Adana Seyhan Belediyesi Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nde, Mehmet Akif Ersoy Salonu’nda dün tarihi bir kurultay toplandı. Türkiye’nin içinde bulunduğu darboğazdan çıkış yolunun tartışıldığı Kurultay, ‘ah vah’ seslerinin yükseldiği, hükümete ve devlete veryansın edilen toplantılardan farklıydı. Her biri üretim alanından gelen katılımcılar, diz dövmek yerine Anadolu’nun ve Adana’nın bereketli topraklarında, zengin insan kaynaklarının ve eşsiz tarihinin ışığında çözüme odaklandılar, geleceği planladılar.
DONANIMLI KATILIMCILAR
Adana İl Başkanı Selver Kaplan’ın yönettiği Kurultaya, Adana’nın önde gelen üretici temsilcileri katıldı. Adana Tahıl Üreticileri Birliği Başkanı Nur Özkan, Kozan Ticaret Odası Başkanı Mustafa Kandemir, Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru ve Türk-İş Bölge Temsilcisi Edip Gülnar, konuşmacılar arasında yer aldı. Ayrıca, çiftçi Yılmaz Yalçınkaya, Arıcılar Birliği’nden Hayrullah Özdoğan, Jeofizik Mühendisleri Odası önceki başkanı Melih Baki, Kozan Organize Sanayi Müdürü Fatih Aydın ve Ziraat Mühendisi Hüseyin Doğru da konuşmacılar listesindeki önemli isimleri oluşturdu.
PERİNÇEK: BU PROGRAM DEĞİŞECEK
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek yaptığı açılış konuşmasında katılımcılara şöyle seslendi:
"Dünyayla bütünleşiyoruz! Arkada kalan 39 yılda dünya ekonomisiyle bütünleşme neymiş, gördük. Çiftçinin artık gübreyi toprağa atmakta zorlanmasıymış. Yalnız devlet değil, milletçe borç batağıymış! Çiftçinin, işçinin, sanayicinin, esnafın, çarşıların borca battığı bir dönem! Devletçe borçluyuz! Milletçe borçluyuz. Dükkanlarımızı siftahsız kapatmakmış. Dünya ekonomisiyle bütünleşme, emekli yaşına takılanların haklarının verilememesiymiş. Devletin vecibelerini yerine getirememesiymiş. Çiftçileri Kayseri’den bu yana dinliyoruz, devletten alacaklarını 1,5-2 yıldır alamıyorlarmış. Dünya ekonomisiyle bütünleşme, Türkiye’nin 500 milyar dolar borca batmasıymış. Bu program değişecek. Türkiye bir iflas noktasına geldi. Dört bin firmanın iflasından söz ediliyor. Ekmek teknemizi kaybediyoruz."
ÜRETİCİLER KAMBUR DEĞİL BAŞTACI
Borçlanma sürecinin 1980’lerde "Köylü bütçenin sırtında kambur" diye başladığını kaydeden Perinçek, şöyle devam etti: "Yalnız köylü mü kambur haline gelen? Küçük sanayiciler, sonra büyük sanayiciler de kambur yapıldı. Ne diyordu Çetin Altanlar? ‘Türkiye sanayici için kapalı av alanı haline getirildi. Bakın bunların yaptığı otomobil yürümüyor, çamaşır makinesi çalışmıyor’ deniliyordu. Yaşadığımız karşı devrimle sıcak para komisyoncuları efendi oldu. Borçlanan Türkiye’ye yeni borçlar ekleniyor, karşılığında kendi komisyonlarıyla vurgunlar yapılıyor. Havada kağıtlar uçuşurken borsada vurgunlar yapılıyor. Bu şikayetleri bırakacağız. Oraya gömülerek sorunlarımızı çözemeyiz ama bir muhasebe yapacağız. Hangi program bizi buraya getirdi? AB Gümrük Birliği’ne girerek kendi malımızı satamaz hale geldik. Arkada kalan 39 yılın programını tespit edeceğiz. Bu, yabancı para babalarının efendi yapılma programıdır. Türkiye tarihi bir fırsatın eşiğinde, bir karar döneminde. Herkesin, Türk milletinin, çalışan kesimin ortak tespiti: Böyle gitmez! Nasıl gidecek? Bu sistem bitmiştir. Şimdi yeni bir sistem gelecek. Önümüzdeki mesele yenisini saptamak. Madem onlar üreticiyi kambur ilan etti, biz de üretici baş tacıdır, diyoruz. Üretim devrimiyle çıkacağız. Türkiye, bir takım sıradan olağan reformlarla, sistemin içinde kalan sözde çözümlerle buradan çıkamaz. Köklü çözümler lazım. Yamalar yaparak, sökükleri dikerek halledemeyiz. Elbise parçalanmış, lime lime olmuş. Türkiye bu elbiseden, bu programdan kurtulacak. Türkiye üretim devrimini yapacak. Ekonomik kararları alırken, üretime faydası olan her karar doğrudur, zararı olan her karar yanlıştır."
