VİDEO HABER
İşçi Partisi Genel Sekreteri Av. Hasan Basri Özbey, Ulusal Kanal Ana Haber Bültenine katılarak Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanlığı’na seçilmesini değerlendirdi. Sözlerine Kılıçdaroğlu’nu kutlayıp, başarılar dileyerek başlayan Özbey özetle şunları söyledi;
Gelinen noktada istikrar dönemlerinin politikacılığı artık geçersizdir. Türkiye’nin içinde bulunduğu derin krizin dalgalarını sistem içi taktiklerle aşmak mümkün değil. Kriz döneminin devrimci siyasetçisi olmak gerekmektedir. Batı’nın programa dayanan değil, yüzeysel taktiklerle yürütülen politikaları bugün çare değildir. Artık Türkiye’de, AKP’nin zorbalık ve şiddeti, Mustafa Kemal Paşa’nın kelleyi koltuğa alan devrimciliğiyle alaşağı edilebilir.
CHP, Atatürk Devrimciliği için “babaannemizin resmi gibi duvarda asılı duruyor” anlayışına gelmişti. Oysa o Atatürk Devrimciliğinin günleri gelmiştir.
Altı Ok’un devrimciliği, geçmiş bir hatıra değildir. Tutuculuk hiç değildir. 1927’deki gibi “Muhafaza ve müdafaa” ruhu değildir. Bugün devrimci olmaktır. Bugün Türkiye’nin kapısını çalan devrimi yapmaya hazır olmaktır. Türkiye’nin devrimle çözülmesi kaçınılmaz sorunlarına, devrimci tavırla yaklaşmaktır. Aksi tutumlar ABD’nin gücünü büyütmüş ve çaresiz kalmıştır.
CHP’li dostlar Wall Street Journal’in yazdığı “Türkiye’de kansız iç savaş” tahlilini görmek zorundalar. Türkiye tutuşmuş yanıyor. Ateşle imtihana hazır mıyız?
Sayın Kılıçdaroğlu, haklı olarak Türkiye’nin bir şiddet ve zorbalık döneminin içine girdiğini, korku imparatorluğu yaratıldığını söylüyor. Tespit önemlidir ve doğrudur ancak bundan daha önemlisi buna karşı nasıl tavır alınacağıdır, devrimci siyaset ve eylem tavrı içinde olmaktır.
Faşizme geçit verilmemelidir. Doğru! Ancak seçime, Hitler taklitçisi bir hükümetle gidilemez. Recep Tayip Erdoğan’ı Hitler’e benzetiyorlar, ama Hitler’in Almanya’yı dört kez seçime götürerek kanlı bir rejime sürüklediğini unutmak mümkün mü? Halkın gücünü seferber ederek, Tayip Erdoğan-Gül iktidarının fiyakasını bozarak yani sistemin taşları yerinden oynatarak faşizme geçit verilmez.
Artık CHP, Türkiye’nin içine girdiği derinleşen kriz sürecini doğru tahlil etmelidir. CHP, Gladyo-Mafya-Tarikat rejimine son verme mücadelesine katkıda bulunmak için, “demokrasi” adına müzeye kaldırdıkları İsmet Paşanın çizmesini giymek zorundadır.
CHP, iktidarların ABD’nin hakemliğinde el değiştirdiği bir modele teslim olmaya son vermelidir. Tayyip Erdoğan’ın, BOP Eşbaşkanlığı itirafını, Abdullah Gül’ün itiraf ettiği “İki sayfa dokuz maddelik gizli anlaşmayı” da gündeme getirmelidirler. ABD güdümlü siyasal hayatın sınırları içinde bir çıkış yoktur. Ne yazık ki CHP çıkışını hâlâ o sistemin içinde aramaktadır.
CHP, reddi miras yoluyla Kemalist Devrimcilikten vazgeçip kıblesini kaybedince, emperyalist sistemin sosyal demokrasisine yöneldi. O rotada, yeni kıblenin Washington-Brüksel olması kaçınılmaz oluyor. Pensilvanya yani Fethullah da bu rotada bir ara duraktır. Sosyal demokrasinin bu konuda ibretle hatırlanacak o kadar çok tecrübesi var ki. Bunlardan ders almak zorundadırlar.
CHP’de Türkiye’nin çok değerli bir birikimi var. Kuşkusuz bu birikim, girdiğimiz “kansız iç savaş” denen süreci kendi tecrübeleriyle anlayacaktır.
CHP yöneticileri ve CHP kitlesi, bizim mücadele arkadaşlarımızdır. Bu değerlendirmelerimize yol açan bu dostluğumuzdur.
