TBMM Başkanı Bülent Arınç, yakın bir dönemde ''laik bir ülkede olmaz'' dediği Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kaldırılmasını ve imamların maaş ödemesi dahil din hizmetlerinin vakıflar eliyle yürütülmesini önerdi.
''Laiklik'' adına geliştirilen bu öneri, aslında laikliği ortadan kaldırmayı, tarikatların önünü açmayı hedeflemektedir.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Cumhuriyetin laiklik projesinde önemli bir yeri vardır. Hilafeti kaldıran Cumhuriyet kurucuları, doğan boşluğun tarikatlarca doldurulmasını, dini ideolojinin toplumu ve devleti şekillendirmesini önlemek amacıyla Diyanet İşleri Başkanlığı'nı oluşturmuşlardır.
Bugün Diyanet İşleri Başkanlığı'nın hedeflenen bu işlevi yerine getirememesi, hatta belli bir mezhebin diğer mezhepler üzerindeki egemenliğinin bir aracı haline gelmiş olması, öncelikle merkezi otoritenin laik olmamasından kaynaklanmaktadır.
Cumhuriyetin kurucuları laikliği ''din ile dünya'' işlerinin birbirinden ayrılması olarak tanımlamışlardır. Bu tanım küçük Amerika süreciyle birlikte ''din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması'' şekline dönüştürülmüş, daha sonra da laiklik ''din ve vicdan özgürlüğü'' nden ibaret bir düzenleme derecesine indirgenmiştir.
Laiklik ilkesi anayasaya konulurken, bizzat Mahmut Esat Bozkurt tarafından yazılan gerekçesinde; laikliğin, dini ideolojisinin ekonomiden, siyasetten kısacası toplumun her alanından çıkarılarak vicdanlardaki kutsal yerine yerleştirilmesi olduğu vurgulanmıştır. Görüldüğü gibi Cumhuriyetimizin laiklik anlayışı Batı'daki benzerlerinden çok daha radikaldir. Bu, öncelikle Türkiye'de laikliğin emperyalizme karşı mücadele içinde yeşermiş ve kurulmuş olmasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca İslamiyet ile Hıristiyanlık arasındaki önemli farklar da bu laiklik anlayışının kapsamı ve uygulamasında ayırt edici olmuştur. Yıllar önce katıldığımız bir televizyon programında, şeriatçı kesimlerden birinin temsilcisi; ''Biz laikliğe dini vecibelerimizi yerine getirmemizi önlediği için karşı değiliz. Tabii ki namazımıza, niyazımıza, zekâtımıza, fitremize, engel değildir. Zaten aksi de düşünülemez. Laikliğe, bizleri kasalardan ve masalardan uzak tuttuğu için karşıyız'' demişti. İşte işin esası budur. Devlet; askeriyesinden adliyesine, adliyesinden hariciyesine değin, büroksiden ve Merkez Bankası'ndan Hazine Müsteşarlığı'na değin maliyeden, yani ''masalar'' ve ''kasalar'' dan oluşur. Evet, ''Laiklik, dini ideolojiyi masalardan ve kasalardan uzak tutmaktır''. ''İşte Diyanet İşleri Başkanlığı'' nın öngörülen işlevi de budur. Sorun bugün bu işlevi yerine getiremeyen Diyanet İşleri Başkanlığı'nın laiklik adına kaldırılması değil, gerçekten bu işlevi yerine getirebileceği toplumsal ve siyasal zemini yaratacak bir siyasal iktidarın oluşturulmasıdır.
(Cumhuriyet Gazetesi, Olaylar ve Görüşler, 16.07.2006)