TASARRUFU PAYLAŞACAĞIZ
Borçlanarak ithal ürün alma politikasına tepki gösteren Perinçek "Türkiye’deki üretime ağır zarar verdiler. Pahalı da olsa biz üreteceğiz. Başında ucuz görünen sonunda bize pahalıya mal oluyor" dedi. Genel Başkan Perinçek, şunları söyledi:
"Maliyetler yükselsin ama içerde yapılsın. IMF’nin bize öcü gösterdiği saplantılardan kurtulacağız. Gümrüklerimizi tekrar dikeceğiz. Yerli üreticiyi koruyacak şekilde gümrük politikası getireceğiz. Eti, hayvanı dışardan almayacağız. Kamyon kamyon Suriye’ye, Irak’a canlı hayvan, et gönderirdik. Şimdi ta Güney Amerika’dan et thal ediyoruz. Çiftçimizi, küçük, orta sanayicyi destekleyeceğiz. Büyük sanayiciye de üretim yapması ve satması için imkan saplayacağız."
Bütün bunların kaynak ihtiyacı olduğunun altını çizen Perinçek, "Milletçe tasarruf edeceğiz. Vatan Partisi yarın Türkiye’yi yönetecek. Önümüzdeki zorlukları milletin bütün kesimlerine paylaştıracağız" dedi.
ATATÜRK’ÜN ÖNGÖRÜSÜ
Perinçek’ten sonra konuşan Nur Özkan, "Çukurova gibi dünyanın en verimli üç ovasından birinde üretim yapabildiğim için kendimi çok şanslı görüyorum" dedi. Özkan, Atatürk’ün Adana ziyaretinde köyleri gezerken yaptığı konuşmadan şu bölümü aktardı: "Tarımda verimlilik birim alana düşen miktarla ölçülür. Adanalı çiftçinin bu açıdan bir sorunu yoktur. Örneğin, ortalama Amerika’da dekara 300-350 kilogram pamuk hasat edilirken, ovamızda 600-700 kilogram elde edilir. Çukurovamız, narenciye üretiminde de dünyada merkez. İspanya, limon üretiminde bizimle rekabet edemez halde. Ülkemiz adına gurur duymaktayız." Nur Özkan, Atatürk’ün çiftçiye verdiği bu önemin "Hiçbir ülke tarımla kalkınmamıştır" söylemleriyle yerlebir edildiğini söyledi ve şöyle sürdürdü: "İlk darbeyi 1980’li yıllarda Özal politikalarıyla aldık. Ürettiğimizin ne hayrı ne bereketi kaldı... Sulama birliklerinin yönetimi eskiden olduğu gibi yeniden gerçek sahipleri olan çiftçiye verilmelidir. Hasat döneminde kesinlikle ithalat yoluna gidilmemeli, Toprak Koruma Kanununda olduğu gibi tarım toprakları korunmalı.
"Umudumuz, Türk tarımının ehil yöneticilerin eline teslim edilmesi ve milli tarım politikalarıyla tekrar ayağa kaldırılmasıdır. Anayasamızın ve sosyal devlet olmanın gereği, devlet kendi insanını beslemek zorundadır."
KOOPERATİF TALEBİ
Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru, yüksek maliyetlerden yakındı ve önerilerini şöyle sıraladı: "Üretimde devrim veya tarımda devrim diyebiliriz. Adı kooperatifçilik. Örgütlenme güçtür, örgütlenme planlamadır. Örgütlendiğiniz zaman ürününüzü düzgün fiyatla satma olanağı ve de sırtınızdaki asalaktan kurtulma şansı elde edersiniz. Çiftçi bugün tarlasını, fidanını ekemez. Neden? Üretim maliyetleri yüzünden kurtarmıyor. Bakın, 5-6 yıldır buğday aynı fiyatta, narenciye 6-7 yıldır aynı fiyatta ama maliyetler, yüzde 150 arttı. Kooperatifler geliştikçe üst örgütler oluşturacaklar. Bir de Tohum Araştırma Enstitüleri açılmalı! Bir kilo domates tohumunu altın fiyatına İsrail’den alıyoruz."
‘TARIM STRATEJİK OLARAK ÖNEMLİ’
Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru Tarımın stratejik önemine dikkat çekti, "Türkiye siyasetinde tarım programları gündeme getirilmeli ve sorunlar tartışılmalıdır" dedi. Doğru, sorunları şu üç grupta özetledi:
"Bir, girdi maliyetleridir. Petrol, gübreler hep ithal edilmektedir. Bu durum çiftçimizin belini büküyor. Girdi fiyatları yükseliyor ama satış fiyatları bu kadar yükselmemektedir.
