Ergenekon Operasyonu’nda İsmet Berkan ve Radikal gazetesi özel bir görev üstlendi: Bu görev; Türk Ordusu’nu darbe peşinde koşan bir suç örgütü gibi göstermektir. Berkan, Gazetesinin 9, 10 ve 11 Ağustos tarihli sayılarında, TSK’ya yönelik saldırısında yeni bir hamle yapıyor.
Gazetenin bu yayınları üzerinde ayrıca özel olarak durmaya değer. Türkiye Cumhuriyeti’nin içerden ve dışardan ağır bir saldırı altında olduğu koşullarda, Berkan ve Gazetesi; görevi “Devleti korumak” olan bir “Kurum”un en üst komutanlarının, bu konuyla ilgili olarak konuşmalarını “suç” ilan ediyor.
Ülkenin tehlikede olduğu ve bazı tedbirler alınmasından mı bahsediyorlar. Hemen sekiz sütuna manşet yafta asılıyor: “Darbeciler!”
Amaç “tehdit” karşısında eli kolu bağlanmış ve terörize edilmiş bir Ordu. İşte o zaman “tehdidin sahipleri” rahat edecek.
KİM HANGİ KONUMDA?
Neyse konumuz bu değil. Konumuz İsmet Berkan’ın 9 Ağustos tarihli köşe yazısı. Berkan soruyor: “Anayasal düzeni ve demokrasiyi savunuyor musunuz?”
Soruyu bu şekilde sorduğuna göre Berkan’ın kendisi “Anayasal düzeni ve demokrasiyi savunmuş” oluyor. Öte yandan hedef aldığı TSK ise, Anayasal düzene ve demokrasiye karşı olmuş oluyor!
Gene aynı şekilde Berkan’ın aylardır canhıraş bir şekilde öne atılarak yaptığı yayınlara göre, Doğu Perinçek, Kemal Alemdaroğlu, İlhan Selçuk, Mustafa Balbay, Emin Gürses ve Sinan Aygün gibi Ergenekon operasyonunda hedef alınan şahsiyetler de, “Anayasal düzene ve demokrasiye” karşı.
Öte yandan, bu Operasyonu yürüten AKP ile Fethulahçı örgüt ise doğal olarak Anayasal düzen ve demokrasi savunucuları oluyor. (Elbette PKK’yi unutmamak lazım. PKK de bütün gücüyle bu konuda AKP’nin ve Fethullah’ın yanında)
Olayı somutlamak gerekiyor. Son zamanlarda yaşadığımız çeşitli gelişmelerle birlikte İsmet Berkan’ın sorusunu ele alalım ve duruma hep beraber bakalım:
AMERİKA’NIN İRADESİ
20 Eylül 1996 günü Aydınlık dergisi; “Amerikan Büyükelçisi Abromowitz, Tayyip’i, Erbakan’ın yerine hazırlıyor” kapak manşeti ile çıktı.
17 Şubat 1997’de ise Doğu Perinçek Cumhuriyet Gazetesi’nden Leyla Tavşanoğlu’na “Amerika Tayyip Erdoğan’ı geleceğin Başbakanı, Abdullah Gül’ü ise geleceğin Dışişleri bakanı olarak hazırlıyor.” diyordu.
Aydınlık’ın haberi doğrulandı ve Doğu Perinçek’in öngörüleri gerçekleşti.
Peki ne olmuş oldu? Olup bitenin hep beraber adını koyalım. Türkiye’de kimin Başbakan, kimin Dışişleri Bakanı olacağına Amerika karar veriyor ve kararını uyguluyor.
Bu durum “Anayasal düzene” ve “demokrasiye” uygun mudur?
İsmet Berkan’a göre uygundur. Çünkü bu duruma en ufak bir itirazı yoktur.
Ve bu duruma itiraz edenler ise “Darbecidir.”
İDDİANAME’NİN GÖSTERDİĞİ
Türkiye tarihinde ilk defa istihbarat raporları üst üste konarak İddianame adı altında mahkemeye sunuldu.
Kişilerin özel hayatına ilişkin belgeler mahkeme dosyalarına girdi.
Mahkemelerin daha önce beraatla sonuçlandırdığı iddialar yeniden suç kanıtı olarak dosyaya eklendi.
“Cep telefonu kullanmamak” suçlu olmanın kanıtı oldu.
Savcı sanıklarla ilgili lehte kanıtları görmedi, toplamadı, kendisine sunulan lehte kanıtları değerlendirmedi.
Emniyet, savcılık ve mahkeme sorgularında sanıklara sözü edilmeyen suçlamalar İddianameye dolduruldu.
Sahte olduğu daha önce mahkemeler tarafından belirlenmiş “belgeler”, yeniden suç kanıtı olarak dosyaya kondu.
Birbirini hiç tanımayan, hayatlarında hiç bir araya gelmemiş, hatta ideolojik yapıları birbirine ters kişiler “aynı örgütün mensubudur” diye İddianame düzenlendi.
Vb. vb.
Bütün bunların İsmet Berkan’ın “Anayasal düzeni” ve “demokrasisi” ile uyuşmayan bir tarafı yok çünkü gene hiçbir itirazı yok.
PSİKOLOJİK SAVAŞ
Bizim “Anayasal sistemimiz” içinde, hazırlık soruşturmaları gizlidir.
Oysa bu soruşturmada, malum basın yayın organları daha İddianame hazırlanmadan, İddianame içinde yer alan bütün iddiaları sayfa sayfa kesinleşmiş suçlar olarak yayınladılar.
Hatta İşçi Partisi Genel Merkezi’nden götürüldüğü iddia edilen kimi belgeler, daha çuvalların mührü açılmadan gazetelerde manşet oldu.
İşçi Partisi Basın sorumlusu Hikmet Çiçek, 27 Mart günü gece yarısından sonra sorguya alındı. Ama ertesi gün Taraf gazetesi Hikmet Çiçek’e sorulan soruyu haber yaptı!!!
“Polis devleti” tanımı, hangi durumlar için kullanılır acaba?
Daha sorgunuzda size sorulmamış olan soru, o sırada yandaş bir gazetede çoktan yazılmıştır.
Evinizde, büronuzda, Partinizde arama yapmak için gelen görevlilerin içinde Fethullahçı Çete mensupları vardır ve onların görevi diğer memurlardan da gizli olarak aranan yerlere “kanıt” yerleştirmektir.
Parti’den, evden, bürolardan götürülen onbinlerce kanıt içinden nasılsa bulunmuş “suç unsurları”, ertesi gün yandaş basın yayın organlarında manşetlerdedir.
Ve Polisin istihbarat raporları, “İddianame” olarak önünüze çıkmaktadır.
Vb. vb.
Ve bunun adı “demokrasi!”
Ve bunun adı “Anayasal düzen!”
Ve siz bunlara itiraz ettiğiniz zaman, adınız “darbeci” olur.
İşte durum budur.
11 Ağustos 2008
mbgultekin@ip.org.tr