(Cumhuriyet Strateji, 14 Ağustos 2006)
Üzerinden Türkiye’nin boyunduruk altına alınmaya çalışıldığı sözde Ermeni Soykırımı’yla ilgili emperyalist Batı’nın/Ermenilerin iddialarına yeni birisi eklendi. Özellikle son birkaç senedir Rusya, Ermeni siyaset ve bilim çevreleri tarafından “soykırımın suç ortağı” ilan edildi. Bu çevreler, “Ermeni soykırımında” Rusya’nın Türkiye’yle eşit sorumluluğa sahip olduğunu vurguluyor, bu temelde kitaplar, yayınlar çıkarıyor, toplantılar düzenliyor.
SUÇLAMANIN NEDENİ: TÜRK-SOVYET İTTİFAKI
Kuşkusuz bu iddiaların altında yatan temel nokta, Taşnak Ermenistanı’nın 1920 yılında Türk-Sovyet ittifakıyla ortadan kaldırılması. Birinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından Ermenistan bağımsızlığını ilan etmişti. Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti’nin hükümetini ise 1915 olaylarının başaktörlerinden Taşnak Partisi kurmuştu. Taşnaklar, savaş sırasında oynadığı rolü devam ettirmiş ve bölgede emperyalist Batı’nın taşeronluğunu yapmıştı. Bu sebeple Taşnak Ermenistanı, o yıllarda iç savaşla boğuşan Sovyet Rusya ve milli kurtuluş savaşı veren Türkiye açısından tehdit oluşturuyordu. Mustafa Kemal’in “Kafkas Seddi” olarak tanımladığı iki ülke arasına çekilen bu duvarın ortadan kaldırılması ve sınır birliğinin sağlanması Rusya’da sosyalist devrimin yaşaması, Türkiye’de ise bağımsızlık savaşının başarıya ulaşması açısından hayati önemdeydi. Sonuç olanak Taşnak Ermenistanı, iki devrimci ülkenin askeri işbirliği sonucunda ortadan kaldırıldı ve Ermenistan’da Sovyet iktidarı kuruldu. Bu çerçevede TBMM ordularının 1920 yılında Taşnak Ermenistanı üzerine düzenlediği harekât, Moskova tarafından destek gördü. Bilindiği gibi Ermeni iddiaları, sözde soykırımın 1915-23 yılları arasında yapıldığını ön görüyor ve birçok Batı parlamentosunda alınan karar veya karar tasarılarında da aynı zaman dilimine işaret ediliyor.
RUSYA’NIN “ANTİ-ERMENİ RUHLU” POLİTİKASI
Ancak Türkiye’yle işbirliğinden dolayı Ermenilerin Rusları suçlayışı ilk değil. Son yıllarda ortaya atılan iddialara geçmişini kısaca inceledikten sonra geçelim. Sovyet Arşiv belgeleri, 1920 Türk-Taşnak Savaşı sırasında Ermenistan hükümeti yetkililerinin Moskova’yı Türklerin harekâtını görmezden gelmekle veya desteklemekle suçladığını göstermektedir. Taşnak iktidarının yıkılmasının ardından da yurtdışındaki rejim karşıtı Ermeniler, Rusya’nın Ermenistan’ı Türklerin eliyle sovyetleştirdiği tezini işlemişlerdir. Ermeniler, Türk-Sovyet gizli antlaşmasının kurbanı olmuşlardır. Taşnak yetkililerinin yurtdışında yayımlanmış hatıraları ve Ermeni diasporasının tarih yazımı bu yöndedir. Tabi burada özellikle Türkiye ve Sovyet Rusya arasında imzalanan 16 Mart 1921 Moskova Antlaşması’na ve Transkafkasya’daki Sovyet Cumhuriyetleri (Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan) ile Türkiye arasında imzalanan 13 Ekim 1921 tarihli Kars Antlaşması’na ateş püskürülmektedir. Sovyet önderleri, Ermeni topraklarını Türklere peşkeş çekmiştir.
