Ergenekon davasında yargılanan Genel Başkan Doğu Perinçek ve diğer arkadaşlarımızın savunmanlarından Av. Mehmet Cengiz, davanın 55. Duruşmasında Mahkemeden Yargıtay Başsavcılığınca İşçi Partisi hakkında yürütülen incelemenin İşçi Partisi yöneticileri bakımından bekletici mesele kabul edilmesini talep etti. Sayın Cengiz’in bir Anayasa ve Siyasi Partiler Hukuku dersi niteliğindeki istemini aşağıda sunuyoruz.
Bu davada İşçi Partisi Genel Başkanı, Genel Sekreteri, Genel Başkan Yardımcısı ve Merkez Karar Kurulu’nun diğer üyeleri hakkında uygulanması istenen kanun maddeleri, içerikleri itibariyle Anayasa’nın 68/4. maddesinde sayılan ve Anayasa’nın 101–103. Maddelerinde partinin temelli kapatılmasına neden olacak yasaklar kapsamına girmektedir. Genel Başkanı Doğu Perinçek’in Ergenekon terör örgütü yöneticisi olduğu iddiası İP’yi bağlar, onun kapatılma nedenidir. Cezayı gerektiren suç tanımı aynı zamanda kapatma nedeni ise, Anayasa yargısı öncelikli ve belirleyicidir. Bu nedenle bir siyasal partinin kapatma nedeni olarak kabul edilen eylemlerinin sabit olup olmadığının ve suç olarak tanımlanan bir amaç taşıyıp taşımadığının araştırılmasının, hem anayasal yargıyı hem de ceza yargılamasını ilgilendirdiği açıktır.
YARGILANAN EYLEMLER SİYASİ PARTİ FAALİYETİ
Perinçek ve arkadaşları hakkındaki suçlamalar ve suç kanıtları, siyasi parti yöneticisi sıfatıyla yürüttükleri siyasi faaliyetler ve parti çalışmalarıdır. Dayanılan kanıtlar, İşçi Partisi’nin siyasal faaliyetleri, Parti’nin organı olan Genel Başkan’ın faaliyeti, Parti’nin diğer organ kararları ve faaliyeti, Parti belgeleri, Parti’nin basın açıklamaları ve Parti binalarında yapılan aramalarda elde edildiği iddia edilen belge, CD ve bilgisayar kayıtlarıdır.
İddianamenin birçok yerinde İşçi Partisi suçlanmaktadır. Bunları liste halinde ekte sunuyoruz. Bu iddialar sabit ise hem İşçi Partisi’nin Anayasa Mahkemesi’nce temelli kapatılması, hem de bu faaliyetleri icra eden Doğu Perinçek ve arkadaşlarının Mahkemenizce cezalandırılması gerekecektir. Siyasi Partilen Kanunu’nun
(SPK) “bir siyasî partinin yasak eylemlere odak olması hali”ni düzenleyen 103. maddesinde; Genel Başkan ile merkez karar ve yönetim organlarında görevli üyelerin faaliyetlerinin o siyasî partiyi başlayacağı belirtilmiştir.
Genel Başkan, SPK’ya ve İP Tüzüğü’ne göre Parti organıdır. Siyasi parti genel başkanlarının, tek başına giriştikleri her türlü siyasal eylem ve söylemlerinin, Genel Başkanı bulunduğu siyasal partiyi başlayacağı ve bunları yargılama yetkisinin Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkisi içinde bulunduğu, Anayasa Mahkemesi’nin kesin ve istikrarlı görüşüdür.
ÖNCELİKLİ KARAR MERCİSİ ANAYASA MAHKEMESİ
CMK’nun 218. Maddesine göre; “Yüklenen suçun ispatı, ceza mahkemelerinden başka bir mahkemenin görev alanına giren bir sorunun çözümüne başlı ise; ceza mahkemesi bu sorunla ilgili olarak da Kanun hükümlerine göre karar verebilir. Ancak, bu sorunla ilgili olarak görevli mahkemede dava açılması veya açılmış davanın sonuçlanması ile ilgili olarak bekletici sorun kararı verebilir”.
Atılı suçu oluşturan eylemlerin sabit olup olmadığına öncelikle karar verecek merci, Anayasa’nın 69. maddesine göre Anayasa Mahkemesi’dir. Mahkemeniz bu tespit çerçevesinde bireysel sorumlulukları araştıracak ve ceza hükümleri açısından yargılama yapacaktır. Bu İddianame ile, henüz Yargıtay C. Başsavcılığı’nın saptamadığı bir yasaya aykırılık, İstanbul C. Başsavcılığı’nca soruşturularak, Mahkemenizce hükme başlanması talebinde bulunulmuştur.
YARGI TARİHİNDE TEK
Bu dava, aynı zamanda parti kapatma nedeni olan bu tür fiilleri Anayasa Mahkemesi’nce saptanmadan siyasi parti yöneticilerinin ceza yargılamasına tabi tutulduğu tek davadır.
