BDP, 12 Eylül’de yapılacak olan Anayasa referandumunu boykot edeceğini açıkladı. AKP ile F tipi medya ise, PKK’nın bu tavrıyla, “hayır” cephesi içinde yer aldığını iddia ediyorlar.
Gerçek böyle midir?
AKP ve yandaşlarının yaptığı gerçeği tersyüz etmektir. Referandum öncesi her türlü psikolojik savaş yöntemini kullanarak kitleleri yönlendirmeye çalışıyorlar.
Aynı tavrı Anayasa Mahkemesinin kararı üzerine de gösterdiler. Anayasa Mahkemesi çok da önemli olmayan bir iki “cımbızlamayla”, AKP’nin lehine olan bir karar verdi. CHP’nin başvurusu esas olarak ret edildi.
Üstelik AKP hakkındaki kapatma davasından bu yana, “köprülerin altından çok suyun akmış olduğu” da ortaya çıkmış oldu.
Üç yıl önceki kapatma davasında Anayasa Mahkemesi, bire karşı on oyla AKP’nin Cumhuriyet’e karşı eylemlerin odağı olduğuna karar vermişti.
Sonuç olarak AKP’yi kurtaran oylamada ise durum, altıya beş, gene AKP’nin aleyhinde idi. “Nitelikli çoğunluk” yani yedi oy olmadığı için AKP, paçayı kurtarmıştı.
Şimdi durum tersine dönmüştür. Bütünüyle iptali istenen iki maddenin oylamasında sonuç, bu kez altıya beş AKP’nin lehine çıktı.
Cumhuriyete karşı eylemlerin odağı olan Parti, geçen süre içinde boş durmamış ve Anayasa Mahkemesinde de durumu kendi lehine önemli ölçüde değiştirmiş bulunuyor.
Ama buna rağmen AKP, bir yandan sevinç çığlıklarını bastırmaya çalışırken, öte yandan Anayasa Mahkemesine, yaptığı küçük değişikliklerden dolayı saldırmayı ihmal etmiyor.
Bu da psikolojik savaştır. AKP referanduma giderken, neden Anayasa Mahkemesi’nin yapısını değiştirmek istediğini bu saldırıyla haklı göstermeye çalışmaktadır.
PSİKOLOJİK SAVAŞ TAKTİĞİ
Benzer taktik, BDP’ye karşı yapılan propaganda da kendini göstermektedir. AKP, boykot kararı nedeniyle PKK’yı “Hayır” cephesi içinde gösterirken tam bir psikolojik savaş taktiği uygulamaktadır.
Artan terör olayları, hemen her gün gelen şehit cenazeleri nedeniyle PKK’ya olan tepki büyümektedir. AKP propagandasıyla bu tepkiyi oya tahvil etmek istemektedir
Gerçekte ise BDP, Boykot tutumuyla AKP’nin ekmeğine yağ sürmektedir. AKP gene bir yandan sevinç çığlıkları atmamak için kendini zor tutarken, öte yandan BDP’ye saldırmayı ihmal etmemektedir.
Söylediklerinin gerçeklikle ilgisinin olup olmadığı onu çok ilgilendirmemektedir. Basın yayın dünyasında kurmuş olduğu tekel, bu Parti’ye “yalanı gerçek olarak sunma” gücünü vermiştir.
Veya en azından kendisi öyle zannetmektedir.
BOYKOT KİME HİZMET EDİYOR?
BDP’nin, daha doğrusu PKK’nın boykot politikası gerçekte AKP’yi çok memnun etmiştir.
Çünkü, BDP’ye oy veren kitlenin ezici çoğunluğu, gerçekte AKP ile hiçbir zaman yan yana gelmeyecek bir kitledir. Bu durumda yüzde 6 civarında AKP karşıtı bir kitle, daha en başından devre dışı kalmaktadır.
Kamuoyu yoklamalarında “evet” ve “hayır” oylarının başa baş göründüğü bir ortamda, yüzde beşin üzerinde bir “Hayır” oyunun devre dışı kalması kadar, başka hiçbir şey AKP’yi memnun edemez.
Ama BDP’ye oy veren kitle ile PKK merkezinin bugün izlemekte olduğu politikayı birbirine karıştırmamak gerekir.
GERÇEK SAFLAŞMA
Batı’nın desteği ile dar etnik hesaplarının gerçekleşmesini her şeyin önüne koyan PKK yönetiminin, AKP’nin Anayasa değişikliğinin Türkiye için getireceği olumsuzluklardan rahatsız olmadığı açıktır.
PKK, izlemekte olduğu politika ile Türkiye’nin kaos ortamına sürüklenmesini amaçlamaktadır. Çünkü ancak kaosa sürüklenmiş bir Türkiye koşullarında PKK, hedefine ulaşabilir. Daha doğrusu ABD ve AB…
AKP’nin Anayasa değişikliği Paketi özetle; yargıyı kayıtsız şartsız AKP denetimine sokmayı amaçlamaktadır.
Bu durumda son üç yıldır yaşadığımız kanunsuzluklar çok daha ileri boyutlarda gerçekleşecektir.
“Özel yetkili mahkemelerin” F tipi kadrolarca işgali tamamlanacak ve bu mahkemeler dışında kalan mahkemeler gereksiz, fuzuli hale getirilecektir.
Muhaliflerin evlerine sahte kanıt yerleştirmek, yalancı tanıkları “gizli tanık” örtüsü ile “adalet mekanizması”nın en önemli aktörü kılmak, insanları hiçbir kanıt olmadan yıllarca zindanda tutmak şeklindeki Ortaçağ uygulamalarını hâkim hale getirmek, iktidarın keyfiliklerini ve yolsuzluklarını soruşturabilecek hiçbir merci bırakmamak…
Kısacası İslami görünümlü bir faşist diktatörlük… Anayasa değişikliği bu hedefe giden yolda kapıyı sonuna kadar aralayacaktır.
İşte bu, kaos demektir.
PKK açısından ve elbette Batı emperyalizmi açısından bu durum amaçladıkları tablonun gerçekleşmesi açısından son derece elverişli koşulların gerçekleşmesi anlamına gelecektir.
Onun için bütün bu kesimler şimdi ellerini ovuşturmaktadırlar.
Avrupa Birliği, AKP’nin yanında olduğunu hemen ilan etti.
Amerika zaten bu operasyonun asıl sahibidir.
PKK ise “Boykot” politikası ile tablodaki yerini almaktadır.
Gerçek budur.
mbgultekin@ip.org.tr