Fehmi Koru’nun açıkladığı üzere 5 Kasım 2007 günü Bush-Tayyip Erdoğan buluşmasında kararlaştırılan “Ergenekon Operasyonu”nun öncelikle Türk Silahlı Kuvvetleri’ni hedef aldığı, Avrupa Parlamentosu raporuyla da belgelenmiştir.
Tertibin her tarafından beceriksizlik akmaktadır. Barzani ve Talabani’ye “referans” olacak kimse, Doğu Perinçek değil, fakat Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’dür.
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek 13 Mart 2008 günü İstanbul İl Merkezi’nde bir basın toplantısı düzenleyerek, Barzani, Talabani ve PKK’ya silah satma senaryoları uyduranların yargı önünde hesap vereceklerini açıkladı. Perinçek, şunları belirtti:
KUZEY IRAK’TA SİLAH SATIŞI TERTİBİ
Ergenekon operasyonunun bir yargı soruşturması değil, tek merkezden yürütülen planlı bir siyasal operasyon olduğu artık apaçık ortaya sergilenmektedir. Yeni Şafak ve Milliyet gazeteleri, tek merkezden servis edilen, tek kalemden çıkan haberler yayınladılar. Bu haber, yedi yıldır New York Institutes adlı CIA güdümlü siteden Türkiye ve Müslümanlık düşmanı yazılar yayımlayan Tuncay Güney’in yedi yıl önce verdiği ifadeye dayandırılıyor. Düzmece ifadeye göre, “Doğu Perinçek’in referansıyla Kuzey Irak’a giden Türk subayları Barzani’ye 12 bin, Talabani’ye 12 bin silah teslim ediliyor. Bu silahlardan 6 bini Talabani’nin adamları ve Binbaşı Tamer tarafından PKK’lı Cemil Bayık’a veriliyor.” (Yeni Şafak, 12 Mart 2008; Milliyet, 11 Mart 2008)
Türk subayları Barzani, Talabani ve PKK’ya silah satıyor ve teslim ediyorlar. Bu uygulamada Doğu Perinçek’in Kuzey Irak’taki saygınlığı kullanılıyor ve bu büyük suçun davası, yedi yıldır açılmıyor.
Türk Ordusu bütün kurum ve mensuplarıyla ağır bir suçlamayla ve şiddetli psikolojik savaşla karşı karşıyadır. Bu durumda Türk Silahlı Kuvvetleri ve Jandarma Genel Komutanlığı’nın milleti bilgilendirmesi ve aydınlatması kamuoyunun beklentisidir.
BARZANİ VE TALABANİ’YE PERİNÇEK DEĞİL
ERDOĞAN VE GÜL REFERANS OLABİLİR
Tertibin her tarafından beceriksizlik akmaktadır. Barzani ve Talabani’ye “referans” olacak kimse, Doğu Perinçek değil, fakat Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’dür.
Her iki gazetenin sorumluları hakkında, tertibe alet olarak yalan haber yayınlamaları nedeniyle, hem ceza soruşturması için C. Savcılığına başvuruyorum; hem de özel hukuk davası açıyorum.
Ancak asıl büyük suçlular, ABD ve AB’nin emriyle bu tertibi uygulayan Fethullahçı Gladyo’dur. Suçları ağırdır ve yargı önünde hesap verecekleri de kesindir.
SİYASAL ÇÖZÜM ADI ALTINDA
TÜRKİYE’Yİ BÖLME OPERASYONU
Asıl mesele, Ergenekon soruşturmasının Türkiye’yi bölme operasyonu kapsamında sahnelenmesidir. Zamanlama ve eşgüdüm gözler önündedir. Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül ikilisi, kendi ağızlarıyla itiraf ettikleri “ABD ile 2 sayfa 9 maddelik gizli anlaşma” gereği “siyasal çözüm” adı altında PKK programını uygulamak için atağa kalktıkları sırada, Ergenekon uydurmaları da piyasaya sürülmektedir. Dünkü Yeni Şafak ve Sabah gazetelerini yan yana koyunuz; tablo ortadadır.
BUSH’TAN SONRA
AVRUPA BİRLİĞİ’NDEN TALİMAT:
“ERGENEKON’UN ÜZERİNE SONUNA KADAR GİDİN”
Bilindiği gibi Fehmi Koru, 28 Ocak 2008 günü Kanal 7 Haber bülteninde canlı olarak yayınlanan görüşmede, Ergenekon Operasyonu’nun 5 Kasım 2007 günü Bush-Erdoğan görüşmesinde kararlaştırıldığını belirtmiş ve 1 Şubat günlü yazısında da bu saptamasını yazılı hale getirmişti.
