Başkan Doğu Perinçek Mahkeme'de açıkladı:BEŞİKTAŞ TERÖR ÖRGÜTÜ

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçel, Ergenekon davasının 13 Kasım 2009 günü yapılan 123. duruşmasında tarihi önemde açıklamalarda bulundu. Perinçek'in açıklamaları özetle şöyle:

Sayın Başkan, siz de saptadınız; dün bu salonda yeni bir kovuşturma, yeni...

Tarih:

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçel, Ergenekon davasının 13 Kasım 2009 günü yapılan 123. duruşmasında tarihi önemde açıklamalarda bulundu. Perinçek'in açıklamaları özetle şöyle:

Sayın Başkan, siz de saptadınız; dün bu salonda yeni bir kovuşturma, yeni bir dava başladı. Savcılar, Osman Yıldırım’a soru sorarken nesnel bir soruşturma yaparak, “acaba biz mi sana bu yalanları söylettik? “Hangi savcılar, hangi polisler yoksa Zekeriya Öz mü seni bu böyle yalan konuşturuyor, Nihat Taşkın mı, Mehmet Ali Pekgüzel mi, Ankara’ daki avukat Mehmet Ener mi Söyletiyor?” diyorlar.

Bu çok önemli bir gelişme. Kim bu yalancıları, gizli tanıkları örgütlüyor?
Bilindiği gibi, bu davanın konusu bir takım gizli tanıklara ve oradan buradan peydahlanmış kimselere söyletilen yalanlar değil. O, ayrı bir suç... Bu davanın konusu gizli tanıklara yalanlar iftiralar söyletilmesi değil! Gizli tanık “Osmanım”a, “Anadolu”ya, “Dilovası”na kimler bu yalanları söyletiyor!
Örgütlü bir biçimde tanık uydurulup, suç işleniyor. Savcılar dünkü sorularında bir anlamda “sana Zekeriya Öz mü yalan söyletiyor, hangi polis, hangi savcı söyletiyor” diye sordular.

Bu davada artık savcıların bu suçları yargılanır oldu. Birden savcıların sanık, şüpheli konumuna düştüğünü gördük. İddia makamı, kendi savunmasının ön hazırlıklarına başladı. Tabii savcıların da hakları var. İleride diyecekler ki, “13. Ağır Ceza Mahkemesi’nden tutanakların getirtilmesine karar verilsin”. O zaman, Osman Yıldırım diyecek ki “bana yalan söyleten bu savcılar değil”. Savunmalar şimdiden hazırlanıyor.

Neyin savunması? Bir gizli örgüt kurulmuş Türk Yargısının içinde!

Kim Tuncay Güneye bu yalanları söyletti?

Kim Tuncay Güney’i İstanbul emniyetine getirtip o yalanları söyletti?

Kim, hangi örgüt?

Biz de bir örgütün peşindeyiz. Biz savcıların yaptığı gibi önce sanıkları saptayıp, sanık Aykut Cengiz, sanık İlker Başbuğu, Uğur Dündar… “Sanık Aykut Cengiz Engin’in delillerini toplayın bakalım! Sanık İlker Başbuğ’un delillerini toplayın bakalım!” demiyoruz. Önce sanığı tespit edip sonra suç üretmek. Biz bu yöntemi benimsemiyoruz.

Biz, olgudan, olaydan, fiillerden sanığa doğru gidiyoruz.

Kim Tuncay Güney’i örgütledi?

Kim onu Amerika’ya götürdü?

Kim o alçakça iftiraları yazdırttı?

Kim MİT Müsteşarı Atasagun’a, o bilgi kirliliği dediği şeyleri rapor haline getirtti?

Kim Tuncay Güney’i 2008 yılında Alpaslan Evrenosoğlu kimliğiyle İstanbul’a getirdi, üç ay İstanbul’da tuttu? Kim İzmir Pasaport Dairesi’nden yalan bilgi göndertiyor?
Kim Yeşilköy deki kayıtları göndermiyor?

