AKP’nin 12 Eylül’le hesaplaşmasını bekleyenlere cevap;‘12 Eylül’le hesaplaşmak’ emperyalizmle hesaplaşmaktır.

‘Saflık’ ihanete doğru doludizgin gitmektedir.
12 Eylül’de referanduma sunulacak olan, Anayasa’da değişiklik içeren maddeleri savunan ve oylamada ‘Evet’ oyu verilmesini isteyenlerin en çok dillendirdikleri, bunun ‘12 Eylül’le hesaplaşma’ olduğudur. Kimi ‘sol’ ...

Tarih:

‘Saflık’ ihanete doğru doludizgin gitmektedir.
12 Eylül’de referanduma sunulacak olan, Anayasa’da değişiklik içeren maddeleri savunan ve oylamada ‘Evet’ oyu verilmesini isteyenlerin en çok dillendirdikleri, bunun ‘12 Eylül’le hesaplaşma’ olduğudur. Kimi ‘sol’ çevrelerinde, bu kervanda seslerini yükselttikleri ve epeydir bindikleri Batı treninde bir vagon daha atladıklarını görmek ibret verici.

İhanet düzeyinde emperyalist Batı ile kaderini birleştiren dönek örgüt ve kişiler kadar, gerçeğe bağlılıklarını yitirdikleri için neredeyse her önemli sorunda AKP, AB, ABD ve PKK ile paralel yerlerden atışlar yapan saf ‘solcu’ların toplumsal bilince zarar verdikleri ve karşı tarafa cephane ve malzeme verdikleri de açıktır.

Türkiye’nin önemli dönemeçlerinden biri sayılacak olan Anayasa değişikliği konusunda da, gerçeğe bağlılık bir yana, gerçeği öğrenmeye dahi niyet etmeden, ‘sivil toplumcu’ her çalışmaya ‘demokrasi’ diye sarılan bir gayretkeşlikle, bir kez daha sola, devrim davasına, emperyalizm karşıtlığına ve vatansever kesimlere zarar vermeye ve karşı tarafın değirmenine su taşımaya yelteniyorlar.

Ergenekon davasının ‘demokrasi’ getireceğini söyleyerek AKP’ye ‘devam’ diye cesaret vermek, 1 Mayıs mitinglerinde 1977 1 Mayıs’ında katledilenlerin sorumlularının bulunmasını AKP den istemek, bu çevrelerce sergilenen son zamanların şaheser davranışlarından bazılarıydı. Buna Anayasa değişikliğinde AKP yanlısı tutum da eklenince, tablo tamamlandı. ‘Saflık’ ihanete doğru doludizgin gitmektedir.

Burada konu edineceğimiz ‘12 Eylül’le hesaplaşmayı AKP yapabilir mi’ sorusuna, ortalama vatandaş bilinci, tereddütsüz ‘hayır’ yanıtını verecektir. Ama bu çevreler, ortalama bilincin de gerisine düştükleri için, çoğunuz için ‘herkesin bildikleridir’ denecek bazı hatırlatmaları yapmam gerek.


‘12 Eylül’le hesaplaşmak’ emperyalizmle hesaplaşmaktır.

12 Eylül’le hesaplaşmayı başta Kenan Evren olmak üzere o zamanın darbecilerinin yargı önüne çıkarılmasından ibaret sayan ve bunu da bugünkü Hükümetten bekleyenler, bırakalım hesaplaşmayı, 12 Eylül’ü kalıcılaştıran ve derinleştiren bir rol oynuyorlar.

12 Eylül’le hesaplaşmak, emperyalizmle hesaplaşmaktır. Emperyalist programlara karşı vatanı savunmak ve milleti ayağa kaldırmaktır. Doludizgin uygulanan yıkım programına göğsünü siper etmektir. Kenan Evren’leri bu gerçeğin dışında değerlendirmek ve emperyalist programların bugünkü uygulayıcılarını göreve davet etmek, en hafifiyle saflık sayılır.

