AYDINLIK GAZETESİNİN DÜZENLEDİĞİ 1. EMEK KURULTAYI İSTANBUL'DA YAPILDI!

Aydınlık Gazetesi’nin düzenlediği 1. Emek Kurultayı dün toplandı. Kurultay, İstanbul’da bulunan Petrol-İş Genel Merkezi’nde gerçekleşti. Salon hınca hınç dolarken birçok izleyici kurultayı ayakta izlemek zorunda kaldı. Türkiye’de sendikacılığın sorunları ve çöz...

Tarih:

Aydınlık Gazetesi’nin düzenlediği 1. Emek Kurultayı dün toplandı. Kurultay, İstanbul’da bulunan Petrol-İş Genel Merkezi’nde gerçekleşti. Salon hınca hınç dolarken birçok izleyici kurultayı ayakta izlemek zorunda kaldı. Türkiye’de sendikacılığın sorunları ve çözüm önerileri, siyasal iktidar ile sendikalar ve işçi hareketinin ilişkileri, asgari ücretin Belirlenmesinde İşçi Sendikaları, Yükselen İşçi hareketleri ve işçi Sınıfının günümüzdeki tarihsel görevi başlıklarının 3 oturumda ele alındığı kurultayda, 8 büyük sendika bir araya geldi.
1. Atilay Ayçin – Hava-İş Genel Başkanı
2. Mustafa Öztaşkın – Petrol-İş Genel Başkanı
3. Adnan Serdaroğlu – Birleşik Metal-İş Genel Başkanı
4. Metin Ebetürk – Sosyal-İş Genel Başkanı
5. Kenan Öztürk – TÜMTİS Genel Başkanı
6. Mustafa Türkel – Tek Gıda-İş Genel Başkanı
7. Nihat Yurdakul – Belediye-İş Genel Başkanı
8. Faruk Büyükkucak- Türk İş 1. Bölge Temsilcisi
Kurultayın açış konuşmasını Aydınlık Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İlker Yücel yaptı. Yücel konuşmasında direnme mevzisinden iktidara yürüme mevzisine girilmesi gerektiğinin altını çizerek şunları söyledi: “Bıkmadan, usanmadan eylem alanlarındayız, susmuyoruz yılardır. Doldurmadığımız meydan kalmadı. Tandoğan, Gündoğdu yetti mi ? Küçük kazanımlar dışında elimizde ne var? Peki niye saldırılar buna rağmen devam ediyor, saldırıları durduramıyoruz. Kıdem tazminatı, taşeronluk, esnek çalışma, özel istihdam büroları… Saldırmaya devam ediyorlar… Saldırırlar çünkü toplam olarak direnme mevzisindeyiz. Mevzinin sadece fabrikamız, işyerimiz olduğunu düşünmeyelim. Bunlar işe düşman, işçiye düşman, işçinin siyasallaşmasına düşman! Fırsatını bulsalar bizi bile özelleştirirler. Direnmek bize, iktidar, emek ve vatan düşmanlarına kalmış. Ya dar talep mücadelesiyle direne direne kaybedeceğiz ya da cumhuriyet ve emek düşmanı anayasalarına geçit vermeyerek, kıdem tazminatı gaspı girişiminde geri adım attırarak yaptığımız gibi pençelerimizi göstereceğiz. Savunma mevzisinden hep birlikte çıkıyoruz, hakkın söke söke alan, kararlılığıyla caydıran, disipliniyle ürküten, birliğiyle iktidara yürüyen işçi sınıfımız milleti ayağa kaldırır.”
“Türkiye’nin her yerinden Arslanlı Yol’a giren milyonlarca emekçiyi hangi stratejiyle hangi siyasetlerle ve hangi örgütlenmelerle iktidara ulaştırabiliriz” diye soran Yücel, “En önemli soru budur! Seslerimizi gür mü? Gür! Kollarımız güçlü mü? Güçlü! Sayımız kalabalık mı? En kalabalık biziz! Biz halkız! Genel grev mi? Vurduk mu deviririz!” dedi.
Yücel’in konuşmasının ardından tüm salon “Birleşe birleşe kazanacağız” ve “Genel grev yaparız hükümeti yıkarız” sloganlarını hep bir ağızdan haykırdı.

