TBMM Başkanı Bülent Arınç 23 Nisan günü bütün Türkiye’yi ayağa kaldıran bir çıkış yaptı. Cumhurbaşkanlığını, Türk Silahlı Kuvvetlerini ve yüksek yargı organlarını; “Türkiye’de kurumların saltanatı var” diyerek hedef aldı.
CHP lideri Deniz Baykal, bu çıkışı; “Türkiye’nin yeni bir Ahmedinecad’a ihtiyacı yok” diyerek eleştirdi.
Deniz Baykal’ın, komşumuz ve dostumuz olan bir ülkenin Cumhurbaşkanı için yapmış olduğu bu yakıştırmadaki nezaketsizliği bir yana bırakıyorum.
Bu vesile ile akla gelen esas konu üzerinde duralım: Bülent Arınç, Ahmedinecad olabilir mi?
Ahmedinecad
Önce Ahmedinecad’a bakalım:
Ahmedinecad’ın liderliğindeki İran’ın, kararlı bir Anti Amerikan politikası vardır. Bağımsızlık politikasından dolayı emperyalizmin hedef tahtasındadır.
Bölge merkezli bir dış politika izlemektedir. Türkiye başta olmak üzere bütün bölge ülkeleriyle dostluk ve işbirliğine önem verdiğini her vesile ile belirtmektedir. Ve bunu pratikte attığı adımlar ile göstermektedir.
Rusya, Çin, Hindistan gibi Asya’nın büyük ülkeleri ile iyi ilişkilere sahiptir.
Ekonomisinde stratejik öneme sahip sektörler, (Petrol vb.) kamunun denetimindedir.
İran Cumhurbaşkanı, bağımsız bir ülke olarak var olmanın şartının, güçlü bir Ordu’ya sahip olmaktan geçtiğini bilmektedir. Bundan dolayı bütün tehditleri göğüsleyerek gelişmiş teknolojinin silahlarına ve bu arada Atom silahına sahip olmak için gerekli hazırlıklarını sürdürmektedir.
Ahmedinecad, kişi olarak ise sade ve mütevazi bir hayata sahiptir. Cumhurbaşkanlığı seçiminde halkın desteğini almasında, bu özelliğinin tayin edici bir rol oynadığını İran’ın politik hayatı ile ilgilenenler bilirler.
Bütün bunlarla birlikte Ahmedinecad samimi bir İslamcıdır.
Bülent Arınç
Şimdi de Bülent Arınç’ı ele alalım:
Bülent Arınç, ABD desteği ile işbaşına gelmiş bir iktidarın milletvekilidir. Mensup olduğu iktidarın varlığı ve geleceği; ABD ile işbirliğini sürdürmesine bağlıdır. Bu iktidar, ABD’nin “ılımlı İslam” modelini benimsemiştir.
Arınç’ın iktidarı, Atatürk’ün bölge merkezli dış politikasının karşısındadır. ABD’nin dümen suyundaki dış politikası ile bölge ülkeleri ile işbirliğini baltalamaktadır.
AKP iktidarı, özelleştirmecidir. Cumhuriyetin 80 yıl içinde yarattığı bütün ekonomik değerleri yabancı tekellere peşkeş çekmek bu iktidarın asli misyonudur. Bu misyonun icrasında bugün sıra vatan topraklarının haraç mezat satılmasına gelmiştir.
AKP iktidarı, TSK’yı güçlendirmek bir yana, zaafa uğratmak ve etkisiz kılmak peşindedir. Meşhur Van Savcısı’nın Kara Kuvvetleri Komutanı’nı hedef alan provokasyonunun arkasında AKP vardı. Arınç’ın 23 Nisan konuşması da esas olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’ni hedef almıştır.
Arınç’ın mensup olduğu AKP iktidarının hemen hemen bütün ileri gelenlerinin, küpünü doldurmak peşinde olduklarını bilmeyen yoktur.
Ve Bülent Arınç şeriat özlemi içindedir, ama bu “şeriat”, ABD’nin “Ilımlı İslam”ından başka bir şey değildir.
Anti emperyalizm
Tablo budur. Buradan hareketle Bülent Arınç ve Ahmedinecad arasında benzerlik kurmaya çalışmak büyük bir yanlıştır.
ABD’nin “Ilımlı İslam”ı ile gerçek İslam arasında ne kadar benzerlik varsa, Bülent Arınç ile Ahmedinecad arasında da, o kadar benzerlik vardır.
Çağımızda bir siyasal akımı, bir siyaset adamını değerlendirmede göz önüne alınması gereken birinci kıstas; o siyasal akımın veya kişinin emperyalizme karşı tavrıdır. Çünkü emperyalizm, günümüz dünyasının en büyük gericilik merkezidir. İnsanlığın en büyük düşmanıdır.
Emperyalizme karşı mücadele eden ilericidir. İran ve Ahmedinecad; bugün dünyanın en büyük gericiliğinin karşısına dikildikleri için, bütün dünya halklarının yararına bir eylemin içinde bulunuyorlar ve ilerici bir rol oynuyorlar.
Bülent Arınçlar ise dünyanın en büyük gericilik merkezi ile birlikte hareket ettikleri için gericidirler.
Deniz Baykalların yanlışı
Deniz Baykallar bu temel perspektiften yoksun oldukları için büyük bir yanlış içindedirler.
Baykalların laikliği, Amerika’dan medet uman bir laikliktir. Oysa onların görmediği gerçek şudur:
Türkiye’de bugün laiklik eğer tehlike altında ise, bu tehlike İran’dan değil Amerika’dan kaynaklanmaktadır. AKP iktidarının arkasındaki güç Amerika’dır. Arınçların, Cumhuriyet’e ve laik düzene karşı çıkışları, ABD’den alınan kuvvetle mümkün olabilmektedir.
Buradan çağımızın, ünlü tunç yasalarından birine ulaşıyoruz.
Bir ülke emperyalizmden ne kadar uzak ise o kadar laik ve demokratik olmakta, emperyalizme ne kadar yakın ise demokrasi ve laiklikten o kadar uzaklaşmaktadır. Bu gerçek, son yüzyıl içinde çok sayıda ülke pratiği ile tekrar tekrar kanıtlanmıştır.
İran, bir istisnadır. İstisnalar kaideyi bozmaz. Ama uzun vadede “kaide” hükmünü yürütecektir.
Yani Anti emperyalist konumunu devam ettirecek olan İran; kaçınılmaz olarak demokratik devrimini de kendi dinamikleriyle tamamlayacaktır.
mbgultekin@ip.org.tr