12 Eylül’le hesaplaşmak, tam bağımsızlıktır, cumhuriyet devrimi rotasına yeniden dönmektir, Ergenekon saldırısına karşı siper olmaktır ve ülkemizin parçalanması çabasına karşı tekmil milleti emperyalizme karşı birleştirme gayretidir.


Amerika 12 Eylül darbesini neden yaptı?

Yaşı elvermeyenler için hatırlatalım.

70’li yılların ortalarına doğru yükselen anti-emperyalist rüzgar, Hükümetleri de önüne katmış, en ABD yanlısı Hükümeti dahi ABD’nin baskılarına direnmeye zorluyordu.

Neler oldu o yıllarda;

1-ABD ve İngiliz denetimindeki Kıbrıs’ın bir bölümü onların denetiminden kurtarıldı.

2-Amerikan üsleri kapatıldı.

3-Haşhaş yasağı kaldırıldı

4-Sovyetler Birliği ile yapılan ekonomik anlaşmalar gereği İskenderun Demir-Çelik Fabrikası ve Seydişehir Alüminyum Tesislerinin de içinde bulunduğu 5 büyük fabrikanın yapılması gerçekleşti.

ABD’ye ekonomik mahkumiyet kırılmaya, çok taraflı ilişkiler gelişmeye başladı.

5-Ant-emperyalist sol rüzgar hızla güçlenmekteydi.

1979 yılında İran’da Amerikan karşıtlarının yönetimi ele geçirmesinden sonra ise, Asya ve Ortadoğu’nun tamamen kendisine kapanacağını düşünen telaşla, Türkiye’yi hizaya getirme çabalarını hızlandırmış ve darbeye giden koşulları tırmandırmıştı.

Bütün bunlar yüzünden, 12 Mart darbesine rağmen Türkiye’nin avuçlarından kaymaya başladığını düşünen ABD yöneticileri telaşlandılar ve harekete geçtiler.

ABD sol direnci kırmak ve ABD güdümünden nispeten de olsa uzaklaşmayı ezmek için, komando kamplarını örgütlemiş ve eğittikleriyle iç çatışmaları ve kaosu başlatmış, aydınlardan başlayan cinayetler, 1 Mayıs Katliamı, alevi-sünni çatışması körüklemeyi amaçlayan Maraş, Sivas, Malatya ve Çorum katliamlarına kadar büyütmüştü tertiplerini.

12 Eylül darbesini, bu gelişmelerin eseridir. bu gerçekleri unutarak değerlendirmeye kalkmak en hafif deyimle körlüktür.

Hesap sormak ise, bu sürecin sorumlusu olan, başta ABD olmak üzere emperyalizmle ve onların işbirlikçileriyle olmalıdır.



12 Eylül’ darbesi, Amerika’nın amaçları için neler yaptı?

1-‘Bizim oğlanlar başardı’ diye sevinç çığlıkları atan Amerikan yönetimi, daha ilk günlerde darbecilere, kapatılan Amerikan üslerini açtırdılar.

Bu yetmezdi.

2-Anti-emperyalist yükselişin ezilmesi gerekiyordu.

Bütün Türkiye işkence üssü haline getirildi. Yüz binlerce kişi işkencelerden geçirildi. İdam sehpaları kuruldu. Milyonlarca kişi fişlendi. Korku devleti yaratıldı.

3-Özel eğitimlerden geçirdikleri başta -Turgut Özal olmak üzere- Türk vatandaşı kökenlileri, 12 Eylül’cülere planlarını uygulamak için verdiler.

Bağımsızlığın kalan kırıntılarının tasfiyesi, cumhuriyet, vatan ve bağımsızlık bilincinin çözülmesi için büyük bir kampanya başlattılar.

Postmodern kültürün ve liberalizmin bütün renkleri, toplum hayatının bütün alanlarına pompalandı, çürüme hızlandırıldı.