YATAĞAN İŞÇİLERİ MESAJ YOLLADI
Yatağan işçileri, AKP iktidarına karşı meydanlara inme çağrısı yaptı ve özelleştirmeye karşı mücadelede canlarını bile ortaya koyacaklarını ifade etti. Bu sözler üzerine tüm salon “Yatağan’a selam mücadeleye devam” sloganını gür bir sesle haykırdı.

İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sendika Bürosu Başkanı Yıldırım Koç da önemli tespitlerde bulundu.Koç, konuşmasında “İşçi sınıfı ne zaman harekete geçer? Harekete geçme koşulları nelerdir?” başlıklarına yanıt verdi. Koç, “Hayat insanı
zorlamadan kitleler siyasallaşmaz. Burada kritik nokta hayat insanları siyasallaşmaya zorluyor mu yoksa mevcut iktisadi ve siyasi yapı içinde çıkış olanakları tanıyor mu? Şimdi eğer insanlar mevcut düzen içinde hayatlarından
memnunsa o düzene ve yönetime karşı mücadeleye girmezler.
Siyasi mücadeleye hiç girmezler” dedi. “Mutlak yoksullaşma olmadan kitleler çıkış yolu aramaz, harekete geçmez” diyen Koç, 2014 yılında mutlak yoksullaşma
olacağını belirterek şunları söyledi: “2014 yılında enflasyon yükselecek.
Sistem çıkmaza girdi. 2014-2015 kamu çalışanlarıyla ilgili Memur-Sen’in imzaladığı
toplusözleşmede 2014 yılına ilişkin enflasyon farkı yok. 2014 yılında
başlıca memurlar olmak üzere emekliler ve diğer kesimler ciddi bir mutlak yoksullaşma yaşayacak. O zaman görüceksiniz kitleler nasıl hareket eder, nasıl
kitleler olarak Memur-Sen’e ve sessiz kalan diğer örgütlere tepki gösterir.”
Önümüzdeki dönem işçi sınıfının Haziran Ayaklanmasının yaşanacağı bir dönem olacağı tespitinde bulunan Koç, siyasi önderliğin şimdiden oluşturulması
gerekliliğine dikkat çekti. Koç, eski başkaldırıların istenilen sonuca ulaşmamasındaki eksikliğin giderilmesi, işçi sınıfının siyasi önderliğinin oluşturulması halinde önümüzdeki dönem Türkiye’nin geleceğine damgasını vuracak gücün işçi sınıfı ve işçi
sınıfı önderliğindeki milli cephenin olacağını söyledi.

Birleşik Metal-İş Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu, konuşmasına Gezi direnişi şehitlerini anarak başladı.
AKP tarafından kararlılıkla sürdürülen IMF ve Dünya Bankası reçetesi diye bilinen programın, son 12 yılda işçi sınıfının bir bütün olarak yoksullaşmasının temel nedenlerinden olduğunu söyledi. Serdaroğlu, bu program ve bununla bağlantılı gerçekleştirilen sosyal güvenlik, sağlık, eğitim, sendikal haklar ve benzeri konularda yeniden yapılanma süreçlerinin işçi sınıfının toplumda sayıca çoğalmasına karşın aynı hızla yoksullaşmasına da neden olduğuna dikkat çekti.
Esneklik adı altında kuralsız ve güvencesiz her türlü çalışmanın yasallaştırılmaya çalışıldığı bir dönem yaşadığımızı söyleyen Serdaroğlu, son zamanlardaki toplumsal muhalif çıkışların umut taşıdığını, bu çıkış günlerinin başarıyla sonuçlanmasının kararlı bir örgütlü mücadeleden geçtiğini belirtti.