Ergenekon operasyonunun talimatının ABD ve AB’den geldiği, bugün Zaman gazetesinin 17. sayfasında çıkan haberle bir kez daha doğrulanmıştır. Avrupa Parlamentosu Türkiye Raporu Taslağı’nda, “Ergenekon’un üzerine sonuna kadar gidilsin” emri yer almaktadır.
Raporun ilgili bölümü aynen şöyledir:
“Türk yetkililer Ergenekon hadisesinin üzerine kararlı bir şekilde gitmeli. Bu şebekenin devlet içindeki bağlantıları tam anlamıyla gün yüzüne çıkarılmalı ve sorumluları adalete teslim edilmeli.”
Rapor, Ergenekon operasyonunun hedefinin Türk Ordusu ve millî kuvvetler olduğunu da açık açık ortayla koymaktadır. “2007'de askerî müdahale girişimlerinin önlendiği” vurgulanmakta, “askerin sivil sorumlulara saygı göstermesi” istenmekte ve “Ordu tamamen sivillerin denetimine geçmeli” denmektedir.
Raporun diğer talimatları, Ergenekon operasyonunu da kapsayan Türkiye’yi bölme planının maddelerini içermektedir:
- Türk hükümeti acil olarak Kürt meselesini çözecek siyasi bir girişim başlatmalıdır. Tayyip Erdoğan’ın Kürt meselesindeki "asimilasyona hayır, entegrasyona evet" politikası hayata geçmelidir.
- DTP milletvekilleri ve belediye başkanları, Kürt meselesine siyasi bir çözüm bulunması için çalışmalıdır.
- Kürtçe kamu hizmetlerinde de kullanılmalı, yani resmî dil olmalıdır.
- Türk Ordusu, K. Irak'ta orantısız güç kullanmamalıdır.
- 301. madde öncelikle ele alınmalı ve kaldırılmalıdır.
- Vakıflar Kanunu’nun çıkması olumludur. Gayrimüslimlerin mülkleri, üçüncü kişilere satılmış olanlar dahil geri verilmelidir.
- Gayrimüslimlerin sorunları çözülmelidir.
- Türkiye, Ermenistan ile sınırını açmalı ve iktisadi ambargoyu bitirmelidir.
Rapor’da Tayyip Erdoğan hükümetinin reformları azimli ve kararlı bir şekilde sürdürmesi desteklenmektedir.
ŞEREFİ OLAN HÜKÜMET BU RAPORU
DERHAL REDDEDER
Bu Rapor, bir rezalettir; utanç belgesidir.
Türkiye’nin yargısının da artık dışardan talimat aldığını ortaya koymuştur.
Şerefi olan hükümet, bu raporu derhal protesto eder ve Türk yargısına müdahale edilemeyeceğini açıklar.
Başka bir devletten Türkiye’de ceza soruşturması talimatı almak suçtur.
TUNCAY GÜNEY YEDİ YILDIR NEWYORK’TA VE KANADA’DA CIA’NIN PARAVAN KURUMLARINDA
Basın organlarında açıkça yazıldığına göre, İstanbul Savcısı Zekeriya Öz, Ergenekon soruşturmasını Tuncay Güney’in 2 Mart 2001’de İstanbul Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şubesi’nde verdiği ifade ve teslim ettiği bazı belgelere dayandırmaktadır. Tuncay Güney, o tarihten beri yedi yıldır New York Institutes gibi CIA denetimindeki paravan kurumlarda görev yapmaktadır. New York Institutes’ün internet sitesini açanlar, orada Tuncay Güney isminin karşısında İngilizce olarak Genel Yayın Yönetmeni sıfatını göreceklerdir.
Tuncay Güney, sekiz yıl önce, 2000 yılında CIA tarafından ele geçirilmiş, kendisine o zaman 10 yıllık ABD vizesi verilmiş, uydurma ifade vermesi sağlandıktan sonra ABD’ye yerleştirilmiştir.
OPERASYONDAN BİR AY ÖNCE İSTANBUL’A GELDİ
Tuncay Güney, Ergenekon operasyonu başlatılmadan hemen önce Türkiye’ye getiriliyor. İstanbul Kağıthane’de Yahya Kemal Mahallesi’ndeki eve gelip gittiği saptanıyor.
TUNCAY GÜNEY’İN CIA’YA BAĞLI
NEW YORK INSTITUTES’DEKİ GÖREVLERİ
New York Institutes’ün Kanada’daki adresi 216 Westmount Ave, M6E 3M8, Toronto, O.N, Canada.
