Avrupa Türkleri Dayanışma Konseyi tarafından Almanya'nın Krefeld kentinde "Ergenekon Tertibi ve Yargının Sınavı" konulu bir panel düzenlendi. Panele Türkiye'den İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Avukat Mehmet Cengiz, Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, İstanbul Barosu Başkanı Muammer Aydın, CHP Manisa Milletvekili Şahin Mengü, ve Tüm Yargı Mensupları Derneği Başkanı (TÜYAM) Salim Çoruk ile Almanya'dan Sol Parti milletvekili Hakkı Keskin katıldı.
Av. Mehmet CEngiz: “SİLİVRİ’DEN KUCAK DOLUSU SELAM GETİRDİM”
Av. Mehmet Cengiz “Türkiye’den, Silivri’den kucak dolusu selam getirdim. Silivri dimdik ayakta. Genellikle cezaevindekilere moral vermeye gidilir, biz ise her ziyarette moral alıyoruz ve milletimize moral taşıyoruz” dedi. Mehmet Cengiz, Ergenekon tertibinin Batı merkezli olduğunu ve bu etkinliğin, Ergenekon ve Türkiye
aleyhindeki saldırıların merkezlerinde düzenlenmesinin çok isabetli olduğunu söyledi. Cengiz “Sivil darbe söyleminin, Ergenekon tertibiyle yaşanan süreci hafifletti
ğini, arkasında ABD Ordusu’nun bulunduğu bir darbe yaşandığını” söyledi.
Cengiz, “NATO’dan çıkalım, Gladyodan kurtulalım” çağrısı yaptı.
İstanbul Barosu Başkanı Aydın, dün akşam düzenlenen panelden önceki basın toplantısında, Ergenekon davası ve hukuki prosedürle ilgili olarak, "Herkes suç işleyebilir ve suç işleyen herkes yargılanabilir. Hiç kimsenin yargıda bir ayrıcalığı yoktur. Ancak bir şey vardır: Suç işleyene de yargılanabilmesi ve soruşturulabilmesi için önce suçlandığı konuların bildirilmesi gerekir" dedi.
Aydın, "Soruşturma böyle başlar ve makul şüphe dediğimiz şüphe varsa, oradan başlayarak önce deliller tespit edilir. Dalga dalga gelen soruşturmaların nereye varacağı bilinmemektedir. İnsan hakkı ihlali anlamında en baştaki tespit budur" diye konuştu.
Haklarında delil olmadan arama kararlarıyla kişilerin suçlanmasının hukuk açısından bir sıkıntı oluşturduğunu ifade eden Aydın, "Yargının üzerinde siyasallaşma olmadığı takdirde, yargı bunun üstesinden gelecektir. Karanlıkta kalmış hiçbir olay istemiyoruz. Türkiye'de yargı bağımsızlığı olmalı, bunun için de hukukun üstünlüğüne inanılmalı" şeklinde konuştu.
Muammer Aydın, "Bu ilkeler hayata geçmediği müddetçe hukuk devleti olabilme yolunda sıkıntıyla karşı karşıya kalırız. Hukukta düşünce suç değildir. Harekete geçtiğiniz anda suç başlar. Kimin eli silaha değmişse, kim harekete geçmişse, yargılamada kimin suç işlediği delilleriyle ortaya konursa, sonuna kadar onun arkasındayız. Temel hak ve özgürlükler herkes içindir. Türkiye'de darbe kabul edilemez. Demokratik açılımların sağlanabilmesi için yargıya ve hukuka çok önemli görevler düşmekte" ifadelerini kullandı.
"Hukuka aykırı hareket edildi"
Aydın, panelde yaptığı konuşmada da, "Bir türlü bitmeyen arama ve gözaltılar, anayasal noktalarda görev yapmış kişilerin gözaltına alınmaları dikkat çekicidir. Diğer dalgalarda olduğu gibi 12. dalgada hukuki durum açıkken yakalama ve gözaltına alınmalarda hukuka aykırı hareket edilmiştir" dedi.
Aşılan makul sürelerin insanların temel hak ve özgürlüklerini ihlal ettiğini ifade eden Aydın, "Bu davanın ilk soruşturmasında 2 bin 450 sayfalık iddianame düzenlendi. İkincisinde ise 1909 sayfalık iddianame düzenlenerek toplam 4 bin 500 sayfa iddianame ortaya çıkmıştır" diye konuştu.
İstanbul Barosu Başkanı, "Bu kadar sayfalık bir iddianamenin okunması, kavranması ve bununla ilgili yargılamanın sürüdürülmesi savunma hakkını ihlal eden mahiyettedir. Birbiriyle ilişkisi olmayan sanık ve şüphelilerin tek bir davada çözüme gidilmesi ve sanıkların ayrı zaman dilimlerinde yargılanması da savunma hakkını zedeleyen, adil yargılanma ilkesini ihlal eden bir durumdur" görüşünü dile getirdi.