Kim bunları örgütlüyor, kim gizli tanık Anadolu peydahladı? Bakın ben onun adını söylemiyorum. Söylersem Silivri Adliyesine ihbarda bulunacaklar. Ümit Sayın, Anadolu olmadan önce “beni Zekeriya Öz çağırdı, İşçi Partililer ne yapıyor, hangi faaliyetleri yürütüyor?” diye sordu demişti. Bunu zabıtlara geçirttim. Şimdi savcılara mektup yazmış, “niye bana vaatlerinizi tutmuyorsunuz?” diye soruyor. Mahkemeye de yazmış, duyuyoruz. “Niye bana Aydın Yüksek’e yaptığınızı yapmıyorsunuz?” diye soruyormuş. Ergenekon örgütü tasarım dairesine mektuplar geliyor, oradan biliyoruz.

Kim bunları yapıyor? Hangi hakim yapıyor?

Kim hapisteki Perinçek ve İlsever’in evindeki telefonları dinlensin diye yazı getiriyor da, o hakim buna ses çıkartamıyor? O hakim örgüte karşı duramıyor. Hakim karşı çıkamıyor.

Bir örgüt var. O örgüt, hakime kanunsuzluk yaptırıyor; hakim başını kaldıracak olsa telefon dinleniyor.

Örgüt burada. O Yargıtay krokisini yapanlar, santrale dinleme cihazı koyuyor. Yargıtay santraline kulağı yerleştirenler krokiyi çıkarmış. Yargıtay’a tehdit İşçi Partisinden değil! Yargıtay tehdit santraline dinleme aleti koyandan geliyor.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı bu duruşmalar başlarken “belki beni de dinliyorlar” diyor.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanını, İstanbul Başsavcısını, Yargıtay’ı Danıştay’ı kim dinler, kim? Kim dinler kim şantaj yapar? Hangi örgüt?

Biz savunmamızı bunun üzerine kuruyoruz.

Bugün yargıya balyoz iniyor. Ben demiyorum HSYK söylüyor.

Biz davamızı bunun üzerine kurduk.

Yargıya bir balyoz indirilmektedir. Bunu Yargıtay, HSYK söylüyor. Anayasa Mahkemesi başkanvekili dinleniyor. Dinleten İBDA-C dergisinin temsilciliğini yapmış olan Haşim Kılıç! O örgüt dinliyor.

TSK içinde kim 3000 tane evrakı ele geçiriyor? Bu ordu nasıl savaşacak? Genelkurmayın içine fareler girmiş. Kim ıslak imzalı sahte belgeler düzenliyor? Genelkurmayda öyle belge olur mu? Öyle aptalca salakça belge olur mu? Genel Kurmay Başkanı bile o örgütten korkuyor. Genelkurmay karargahında hiç öyle belge olur mu?

Genelkurmay başkanı bizim araştırdığımız örgütten korkuyor. Genelkurmay Başkanı hangi örgütten korkuyor? Biz bu gizli örgütü ortaya çıkarmak istiyoruz.
Söz verdik o 4 CD den bahsetmeyeceğiz. Dünkü Hürriyet Gazetesi diyor ki “İP Genel Merkezi’nde, Nusret Senem’in bilgisayarında 50’ yi aşkın hakimin isimleri telefonları ele geçirdi”

Bu belge İP’nde çıkmadı!

O CD leri oraya kim koydu? 1,5 ay sonra Pekgüzel itiraf etti. Ben o koydu demiyorum ama ilgisi var. Meğer bu Yargıtay üyelerini dinlemek istiyorlarmış, onun gerekçesi yaratılıyormuş.

F Savcılığı, Cumhuriyet Başsavcısını dinliyor, gammazlıyor ve onun üzerinden tüm Cumhuriyet Savcılarını tehdit ediyor, kontrol etmeye çalışıyor.

Örgütün izinden gitmeye devam ediyoruz.

Türk yargısına balyoz inmeye devam ediyor.