Bugün yalnız CHP’liler değil, Türkiye’nin bütün yurtseverleri, önümüzdeki derin krizin sorumluluklarını ve görevlerini anlamaya çalışmalıdır.
Yaşananlar Savaştır!
Düşman, Hitler gibi kuralsızdır; ahlaksızdır; her tür şiddet, hile ve tertipte maharet sahibidir. Kardeşimiz olan bir buçuk milyon Müslümanı daha yeni katletmiştir ve devam ediyor. Bu düşmana, kendisini “deliğe süpürme” yetkisini vermiş olan iktidar sahiplerinin üç yıldır uyguladığı yöntemler, yarın daha neler yapacaklarının işaretlerini de veriyor. Bu koşullarda onlardan her şey beklenir.
Kemalist Devrim, 2007 yılındaki Turuncu Karşıdevrimle esas olarak tasfiye edilmiştir. 2007, Türkiye’de Kemalist Devrim’in tasfiyesi sürecinin esas olarak tamamlandığı yıldır. Bunun saptanması, canalıcı önemdedir. Çünkü artık Türkiye’nin “muhafaza ve müdafaa edilecek Cumhuriyeti” yoktur. Büyük Devrimci Atatürk önderliğinde kurduğumuz Cumhuriyet artık ancak bir devrimle yeniden kurulabilir. Devlet, ABD güdümlü Mafya-Gladyo-Tarikat güçlerinin eline geçmiştir ve devlet özelliğini kaybetmekte, dağılmakta ve çözülmektedir. O nedenle millî devleti “muhafaza ve müdafaa” görevinden söz etmek gerçekçi değildir. Millî devlet ve çağdaş toplum ancak bir devrimle yeniden Kemalist Devrim temeli üzerinde inşa edilebilir.
Ergenekon Operasyonu, ABD’nin Kemalist Devrim’i tasfiye ve Türk Ordusunu savaşmadan yenme planının en önemli uygulamasıdır.
ABD’nin bugünkü taktik hedefi, AKP iktidarını pekiştirmek ve sürdürmektir. ABD, önümüzdeki seçimde, her yöntem ve hileyi uygulayarak AKP’yi iktidar koltuklarında tutmaya yönelik bir politika izliyor. Bu kapsamda, CHP’nin küçültülmesi ve etkisizleştirilmesi, ABD’nin tam denetimindeki muhalefet örgütlerinin desteklenmesi, yenilerinin imal edilmesi ve büyütülmesi yönündeki uygulamalar dikkat çekiyor. ABD, önümüzdeki seçimden bütünüyle avucunda tuttuğu bir iktidar ve muhalefetle çıkmayı amaçlamaktadır.
ABD’nin korkusu, Türkiye’nin kendi denetiminden kurtulup Avrasya’da yer almasıdır.
ABD, AKP iktidarıyla devam etme kararında. ABD’nin önümüzdeki seçimde AKP dışı iktidar formüllerine yöneldiği söylentileri var. Baykal ve Cindoruk da, aynı hesap hatası içindeler. AKP’ye karşı doğru mevzilendiler; ama AKP’nin arkasındaki operasyonu yürüten asıl gücü görmek istemiyorlar; çünkü o gücün izniyle başarı peşindeler. Bu, vahim bir yanılgıdır.
ABD, AKP’yi ve İslamcılaşmayı gözükara desteklemeye devam edecek. Çünkü ABD’nin saptamasına göre, AKP’nin “İslamcılığı” diğer İslam ülkelerindeki gibi değildir; AKP, Kemalizmin bağımsızlıkçılığına karşıdır; sonuna kadar Batı işbirlikçisidir ve Türkiye’nin denetim altında tutulması için en elverişli araçtır.
Kulakları Washington’da ve Batı’da olan “laiklerimiz”, ne zaman Okyanus ötesinden AKP’yi eleştiren bir ses çıksa, ‘bak görüyor musunuz’ diyorlar ve umuda kapılıyorlar. AKP’nin iktidardan uzaklaştırılması için ABD ile işbirliği umanlar çok tehlikeli bir oyunun içindedirler. Kendi oyunlarıyla tuş olurlar. Daha önemlisi, halk yığınlarını yanlış bir beklenti içine sokarak uslulaştırmalarıdır.
Şu anda Tayip Erdoğan, Orduya boyun eğdiren, onlarca generali hapse tıkabilen, Yargıyı döven, emekçi hareketlerini şiddetle bastırabilen, Türk aydınını ezen güçlü iktidar görüntüsü vermektedir. Ekonomik yoksullaşma ve perişanlığa rağmen, hâlâ yüzde 30’lar çevresinde gözükmesi bu nedenledir. AKP’ye oy sağlayanlar, ona boyun eğerek, onu güçlü gösterenlerdir.