Tuncay Güney’in sitesinin yan tarafında “Congregation Melech Yisrael” diye bir başlık var. Tıklayınca başka bir siteye geçiliyor. İsa’yı peygamber olarak benimseyen bağnaz bir Yahudi tarikatının resmi sitesi. CIA varsa, MOSSAD’ın bulunması olağan.
TUNCAY GÜNEY’İN TÜRK VE MÜSLÜMAN DÜŞMANI PSİKOLOJİK HAREKÂTA HİZMETİ
Tuncay Güney’in yayın yönetmenliğini yaptığı sitedeki makaleler CIA ve MOSSAD bağlantısını ortaya koyuyor. Bir başlık: “Ermeniler Türkler Tarafından Baltalarla Öldürüldü. Anatolia College Müdüründen Sinirleri Altüst Eden Açıklama.”
Kasım 1917 tarihli The New York Times’taki makale Türkçe olarak yayınlanıyor: “Hükümet adamları Merzifon’un Ermeni mezarlığını da tarla gibi sürerek dümdüz ettiler ve oraya tohum ektiler. Bu yerde bundan böyle hiçbir Ermeni yaşamasın, ölmesin, gömülmesin diye. Anatolia College’de hiçbir Ermeni öğrenci bırakılmadı. Kentteki Protestan topluluğu 950 kişiydi. 900’den çoğu pastörleriyle birlikte katledildi. Bir uçtan öbür uca hükümet programıydı bu. Ermeni halkına karşı jenosit.”
19 Eylül 2004 tarihli Tuncay Güney imzalı “Evanjelizm” yazısı, Ergenekon Operasyonu’nunda kullanılan kışkırtıcı ajanın kimliğini ele veriyor: “Evanjelizm, Kutsal Kitap’a yönelmektir.…Müslüman topluluklar yıllarca, İsa-Mesih’e iman edenlere karşı asılsız iddialar ortaya attılar. Bu yüzyılda saçma sapan iddialar devam ediyor. Kutsal Kitap’ı okusalar ve anlasalar iddia sahiplerinin suçlamalarının asılsız olduğunu görecekler.”
Yine Tuncay Güney imzalı 5 Mayıs 2006 tarihli “Sabetay Sevi ve Kuzu Bayramı” başlıklı yazıda Siyonizme müthiş övgü var, işte Tuncay Güney’in “Türkçesiyle” o makale:
“Dönemin büyük Rabay’ı Sabatay Sevi, bu tehditler karşısında Müslüman olduğunu açıkladı. Ve adı Mehmet oldu. O sıkıntılı dönemde imanlılarına Sarayın kapalı kapıları ardında olan bitenleri anlatan Sabatay Sevi faaliyetlerini ve ibadetlerini gizli devam ettirmek zorunda kaldı. Fakat, Büyük Israel Sevdasından hiç bir zaman vazgeçmedi. Israel’i sevenler olarak hareket eden Rabay’i ve öğrencileri iki isim kullanmaya ve Müslüman gibi yasamak zorunda kaldılar. Bugüne kadar Sabayatcilar olarak anılan bu grup’un öğrencileri gizliliğe önem verdiler. Yeni Israel kurulurken destek ve diplomatik yardımlarını esirgemediler. Sabatay Sevi’yi sevenler bir aile teşkilatı değildir. Sabatay Sevi’ye inan ve gönül bağlayan o dönem birçok Hristiyan ve Müslüman kişilerde oldu….Rabay- Sabatay Sevi hareketi bir kaç ailenin tekelinde gizli bir örgütlenme gibi gösterilmeye çalışılıyor. İmanlılar sion’nun ışık askerleri iken karanlığın ordusu gibi tanıtılmaya çalışılıyor… Kutlu olsun bahar-kuzu ve Sabatay’ın doğum günü.”
ERGENEKON OPERASYONU’NUN AMACI: TÜRK ORDUSUNU VE MİLLİ GÜÇLERİ İÇERDEN VURMAK
Ergenekon soruşturmasının yedi yıl sonra ısıtılıp yeniden gündeme getirilmesindeki zamanlama, tertibin amacını da ele vermektedir.
“Ergenekon Operasyonu”, Türk Ordusu’na karşı Şeminli’de başlayan uygulamalar dizisinin son halkası ve doruğudur.
Siyasal çözüm adı altında Güneydoğu bölgesinin özerkleştirilmesi ve PKK’nın Meclisteki grubunun güçlendirilmesi planı yürütülmektedir. Bu planın karşısına dikilen Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve başta İşçi Partisi olmak üzere diğer millî güçlerin direncinin kırılması için, iki araç devreye sokulmuştur. Biri türban savaşıdır; diğeri “Ergenekon Operasyonu”.