Şaşmaz ölçüttür. Yeni bir gelişme, yeni bir olgu ortaya çıktığında ve siz o gelişmeyi veya olguyu değerlendirmede bir tereddüde kapıldığınızda, ülke içindeki ve dışındaki çeşitli güçlerin değerlendirmelerine, tepkilerine, ne yaptıklarına bakınız. Kesinlikle size yardımcı olacak verilere ulaştığınızı göreceksiniz.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sayın Abdurrahman Yalçınkaya, AKP hakkında kapatma istemiyle Anayasa mahkemesinde dava açtı. Şimdi ortalık toz duman. Demokrasi ve özgürlük nutuklarından geçilmiyor. “Yüzde 47 oy almış Parti hakkında kapatma davası olur muymuş?” “Bu durum demokrasi ve özgürlüklere aykırıymış!” “Avrupa Birliği bu durumda bizi nasıl içine alacakmış?” vb. vb.
Gerçekten de bizim tarihimizde ve öyle sanıyoruz ki Dünya tarihinde de örneği olmayan bir durumla karşı karşıyayız. Beş buçuk yıldır iktidarda olan ve daha 10 ay önce yüzde 46 küsur oy almış olan bir Parti hakkında kapatma davası açılıyor ve aralarında Başbakan ile Cumhurbaşkanı’nın da olduğu, önde gelen 71 yönetici hakkında siyaset yasağı isteniyor!
Bu durum Türkiye’nin özgüllüğünün kanıtıdır ve üzerinde ayrıca durmaya değecek bir durumun varlığını gösterir. Ama biz şimdi en başta değindiğimiz konuya dönelim. Kapatma davasını, içerde ve dışarıda kimler, nasıl değerlendirdi?
İÇERİDE TEPKİLER
Türkiye’yi 3 Kasım 2002’de erken seçime götürerek AKP’ye iktidar kapılarını açan, Abdullah Gül’ü Çankaya’ya çıkaran, Türban olayında AKP’ye destek sunan ve ABD ile stratejik ortaklığı AKP’den daha iyi yapacağını iddia eden MHP’nin lideri Bahçeli’nin değerlendirmesi şöyle:
“65 aydır iktidarda olan bir siyasi Parti’nin kapatılması çok vahim siyasi sonuçları olacak bir durumdur.”
DTP grup başkanvekili Selahattin Demirtaş da ‘Başsavcı’nın dava açmasının demokrasiye ve temel hak ve özgürlüklere aykırı olduğu’ değerlendirmesini yaptı. (Bu değerlendirmeyi PKK’nın değerlendirmesi olarak da okuyabilirsiniz.)
PKK’nın desteklediği listeden milletvekili seçilerek Meclise giren “Avrupacı sol”un temsilcilerinden ÖDP’li Ufuk Uras; “Demokrasi ve siyaset, ‘hukukun üstünlüğü’ savcılar ve yargıçlar diktatörlüğüne yol verilerek geliştirilemez” sözleriyle koroya katıldı.
TUSİAD Başkanı Arzuhan Yalçındağ da açılan davanın, ekonomiye ve demokrasimize zarar vereceği yolundaki değerlendirmeleriyle sıradaki yerini aldı.
Listeye başkaları da eklenebilir. Ama Türkiye ve Türk Milletine olan düşmanlığını ve Amerikan yandaşlığının derecesini, Türkçede mevcut olan ifadelerle anlatmakta zorlandığımız “Taraf” gazetesinin, Sayın Başsavcı aleyhinde başlattığı saldırı kampanyasını da bu arada zikretmekte yarar var.
Dolayısıyla “Başsavcıya Saldırı ve AKP’yi Savunma Cephesi”nde şu güçler arzı endam etmiş oluyorlar:
MHP, PKK, Batıcı Neoliberal Sol, TUSİAD, İpini Amerika’ya Satmışlar Takımı ve elbette uzun uzun anlatmaya gerek yok; basındaki ve “her yerdeki” F tipi örgütlenme…
Cephe’nin yurt içindeki bileşenlerinin kimliğinin, sağlıklı bir değerlendirme yapmamıza sunduğu katkı inkâr edilemez.
DIŞARIDA TEPKİLER
AKP hakkındaki kapatma davası yurt içinde olduğu gibi yurt dışında da önemli tepkilere yol açtı. Hatta yurt dışındaki tepkilerin yurt içine kıyasla çok daha “şiddetli” olduğunu söyleyebiliriz.
Değerlendirmeleri okuyalım:
Avrupa Parlamentosu Türkiye Ortak Karma Parlamento Komisyonu Başkanı Joost Lagendijk:
“Şok içerisindeyim… Türkiye’nin acilen yeni bir hakimler, savcılar ve hukukçular nesline ihtiyacı var.” (Utanmasa hâkim ve savcıları biz buradan gönderelim diyecek!)
Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Ria Oomen Ruitjen:
“Bu tamamıyla delilik… Bu dava benim de raporumda işaret ettiğim gibi yargının acilen derinden ıslah edilmesi gerektiğini bütün çıplaklığı ile ortaya koyuyor.” (Bu Bayan, sözünü ettiği ve daha yeni yazdığı Raporunda, Ergenekon soruşturmasının sonuna kadar sürdürülerek, “çete”nin devlet içindeki uzantılarının açığa çıkarılması gerektiğini yazmıştı.)
AP Sosyalist Grup Başkan Yardımcısı Hannes Swoboda:
“Bu delilik. Tamamen şoke oldum. Bu, Türk insanının iradesine ve demokrasiye tamamen aykırı.” (Konu ezilen Dünya ve özellikle Türkiye olunca emperyalist ülkelerin sağcısı da “solcusu” da aynı telden çalıyor.)
İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt:
“Savcılar her ülkede tuhaf işler yaparlar ama Türkiye’deki bu durum astronomik derecede tuhaf!”
Amerika’dan da bir-iki tepki alalım: Irak ve Afganistan’da toplam iki milyona yakın Müslüman’ın katillerinden eski Dışişleri bakanlarından Madeleine Albright:
“… halkın iradesini nasıl alaşağı edebilirler.”
ABD Dışişleri Bakanlığı Avrupa ve Asya Dairesi Sözcüsü Chase Beamer:
“2007 seçimlerinin sonucuna saygı gösterilmesi gerekir.”
VATAN SAVUNMASI
Fazla söze gerek yok. İçerdeki ve dışarıdaki bu tepkiler, Sayın Abdurrahman Yalçınkaya’nın yaptığı işin önemini ve büyüklüğünü yeterince ortaya koyuyor.
Sayın Başsavcı Vatan savunmasında bir adım öne çıkmıştır.
Milli iradeye değil, Amerika’nın iradesine müdahale söz konusudur.
Olay bundan ibarettir.
mbgultekin@ip.org.tr