Tayip Erdoğan’ın dostu, Çalık Grubu’nun sahibi olduğu Sabah gazetesi 5 Haziran tarihli nüshasında Ergenekon İddianamesi’ni yazdı.
Oysa İddianame daha İstanbul Başsavcısının önüne gitmemişti. Hemen yalanlama geldi. Ama yalanlamanın gelmesi, Sabah Gazetesinde İddianame’ye atfen yazılanların gerçek dışı olduğu anlamına gelmiyor.
Bu “Operasyon”un, hukukun ayaklar altına alınarak yürütüldüğü, basındaki bu haberlerden de anlaşılmaktadır. Nasıl olur da daha Başsavcı’nın önüne gitmemiş olan iddianame, “Operasyon medyası”nda yayınlanabiliyor.
Sabah gazetesini haberi, Türkiye’nin bir çete faaliyeti ile karşı karşıya olduğunun yeterli kanıtıdır.
İDDİANAMEDE NELER OLMAYACAK
Hala açıklanmamış olan İddianame ile ilgili bir haber de, Fethullah’ın Zaman gazetesinde çıktı. 16 Haziran tarihli Zaman’da, Dr. Murat Yılmaz imzalı “Ergenekon İddianamesi açıklandığında yaşanacaklar” başlıklı makalede şunlar yazılmaktadır:
“Soruşturmaya yönelik şişirme ve sansasyonel haberlere atıfla İddianame, “dağ fare doğurdu” şeklinde takdim edilmeye çalışılacaktır. Daha önce ısrarla yayınlanan haberler hatırlatılarak ‘bunlar iddianamede neden yok, iddianamede yer almayacaksa bu haberlere neden yer verildi’ denilecektir. Böylece davanın esasının üzeri örtülmeye çalışılacaktır. Örneğin Danıştay baskını faili Alparslan Arslan ile Veli Küçük’ü beraber gösteren fotoğrafın yalanlanmasında olduğu gibi. Sanki karanlık ilişkilerin tek karinesi bu fotoğrafmışçasına…”
Şimdi bu noktada duralım.
İddianameyi görmeyen bir kişi bu satırları yazabilir mi? Demek ki İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek gözaltına alındıktan sonra yaklaşık 10 gün boyunca Fethullah ve İktidar medyasında hemen her gün manşetten verilen yalanlar İddianamede yer almayacak.
Pek o zaman, ‘Kim bu yalanları yazanlar ve bunu niçin yapıyorlar’ diye sormayacak mı millet?
Bu ülkenin Cumhuriyet savcıları göz göre göre sergilenen bu tertip konusunda hiçbir şey yapmayacaklar mı?
Ve başında Dr. unvanı olan bu Murat Yılmaz adlı şahsa sorulmayacak mı; “Arkadaş, sen bu manşetlerden duyurulan koca koca ithamların İddianamede yer almayacağını nereden biliyordun?”
MANŞETLERDEKİ YALANLAR
Herkesin gözü önünde sayısız kanıtla kendini ele veren bir Çete faaliyet yürütmektedir. Ve Çete, kendini gazete manşetlerinden göstermiştir. Murat Yılmaz’ın ‘İddianamede yer almayacak’ dediği o manşetleri hatırlayalım:
“Doğu Perinçek’in referansıyla TSK’dan subayların refakatinde Barzani, Talabani ve PKK’ya 24 bin silah verildi.”
“Yazar Ergün Poyraz’a JİTEM’den maaş verildiğinin belgesi İşçi Partisi’nden çıktı.”
“İşçi Partisi Genel Sekreteri Nusret Senem, Bürosu’nda hard diskleri yakmaya çalışırken kıskıvrak yakalandı.”
“AKP İddianamesinin açıklanmadan iki gün önce İşçi Partisi Bilgisayarlarına kaydedildiği ortaya çıktı.”
“İzmir’deki NATO üssüne saldırı planları İşçi Partisi’nde bulundu.”
“Genelkurmay Başkanı’na suikast yapılacağının belgeleri İşçi Partisi’nde ele geçti.”
“İşçi Partisi’nde Yargıtay binasının krokisi bulundu.”
“Doğu Perinçek, Ordu üst kademesinden subaylarla gizli toplantılar yaptı.”
“Veli Küçük ile Alparslan Arslan’ın İsveç’in Stockholm kentinde beraber çekilmiş fotoğrafı bulundu.”
“Ümraniye’de ele geçen bombalar ile Cumhuriyet gazetesine atılan bombaların seri numaraları aynı çıktı.”
Vb. vb.
KARŞI DEVRİMCİ DARBE
Şimdi Murat Yılmaz’ın makalesinden anlıyoruz ki bunların hiçbiri iddianamede yer almayacak.
Aslında anlıyoruz ki İddianamede “hiçbir şey” olmayacak?
Esasen söz konusu olan; kanun dışı bir faaliyeti soruşturan hukuki bir süreç değil, tam tersine kanunu hiçe sayan bir “karşı devrimci darbe”nin icra edilmesidir.
Murat Yılmaz’ın söz konusu makalesinden okumaya devam edelim:
“hiç tahmin edilmeyen çevrelerden Ergenekon soruşturması başta olmak üzere demokratikleşme, sivilleşme ve normalleşme reformlarına ciddi katkıların gelmesi ihtimal dahilindedir.”
“Bu bakımdan İddianame nasıl hazırlanırsa hazırlansın, bunun darbecilerin tasfiyesi için bir başlangıç olduğunu bilerek konuya yaklaşmak gerekiyor. Türkiye Ergenekon’dan sadece bu iddianameyle değil, demokratik ve sivil kamuoyu baskısı ve reformlarla çıkacaktır.”
İşte bir “darbe” böyle yürütülür. Hukuk yok, kanıt yok ama “sivil kamuoyu baskısı” ve “hiç tahmin edilmeyen çevrelerin… katkısı” var.
FETHULLAHÇI ÇETE
Murat Yılmaz İddianame açıklandıktan sonra söylenecek diğer şeyleri de biliyor: “Cephanelikler bulunmadı, Danıştay’a saldırı olmadı” denilecekmiş.
“Savcı Beyin en çok izlediği televizyon kanalı, (hangisi acaba, işte şimdi merak ettik; ama anlaşılan M. Yılmaz biliyor ve bu Kanal’ın soruşturma açısından önemli olduğunu düşünüyor) arkadaşları, ailesi, inançlarına kadar haberler çıkacak ve savcıyı, işini yapan bir hukukçu çizgisinden farklı bir çizgide gösterecek hamleler denenecektir.”
“Bir başka konu ise Perinçek grubunun uzun süredir yaptığı gibi bütün bu işleri Emniyet içinde ‘Cemaat’ ile ilişkilendirilen bir gurubun yaptığı propaganda edilecekmiş.”
Suçu en iyi bilen, suçlunun kendisidir.
mbgultekin@ip.org.tr