Türk yargısının içine çadırlar kuruluyor.

Beşiktaş Türk Yargısının bir parçası değil.

Beşiktaş Dükalığı! İçlerinde iyi hakimler olabilir hiç fark etmez.

Gidin sorun tüm yüksek yargıçlar bana katılır; “Evet Türk Yargısına balyoz iniyor” derler.

Aykut Cengiz Engin bile… Aykut Cengiz Engin artık bizim sanık arkadaşımızdır. Size söylemiştim. “Korkmayın en fazla birlikte yatarız” demiştim. Doğru çıktı. Karşı tarafta korku başladı!

Böyle Türk Yargısı olur mu? Böyle bir yargıya güvenebilir miyiz? Biri diğerini dinleme kararı alıyor, kumpas kuruyor.

Burada sizin çok ağır sorumluluğunuz var. Mazeretleriniz olabilir! Ama mazeretler sorumluluğu kaldırmıyor!

Aydınlık Genel Yayın Yönetmenine sorulan sorulara bakın! Hani burada İP yargılanmıyordu… Çok büyük sorumluluğunuz var. Dün Ufuk Akkaya, Deniz Yıldırım’a ne soruluyor? İP programları soruluyor. Nefes filmi soruluyor. Doğu Perinçek’in, Hurşit Tolon’un, Şener Eruygur’un fotoğrafı soruluyor. Şiirler, resimler, cisimler soruluyor. Faşist kafa bu!

Buna siz cesaret verdiniz.

Bu küstahlığa cesareti sizler verdiniz.

Bunun mazeretini ben kabul etmem.

Buna siz meydan verdiniz! Burada bir örgüt olmadığını bile bile…

Aralarında hiçbir birlik olmayan örgüt olur mu?

Bunu siz görmüyor musunuz?

Görmemeniz mümkün değil! Ama koşullar görmemenizi gerektiriyor.

Doğu Perinçek gibi en ufak bir lekesi olmayan kişi hapse atılıyorsa…
Türkiye sizlere muhtaç değil! Ama sizlerin de bireysel olarak sorumluluğunuz var!
Örgütün şifrelerini aramaya devam ediyoruz.

Bu davanın şifreleri bombalar. O Ümraniye’de polis karakolundaki hala gelmeyen şeyler ki onu göndermeye de gerek yok. Ne diyordu orada? 15- 20 polisin önünde o örgütün elemanı diyor ki; “Ergenekon olunca hakimi savcıyı sonra sinkaf ederim” diyor. Şimdi uygulama o. “Genelkurmay Başkanı mı, o... çocuğu” diyor.
Bu örgütün parmak izlerini, daha altı yıl öncesinden kıdemli gazeteci Yavuz Donat saptamıştı. Bu örgütü ben okuyacağım şimdi. Yavuz Donat’tan okuyacağım.
“Doğrudan Başbakana bağlı bir organizasyon. İçişleri ve Adalet Bakanlığı’nın bilgileri dahilinde. Bütün iç güvenlik birimleri de bu organizasyonun içinde. Çalışmalar gizli… Operasyonel niteliği yüksek, tribünlere oynamayan bir takım. Bu işlerin yürütüldüğü karargâha gelince: O da gizli… TBMM’ye yürüme mesafesinde bir yer… Bu organizasyonun çalışmaları belli bir noktaya geldikten sonra, iki ayrı düğmeye aynı anda basılacak. Bazı kişiler, doğrudan Yargı’ya gönderilecek.”
Bir gizli örgüt ne anayasa var ne yasa var, ne hukuk var! Bunun var: alikıran baş kesen terör örgütü.
Türk milletine karşı bir Beşiktaş Terör örgütü var.
- “Çalışmalar gizli.”
- “Karargah gizli.”
- “Operasyonel niteliği yüksek.”
- “Düğmeye basılacak.”

