İşçi Partisi’nin “Yeniden Atatürk Devrimi İçin İşçi Partisi’nde Birleşiyoruz” sloganı altında düzenlediği İstanbul’daki ilk toplantının katılımcıları arasında ben de bulunuyordum. Ulusal Kanal binasının birinci katında bir masa çevresinde, partinin bilimsel araştırmalarla görevli ÜSMER üyesi ve genel başkan yardımcısı Sayın Servet Cömert ve Prof. Dr. Göksan Saner’in birer konuşmayla başlattıkları üye yazılım toplantısında yakalarımıza parti üyelik rozeti takılırken, o güne kadar sanat derneklerinde görev almış ama hiçbir siyasal partiye katılmamış olan ben, öteki arkadaşlarım gibi kendimi tanıtırken yaptığım kısa konuşmada, Atatürkçü çizginin ısrarlı ve direngen savunuculuğunu yapan İşçi Partisi’nin saflarına girmekten onur duyduğumu dile getirdim; özellikle de ilk gençlik yıllarımda Ankara’da tanıma onurunu yaşadığım Doğu Perinçek’ten söz ederek, şimdi onun başında bulunduğu partide yeniden bir araya gelmenin heyecanıyla dolu olduğumu belirttim.
Partinin öteki üyeleriyle birlikte Ankara’da düzenlenen katılım töreninde bulunamadım gerçi ama oradaki arkadaşlarımın duygularını paylaştığımı söylemek bile fazla olacaktır.
İşçi Partisi’ne bu yeni katılımlar, savaş çığırtkanlığının yaşandığı bir döneme rastlıyor. Türkiye, şu sıralar ciddi bir sınavdan geçmekte. Sınavın önemi ve ciddiyeti, ülkenin karşı karşıya bulunduğu iç ve dış sorunlar düşünüldüğünde, sistemli biçimde gündemden düşürülmeye çalışılan Atatürk’ün ilke ve inkılaplarını sahiplenen İşçi Partisi’nin bayrağı altında toplanmak, yurtseverlerin kucakladığı bir eylem olacaktır. Benim gibi düşünenlerle birlikte ve bu inanç doğrultusunda saflarımızı sıklaştırmamız gerekiyor. Ülkesinden sorumlu aydın tavrı, bir kez daha bunu gerektiriyor çünkü. Partiye katılan üye isimlere bakıyorum, aralarında sanatçı ve yazarların başı çektiği bir kadro var. Bu kadroyu oluşturanlar, kuşkusuz ilerde partinin güvencesi olacak ve partinin güçlenmesinde etkili bir hizmet verecekler. 1960’lı yıllarda, meclise 15 milletvekili sokarak bu konuda ilk adımı atmıştı o dönemin Türkiye İşçi Partisi. Partinin bu aşamaya gelmesinde aydın, sanatçı, akademisyen,emekli asker ve yazarların büyük payı olmuştu. Siyasal eylemin ses getirmesi ve kamuya mal olmasında, partinin başında bulunan Mehmet Ali Aybar’ın bu kesimle yakın bağ kurmasının önemi yadsınamazdı.
Doğu Perinçek de bu gerçeğin farkında kuşkusuz. Mücadelesini sürdürürken, halk tabanında oluşup ileride toplum katmanlarını kuşatacak olan hareketin, öncelikle bu kesimin desteğine büyük ihtiyaç duyacağı gerçeğini sık sık dile getiriyor. Her kesimden katılımın artarak sürdüğü günümüz ortamında İşçi Partisi’nin kendinden beklenen atağı yaparken, her zaman umut ışığının peşinde koşmuş ve koşmakta olan aydınlara, bu ışığın parlak ziyasını ulaştırma çabası içinde olmalı ve onlara, partinin ön saflarda yer vermelidir.
Türkiye’de siyasal yaşamı dengeleyecek sol bir partiye, 1960’lı yıllardan bu yana kaçınılmaz görevler düştüğü bir gerçek. İşçi Partisi, bugün sol cephedeki boşluğu doldurmakta etkili olabildiği ölçüde yeni bir sayfayı da açmış olacak, bugün yaşanan çelişkilerin aşılmasında yol göstericilik vasfını elinde bulunduracaktır. Yurtseverler, arkalarında partilerinin varlığına güven duydukça geleceğe olan umutları tazelenecek ve özgürlüğüne kavuşacağı andan itibaren Perinçek’in liderliğinde aşılacak engeller, aynı zamanda yeni bir dönemin de kapılarını açacaktır.