YARSAV Başkanı: "Cumhuriyet tarihinin en sorunlu günleri..."
YARSAV Başkanı Eminağaoğlu, basın toplantısında ve panelde yaptığı konuşmada, son yıllarda yargı süreçlerinde giderek artan insan hakları ihlallerive insana saygıdan uzaklaşılan olayların yaşanmakta olduğunu savunarak, "Hukukun üstünlüğünü ön plana çıkartmak için olanca gücümüzle çaba harcıyoruz. Konu ne olursa olsun, kişi kim olursa olsun, soruşturulamayacak hiçbir olay ya da kişi asla olamaz. Ancak bunun tek koşulu vardır, yargı yargıya bırakılmalıdır. Yargı Cumhuriyet tarihinde en sorunlu günlerini yaşamaktadır" dedi.
Yargının üzerindeki baskılar ve insan hakları ihlalleri artırılarak kamuoyunun yönlendirilmeye çalışıldığı görüşünü dile getiren Eminağaoğlu, "Türkiye'de ilan edilmemiş bir sıkıyönetim uygulaması yaşanmaktadır" diye konuştu.
Mahkemelerin etki alanlarının daraltıldığını kaydeden Eminağaoğlu, "Siyaset, yargıyı çıkmazların ve açmazların içine sokmuştur. AB'ye yargıda objektifliği sağlayacağı sözünü veren Adalet Bakanlığı, durumdan uzak kalmıştır. Yargıç ve savcıların iletişimleri dinlenmektedir. Yargı böyle bir tabloda çalışmaktadır. Demokrasinin sigortası olan yargının belirsiz bir yere doğru gitmesi düşündürüyor. Türkiye'de hukuk devletini ve çoğulcu demokrasiyi tehdit eden tehlikeli bir ortam güncel hale getirmiştir" dedi.
CHP Manisa Milletvekili Şahin Mengü, panele katılmakla amaçlarının Türkiye'yi şikayet etmek olmadığını belirterek, "Biz ülkemizi şikayet etmeye gelmedik. Türkiye'nin ve Türk hukukçularının kendi haklarını savunurken Avrupa hukukçularından öğreneceği bir şey yoktur. Bu olayı şikayet mahiyetinde olmadan Avrupa'da anlatırız. İddianame düzenlenmemiş, tahliller yapılmamış, suç ve suçlular belli olmadan Avrupa Parlamentosunun saygı değer üyeleri Ergenekon terör örgütünden bahsettiler. Nereden aldın bu bilgiyi? İddianameyi savcıyla beraber mi
yazıyorsun, birileri mi söyledi? Anlaşılıyor ki, AB bu davayla ilgili yanlış yönlendirilmiş" dedi.
Suç işleyen herkesin sonuna kadar yargılanmasından yana olduklarını ifade eden Mengü, "Biz hesap sorulmamasını namertlik olarak görüyoruz. Kimin yazdığı belli olmayan imzasız mektuptan başlayarak ülkede bir korku imparatorluğu
yaratmaya çalışmak, Avrupa'nın özgürlük anlayışına sığmaz, her şeyi bir kenara bırakın, insan olmaya da yakışmaz. Alman dostlarımızın bilmesi gereken bir şey var: Hitler de Almanya'da demokratik yollardan seçimle iktidara gelmiştir.
Demokratik yollardan iktidara gelmesi onun bir müddet sonra meşrutiyetini yitirmesine mani değildi. Türkiye'de Ergenekon davasıyla bir korku imparatorluğu yaratılarak, sivil dikta rejimi oluşturulmaya çalışılmaktadır. Olay bu kadar
açık" şeklinde konuştu.
Mengü, Türkiye'de genel af tartışmaları hakkında değerlendirmelerde bulunurken de, "Sevr Antlaşması'nı geri getirmek isteyen dış güçler vardır. Ergenekon davası Atlantik ötesi bir davadır. Bir bardak su önce mafya ilişkileriyle kirletiliyor ve içine insanlar atılıyor" dedi.
Alman Meclisinin Türk kökenli üyesi Keskin de Türkiye'deki gelişmeleri yakından izlediğini belirterek, "Türkiye'deki durumlara eleştiri yaparken ben her zaman temkinli davrandım, özen gösterdim. Bazı kesimler Türkiye'yi
eleştirerek Almanya'da isim yapmışlardır" diye konuştu.
İlhan Selçuk'un gece yarısı tutuklanmasını da "Türkiye'ye yakışmayacak bir tutum" olarak gördüğünü ifade eden Keskin, "Alman Meclisine insan hakları ihlali sorununu taşıma gereğini duydum. Türkiye'de toplum içinde bir direniş ortaya çıkmazsa gelecek için çok ciddi kuşku ve endişelerim var" dedi.