Meclis’e yürüyüş mesafesindeki “gizli karargah”, Beşiktaş adliyesinin içine elini kolunu uzatmış ve örgütlenmesini yapmış. Daha Karen Fogg zamanında Adalet Bakanlığı içinde ABD ve AB güdümünde çalışan gizli bir örgüt oluşturulmuş. Polis içindeki Fethullahçı yuvalanma zaten bütün bu yasadışı örgütlenmenin silahlı gücünü oluşturuyor. AKP’nin Derin Devleti kurulmuş. Beşiktaş Terör Örgütü, bu örgütlenmenin “operasyonel” merkezidir. “Gizli Karargah”taki operasyon kolunun bütün önemli uygulamaları Beşiktaş Terör Örgütü’ne yaptırılıyor.

Bu örgüte BEŞİKTAŞ TERÖR ÖRGÜTÜ diyelim!

ETÖ yok, Ergenekon efsanesi var!

Eğer o namussuzlar adını Ergenekon koymuşlarsa, ki o Gladyo’dur; onların da canını okuyacağız.

ETÖ’nün eylemi yok! Ama Beşiktaş Terör Örgütlenmesinin eylemi var!

Beşiktaş Terör Örgütü yani BTÖ!

Finans kaynakları var: ÖRTÜLÜ ÖDENEK!

En büyük kaynak, Başbakanlık Örtülü Ödeneği!

Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren, örtülü ödenek harcamalarının 2006’da 210 Milyon Dolar ve 2007’de 240 Milyon Dolar olduğunu belirtmişti. Oysa 2005 yılının Örtülü Ödenek gideri 30 Milyon Doların altındaydı. Örtülü ödenek giderleri, Beşiktaş Terör Örgütü’nün faaliyetinin genişlemesiyle birlikte, 2005’e göre, 2006’da 7 kat, 2007’de ise 8 kat büyümüştü. Tayyip Erdoğan’ın Yardımcısı Ekren, bu artışı “gizli haberalma giderleri”yle açıklamıştı.. Oysa Başbakanlığın gizli haber alma diye ayrı bir harcaması olamaz. Çünkü MİT ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün ayrıca örtülü ödenekleri var. Beşiktaş Terör Örgütü, maliyesiyle de devlet içinde devlet olmuştur. Harcamalar da gizli ve yasadışıdır.

Örtülü ödenekten Yargıtay, Genelkurmay dinleniyor, Anadol, sokak lambası at izi it izi finanse ediliyor, dinleme, izleme, fişleme yapılıyor. Bunlar terör değil mi? Yargıtay da Danıştay da terör diyor. Sizleri de izliyor. Aykut Cengiz Engin’ i izlediğine göre sizi de dinliyor. Özese, o hukuk dışı kararı imzalamama cesareti gösteremiyorsa siz bu insanları tutukluğa devam kararları ile tutmaya devam ediyorsanız, hukuku uygulama kararı uygulama cesareti gösteremiyorsanız…

Bütün Türkiye hukukun çiğnendiğini görüyor. Siz burada hukuku çiğniyorsunuz. İnsanların mazisi temiz olur ama korkak olur ben bunlara girmem kişiliklerinizi araştırmam.

Tehditler, şantajlar, uydurma kamuoyu araştırmaları... Herşey sahtekarlık, herşey yalan, düzenbazlık. Ben bu soruşturmada bundan başka hiçbir şeye tanık olmadım. Bunun mağduru en fazla Türkiye. Siz benden daha fazla kurbansınız. Üç beş sene sonra asıl kurbanların sizler olduğunuzu göreceğiz. Bundan hiç şüphem yok.
Bu örgüt gizli belgeler düzenler, orayı burayı kazar bombalar koyar, sahte CD üretir, delil torbasına koyar… Her şeyi sahtekarlık yalan dolan!

Bunun kurbanı ben değilim. Bunun asıl kurbanı sizlersiniz. Yakın zamanda göreceğiz.
İşte F Savcıları! Kendi mesai arkadaşını dinleten, altını oyan! Amirini izleten! Ahlak diye bir şey kalmamış! Bu kadar çürüme olur mu?! Ben buna Cumhuriyet Savcısı mı diyeyim! F Savcıları!