Türk-İş 1. Bölge Temsilcisi Faruk Büyükkucak’a konuşmasında, emek kurultayının Türkiye geneline yayılması gerektiğini söyledi. Emek mücadelesinde her zaman omuz omuza mücadele verdiklerini ifade ettiği Silivri tutsağı İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’e de kurultaydan selam yolladı.
Büyükkucak, emek düşmanı AKP’ye karşı mücadelenin ve tek çıkış yolunun emekçilerin gücünü birleştirmesinden geçtiğini söyledi.

Petrol-İş Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın, “Sömürüye karşı çıkmayan, sermayenin çıkarlarına hizmet edenler sendikacı olamazlar.” Dedi. Sendikacıların, siyasi partilerin peşinden koşmaması gerektiğini ifade eden Öztaşkın, siyasetçilerle ilişkilerin önemli olduğunu ancak sorunu çözmek için sendikacıların Başbakanın, Bakanların peşinden koşmaması gerektiğini tam aksine gerçek sendikacının bakanları peşinden koşturması gerektiğine dikkat çekti.

Hava-İş Genel Başkanı Atilay konuşmasına başlamadan önce THY direnişçisi işçilerin “Direnişse direniş grevse grev” sloganlarına tüm salon eşlik etti. Sendikaların siyasetten koparılmasının planlı bir çalışma olduğuna değinen Ayçin: “Partiler üstü politika yapmak, politikasızlıktır. İşçi sınıfını politika yapmadan savunmaya kalkmaktır, riyakarsızlıktır." Dedi. Ayçin konuşmasında, gelinen noktada herkese büyük görev düştüğünü ancak bu süreç boyunca saldırıları püskürtememenin sorumluluğunun sendikacılar dahil tüm muhalif güçlerde olduğuna dikkat çeken Ayçin : “Sendikacı, önce bedel ödeme cesaretini gösterendir, uyuyan işçi sınıfını gelin hep birlikte uyandıralım” çağrısında bulundu.
Sosyal-İş Genel Başkanı Metin Ebetürk konuşmasında işçilerin siyasallaşmayan mücadelesinin başarıya ulaşamayacağına değindi.

TÜMTİS Genel Başkanı Kenan Öztürk, Türkiye’de işçi sınıfının sorunlarının uzlaşarak çözülemeyeceğini , meydanlara çıkma zamanının geldiğini ifade etti. “Çıkış için güçbirliği yapmak gerekiyor” diyen Öztürk, AKP’nin saldırılarının püskürtme olanağının birlikte mücadeleden geçtiğini söyledi. Bu sözler üzerine tüm salon “Birleşe birleşe kazanacağız” sloganını attı.

Belediye İş Genel Başkanı Nihat Yurdakul da siyaset üstü sendikacılık söylemlerini eleştirdi ve işçi sendikalarına bunu söylerken işveren sendikalarının AKP’den ayrılamadığını ifade etti. Emek karşıtı AKP’ye oy verenlerin çocuğuna da ülkesine de ihanet etmiş olacağını belirtti. “Haklarımızı savunalım ama öncelikle ülkemizi, demokrasiyi savunalım” diyen Yurdakul, “Özgür olmayan bir ülkede sendikal özgürlükten bahsedilebilir mi?” diye sordu.

Tek Gıda İş Genel Başkanı Mustafa Türkel, "Türk-İş yöneticilerini değiştirmekle sorun çözülmez, zihniyeti değiştirmek lazım. Türk-İş'i yıkıp yeniden inşa etmeliyiz." Dedi. Salondan “Yandaş Türk İş istemiyoruz!” sloganları yükseldi.

Türkiye'de işçi sınıfının uzun zamandır bir işaret fişeği beklediğini belirten Türkel:
"Bu fişek Tekel direnişi olmadı. Gezi direnişi olmadı. Türkiye'de işaret fişeği kıdem tazminatına dokunulduğu gün yanacaktır. İktidarın sonu o gün gelecektir. Tüm Türkiye'ye sesleniyoruz; kıdem tazminatı parlamentoya sevk edildiği gün üretimi durduracağız. Hepiniz bilin; kıdem tazminatı ile ilgili bir düzenleme getirdikleri gün o koltukları onlara haram ederiz.