Bu saldırılardan Ermeni komünistleri de paylarına düşeni almıştır. Özellikle 1920’lerden İkinci Dünya Savaşı’na kadarki süreçte Sovyet Ermenistanı’nda Taşnaklarla büyük bir ideolojik hesaplaşma yaşanmış ve Taşnakların ipliğini pazara döken azımsanmayacak sayıda yayın yapılmıştır. Dolayısıyla rejim karşıtı Ermeni diasporası da buna karşı SSCB’yi ve özellikle de Rusya’yı hedef almıştır. Yapılan propagandanın temel tezi, Ermenistan’ın Rusya’nın bir kolonisi haline geldiği, Ermeni komünistlerinin de Moskova’nın kuklası olduğudur.
İlerleyen yıllarda SSCB’nin sosyal-emperyalist bir karakter alması ve çürümeye başlamasıyla Sovyet Ermeni bilim çevrelerinde de Sovyet Rusya’nın ilk dönemki Ermeni politikalarına alttan alta eleştiriler başlamıştır. Yazılan doktora tezlerinde kaynak incelemeleri yapılırken devrimin ilk 20 yılında Ermeni Meselesi’yle ilgili çıkmış Türkiye yanlısı eserler, Moskova’nın/Stalin’in ısmarlama kitapları olarak değerlendirilmiştir. 1988 yılında SSCB son günlerini yaşarken Ermeni Bilimler Akademisi öğretim üyesi Oganes İncikyan, Stalin’in Ermeni Meselesi’nde “anti-Ermeni ruhuyla” hareket ettiğini ve “Türkiye’nin avukatı” gibi davrandığını yazarak Sovyet Rusya’nın Ermeni politikasını açıktan mahkûm edecektir.
Artık Sovyetler’in yıkılmasıyla Ermenistan’da bu temelde yayınlar hız kazanır. Pro Armenia dergisinin Haziran 1992 tarihli sayısının kapağındaki Kars Antlaşması’nı simgeleyen resim bunun tipik bir örneğidir: Türkiye’yi temsil eden ay-yıldızla Sovyet Rusya’yı temsil eden çekiç-orak, Ermenistan’ı temsil eden kadını parçalamaktadır. “Türkler ve Bolşevikler Ermenistan’ı nasıl hakladılar” başlıklı kapak yazısından şu satırlar çarpıcıdır:
“Ermeni Komünistleri, Rus-Türk ilişkileri bozulmasın diye geçmişteki kötü olayları özenle halka unutturmaya çalıştılar. Stalin’in ölümüne kadar herhangi bir Ermeni, ailesinin ve kendisinin Sibirya’ya gönderilmesi tehlikesinden dolayı Türklerin yaptığı soykırımı unutmuştu. İnsanların bakış açısını değiştirmek için sahte kahramanlar üretip tarihi yalan yanlış yeniden yazdılar. Kars’taki stratejik cephede ihanet edenler, Kars’ı kendi elleriyle teslim edenler, Ermeni Bolşeviklerince halk kahramanı ilan edildiler. Gerçek kahramanlar ise Ermeni halkının düşmanı ilan edilip; KGB’nin zindanlarında can verdiler.”
RUSYA’YI SOYKIRIMIN SUÇ ORTAĞI İLAN EDEN KİTAP
Ancak son yıllardaki Ermeni yayınları, Rusya’ya yapılan suçlamaların, aynı yönde olmakla birlikte, dozunun arttığını; hatta nitelik değiştirerek başka bir aşamaya geçtiğini göstermektedir. Rusya, artık Türkiye gibi doğrudan hedeftir; eşit sorumluluğa sahip olarak soykırımın suç ortağı olmuştur. Özellikle Batı’da yaşayan Ermeni siyaset ve bilim çevrelerinde bu tezler işlenirken, bizzat Rusya Ermenileri arasında da bunun yoğun propagandası yapılmaktadır. Rusya’daki en büyük Ermeni kuruluşu olan Rusya Ermeni Birliği, Uluslararası Hukuk Profesörü Y. G. Barsegov başkanlığında bir heyete 2 ciltten oluşan “Ermeni Soykırımı” başlıklı bir kitap hazırlatır. 2003 yılında basılan kitap, belgeler ve yorumlardan meydana gelmektedir. Eserin birinci cildi, Türkiye’yi hedef alırken; kitabın ikinci cildinin ana başlığı “Türkiye’nin Sorumluluğu ve Dünya Toplumunun Yükümlülükleri”dir. İkinci cildin birinci bölümü ise “Ermeni Soykırımı’nın Suç Ortakları, Destekçileri ve Hamileri” başlığını taşımaktadır. 633 sayfalık bu bölüm tamamen Sovyet Rusya’yı hedef almakta ve Sovyet devleti ve önderleri açık olarak soykırım suçlusu ilan edilmektedir. 633 sayfa boyunca Sovyet Rusya’nın Ermeni Meselesi’nde Türkiye’yi desteklediğini gösteren belgelere yer verilmiştir. Tabi Ermenileri kışkırtan Batı emperyalizmine yönelik tek satır yoktur. Tam tersine bu cildin ikinci bölümü Batı parlamentolarında alınan kararlara, karar tasarılarına vb. ayrılmıştır.