Cumhuriyet Savcısı var: Aykut Cengiz Aydın var, Abdurrahman Yalçınkaya var! Hakimler var, Türk hakimlerinin belki de yüzde 98’i Cumhuriyet hakimi... Var bunlar.

100 yıl önce Harekat Ordusu ile Yeşilköy’e gelen Mahmut Şevket Paşa konuşmasında “Köhne Bizans’ın Yıldız burcundaki baykuş” diyor Abdulhamit’e! Bu örgütte köhne Bizans’ın baykuş’u!

Gladyo, Kontrgerilla, Ergenekon… Adı ne olursa olsun gene ezilecekler.

Tıpkı Mahmut Şevket gibi buradan bağırıyorum:
Ezilecekler, ezeceğiz bu zalim baykuşları!

Karen Fogg’un elektronik postalarının açıklanmasıyla açılan 14 davanın tamamı lehime sonuçlandı. İşte Türk Yargısı!

MİT’le karşı karşıya geldiğimiz 14 dava, 14’ünü de kazandım! İşte Türk Yargısı!
Bu kararların ilgili mahkemelerden getirtilmesini istiyorum. Türk Yargısı nasıl karar veriyormuş görelim!

Hem de bu arada size vicdanınızı rahatlatmak için yardımcı oluyorum bu dosyaları istemekle! Tahliyeyi görüşürken bahaneniz olur, Üye Haşıloğlu “daha bu dosyalar gelmedi henüz” der, vicdanınız rahatlar.

Tahliyemize karar verilsin!



Av. Hasan Basri Özbey:
KORKMAYIN! YARGIYA YÖNELEN BU TERÖR ONLARIN YIKIMLARININ İLANIDIR

Perinçek'in ardından İşçi Partililerin müdafiilerinden Av. Hasan Basri Özbey'de söz alarak şunları söyledi:

Son birkaç gün içinde ortaya çıkan gerçeklerle Atatürk Cumhuriyetini yıkmayı hedefleyen Ergenekon Tertibinin, doğal olarak Türk Yargısı’nı da hedef tahtasına koyduğunu bir kez daha kanıtlanmış oldu.

Böylece Yargıtay başkan ve üyeleri, İstanbul Adliyesinin hakim ve savcıları, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı da toplam olarak Türk Yargısının tüm namuslu mensuplaro artık bu Ergenekon davasının zanlıları arasına katılmıştır.

Başından bu yana söylediğimiz gibi iki hukukun karşı karşıya olduğu kanıtlandı.
Bir yanda Gladyo hukuku, yani Amerikan hukuku, diğer yanda Türk hukuku!
Başından bu yana bizi burada tutsak edenin Türk Hukuku değil, Gladyo hukuku olduğunu kanıtlarıyla ortaya koyduk, ısrarla Türk hukukunun uygulanmasını istedik.

Gladyo hukuku, Türk Yargısına ahlaksız bir saldırı yürütmektedir.
TÜRK YARGISINA TERÖR UYGULANMAKTADIR!
Türk Yargısına sizler de dahilsiniz!
Gladyo hukukuna, göre artık sizler de bu davanın sanığısınız.
Gladyo, bu salonda bulunan hakimler ile sanıkları aynı safta gördüğünü gösterdi.