4- Devletin bütün olanakları tarikatlara sunuldu ve tarikatlar hızla güçlendirildiler. Devletin resmi görüşü, tarikatlara cirit atılacak ortam sağlanması için, Türk-İslam sentezi olarak değiştirildi. –AKP’nin kökleri buradadır-

5-Bu da yetmezdi.

Ulus bilincini çökertmek ve ulusal birliği parçalamak gerekirdi. Bölücülük ve PKK hızla güçlendirildi. Bunun önüne geçmek isteyen, İşçi Partisi, Uğur Mumcu ve Eşref Bitlis gibi kişi ve kurumlara karşı operasyonlar ve suikastlar düzenlendi.

6-Tamamen kontrol altına aldıkları zamanlarda bile, Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihsel birikiminin er geç patlama yapacağından endişe ettikleri için, çareyi, Türk devletini küçültmek, adım adım tasfiye ederek parçalamak ve bu uğurda önlerindeki büyük engellerden biri olan ulusal ekonomiyi hızla tasfiye etmek gerekiyordu.

24 Ocak Kararlarıyla başlayan bu amaçlarını, sonradan çıkan bütün Partilerin amaçlarına yerleştirdiler ve Hükümete gelenlere hızla uygulattılar.

7-ABD, bütün bunlara da güvenmeyerek, Türkiye’nin AB emperyalizmi ile de bağlanması, kıpırdayamaz hale getirilmesi ve emperyalizmin bu çökertme ve tasfiye programı karşısında başka arayışlara peşine düşemez hale getirilmesi gerekiyordu. Bu nedenle AB denetimine girişi hızlandırdılar.

Devleti küçültme, piyasa ekonomisi, özelleştirme ve AB’ye girime çabasını, etkiledikleri bütün Partilerin ve Hükümetlerin ortak programı yaptılar.

8- Ve bütün bunların toplamı olarak, Atatürk cumhuriyeti hızla yıkılmaya başlandı.

12 Eylül’le başlayan sürecin temel adımları bunlardır.

Bütün bu emperyalist adımların, AKP Hükümetleri sırasında da hızlandırılarak sürdüğünü görmek mümkündür.

12 Eylül’le hesaplaşmak, emperyalizmin rolünü görmeden ve bugünlere gelinmesini sağlayan temel sapmalar tespit etmeden yapılamaz.

Aksi, sadece demagojidir, 12 Eylül’leri ve emperyalizmi güçlendirmektedir.


AKP Hükümeti’ni getiren Amerikan darbesi ‘sol’ hala görmek istemiyor.

90’lı yıllar, Sovyetler Birliği’nin de dağıtılmasından sonra, dünyanın yeniden Amerikan tahakkümüne alınması çabasında stratejik değişim ve atak yıllarıdır. Amerika ve pastadan pay almak isteyen Avrupa Birliği, 1. ve 2. emperyalist paylaşım savaşlarından sonra hızla çoğalan Ulus Devletleri tasfiye etmek, ulus devlet korumacılığını ortadan kaldırmak ve devletleri küçük parçalara bölerek dirençlerini çökertip sömürge yapmak için, büyük bir saldırıya geçtiler.

Yugoslavya, Somali ve Afganistan işgalleri onlar için gerekli ve önemliydi, ama bu büyük amaç için önemli bir kolaylık sağlamıyordu.

Düğüm Asya’ya açılan kapının çökertilmesiyle çözülecekti. Bu nedenle dikkatlerini ve çabalarını, Türkiye, Irak ve İran üçlüsüne yönelttiler.

Daha zayıf gördükleri Irak’ı işgal ederek parçalamak ve parçalama sonrası oluşturacakları devletçiklerle domino taşı etkisi yaptırarak Türkiye ve İran’ı parçalamak...

