir.”
Hepimiz Sovyetler Birliği’ndeki gidişin niçin öyle olması gerektiğini yıllarca
dinlemedik mi? Bir devrimci aydının kafası neye çalışmalıydı? Sınıflaşma yönündeki
gidişin normalliğini açıklamaya mı, yoksa normal olarak gösterileni aşmaya mı?
Sevgili Sezer’in “Aklayıcılar” diye çevirdiği Beyazlatıcılar, Ki Leh olsun, Hi Wei
olsun, Munka Du olsun, önce gerçeğin yarısını söylerler. Ama asıl kritik sorunda,
işlevleri “beyazlatmak”tır, şiddeti yalanla tamamlamaktır.
Sınıflar var, ırgatlar ter döküyor, halkın feragat ve fedakârlığı eşsiz. Buraya
kadar güzel! Ama baldırı çıplakların iktidar olmasına gelince, işte o kritik noktada,
efendilerine satılık bahaneleri vardır. Asıl cinayet, bu gerekçeleri filozof Ka Me (Karl
Marx)’nin kitabından alıntılarla perdelemeleridir. Brecht, Tuileri yazarken, kendi
karşıtını yazmıştır. Nâzım Hikmet de İvan İnanoviç’i yazarken O’ndan esin alıyor.
Tahtını sınıflı toplumun üzerine kurmuş otorite sahiplerinin, Maolardaki,
Brechtlerdeki, Nâzım Hikmetlerdeki gerçek aşkını boğmak için hangi yöntemlere
başvurduklarını on yıllar boyu yaşadık.
Onlar, Turandot’taki Kai Ho’dur:
“Bir de Kai Ho var, işte kitabı burada. Şimdiye kadar onun hakkında bildiklerim,
budalaların ona budala, sahtekârlıkların ona sahtekâr dedikleri. Ama nerede
bulunduysa ve düşündüyse, büyük tarlalar pirinç ve pamuk doldu, insanlar da mutlu
oldu.”

KAFKA’NIN KAİ HO’SU YOKTU
Evet Kafka da hantallaşan devleti ve bürokrasiyi yazmıştı. Ama selam olsun
İrfan Yalçın’a, Kafka’nın Ka Meh’i, Mi-en-leh’i, Nien’i, Mao Zedung’u, Kai Ho’su, en
önemlisi başkente ilerleyen “yasaklı adam”ı yoktu.

Brecht’in sözlüğündeki “ben”
Dostlar Tiyatrosu’nun sahnesindeki Brecht’in sesi buraya kadar geliyor: “Ben
Bertolt Brecht”.
O ben, ses bize ulaştığı an, artık Bertolt Brecht değildir, benim, sensin ve odur.
Bertolt Brecht’in sözlüğünde öyle yazıyor.

KİTAPLAR
1- Turandot ve Aklayıcılar Kongresi, Kaynak Yayınları, çev. Sezer Duru, Kasım
1986.
2- Me-ti’nin Özdeyişler Kitabı, Alan Yayınları, çev. Ahmet Cemal, Aralık 1982.