Gelinen bu aşamadan Mahkemenizin sorumluluğu büyüktür!
Sorumluluğunuzun kaynağı uygulamalarınızdır.
• “Soruşturma” ve “kovuşturma” eşzamanlı olarak sürdürülmektedir. Siz burada “yargılama” yaparken öte yanda, savcılık ve emniyet tarafından aynı konuda –hatta aynı sanıklarla da ilgili olarak- “soruşturma” sürdürülmektedir. Buna izin verdiniz!
• Soruşturmanın genişletilmesi yetkinizi Savcılara devrettiniz
• Yargılamada ortaya çıkan sonuçlar hiçe saydınız
• Yargılama yetkinizi savcılara ve emniyete bıraktınız
• Bu koşullarda siz nasıl “yargılama”, biz nasıl “savunma” yapacağız? “Ucu açık soruşturmalar”la, “kovuşturma yetkisi”ni de fiilen savcılara ve emniyete bırakmış olmuyor musunuz?
• Savcılar Delilleri Karartıyor: “kovuşturma”da ortaya çıkan deliller, bu kovuşturmaya paralel yürütülen “soruşturmalar” ve hazırladıkları yeni iddianamelerde gizlenerek karartılmaktadır.
• Sonuç olarak yargılama yetkinize sahip çıkmadınız!

Geldiğimiz noktada;
Ya Gladyo hukukuna boyun eğip Türk Yargısı’nın yıkımına seyirci kalacak ve hatta ortak olacaksınız, ya da Türk Hukukuna sarılıp kendinizi de esaretten kurtaracaksınız.

AYDINLIK dergisi Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım ve Ulusal Kanal televizyonu İstihbarat Şefi Ufuk Akkaya, Ergenekon soruşturması kapsamında sözde ETÖ üyesi olmak iddiası ile tutuklandılar. Tesadüf o kadar ki, Yıldırım ve Akkaya’yı tutuklayan anlayış, ıslak imza manyaklığı ile Albay Dursun Çiçek’i de tutukladı. Neyse ki Beşiktaş'ta halen Türk Yargısının izleri var da Albay Çiçek bu akşam tahliye edildi.

YILDIRIM VE AKKAYA'YA SORULAR:
• Cumhuriyet Mitingleri isimli dosyaların içerisinde Cumhuriyet Mitinglerine ait görüntülerin olduğunu tespit edilmiştir. Bu görüntüleri nereden temin ettiniz? Cumhuriyet Mitinglerine katıldınız mı? Cumhuriyet Mitinglerinde size herhangi bir görev verildi mi?
• İkametinizde yapılan aramada elde edilen CD’de Erol Manisalı’nın, Emin Gürses’in, Hurşit Tolon’un, Şener Eruygur’un, Kemal Alemdaroğlu’nun, Doğu Perinçek’in, Sinan Aygün’ün resimlerinin olduğu tespit edilmiştir. Bu resimleri nereden ve nasıl temin ettiniz? Bu şahısları nereden ve nasıl tanıyorsunuz? Bu şahıslarla ilişkileriniz nelerdir?
• Türkiye Gençlik Birliği (TGB), Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Çağdaş Eğitim Vakfı (ÇEV), isimli dernekler hakkında bilginiz var mı? Bu dernekler ve yöneticileri ile irtibatınız oldu mu?
• Şüpheli Doğu Perinçek ve İlhan Selçuk’tan el konulan dokümanlar arasında “Milli Hükümet” projesiyle ilgili çalışmalar olduğu görülmüştür. Proje hakkında bilginiz var mı?
• Doğu Perinçek ve İlhan Selçuk’tan el konulan “Doğu Perinçek Kuşatma nereden ve nasıl yarılır 16 Kasım 2003” adlı belgede milli hükümetin kurulmasının anlatıldığı, kuşatmanın iç cepheden ve Tayyip Erdoğan hükümetinin düşürülmesi ile yarılacağı… Milli kuvvetlerin halk hareketi, milli güçbirliği, meclisteki milli kuvvetler, ulusal medya, Türk Ordusu şeklinde bilgilerin bulunduğu tespit edilmiştir. “Milli hükümet”, “Milli kuvvetler” projesi içinde yer aldınız mı? Bu amaçla toplantılara katıldınız mı?
Bu sorular, Vatan caddesindeki polis merkezinde Terörle Mücadele Şubesi’nde sorulmuştur.
Sorularla, habercilik ve İşçi Partisi’nin faaliyetleri sorgulanmakta, AKP ve Fethullah Avukatlığı yapılmakta, çözülen / kesinleşen hususlar yeniden soruşturulmakta, dava dosyasında bulunan belgeler suç delili sayılmakta, kovuşturmada çözülen / kanıtlanan konular hala soruşturmaya konu edilmektedir.
Yıldırım ve Akkaya’nın suçları büyük!
• Tayyip Erdoğan’ın yurtdışındaki kasası Remzi Gür ile yasadışı ilişkisini belgelemişler.
• Dahası yine Tayyip Erdoğan ve KKTC Cumhurbaşkanı M. Ali Talat’ı suçüstü yakalamışlar.
Nerede Basın Özgürlüğü?
Bunun tek adı Faşist terördür!