“SOYKIRIMDA” RUSYA’NIN EŞİT SORUMLULUĞU TEZİ
Ermenilerin bu temeldeki son çıkışı ise 21 Nisan 2006 tarihinde Erivan’da düzenlenen basın toplantısıyla gerçekleşti. Tarihçi Rafael Ambartsumyan, iddiaları daha da ileri götürerek Ermeni soykırımını Türklerle Rusların eşit derecede birlikte örgütlediklerini belirtti. Ambartsumyan, geçmiş iddialara ek olarak sadece Sovyet Rusya’yı değil, Çarlık Rusyası’nı da sorumlu tuttu. Çar’ın Kafkasya valisi Golitsın’ın ağzından soykırımdan daha 30 sene önce ilk olarak Rusların “Ermenisiz Ermenistan” sloganını ortaya attığını belirten Ermeni tarihçi, valinin şu sözlerini aktardı: “Tiflis’teki müzede bir zamanlar Kafkasya’da Ermenilerin yaşadığının kanıtı olarak doldurulmuş Ermeniler sergilendiğinde ancak o zaman rahatlayacağım.” Ambartsumyan, ayrıca Rusya’nın Dışişleri Bakanı Lobanov-Rostotski’nin Türk sultanını Ermeni kırımının yaşandığı 1895 yılında “kesiniz, yüce efendim, kesiniz” diyerek teşvik ettiğini iddia etti. Ambartsumyan’a göre Rusya, işgalci amaçları için Ermenilerin masum kanını kullandı. Ermeni bilim adamı, Birinci Dünya Savaşı’nda Rusya’nın 200 binden fazla Ermeni askerini Kafkas Cephesi’ne göndererek Türklerin Ermeni soykırımını gerçekleştirmesine yardımcı olduğunu ifade etti. 1921 Moskova Antlaşması ile Ermenistan’ın Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan tarafından paylaşıldığını belirten Ambartsumyan, bu antlaşmanın Ermenistan’ın sonunu getirdiğini söyleyerek sözlerini şöyle bitirdi: “Sonuç olarak baktığımızda Rus devleti tarafından tasfiye edilmemiş ya da eziyet edilmemiş bir tane bile büyük Ermeni sanatçısı, yazarı bulamazsınız.” Ambartsumyan’ın basın toplantısında da Batı’nın Ermeni Meselesi’nde oynadığı role değinen tek cümle yoktur.
ABD GÜDÜMLÜ ERMENİ İDDİALARININ HEDEFLERİ
ABD güdümlü Ermeni iddiaları, Rusya’yı Türkiye’yle sözde soykırımda açık olarak eş tutmaktadır. Ve önümüzdeki dönemde bu propagandanın daha da yaygınlaşacağı görülmektedir. Peki bu meselede Rusya’nın da hedef tahtasına oturtulmasındaki amaç nedir? Buna birkaç yanıt vermek mümkün.
Birincisi; ideolojik plandadır. 20. yüzyıl Rusya’daki ilk sosyalist devrimle ve Türkiye’deki ilk milli kurtuluş savaşıyla açılmıştır. Avrasya’nın merkezindeki bu uyanış, bütün ezilen dünya ülkelerine örnek olmuş ve ardı sıra sosyalist ve milli devletler kurulmuştur. Bugün de emperyalizme karşı mücadele, bu iki devrimin ideolojik ekseni üzerinden yükselmektedir. Bu sebeple Batı emperyalizminin ideolojik planda devamlı olarak bu iki eksene vurduğu görülmektedir. “Sosyalizm bitmiştir, Kemalizmin modası geçmiştir!” Dolayısıyla o yıllarda Amiral Webb’in Lord Curzon’a “Bolşevikler medeniyet ile savaşta Türk milliyetçileri ile işbirliği yapıyorlar” şeklinde yazması gibi, bugün de iki devrimin soykırım yaptığı yalanının piyasaya sürülmesine şaşmamak gerekir. İki devrimin kaderi burada da birleşmiştir.
