AB aday üyeliği Türkiye’yi; Ortaçağ karanlığına, etnik ve dinsel çatışmalara, sömürge koşullarına, bağımsız yargının yok edildiği faşist bir diktatörlüğe götürüyor.

İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Mehmet Bedri Gültekin, bugün (13 Ekim 2009) Ankara'da düzenlediği basın toplantısında Avrupa Birliği 2009 İlerleme Raporu'nu değerlendirdi. Gültekin özetle şunları söyledi;

Gazeteler AB Komisyonu’nun yarın resmen açıklanacak ola...

Tarih:

İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Mehmet Bedri Gültekin, bugün (13 Ekim 2009) Ankara'da düzenlediği basın toplantısında Avrupa Birliği 2009 İlerleme Raporu'nu değerlendirdi. Gültekin özetle şunları söyledi;

Gazeteler AB Komisyonu’nun yarın resmen açıklanacak olan Türkiye ile ilgili “2009 İlerleme Raporunu” yayımladılar.
Bu “Rapor”a göre Avrupa Birliği, devam etmekte olan Ergenekon soruşturmasına bütün gücüyle destek olmaktadır.
“Ergenekon soruşturması” gibi, Türkiye tarihinde görülmemiş bir kanunsuzluk örneğine sunulan bu destek, AB ile ilgili gerçekleri bir kez daha milletimizin gözü önüne sermiştir.
Her şey bir yana, sadece bu olay bile Ergenekon soruşturmasının ve yürümekte olan Dava’nın “hukuk”la bir ilgisinin olmadığını bir kez daha ortaya koymaktadır.
Emperyalist merkezlerde, yürümekte olan bir dava ile ilgili olarak hüküm verilmiş, yargılanan kişiler peşin olarak “suçlu” olarak ilan edilmiş, Cumhuriyet’e ve Türkiye’ye karşı işlenmekte olan bir “suç”un asıl sahipleri kendilerini ortaya koymuşlardır.

EMPERYALİST MERKEZLERİN ROLÜ
Bu davanın soruşturulmasına 5 Kasım 2007 günü Vaşington’da Oval Ofis’te yapılan Bush-Erdoğan görüşmesinde düğmeye basıldığını Başbakan’ın yakın dostu Fehmi Koru yazdı. (Kanal 7 28 Ocak 2008, Yeni Şafak 1 Şubat 2008)
Daha sonra çok sayıda iktidar yandaşı gazeteci bu gerçeğin altını çizdi.
Avrupa Birliği’nin de çeşitli sözcüleri zaman zaman bu konuda yaptıkları açıklamalarla yürütülmekte olan soruşturmayı desteklediklerini açıkladılar.
Başka ülkelerde planlanan ve buralardan gelen desteklerle yürütülen bir soruşturmanın hukukla, adil yargılamayla ilgisi olamaz.

“AÇILIMLAR” İÇİN “SAHA TEMİZLİĞİ” YAPILIYOR
Ergenekon soruşturmasının son altı ay içinde ülkemizin gündemine getirilen açılımları mümkün kılmak üzere tertiplendiği, bugün bütün çıplaklığı ile ortaya çıkmıştır.
Başta Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi danışmanı Yalçın Akdoğan ve çok sayıda iktidar yandaşı, “Ermeni”, “Kürt” ve “Kıbrıs” açılımlarının, Ergenekon soruşturması sonucu yapılan “arazi temizliği” sonrasında mümkün hale geldiğini yazdılar.
“Kürt açılımı” ile Türkiye etnik temelde yeniden yapılandırılmak isteniyor.
“Ermeni açılımı” ile Türkiye’nin Kurtuluş Savaşında elde ettiği kazanımlar yok sayılıyor ve kardeş Azerbaycan arkadan hançerleniyor.
“Kıbrıs açılımı” ile Batı emperyalizminin dayatmalarına uygun olarak KKTC yok edilmek isteniyor.
Bütün bunlar, “Ergenekon Davası”nda bir hukuk olayı ile değil, emperyalist bir saldırı ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.

İŞÇİ PARTİSİ NEDEN YARGILANIYOR?
İşçi Partisi bu davada yaptığı açıklamalardan ve aldığı kararlardan dolayı yargılanıyor. Çok temel bir hukuk kuralı ve Anayasal ilke ihlal ediliyor.
Siyasal Partiler, demokratik sistemin vazgeçilmez unsurları olarak Anayasa teminatı altındadırlar.
Genel Başkanımızın ve diğer arkadaşlarımızın bu konuda mahkemeye yaptıkları itiraz ret edilmemiş, daha sonra karara bağlanmak üzere sonraya bırakılmıştır.
Ama bir Siyasi Parti’nin örgütlenme ve faaliyet özgürlüğü, “İlerleme Raporu”nun da bir kez daha gösterdiği üzere Avrupa Birliği’nin umurunda değildir.

SAHTE BELGE, YALANCI TANIK
Cumhuriyet tarihinde ilk defa bir dava, devlet içine yuvalanmış bir çetenin ürettiği sahte belgelere ve çeşitli vaatlerle yarattığı yalancı gizli tanıklarla yürütülüyor.
İşçi Partisi’nde bulunduğu iddia edilen hiçbir CD’nin Partimizde yapılan arama sırasında bulunmadığı, sonradan soruşturma dosyasına ilave edildiği ortaya çıktı.
Yalancı tanıkların “yapıldı” dediği toplantıların yapılmadığı kanıtlandı.
Genelkurmay Başkanı’nın yapılan soruşturma sonucu “kâğıt parçası” olduğunu tespit etiği sahte belgelerle Türk Ordusu’na karşı “asimetrik psikolojik savaş” yürütüldü.
Amerika’nın maşası Fethullahçı Gladyo’nun, CIA ve MOSSAD bağlantılı Haham Tuncay Güney’e ezberletilen ifadeler ile tertiplediği soruşturmanın, Atatürk Türkiye’sini hedef aldığı bütün kanıtlarıyla ortaya çıktı.
Bütün bu gerçekler ortada iken Avrupa Birliği’nin İlerleme Raporu, Yüksek Yargı Organları ile YARSAV’ı, bağımsız yargıyı tehdit eden merkezler olarak belirlemektedir.
AB Komisyonu, Fethullahçı Gladyo’nun ağzı ile konuşmaktadır. Normaldir. Çünkü ikisini de bu konuda yönlendiren Atlantik ötesindeki büyük emperyalisttir.

AB ADAY ÜYELİĞİ, TÜRKİYE’NİN YIKIMI PROJESİDİR
Yarın açıklanacak olan “Rapor” şu gerçeği bütün gerçekliği ile gözler önüne sermiştir: AB aday üyeliği Türkiye için bir yıkım projesinin uygulanmasından başka bir anlama gelmemektedir.
AB aday üyeliği Türkiye’ye demokrasi değil, faşizm getiriyor.
AB aday üyeliği, Türkiye ekonomisini yıkıma uğratıyor, Türkiye’yi sömürge koşullarına mahkum ediyor.
AB aday üyeliği, Türkiye’yi etnik ve dinsel çatışmalara sürüklüyor.
AB aday üyeliği, Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Devrimleri ile elde ettiği kazanımların yok edilmesi anlamına geliyor.
AB aday üyeliği, “Türk tarihinin ve Türk Ordusu’nun hakkından gelme” eyleminin adıdır.
Onun için Türkiye’nin ülke ve millet olarak çıkarı, AB aday üyelik başvurusunun bir an önce geri çekilmesini gerektirmektedir.