TAHLİYE
Toplanacak kanıt, araştırılacak husus, karanlıkta kalan tekbir nokta kalmadı!
Bu çözülen konuları ısıtıp yeniden gündeme getirmekten vazgeçelim
Doğu Perinçek’in İlhan Selçuk’tan, Kemal Alemdaroğlu’nda, diğer tutuksuz sanıklardan ne farkı var? Suçlamalar aynı, uygulanması istenen TCK hükümleri aynı. Onlar tutuksuz Doğu Perinçek 601 gündür tutuklu!
Mahkeme başkanının 9 tutuklu sanığın tahliyesine ilişkin muhalefet oyu gerekçesinde belirttiği hususlar Doğu Perinçek için fazlasıyla geçerli değil mi?
Nusret Senem ve Hikmet Çiçek’in tutukluluklarının devamı yönünde oy kullanan iki üyeye sormak isteriz; Bu kişilerin tahliyesi önünde hangi hukuki engel vardır! Hiçbir hukuki engel yoktur. Bunu bizden daha iyi bilmektesiniz, bilmek zorundasınız
Peki Sayın Doğu Perinçek’in tahliye istemlerinin reddini haklı kılan bir tek HUKUK KURALI var mı?
Hâkimler üzerinde yaratılan BTÖ terörü öyle bir hal almıştır kı; örneğin üye hakim Özese, cezaevinde bulunan Doğu Perinçek ve Ferit İlsever’in ev telefonlarının dinlenmesi istekli önüne gelen yazıyı imzalıyor…
ANLAŞILAN O Kİ, TAHLİYE İSTEMLERİ HAKKINDA KARAR VERİLİRKEN BTÖ TERÖRÜ ETKİLİ OLMAKTADIR!
İhtimal vermeyiz ama telefonlarınız dinlenilmiş olmasından mı korkmaktasınız?
Kararlarınıza bu korku mu yön veriyor?
KORKMAYIN! YARGIYA YÖNELEN BU TERÖR ONLARIN YIKIMLARININ İLANIDIR.
GLADYO HUKUKUNDAN DEĞİL TÜRK HUKUKUNDAN, TÜRK DEVRİMİN YASALARINDAN KORKUN! ÇÜNKÜ ÇOK YAKINDA ATATÜRK DEVRİMİNİN HUKUKU YENİDEN EGEMEN OLACAKTIR, KEMALİST DEVRİMİN DEMİR SÜPÜRGESİ YİNE ÇALIŞMAYA BAŞLAYACAKTIR!
Onlar sizin safınızı belirledi. Sizi de düşman görüyorlar ve bizim yanımıza koydular. Siz de safınızın neresi olduğunu görün ve ona göre karar verin
Tutukluluğun devamında hiçbir yasal neden kalmamışken, tahliye taleplerinin reddinin otomatiğe bağlanmasında da bu terörün dayanılmaz ağırlığı tartışmasız
Sizden beklenen Türk Hukukunu derhal uygulamanızdır. Türk hukukunu uygulamak görevinizdir. Bu görevin yerine getirilmesi sizleri de esaretten kurtaracaktır. Aksi hal Gladyo hukukunun uygulanmasına seyirci kalmak ise suçtur.
Perinçek, Senem ve Çiçek'i derhal serbest bırakın!