Bu amaç için Irakta yapılan işgal provaları o zamanki Ecevit Hükümetince onaylanmıyor, kurulması planlanan Kuzey Irak’taki devletin tanınması sağlanamıyor ve Ortadoğu ve Batı Akdeniz’in kontrolünde önemli bir askeri üs olmasını istedikleri Kıbrıs’tan, Türk Askerinin çıkarılması sağlanamıyordu.

Bu amaçlar, ABD ve AB’nin bütün geleceğini belirleyecek temel sıçramalardı.

Ama Ecevit-Bahçeli-Yılmaz Hükümeti, devletin tasfiyesi ve ekonominin çökertilmesi yolunda istenilen her şeyi yapmış olmalarına rağmen, Irak ve Kıbrıs konusunda mızıkçılık çıkarıyorlardı.

O halde yeni bir 12 Eylül darbesine ihtiyaç vardı. Darbe süreci yeniden işlemeye başladı.

Bilinen olayları hatırlayalım.

-Refah Partisi parçalanarak AKP adıyla Parti kurduruldu.

-Devlet Bahçeli’ye seçim tarihi açıklatıldı.

-Kemal Derviş devreye sokularak DSP parçalandı.

-Ecevit hastanede yanlış tedavilerle öldürülmek istedi.

-Eş zamanlı olarak Kıbrıs’ı egemenlik altına alma çabasına direnen Rauf Denktaş hastalandırıldı ve hastanede öldürülmeye çalışıldı.

-Basın üzerindeki etkiler kullanılarak AKP’nin Refah Partisi olmadığı ve değiştiği pompalandı ve yelkenlerine bütün rüzgarlar dolduruldu.

-Seçim hileleriyle beraber AKP Hükümetinin yolu açıldı.

-Milletvekili seçilme yasağı olan Tayyip Erdoğan’ın Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’le görüşmesi sağlandı ve sicili Devlet nezdinde temizlendi. Yolu açıldı.

-Amerikan Büyükelçiliği Yüksek Seçim Kurulunu ziyaret ederek Siirt seçimleri iptal ettirildi ve Erdoğan Siirt’ten Meclise sokularak Başbakan yapıldı.

Dört dörtlük Amerikan darbesi…

Darbelerin sadece askerler tarafından yapılacağını sanan ve Askerlere yaptıranın da Amerika olduğunu görmek istemeyen ‘sol’ körlük, bütün bu olayları anlamaya ve tanımlama yeltenmiyorlar.


AKP. 12 Eylül’le başlayan amacın sıçramalı devamıdır.

2002 yılından emperyalistlerin emriyle yapılanları sıralamaya kalkmayacağım. Sayfalar dolusu liste yapmak mümkündür. Birkaç önemli gelişmeyi hatırlatmakla yetineceğim.

1-AKP, Amerika geleceği için en önemli olay saydığı, Asya’ya doğru büyük emperyalist hamle yapmasında sıçrama merkezi olarak kullanmayı planladığı Irak’ın işgal edilmesi ve parçalanması sürecine, AKP Hükümeti tam destek verdi.

Amerikan askerlerinin yasa dışı yollardan ülkemize yerleşmesine izin verdi ve bunu yasallaştırmak için olağanüstü çaba göstererek 1 Mart teskeresini Meclisten geçirmek istedi.

2-Amerika’nın Irak’ı işgal ederek parçalamasından sonra oluşturduğu Kuzey Irak’taki devletin tanınması için bütün gayretleri sergiledi ve bu uğurda çeşitli tertipler düzenledi.

3-DSP-MHP-ANAP Hükümetinin Bakanlar kurulu kararı almasına rağmen Meclisten geçirmeye ömrünün yetmediği, milletin ve devletin kanun yoluyla parçalanmasına olanak tanıyan ve bunun için emperyalist merkezlerin müdahalesini meşrulaştıran İkiz Yasalar, Meclis Kararı haline getirildi.

