Bugünlerin en moda deyimlerinden biri; “Tayip Erdoğan, Batı ile aramızı açıyor!” Bu tespiti yapanlar, İsrail’le yaşanan problemleri(!), Hamas-AKP ilişkileri, İran ve Brezilya ile yapılan Nükleer takas anlaşması ve son olarak “Mavi Marmara” krizi ile yaşanan gelişmeleri gerekçe olarak gösteriyorlar.
Kimileri de beklentilerine uygun siyasal tahliller yapıyorlar. Tam 60 yıldır, 27 Mayısçıların çok kısa süreli iktidarları hariç, Vaşington’un icazeti olmadan bu ülkede kimse iktidar olmadı. Sözünü ettiğimiz gelişmeler üzerine ABD – AKP ilişkileri bozulduğuna ve ABD desteği Tayyiplerin arkasından çekildiğine göre, desteklenme sırasının kendilerine geldiğini düşünüyorlar.
ABD desteği iktidar olmak anlamına geldiği için, “sıra bize geldi” diyerek ellerini ovuşturuyorlar.
Bütün bunların gerçeklik dünyası ile bir ilgisi yoktur. AKP, ABD açısından belki de bugün, her zamankinden daha fazla biricik iktidar seçeneğidir.
AKP, AMERİKA’YA MAHKÛMDUR
AKP iktidarını ABD’ye borçludur. Sekiz yıllık iktidarının ardından ABD’ye olan bağımlılığı azalmamış, artmıştır.
Çünkü büyük suçlar işlemiştir. Ülke içinde dayanacağı bir kuvvet kalmamıştır. Başından beri gayrı meşru idi. Ama şimdi işlediği büyük suçlardan dolayı ABD’ye daha fazla mecbur ve mahkûm bir konumdadır.
Tayip Erdoğan’ın bugüne kadar tam 18 kere ABD’ye gitmesinin başka bir izahı yoktur.
Dünyada böyle bir örnek yoktur. Bir devlet yöneticisi yılda ortalama üç sefer Amerika’ya niçin gider? Bu kadar sık ziyaret ancak “memuriyet” ilişkisi içinde açıklanabilir.
Bilindiği üzere Recep Tayyip Erdoğan tam 33 kez kameralar önünde, “ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanı olduğunu ve bir görevi yapmakta olduğunu” söylemişti.
İsrail ile yaşanan son krizden sonra AKP yetkilileri, ABD ile ilişkilerinde bir sorun olmadığını özellikle vurgulamak ihtiyacı duydular. Gene de ne olur ne olmaz diyerek, bir “yanlış anlamaya” yol vermemek için alelacele Ömer Çelik başkanlığında bir Parti heyetini Amerika’ya yolladılar.
Böyle bir Parti dururken ABD’nin, kendisi açısından risk anlamına gelebilecek farklı tercihlere yönelmesi düşünülemez.
KAYBEDEN GÜCÜN SEÇENEKSİZLİĞİ
Ayrıca, şu açıdan da ABD’nin AKP’den başka “seçeneği” yoktur.
Ortadoğu’da zemin ABD’nin ayaklarının altından kaymaktadır. Kaybetmekte olan güçlerin önünde çok fazla seçenek olmaz. Bunun tersi bir durum olarak da yükselen güçler açısından her zaman birden fazla seçenek bulunur.
Kaybeden güçlerin on parmağının altında on pire bulunur. Yani kımıldama şansı bulunmamaktadır.
Herhangi bir parmağının oynatılması, bir pirenin kaçması anlamına gelir. Diğer parmakların sabit olduğu koşullarda oynayan parmak ile yeni bir pire yakalamak söz konusu olamaz.
Şimdi Dünyadaki ve Bölgemizdeki bütün güçler ABD’nin kaybeden bir güç olduğunu görmektedirler. Ve öte yandan dünyanın yükselen yeni kuvvetleri konusunda da bir fikir birliği oluşmuştur.
Böyle durumlarda hiçbir kuvvet kaybedenin yanında olmak istemez. Tam tersine bütün güçler böyle durumlarda yükselen güçler ile birlikte olmaktan yarar umarlar.
Onun için ABD parmağının altında olan AKP piresine mahkûm ve mecburdur.
ABD’DEKİ FARKLI SESLER
ABD içinden AKP’ye yönelik farklı seslerin çıkması, ABD de politika değişikliği anlamına gelmez.
Emperyalist merkezlerden farklı sesler her zaman vardır ve bununla şunlar amaçlanmaktadır:
Birinci olarak işbirliği yapılan esas kuvvete mesaj verilmektedir. “sakın ola aklına ABD aleyhine olacak en ufak bir harekette bulunmak gelmesin. Yerine bir başkasını bulurum!”
İkinci olarak esas işbirlikçi dışında kalan diğer kuvvetlere göz kırpılmaktadır. Emperyalist açısından, bu kuvvetlerin de belli bir hizada tutulması gerekir.
Nitekim ABD, bugüne kadar bu politikayı başarıyla uygulamıştır.
STRATEJİK ÖRTÜŞME
ABD’nin ezilen dünyaya yönelik hegemonya stratejisi, devasa askeri gücünü kullanmanın yanı sıra, halkların etnik farklılıklar ve inanç ayrılıkları temelinde ayrıştırılması ve çatıştırılması esasına dayanır.
AKP’nin savunduğu Ortaçağ ideolojisi de; inanç farlılıkları ve etnik ayrımları hareket noktası olarak alır.
Bu bakımdan da AKP, ABD açısından Türkiye’de tercihe şayan iktidar seçeneğidir ve rakibi yoktur.
AKP’YE YATIRIM
Gazze operasyonu ise ABD açısından, AKP’yi parlatma operasyonudur.
Hiç kimsenin şüphesi olmasın! Gazze seferi en başından en ince ayrıntısına kadar Atlantik ötesinde planlandı.
Bundan sonra planın geri kalanının sahnelenmesine tanık olacağız. Büyük ihtimalle Gazze’ye İsrail ablukası zayıflayacak ve hatta kalkacak. Hatta İsrail’de Hükümetin değişmesi bile söz konusu olabilir.
Ve seçim yılına girerken AKP, Türk halkının karşısına Gazze’deki ambargoyu kaldırmış ve İsrail’de Hükümeti bile değiştirebilecek güce sahip bir “bölgesel aktör” pozlarında çıkacak.
Bundan daha iyi seçim yatırımı düşünülemez.
Ve böyle bir operasyonun ardından eğer “eşbaşkan”; bir dönem daha Türkiye’de Başbakanlık koltuğunda kalacak olursa, ABD’nin keyfine deme gitsin!
mbgultekin@ip.org.tr