Artık herkes öğrendi. Türkiye’de tertipler şöyle yapılıyor: İmzasız bir e posta ile veya gene imzasız bir mektup ile Beşiktaş’taki Ergenekon savcılarına ihbar gider. İhbar birkaç gün sonra yandaş medyada çarşaf çarşaf yayınlanır.
Yeteri kadar kamuoyu oluşturulduktan sonra Savcılar ihbar mektubunda adı geçen kişi veya kişileri ifadeye çağırır. İmzasız ihbarın hedefi olan kişi Beşiktaş’a çağrılmasının arından çoğunlukla tutuklanır.
Gene öyle oldu. Bu sefer hedef doğrudan doğruya Genelkurmay Başkanı ve 1. Ordu Komutanı.
Emekli subayları hedef alarak başlayan Ergenekon tertibi, böylece gerçek amacını da ortaya koymuş bulunuyor.
Tertipçiler şimdi zafer çığlıkları atıyorlar. Bütün Baıbali basını tertibin arkasında saf tutmuş vaziyette. Hep beraber Ordu’nun Komuta Merkezine operasyon yapılması gerektiğini söylüyorlar.
İRTİCA VE BÖLÜCÜLÜĞE ÖZGÜRLÜK
“Islak imzalı belge” üzerine koparılan gürültü gerçek amacın ne olduğunu gözler önüne seriyor. Söz konusu belgenin sahte olduğunu anlamak için büyük bir zekâ gerekmiyor. Ama ne yazık ki koparılan gürültü ile insanlar “belge manyağı” yapılmıştır. İşin esası gözden kaçırılmaktadır.
Esas amaç, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne irticaya ve bölücülüğe karşı mücadele etmek gibi bir görevinin olmadığını kabul ettirmektir.
Oysa, irticai faaliyetlerin odağı olduğu Anayasa Mahkemesi tarafından karara bağlanmış olan bir iktidara karşı mücadele etmek yasaların gereğidir. Türk Silahlı Kuvvetleri, asıl, irticaya karşı mücadele etmediği zaman suç işlemiş olacaktır.
Tertibin amacı bağıra bağıra ilan edilmektedir: İrtica ve bölücülüğe sonuna kadar özgürlük tanınıyor; irtica ve bölücülüğe karşı mücadele ise suç haline getiriliyor.
BAŞINDAN BERİ SAHTE BELGELER
Darbe gürültüleri arasında, bir süredir Süper NATO ve Fethullahçı Gladyo tarafından yürütülen gerçek bir darbe gözlerden gizlenmektedir.
Süper NATO’nun darbesi daha en başından beri devlet içine yuvalanmış bir çetenin ürettiği sahte belgeler ve yalancı tanıklarla yürütülüyor. Bu sahte belgeler ve yalancı tanıklar Silivri’deki yargılama süreci içinde açığa çıkmıştır.
Tuncay Güney’in eline tutuşturularak tertibin uygulanması için kullanılan sahte “Ergenekon belgeleri”, İşçi Partisi Genel Merkezindeki aramada söz konusu çete mensupları tarafından götürülen torbaların içine konan “Yargıtay krokisi”, İzmir Ulusal Kanal binasında bulunduğu söylenen “NATO üssü krokisi”, “Yaşar Büyükanıt’ın gezi programı”na dair belge, İşçi Partisi’nin TSK içinde örgütlendiğini iddia eden “Karargah Evleri Raporu”, bu Rapora inandırıcılık kazandırmak için yapılan sahte telefon görüşmeleri, Temmuz ayında tutuklanan teğmenlerin evinde bulunduğu iddia edilen “Doğu Perinçek Başkanımızın talimatları” başlıklı belge, Kayseri’de Fethullahçıların Tugay Komutanı’nın adını ve imzasını kullanarak ürettikleri ve dolaşıma soktukları belge ve diğer sahte belgeler; bu tertibin başından beri sistemli olarak sahte belgelere dayanılarak yürütüldüğünü kanıtlıyor.
4.7 milyar liralık vergi borcunu ödeme yöntemi olarak, tertibe cansiperane destek olmak yolunu seçen Aydın Doğan medyasının çabası da bu sahte belgeleri gerçek kılmaz.
TERTİPTE SON PERDE
“Islak imzalı belge” olayı Ergenekon tertibinde en üst noktaya geldiğimizi göstermektedir.
TSK komuta kademesi ve CHP açıktan hedef alınmıştır. Ve bunun yanı sıra Babıali basını neredeyse tam kadro tertibin arkasında saf tutmuştur.
Oktay Ekşi ve Ertuğrul Özkök, belki de hayatlarında ilk defa F Tipi medyada yandaş medyada ilk sayfalara çıktılar ve manşet oldular. Doğrusu “ıslak imzalı belge” konusunda yazdıkları ile bunu hak ettiler de.
4.7 milyar liralık vergi borçları işte bunun için kesiliyor.
NATO İÇİNDE VATAN SAVUNULAMAZ
Amerika; Kürt, Ermeni ve Kıbrıs açılımlarını uygulayabilmek için Türk Ordusu engelini aşmak istiyor. 19 Ekim’deki Habur rezaleti, TSK’dan “kurtulmadan” hiçbir “açılım”ın uygulanamayacağını göstermiştir.
Ermeni ve Kürt açılımlarına milletimizin gösterdiği büyük tepki, tertipçileri harekete geçirmiştir.
Şimdi bir yandan gündem değiştirilmekte, ama en önemlisi Türk Ordusu saldırıların hedefi yapılarak görevini yapamaz hale getirilmektedir.
TSK, Kurtuluş Savaşımız ve Cumhuriyet Devriminden kaynaklanan meşruiyet zemininde, Anayasa’nın kendisine tanıdığı çerçevede; vatanın bütünlüğü, milletin birliği ve ulusal güvenlik konularında görevini yapabilmek için tertipçilere karşı mücadele etmek durumundadır.
Bu görevin adı vatan savunmasıdır.
Ama yaşanan gelişmeler şu gerçeği bir kez daha ortaya koymuştur: NATO’nun içinde kalmak, Türk Ordusunun, vatan savunması görevini yapmasının önündeki en büyük engeldir.
Türkiye işte bu tecrübelerden geçerek NATO’yu, ABD’yi ve AB’yi tanıyor.
Aynı zamanda Türkiye’nin çıkış yolu, bu tecrübelerin yaşanması ile netleşiyor.
mbgultekin@ip.org.tr