Türk-İş 'Kıdem tazminatı kazanılmış bir haktır' diyor. Kıdem tazminatı kazanılmış hak değildir. Çocuklarımızın torunlarımızın hakkıdır. Kimse Türk-İş gibi cingözlük yapıp lafı geveleyemez. Hiçbir yetkili makamın, kıvırmaya hakkı yok. Kıvıranları Erdoğan'ın pardösüsünün altına gömeriz, kıdem tazminatına dokundurtmayız. Kıdem tazminatı sonradan kazanılmamıştır. Cumhuriyetimizin kurucularının vermiş olduğu bir haktır. 70-80 yıllık bir haktır. Kıdem tazminatını konuşturmamalıyız. Kazanılmış hak safsatalarına engel olmalıyız. Biz artık kazanılmış hakları koruma refleksinden vazgeçeceğiz. Yeni haklar elde etmek için meydanlara ineceğiz. Küllerimizden doğacağız. Türk emekçileri artık ayağa kalkacak." Dedi.

Konuşmasının sonuda, Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi’ni okuyan Türkel "Ey Atatürk. 80-90 yıl önce söylediklerini yaşıyoruz. Ve artık görevi devralıyoruz" ifadelerini kullandı. Türkel’in konuşmasının ardından salon hep bir ağızdan “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” sloganını attı.

ÖĞRETMENLERE VE SİLİVRİ’YE SELAM
Emek Kurultayı devam ederken, AKP’nin eğitim politikalarını protesto eden Eğitim-Sen’li öğretmenlere, polisin sert müdahalesine karşı, salondan öğretmenlere, “Diren Ankara İstanbul Seninle” sloganlarıyla destek olundu.
Silivri Nöbet Çadırı sorumlusu Hıdır Hokka; “2 yıl 75 gündür devam eden nöbet, bugün bu kurultayın şerefine tutulacaktır.” Diyerek kurultayı selamdı. Salondan “ Yeminler edildi yıkılacak Silivri!” sloganları yükseldi.
Kurultayda ayrıca İş ve sendika alanında uzman ODTÜ Öğretim görevlisi, İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı, Aydınlık Gazetesi Yazarı Yıldırım Koç, Maltepe Üniversitesi Öğretim görevlisi,Yurt Gazetesi Yazarı Atilla Özsever, Aydınlık Gazetesi Yazarı Mehmet Akkaya, Türkiye Barolar Birliği Emek Komisyonu Başkan Vekili Abdi Pesok da konuşmacılar arasındaydı. Yoğun ve verimli geçen kurultayda işçi temsilcileri de söz aldı. Kurultay sonuç bildirgesinin okunmasının ardından son buldu.