İkinci amaç ise Rusya’ya diz çöktürmektir. Rusya, ABD tarafından renkli devrimlerle kuşatılırken, Ermenistan’ı da tam olarak Rusya’dan koparmak Washington açısından kritiktir. Hele hele Ermenistan’daki Rus askeri üslerinin varlığı düşünüldüğünde bunun önemi daha da anlaşılmaktadır. Rus uzmanlar, Ermenilerin soykırım suçlamalarını değerlendirirken özellikle ABD’nin Ermenistan’a yönelik “turuncu devrim” planlarına dikkat çekiyorlar. Devrimin sloganı da hazırdır: “Asırlardır süren Rus tahakkümüne ve zulmüne son!” Soykırım yalanları, bu şekilde Ermeni elitleri arasında Rusya’nın itibarını düşürerek renkli devrimin zeminini döşeyecektir.
Ermenistan’ın NATO’yla ve AB’yle flörtü de bunun önemli göstergelerindendir. Koçaryan, ardından ne kadar toparlamaya çalışsa da Ermenistan Milli Meclisi Başkanı Artur Bagdasaryan’ın Frankfurter Allgemaine Zeitung’a verdiği demeç bu tabloya oturmaktadır. Bagdasaryan, röportajında Ermenistan’ın geleceğinin NATO ve AB’yle olduğunu söylemiş ve Rusya’nın buna engel olmaması gerektiğini vurgulamıştır. Taşnak Partisi üyesi ve Milli Meclis Başkan Yardımcısı Vagan Ovanisyan da aynı dönemde Rusya’nın attığı adımların Ermenistan’da Rus karşıtı bir hava estirdiğini, hatta Rus yanlılarının bile Rus karşıtlığına döndüğünü vurgulamıştır. Ovanisyan, ayrıca Rusya’yı Ermenistan’a gazı Türkiye’den daha pahlıya satmakla suçlamıştır. Bütün bu açıklamalarla, AB heyetlerinin Ermenistan’a ziyaretiyle, Rusya’yı soykırımla suçlayan basın toplantısının aynı döneme gelmesi de dikkat çekicidir. Hatta birkaç gün öncesinde Moskova’da Ermeni bir gencin Rus ırkçıları tarafından öldürülmesi de acaba Rus-Ermeni gerginliği yaratma planlarının bir parçası mı sorusunu akla getirmektedir.
Tabi soykırım suçlamalarında bazı Ermeni aydınlarının Rusya’ya ve Bolşevizme vurarak Batı’da prim yapma hevesini de unutmamak gerekir.
Üçüncü noktanın ise sözde soykırımdaki rolünü kabullenmesiyle Rusya’nın soykırımı kabul etmesi için Türkiye’ye çağrıda bulunmasını sağlamak ya da Rusya örneği üzerinden Türkiye’nin buna zorlanması olduğu düşünülebilir. Ancak böyle bir amacın gerçekleşme imkânı olmadığı açıktır. Yeltsin döneminde KGB binasının önündeki meydana Stalin döneminde Rus istihbaratının “katliamlarıyla” ilgili anıt diktirmek mümkün olmuştur. Ancak özellikle tarihine ve Sovyet devlet geleneklerine sahip çıkan Putin iktidarına böyle bir iddiayı kabul ettirmek imkânsızdır. Hatta tam ters bir etki yaratacağı kesindir.
Son olarak ise Rus arşivlerinde yapılan çalışmalar sonucunda Ermeni soykırımı yalanının apaçık ortaya çıkması da Ermenileri Rusya’yı suçlamaya itmiştir. Hem Çarlık hem de Sovyet döneminden Türkiye’yi destekleyen belgelere verilecek yanıt bu şekilde imal edilmektedir: “Rusya da soykırımın suçlusudur, belgeleri yanlı ve geçersizdir.”