4-AKP, Amerika ve Avrupa’nın askeri üs haline getirmek istediği Kıbrıs’tan Türk Ordusu’nun çıkarılması için emperyalist planlara tam destek verdi.

‘Annan’ planlarına tam destek verdi, Rauf Denktaş’a karşı büyük yıpratma kampanyaları uyguladı.

5 AKP, Türk üniter devletinin tasfiyesi için ‘Kamu Yönetimi Reformu’ adı verilen yasayı çıkaramayınca, yasanın parçalanmış hallerini torba tasarılarla saklayarak kanun haline getirdi ve devletin yetki ve olanaklarının eyalet sisteminin hazırlığı olan yerel yönetimler ve İl Özel İdarelerinin güçlendirilmesine sundu.

61995 yılından beri Amerika’nın bölgedeki amaçlarına direnen Türk Ordusu’na karşı, 2002 yılından beri CIA merkezli büyük bir kampanyayı örgütledi ve sürdürüyor.

Özetle Orduya boyun eğme ve vatansever görev bilincinin kırılarak Amerika’nın emrine sunulması çabası diye tarif edilecek bu gayret, her koldan, bütün hile ve tertiplerle sürdürülüyor.

7 Amerikan aleyhtarlığının dünya şampiyonu düzeyine ulaşması ve Cumhuriyet mitingleriyle şaha kalkan anti-emperyalist bilincin çökertilmesi için, başta İşçi Partisi ve Ulusal Kanal olmak üzere, bu bilinç ve ayağa kalkışta katkısı olan her kurum ve kişinin ezilmesi için, bizzat CIA’nın denetiminde büyük bir operasyon başlattı ve devam ettiriyor.

8-Cumhuriyetin bütün kurumları, bağımsızlığın ve devlet olmanın bütün direkleri özelleştirmelerle tasfiye ediliyor.

Bu amaçla Devlete ait tarımsal ve sanayi kurumları hızla satıldı ve yabancıların egemenliğine sunuldu.

9-Devletin bütün kurumları ele geçirilmeye çalışılıyor.

Ordu ve Üniversitelerden sonra, amaçlarının önündeki son engel gördükleri yargının da geçirilmesi için Anayasa’yı değiştirmek istiyorlar.

Ne yaparlarsa yapsınlar kapatılma korkusundan kurtulmak, Hakimlerin zapturapt altına alınması, Ordu komutanlarını sindirilmesi, Ordudan atılan Fethullahçıların geri dönmelerini sağlamak ve Anayasa mahkemesinin ele geçirilmek amacıyla başlatılan Anayasa’yı değiştirme gayreti.

Anayasayı değiştirme gayreti, 12 Eylül’ü ülkeye çiviyle çakmaktır.

AKP’yi 12 Eylül süreci yarattı. Hükümete gelmeleri 12 Eylül gibi yine bir Amerikan darbesiyle oldu. Hükümetleri boyunca da emperyalizmin amaçlarına hizmet ettiler.

Bunca olayda emperyalizmi göremeyen körlük, AKP’nin 12 Eylül’den hesap soracağını bekleyen, eğer okumaları varsa, Anayasa değişikliğinin emperyalizmle hesaplaşmak için mi, yoksa emperyalist amaçlar için mi hazırlandığını anlamayacak olan körlük, masumane ‘körlük’ olarak adlandırılabilir mi, sizlerin takdirine bırakıyorum.

‘Körlük parayla değil ya.’ Eski bir laftır. Ama şimdilerde AB fonlarından beslenince her şeyi görmemek mümkün olabiliyor.

12 Eylül karanlığının devamı olan ve 12 Eylül’ü ülkeye çiviyle çakmak olan Anayasayı değiştirme gayretini, 12 Eylül’le hesaplaşma olarak adlandırmak, saflık ve körlük değilse, ihanettir.


Mehmet AKKAYA
İşçi Partisi MKK Üyesi ve Sendika Bürosu Başkanı