1. Emek Kurultayı Sonuç Bildirgesi:
Aydınlık Gazetesi tarafından düzenlenen 1. Emek Kurultayı, 23 Kasım 2013 günü İstanbul’da Petrol-İş Sendikası Genel Merkezi’nde ülkemizin en seçkin sendikacıları ve uzmanlarının ve yüzlerce işçi önderinin katılımıyla toplanmış, işçi sınıfımızın sorunlarını değerlendirmiş ve aşağıdaki sonuç bildirgesini kamuoyuna açıklama kararını oybirliğiyle almıştır.
Hükümetin Ulusal İstihdam Stratejisinde ve 2014 Yılı Programı’nda açıkça ifade edildiği gibi, işçi sınıfımızın temel haklarına yönelik sistemli bir saldırı gündemdedir.
1936 yılında Atatürk’ün işçilerimize hediyesi olan ve daha sonraki yıllarda geliştirilen kıdem tazminatı hakkı, kısıtlanmak ve hatta tümüyle kaldırılmak istenmektedir.
Taşeron işçiliği, hükümet politikaları sonucunda yaygınlaştırılmıştır. Hükümet, taşeron işçilerinin mevcut haklarını kullanmalarını engellemekte, bu hakları kaldırma çabalarını yoğunlaştırmaktadır.
İş Kanunumuza 2003 yılında sokulan kiralık işçilik uygulaması, özel istihdam bürolarına işçi kiralama yetkisinin verilmesiyle işçilerin köleleştirilmesinin önemli bir aracı haline getirilmek istenmektedir.
Kamu çalışanları hükümetin yoğun baskısı altındadır. Kamu çalışanları için 2014 yılında uygulanacak toplu iş sözleşmesinde enflasyon farkının bulunmaması, sayıları 2,5 milyonu aşan kamu çalışanlarının 2014 yılında ciddi bir yoksullaşma yaşayacaklarının habercisidir.
İşsizlik her geçen gün daha da artmaktadır. Büyük fedakarlıklarla çocuklarını üniversiteye gönderen aileler, okulu bitirdikten sonra bunalıma giren çocuklarının sıkıntısını yaşamaktadır.
Özelleştirme, işçilerimizi yoksulluğa mahkum etmekte, ülkemizi zayıflatmaktadır.
Derinleşen ekonomik kriz ve yükselen enflasyon, işçisiyle, memuruyla, işsiziyle, emeklisiyle, bir bütün olarak işçi sınıfımızın geleceğini karartmaktadır.
Çaresiz bırakılan insanlarımızın ihtiyaçlarını karşılamak için sarıldıkları kredi kartları ve tüketici kredileri borçları ödenemez noktaya gelmiştir.
Ücretlerini alamayan işçilerin direnişleri yaygınlaşmaktadır.
Sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesinin faturası emekçilerin sırtına yüklenmektedir. Genel Sağlık Sigortası sisteminin olumsuzlukları yaşanmaya başlanmıştır.
İnsanlar, bazı kamu kurum ve kuruluşlarının ve derneklerin sadakasına muhtaç duruma düşürülmüştür.
Bu gidişe bir “DUR” denmelidir. Bu gidişe işçi sınıfımız “DUR” diyecektir.
İşçi sınıfının en geniş kitle örgütleri olan sendikalarımıza yönelik saldırılar sürmektedir. Hava-İş’in THY eylemleri ve grevi, Tekgıda-İş’in Çaykur mücadelesi, Türkiye Maden-İş’in ve Tes-İş’in Yatağan direnişi, Çatalağzı halkının mücadelesi, işçi sınıfının teslim olmadığını kanıtlamaktadır.
İşçi sınıfımız toplumun üçte ikisini oluşturmaktadır.
Haziran Başkaldırısının ana gövdesini işçi sınıfımız oluşturmuştur.
29 Ekim 2013 günü Anıtkabir’e yürüyen 1 milyon 89 bin kişinin, ülkemizin dört bir tarafındaki yürüyüşlere katılan milyonlarca insanımızın büyük çoğunluğu işçiler, memurlar, işsizler ve emeklilerdir.
İşçi sınıfımızın tarihsel mücadele birikimi, milletimizin vatan ve laik cumhuriyetin savunulması azmiyle meydanlara inen onmilyonlarca mensubunun kararlılığı, saldırıları püskürtecek güçtedir.
İşçi sınıfımız, Hükümetin politikalarına, emperyalistlerin Türkiye’yi etnik temelde bölme girişimlerine ve laik cumhuriyete yönelik saldırılara karşı mücadele kararlılığındadır ve gerektiğinde genel grev hakkını da kullanarak direnecektir.
1. Emek Kurultayı, saldırıları tespit ederken, işçi sınıfımızın, sendikalarımızın ve milletimizin direniş ve mücadele azmini bir kez daha vurgulamakta ve Türkiye’nin özgür, bağımsız, demokratik geleceğini kuracak gücün işçi sınıfımızın öncülüğündeki tüm halkımız olduğuna olan sonsuz inancını tekrarlamaktadır.
Yaşasın işçi sınıfının birliği.