"İki, çiftçi borçlanmaktadır. 108 milyar lira çiftçi borcu vardır. Çiftçilere istihdam sağlanmalı ve çalışan sayısı artırılmalıdır. Çiftçinin aldığı kredi borcu, borcu borçla kapatan bir sistemdir. Bu borçlar nedeniyle çiftçilerin toprakları ipotek altındadır. Çiftçinin borcu çevirebilme gücü yoktur. Üretimin devam etmesi için borçların yapılandırılması gerekiyor, gecikmeye giren krediler özel bankalardan devlet bankalarına geçirilmeli ve yapılandırılmalıdır. Bu yapılmazsa tarım sürdürülemez.
"Üç, verilen destekler çok dağınıktır. Destekler revize edilmeli ve ödeme takvimi belirlenmelidir. Tarımı bilenler konuşmalıdır, ziraat mühendisleri fikirlerini açıklamalıdır. Prim desteği 120 kuruşa çıkarılmalıdır. ABD ve Yunan’dan pamuk almak yerine yerli üretim yapıp destek artırılmalıdır. Çin ve Rusya ile görüşülerek narenciye ticareti sağlanmalıdır."
‘İŞÇİ CENNETİ ADANAMIZI YOLUNMUŞ KAZA BENZETTİLER’
Türk-İş Adana Bölge Temsilcisi Edip Gülnar’ın Kurultaydaki konuşması, işçi kesiminin feryadını yansıttı. Gülnar, konuşmasında özelleştirmelerle güzelim fabrikaların talan edildiği ve işçi haklarının budandığı dönemi 12 Eylül 1980’den başlattı ve "İşçi cenneti Adanamızı da yolunmuş kaza benzettiler. Bunun akıbetinde de en büyük işsizlik sorunu yaşayan şehirlerin başında gelmekteyiz" dedi. İşçi ve memur ücretlerinde yüksek vergilerin, zaten düşük olan zamları yuttuğunu dile getiren Gülnar, "Vergi ödemeleri herkesin mali gücüne göre olmalıdır. Asgari ücret ve ücret gelirleriyle emekli maaşlarının insan hassasiyetine yakışır seviyede belirlenmesini talep ediyoruz" şeklinde konuştu. Acil taleplerin başında kıdem tazminat hakkının geri verilmesini sayan Türk-İş Bölge Temsilcisi, vatanımız üzerinde oynanan oyunlara dikkat çekti ve "15 Temmuz olaylarını hiç hafızamızdan çıkartmamalıyız" vurgusuyla şu mesajı verdi:
"İçimizdeki Türkiye düşmanları olan dış devletlerın taşeronluğunu yapan teröristlere ve Türkiye düşmanlarına sesleniyorum. Hiçbir zaman ne yaparsanız yapın bir avuç toprak alamayacaksınız. Türk milleti olarak kanımızın son damlasına kadar polisimizin, askerimizin ve devletimizin yanında olacağımızın bilinmesini isterim. Bir milyonu aşan üyemiz ve aileleriyle birlikte 4 milyonu temsilen tek millet, tek vatan, tek bayrak diyorum!"
ÇUKUROVA’NIN DERDİNİ PERİNÇEK’E ANLATTILAR
Kozan Ticaret Odası Başkanı Mustafa Kandemir, konuşmasına, "Ispanak üreticisini iflas ettirdiler! Yazık değil miydi onlara? Neymiş ıspanağın içine üç beş ot karışmış! Fiyatlar yarı yarıya düştü! Tarımı bilenler konuşmalı! O nedenle bu toplantıyı düzenleyenlere çok teşekkür ediyorum" diye başladı. Kandemir, Vatan Partisi Genel Başkanı’ndan şunları talep etti: "Adana, Mersin, Hatay çiftçileri adına bir ricam var. Yani Anamur’dan Amanos Dağlarına, kuzeyde Toroslardan Akdeniz’e kadarki verimli Çukurova adına bir rica... Bir zamanlar sadece pamuğu konuşurduk. Pamuğun artık adı bile anılmıyor. Geçen yıl 4.5 liraydı, bu sene 3 liraya düştü, ama tarımsal desteklerdeki prim aynı seviyede kaldı. Primi en az 120 kuruşa çıkartsınlar. Amerika’nın Hindistan’ın pamuğuna muhtaç olmamak için prim konusunda arkamızda olun.
Diğer alan narenciye. Yüzde 70’i tek pazar, Irak’a satıyoruz. Kapı kapanırsa üreticiden satıcıya, kamyoncuya herkes işsiz kalacak. Rusya ve Çin Halk Cumhuriyetiyle narenciye satışı konusunda destek olun. Bakanlık ve ilgililere konuyu açmanız halinde, narenciye üreticisi size müteşekkir kalacaktır."