Türkiye nereye gidiyor? Türk Ordusu’na üst üste indirilen “Balyoz”ların açıklaması nedir?
Ergenekon davasının 26 Şubat 2010 günlü duruşmasının talepler bölümünde söz alan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in konuşması, bütün bu sorulara en özlü cevabı veriyor.
Sayın Perinçek’in Konuşmasının geniş bir özetini okuyucuların bilgisine sunuyorum:
“HUKUK NEDİR?
Hukuk arkasında devletin yaptırım gücü bulunan kurallar bütünüdür. Hukuku devlet koyar, devlet uygular. Diğer kurallardan bu özelliği ile ayrılır. Adaletin simgesi olan o güzel hanımın elindeki kılıç devlet zorunu temsil ediyor… Ben bunu tanımıyorum derseniz o kılıç devreye girer.
Şimdi size soruyorum. Sizin arkanızda hangi kılıç var? Devletin kılıcı ordudur. Polis de biraz ona dâhildir. Ama Türk Devletinde Ordudur… Türk tarihinin yarattığı bir şeydir bu.
Peki, ordu bu davanın neresinde? Ordu bu davanın sanığıdır. Kimse kendisini kandırmasın…
Genelkurmay Başkanı Türk Ordusuna karşı bir tertip yürütülüyor demektedir.
SİZİN ARKANIZDAKİ KILIÇ NE?
Beşiktaş, Türk Yargısından kopmuştur. Türk yargısı buna isyan etmiştir…
Görülmüş müdür; 300 yüksek yargıcın HSYK’yı ziyaret ettiği! Görülmüş müdür; Yüksek Yargının isyan gibi bildirileri. Sizin içinizde bulunduğunuz tertibe isyan etmiştir.
Sizin arkanızdaki kılıç AMERİKAN KILICIDIR!...
Aynaya bakın, Tayyip Erdoğan sizin için ne söylüyor, kendinizi görün.
Bakın broşürde, AKP’nin Tayyip Erdoğan imzasıyla yayımladığı broşürde siz neredesiniz:
“Gerekli hallerde farklı mahallerde özel amaçlarla sorgulama ve yargılama yapılabilir. Şu anda Ergenekon davasının Silivri’de görülmesi…”
İşte bu sizsiniz.
Amerika diyor ki “ben Silivri’de özel yargılama yapıyorum” diyor.
Bunu biz çok söyledik. Şimdi Tayyip itiraf ediyor.
Tayyip sizin reklamınızı yapıyor.
Siz bunu Türk Yargısı filan sanmayın diyor.
Yani sizin arkanızda Türk Yargısı yok, Türk Ordusu da yok!
Bu davanın özü budur!
AYAĞIMIZA KAPANSANIZ
Kimse Amerika’ya güvenmesin. Hele bazıları bu süreci Amerika’yla uzlaşarak atlatabileceğini sanmasın. Amerika’ya dayalı hesaplar geçicidir.
İş, hesaplaşmaya geldiği zaman; İşte o zaman Türk Ordusunu, Türk Milleti’ni ve Türk Yargısını görürsünüz. Bu tertipte rol alan ve yasaları çiğneyen hâkimler ve savcılar Türk Yargısının karşısına oturtulur.
Ayağımıza kapansanız, kimse sizi affetmeyecektir. Suçlarınız büyüktür. Biz hiç korkmuyoruz. Ama bu adaletsizlikleri yapanların geceleri korku içinde geçirdiklerini, terler içinde uyandıklarını çok iyi biliyorum…
Biz zafere gidiyoruz. Ama Amerika hesabında rol alanların ne olacaklarını çok iyi biliyoruz.
Tertipte rol alan hâkim ve savcılara “ayarlanmış” deniyor. “Habur’da ayarladık” diyorlar. İmzasıyla “ayarladım ben bunları” diyor…
Biraz hâkim onuru olmak gerekmez mi?
Sizi ayarladılar mı gerçekten?...
HUKUK BASİTTİR
Burada diller dökülüyor. Ben burada yaşanan olaya, bir hukukçu olarak gülüyorum içimden. Ayarlanmış hâkimler özel amaçlı mahkemelerle yürütülen bir olay! Burada bir mizah hikâyesi yazılıyor. Herkes koşuşturuyor… Yargı yapılıyormuş gibi yapılıyor.
Hukuk bir çobanın anlayacağı kadar basit bir olaydır. Bazı ukala hukukçular, hukuku halkın anlamayacağı bir olay haline getirdiler. Hukuk o değil. Siz inin o kürsüden, Cilo Dağı’ndan, Bulgar hududundan, Toros Dağları’ndan üç çoban oturtalım. Üç gün sonra, bu dava fasa fiso derler.
Osman Yıldırım, bir Türk Mahkemesinde en fazla 15 dakika da sorgulanır. O üç çobanı oturtun; buradaki bütün sanıkların bu iddialar karşısında suçsuz olduğunu görür. Hukuk bu kadar basittir.
BEN BİR DAVA ADAMIYIM
Bu bir savaştır. Bu dava bir savaşın parçasıdır. Uğur Mumcular, Muammer Aksoylar, Eşref Bitlisler hep bu savaşta öldürüldüler.
Bunlar benim size son uyarılarımdır.
Ben sanık manık değilim. Ben bir dava adamıyım. Türkiye’nin bağımsızlık ve Türk emekçilerinin iktidar davasının adamıyım.
Türk Amerikan çatışması başlamış… Bir tarafta Cumhuriyet, Yargı, Ordu… Diğer tarafta Amerika Cemaatler mafya var!
Herkes yerini belirleyecektir. Siz de yerinizi belirleyeceksiniz.
Şu an bulunduğunuz yer, iftihar edeceğiniz yer değildir. Çocuklarınıza bırakacak, övünülecek yerde değilsiniz.
Ben burada sizin şahsınız ve kişiliğinizle uğraşmıyorum. Beni sözde “hukuk” tuzağına düşürmeye çalışmayın. Burada hukuk yok.
Hadi oraya da girelim: Akşam eve gidince açın İddianamenin benimle ilgili son kısmını okuyun. Şimdi içeri geçip dördünüz birlikte okuyun! Benimle ilgili hangi delil var?
Okuyun. Tuncay Güney Mülakatı! CMK’ da mülakat diye bir şey var mı? Gidin içeride okuyun! Var mı bir suçlama, delil!
İşçi Partisinin belge ve kararları var! Şerefle savunuruz!
Beni nasıl içeride tutarsınız?
Siz hep haksızlık yaptınız burada. Bunun bir açıklaması olması lazım. İzahı Amerikan kılıcıdır.
Başka bir söz yok bu davada söylenecek.”
mbgultekin@ip.org.tr