Sandığı koyan, sandıktan çıkıyor.
Tarih, faşist ve gerici yönetimlerin kendi koyduğu sandıktan çıktığını gösteren örneklerle doludur.
AKP, Anayasa Mahkemesi tarafından Cumhuriyet yıkıcılığı saptanmış, gayrimeşru olduğu hükme bağlanmış bir partidir. Gayrimeşru bir iktidara meşruluk kazandırarak hangi Cumhuriyet savunulacaktır. Anayasa Mahkemesi kararıyla yasadışı olduğuna hükmedilmiş bir iktidarın Cumhuriyeti yıkmasına tavır almak, yasaldır.
CHP yönetimi, yürütülen operasyonun derinliğini ve kapsamını anlamalıdır. Sanılmaktadır ki, dürüst bir seçim olacak; bu iktidar o dürüst seçimle değişecek. ABD de, AKP’yi terk edecek ve CHP iktidarını kabul edecek. CHP, tek başına ya da koalisyon kurarak iktidara gelecek. Şunu herkes çok iyi bilmelidir: ABD, AKP iktidarını sürdürmeye kararlıdır. Bütün olgular, bütün bilgiler hep bunu gösteriyor. Yine ABD raporlarına göre, CHP, “modernleşmeden ve Batıdan yana”, ama 2003 Körfez Savaşından bu yana değişti, Kemalizme ve ulusalcılığa kayıyor. O nedenle güvenilmez ve iktidar konumlarına kesinlikle yaklaştırılmamalıdır. Hatta CHP, yeni partiler imal edilerek ve çeşitli yöntemlerle küçültülmelidir. Yarın Ergenekon operasyonunun topuzu, CHP’nin tepesine inmeye başlarsa hiç şaşırmayın. Onun hazırlıkları da sürdürülmektedir.
Türkiye, önümüzdeki seçime gayrimeşru olduğu Anayasa Mahkemesi kararıyla saptanmış olan AKP iktidarıyla değil, dürüst bir seçim hükümetiyle gitmelidir. Dürüst bir seçim isteniyorsa, Tayip Erdoğanlar iktidarı indirilmeli ve bir seçim hükümetiyle genel seçime gedilmelidir. Bu mümkündür. Kaldı ki, en olumsuz seçenek, AKP tahakküm ve tasallutu altında seçim yapmaktır. Bundan daha fena bir olasılık yoktur. Anayasa Mahkemesi tarafından gayrimeşru olduğu saptanmış bir iktidarla seçime gidilemez. Hem hukuken, hem de siyaseten!
AKP’den kurtulmak ve millî bir hükümet kurmak, Türkiye için bir varlık sorunu haline gelmiştir. Türkiye halkının dürüst bir seçimle yasal hükümetini belirlemesi, tarihsel bir zorunluluktur. Seçimlerin, her türlü dayatma ve tertipten uzak, yabancı müdahale ve denetime fırsat tanımayan, Türkiye devletinin egemenliği altında yapılabilmesi için, dürüst bir seçim hükümetinin kurulması şarttır.
Bunun için;
Tayyip Erdoğan’ın güçsüz olduğu gösterilmeli; seçime her cephede sarsıcı darbeler indirilerek götürülmelidir. Fiyakası bozulmalıdır.
ABD, Tayip Erdoğan’ın iktidardan indirilmesine razı olmak zorunda bırakılmalıdır.
Halk hareketi her alanda geliştirilmeli ve desteklenmelidir.
Parlamentodaki muhalefetin millet önündeki sorumluluk ve görevlerini yerine getirmelidir,
Anayasa Mahkemesi’nin AKP hakkında verdiği “Cumhuriyet yıkıcılılığının odağı” olduğuna dair hüküm yargısal düzlemde de bir değer ifade etmeli, hayata geçmelidir.
Ergenekon, Poyraz, Kafes, Balyoz tertiplerinin bozulması için, “yargı çözer” safsataları bir kenara atılmalı, kitleselleşecek bir halk hareketi geliştirilmelidir.
Tayip-Gül iktidarının ABD planları gereği Türkiye’yi fiilen bölme ve Cumhuriyeti yıkma faaliyetinden rahtsız olan yurtsever AKP mensupları ile birlikte hareket edilmelidir.
İP Genel Sekreteri H. Basri Özbey CHP kurultayını değerlendirdi. --23 Mayıs 2010-- from dperincekinfo on Vimeo.