TÜRKİYE’NİN ELİNİ KUVVETLENDİRİYOR
Toplam olarak değerlendirdiğimizde Ermeni soykırımı tartışmalarının bir tarihsel gerçeği ortaya çıkartmak amacıyla değil, tamamen ABD’nin BOP’u çerçevesinde tekrardan gündeme getirildiği net olarak görülmektedir. Diğer taraftan Rusya’yı soykırımla suçlayan ABD güdümlü Ermeni iddiaları, Türkiye’nin elini de kuvvetlendirmiştir. Ermenistan, karşısındaki cepheyi büyültmüş, hem de Rusya gibi bir devleti karşısına almıştır. Türkiye, bu açıdan Rusya’nın bu meselede daha tutarlı bir çizgi izlemesini sağlayabilir hele hele Rus devlet arşivlerinin Türkiye lehinde olduğu düşünüldüğünde. Ayrıca bu iddiayla dünya kamuoyunun gözünde soykırım iddiasının daha da ciddiyetsizleşeceği açıktır.
Türkiye’yi bekleyen diğer Ermeni planları
- Türkiye’de soykırım savunucularının artırılması. Bu kapsamda özellikle kamuoyu yaratabilme gücüne sahip basın mensubu, bilim çevresi, sivil toplum-tarikat liderleri gibi kesimlerden yararlanılması. Türkiye’de soykırım yapıldığına dair yazıların basında yer almasının sağlanması ve bu konuda yayım yapacak yayınevleri, radyo istasyonları ve TV kanallarının kurulması, medyada özellikle görsel medya programcılarının kazanılması.
- Yabancı sigorta şirketleri ve bankalar aleyhine davaların açılması ve açılan davaların yaygınlaştırılması.
- Soykırımı inkar edenlerin cezalandırılmasına dair yasaların AB ülkelerinde yaygınlaştırılması. AB sürecinde Ermeni soykırım iddialarının Türkiye tarafından ön koşul haline getirilmesinin sağlanması.
- Soykırım iddialarının Türk okullarında ders ve yardımcı ders kitaplarına sokulması. Bu çalışmanın öncelikle YÖK’te gerçekleştirilmesi. Soykırım yapılmıştır sonucunun ortaya konulacağı lisansüstü tez hazırlatılması.
- Sınırların açılması için Türkiye’de kampanyalar düzenlemesi. Bu maksatla Kars ve Iğdır’da belli grupların harekete geçirilmesi.
Dipnotar
1. Kafkas Seddi’nin Türk-Sovyet askeri ittifakıyla ortadan kaldırılmasıyla ilgili ayrıntılar için bkz. Mehmet Perinçek, Atatürk’ün Sovyetler’le Görüşmeleri, Kaynak Yayınları, Şubat 2005, s.22 vd., 80 vd.; Mehmet Perinçek, “Sovyet Arşivleri Türkiye'nin Tezlerini Doğruluyor”, Ermeni Araştırmaları 1. Türkiye Kongresi Bildirileri, c.1, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s.135 vd.
2. Şimdiye kadar Türkçe yayına hazırlananları için bkz. Ovanes Kaçaznuni, Taşnak Partisi’nin Yapacağı Bir Şey Yok, Kaynak Yayınları, Kasım 2005; A. A. Lalayan, Taşnak Partisi’nin Karşıdevrimci Rolü (1914-1923), Kaynak Yayınları, Şubat 2006; Kızıl Kitap. Güneybatı Kafkas’ta Taşnak Mezalimi, Kaynak Yayınları, Mart 2006; A. B. Karinyan, Ermeni Milliyetçi Akımları, Kaynak Yayınları, Nisan 2006.
3. Yazı için bkz. Oganes İncikyan, “Armiyanski Vapros i Sovyetsko-Turetskie Otnoşeniya (Ermeni Meselesi ve Sovyet-Türk İlişkileri), Vestnik Obşestvennıh Nauk AN Armiyanskoy SSR, 1988, No. 6, s. 3 vd.
4. Aşot Ayrapetyan, “Kak Turki İ Bolşeviki V 1920 Godu Raspravilis S Armeniyey”, Pro Armenia, 1992, No. 6.
5. Kitabın ikinci cildi için bkz. Genotsid Armyan: Otvestvennost Turtsii i Obyazatelstva Mirovogo Soobşestva, c.2, Gardariki, Moskva, 2003.
6. İngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye, inceleme: Erol Ulubelen, Yaylacılık Matbaası, İstanbul, 1967, s.222.