• Fethullah Hoca’nın Zaman gazetesinin attığı “Rum Vakfının mülkünü İşçi Partisi işgal etti” başlığında iki yalan vardır. Birincisi Rum Vakfının mülk sahibi olmadığı Türk mahkemesinin kesin hükmüyle saptanmıştır. İkincisi, İşçi Partisi yasal kiracıdır; mülkü işgal etmiş değildir.
• O yalan açıklamaları yapanlar ve sayfalarına koyanlar İşçi Partisiyle değil Lozan’la savaşıyorlar. Avrupa Birliği’nin Bizans projelerinde rol üstlenenleri utançlarıyla baş başa bırakıyoruz.
• AİHM kararı Hükümete, yeni kapitülasyonlar için gerekçe olmaktadır. Üstelik bu karara Türkiye’nin itiraz hakkı da vardır. Eğer o hak kullanılamazsa, bu tavra ihanetten başka bir sıfat bulunamayacaktır.
İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Turan Özlü’nün, 12 Ocak 2006 tarihinde, İstanbul İl Başkanı Erkan Önsel ve Partinin Hukuk Müşaviri Av. Osman Aydın Şahin ile birlikte İP İl Merkezinde yaptığı açıklama:
11 Ocak tarihli bazı gazetelerde yer alan İşçi Partisi’ni işgalcilikle suçlayan haberler ve Fener Rum Erkek Lisesi Vakfı (FRELV) adına yapılan açıklamalar yalandır.
İşçi Partisi FRELV’la 1.10.1995 tarihinde sözleşme yapmış, üç yıllık kirayı peşin olarak ödemek suretiyle kiracı olmuştur. (Kira sözleşmesi ek’tedir) İlerleyen tarihlerde diğer dairelerle ilgili olarak da sözleşmeler yapılmış, kiralar ödenmiştir. Daha önemlisi, Rum Vakfı’nın mülk sahibi olmadığı, Türk Mahkemesi kararıyla saptanmıştır. İşgalcilik bunun neresindedir?
SAHİP OLUNMAYAN BİR MÜLK KİRAYA VERİLDİ VE HAKSIZ KAZANÇ TEMİN EDİLDİ
Beyoğlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 07.3.1996 tarihli kararıyla FRELV’nın bu bina ile ilgili mülkiyetini iptal etmiştir. Vakıf; bu karara rağmen yani mal sahipliğini kaybetmiş olmasına rağmen kira bedellerini tahsil etmeyi sürdürmüştür. 2000 yılında bile hiçbir hakkı yok iken kira sözleşmesi yapabilmiştir.
BİNANIN YASAL KİRACISIYIZ
Taşınmaz çok hisselidir ama bu vakıf kasıtlı olarak binanın sahibiymiş gibi sunulmaktadır. Oysa FRELV’nın binadaki hissesi yüzde 37,5 idi. 1996 yılından bu yana, yani on yıldır hiçbir hissesi yoktur; hisseleri mahkeme kararıyla iptal edilmiştir.
İşçi Partisi olarak gaip hissedarlar namına kayyım olan İstanbul Defterdarlığı ile kira sözleşmemiz vardır. Ayrıca yüzde 20 hisse sahibi Maliye hazinesine de ecrimisil ödemekteyiz. Buna ek olarak Ulusal Kanal ve grup kuruluşlarının da binada hisseleri vardır.
Görüldüğü gibi FRELV binanın sahibi değildir, ama İşçi Partisi yasal kiracıdır. Bu nedenle Fethullah Hoca’nın Zaman gazetesinin attığı “Rum Vakfının mülkünü İşçi Partisi işgal etti” başlığında iki yalan vardır. Birincisi Rum Vakfı mülkün sahibi değildir. İkincisi, İşçi Partisi mülkü işgal etmiş değildir. Avrupa Birliği’nin Bizans projelerinde rol üstlenenleri utançlarıyla baş başa bırakıyoruz.
TAPUSU VAR İKEN DE MÜLKİYETİ
YASAL DEĞİLDİ
1936 tarihinde Atatürk döneminde yapılan yasal düzenlemeye aykırı olarak ve Türk hukuku çiğnenerek 1952 yılında söz konusu gayrimenkullerin bir kısım hissesi bu vakıf tarafından mülk edinilmiştir. NATO süreci içinde ve bugünkü AB kapısındaki hallere benzer teslimiyetçi tavırlarla dönemin hükümetleri ne yazık ki bu yasadışı tavrı görmezlikten gelmişlerdir; ta ki 1974 yılına kadar. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 1974 / 505 sayılı ve 8.5.1974 tarihli kararıyla konuyu kesin hükümle sonuçlandırmıştır. Bu kararla, 1936 yılı beyanlarında gösterilmemiş ise, bu tarihten itibaren (1936) ister satın alma ister vasiyet yoluyla gayrimüslim vakıflarının “taşınmaz mal edinemeyecekleri” hükme bağlanmıştır.
Bu kesin yargı hükmüne rağmen FRELV dava konusu olan gayrimenkullerin sahipliğini yıllarca yasadışı olarak sürdürmüştür.