-1960’ta Demokrat Parti yöneticileri dahi Partileri, o zamanın mevzuatına göre, önce Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi’nce kapatılmış, ondan sonra yargılanmışlardır.
-1971’de Türkiye İşçi Partisi (TİP) yöneticileri, Parti Anayasa Mahkemesi’nce kapatıldıktan sonra yargılanmış ve mahkûm edilmişlerdir.
-1980 darbesinden sonra da -Anayasa askıya alınmış olmasına rağmen- Milli Selamet Partisi, MHP ve Türkiye İşçi Köylü Partisi yöneticileri hakkında, ancak tüm siyasi partiler Milli Güvenlik Konseyi’nce 16.10.1981 tarih ve 2533 sayılı kanunla feshedildikten sonra hüküm verilebilmiştir.
-12 Eylül darbesinden sonra, bugün de yürürlükte bulunan 1982 Anayasası döneminde kurulan siyasi partilerin yöneticileri (DEP, HADEP, SP), siyasi faaliyetlerinden dolayı bu partilerin Anayasa Mahkemesi’nce kapatılmasından sonra yargılanmışlardır.
-Bugün de, hakkında temelli kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde dava açılmış bulunan DTP yöneticileri hakkında açılmış bir ceza davası bulunmamaktadır. Oysa, bu kapatma davasının Yargıtay C. Başsavcılığı’nca hazırlanan İddianamesini okuduğunuzda, kapatma gerekçesi olarak ileri sürülen faaliyetlerin, aynı zamanda TCK açısından da suç oluşturduğunu görürsünüz. Partinin dokunulmazlığı bulunmayan bu yöneticileri hakkında ceza davası açılmamış olması, suçlanan eylem ve faaliyetlerin öncelikle Anayasa Mahkemesi’nce belirlenmesi gerektiğindendir.
-Dikkat ediniz; AKP’nin “laiklik karşıtı faaliyetlerin odağı haline geldiği” Anayasa Mahkemesi’nce hükmen saptanmış olmasına rağmen, bu eylemler nedeniyle AKP yöneticileri hakkında açılmış bir ceza davası bulunmamaktadır.
MAHKEMENİN OMUZLARI ÜZERİNDEN SEÇİMLERE MÜDAHALE EDİLİYOR
Siyasi parti faaliyetlerinin doğrudan ceza yargılamasına tabi tutulması, hukuka aykırılığı Anayasa Mahkemesi’nce saptanmamış bu faaliyetler nedeniyle siyasi parti yöneticilerinin ceza yargılamasına tabi tutulmaları, o siyasi partinin anayasal güvence altında olması gereken çalışmalarının engellenmesi, eylemli olarak kapatılması girişimidir.
İşçi Partisi Genel Başkanı, Genel Sekreteri, Genel Başkan Yardımcısı ve Merkez Karar Kurulu Üyelerinin siyasi faaliyetleri nedeniyle Anayasa’nın öngördüğü saptama yapılmadan bu davada yargılanmaları ve tutuklu bulundurulmaları bir ay sonra yapılacak seçimlere müdahaledir.
Yüksek Seçim Kurulu yapılacak seçimlere katılma hakkı bulunan siyasi partileri saptamıştır. Bunlardan birisi de İşçi Partisi’dir. Ancak halktan oy isteyecek bir siyasi partinin siyasi faaliyetleri Mahkemenizde yargılanmakta, Parti’nin en üst düzey yöneticileri bu nedenle tutuklu bulundurulmaktadırlar. Açıkça söylemek gerekirse; bir ay sonra yapılacak seçimlere Mahkemenizin omuzları üzerinden müdahale edilmektedir. Siz de bu içerikteki bir yargılamayı sürdürmekle buna alet olmaktasınız. “Dosyanızı önünüze koyarak” bu hususu düşünmenizi istiyoruz.
YARGITAY C.SAVCILIĞI’NIN İNCELEME SONUCU BEKLENMELİ
İşçi Partisi yöneticileri hakkında bu dosyada ileri sürülen iddialar ve dayanılan tüm kanıtlar, SPK’nın 106. Maddesine göre, gereğinin takdir ve ifası için Yargıtay C. Başsavcılığı’na gönderilmiştir. İddiaların sabit görülmesi halinde, İşçi Partisi hakkında temelli kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde dava açılacağı açıktır. Bu nedenle, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ile Partinin diğer yöneticilerine “yüklenen suçun ispatı, ceza mahkemelerinden başka bir mahkemenin görev alanına giren bir sorunun çözümüne bağlı” olduğundan; Yargıtay C. Başsavcılığı’na yapılan duyurunun ve yapılan incelemenin, (bu inceleme sonunda İşçi Partisi hakkında kapatma davası açılacak olur ise bu davanın) sonuçlanmasının beklenmesini, bu konuda CMK’nun 218. maddesi gereğince “bekletici sorun kararı” verilmesini talep ediyoruz.