EN YÜKSEK YARGI KARARINI
TAM 22 YIL SONRA İŞÇİ PARTİSİ UYGULATTI
74 tarihli bu Yargıtay Kararını hiçe sayan yalnız FRELV değildir. O yıldan sonraki görevli hükümetler de bu en yüksek yargı kararının uygulanmasını bilerek engellemişlerdir. Devlet Bakanlığı’na bağlı Vakıflar Genel Müdürlüğü, Vakıflar Bölge Müdürlüklerine gönderdiği GİZLİ damgalı talimat ile yargı kararına uyulmamasını bildirmiştir. 1974 tarihindeki o yargı kararı ancak aradan 22 yıl geçtikten sonra İşçi Partisi’nin girişimiyle sonuçlandırılmıştır; FRELV’nin tapusu iptal edilmiştir.
İşçi Partisi’nin döne döne hedef alınmasının asıl nedeni budur.
1452 YILINA MI DÖNÜLECEK?
Cemaat vakıflarının mülk edinmesi 2002’de AKP’nin yasal düzenlemesiyle serbest hale gelmişti. Şimdi o süreç geçmişe dönük olarak da sürdürülmek isteniyor. Bu şekilde bir yaklaşım kabul edilirse bütün eski İstanbul’un Bizans’a verilmesi gerekecektir. AİHM kararlarıyla hedeflenen İstanbul’u Bizans yapmaktır. Yeniden 1452’ye mi dönülecektir, İstanbulumuzun 1922 yılında İstiklal Savaşı’yla kurtarılması, kadük mü sayılacaktır, tartışma budur. Silahla yapılamayanlar AB dayatmalarıyla yapılmak istenmektedir. Yabancılara Toprak Satışı, Fener Rum Patriği’nin ekümenik ilan edilmesi, yeni Vakıflar Yasası girişimi ve şu AB kapısında art arda gelen dayatmalar bu planlarla ilgilidir.
Görüldüğü gibi söz konusu anlaşmazlık, İşçi Partisi ile FRELV arasında değildir. Türk Yargısı ile Avrupa yargısı karşı karşıyadır. Türkiye ile Emperyalist Avrupa ve ABD karşı karşıya gelmiştir.
Herkes ne yaptığını bilmektedir. Onların hedefi Lozan’ı delmektir. Söz konusu olan Lozan ile Sevr’in mücadelesidir.
Biraz tarih okuyanlar bilmelidir, AİHM kararları uygulanamayacaktır.
YENİ KAPİTÜLASYONLAR İÇİN HÜKÜMETE GEREKÇE
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in açıklaması ibret vericidir: Milli Egemenliği AB’ye teslim edenler, Milli Yargıyı da AB yargısına çiğnetmektedirler. Şahin “AİHM kararının yeni Vakıflar Yasasının amacıyla örtüştüğünü” ve “Tazminatlardan kurtulmak için yeni düzenlemenin şart olduğunu” söylüyor. İşaret alınmıştır; AİHM kararı Hükümete, yeni kapitülasyonlar için gerekçe olmaktadır. Bu karara Türkiye’nin itiraz hakkı da vardır. Eğer o hak kullanılamazsa, bu tavra ihanetten başka bir sıfat bulunamayacaktır.
VİRANE DEVRALDIK, İMAR ETTİK
1.10.1995 tarihli kira kontratındaki “Kiralanan şeyin sözleşme tarihindeki durumu” hanesinde “Bakım ve onarıma muhtaç” ibaresi yazılmıştır.
İP tarafından bakım ve onarım sağlanmış halde yenilenen 01.08. 2000 tarihli kira kontratında ise “kiralanan şeyin sözleşme tarihindeki durumu” hanesinde bu defa “mükemmel daire” ifadesi yer almaktadır.
İşçi Partisi tonlarca moloz atarak, evsizlerin ve sarhoşların barınağı olarak kullanılan yıkılmaya yüz tutmuş binanın demir krişlerini toptan yenileyerek, yıkılmış duvarları yeniden örerek, yakılmış pencereleri, kapı ve döşemeleri yenileyerek, çok büyük emek ve paralar harcayarak binayı onarmış ve koruma altına almıştır. İşçi Partisi olmasaydı bu bina çoktan çökmüştü. 10 yıldır burada düzenli basın toplantıları yapıyoruz. Her gazeteden basın mensupları bu çabamızın tanığıdır.
BİZANS BASINI
Bütün bu gerçeklere rağmen İşçi Partisi’ni “işgalci” gösteren bir kısım basını şiddetle kınıyoruz. O yalan açıklamaları yapanlar ve sayfalarına koyanlar İşçi Partisiyle değil Lozan’la savaşıyorlar.
Basın ahlak ve meslek ilkeleri hiçe sayılarak okuyucular gerçek dışı haberlerle yanıltılmıştır. Biz onlara artık “Bizans basını” adını veriyoruz. 1920’ler İstanbul’unda “mütareke basını” vardı. O basın Sakarya Savaşı’nı yazmamıştı ama Anzavur’un İstanbul’a gelişini tam sayfa olarak ve “kahraman” gibi sıfatlarla duyurmuştu. Mütareke basını bugün “Bizans Basını” olarak sahne almıştır.