Video Haber
İşçi Partisi Ankara İl Örgütü tarafından bugün (6 Eylül 2010) düzenlenen HAYIR YÜRÜYÜŞÜ'ne binlerce Ankara'lı katıldı. İşçi Partisi Genel Merkezi önünde toplanan yurttaşlar, Sıhhiye Meydanı, Necatibey caddesi, İzmir Caddesi, Tuna caddesinden geçerek Kızılay'a ulaştı. Sakarya meydanında toplanan yürüyüşçülere, yol boyunca Ankara'lılar yoğun ilgi gösterdiler. Sakarya Meydanında İP Genel Başkan Vekili Mehmet Bedri Gültekin bir konuşma yaptı. Yürüyüşçülerin yanı sıra çok sayıda Ankara'lının izlediği kitlesel basın açıklamasının ardından İşçi Partililer yurttaşlara Hayır bildirileri dağıttılar.
İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Mehmet Bedri Gültekin’in Ankara Sakarya Meydanında yaptığı basın açıklaması
Dün Antalya Belek’te 30 kadar AKP’li, ellerinde demir çubuklarla, bildiri dağıtan İşçi Partililere saldırdı.
Başlarında Belek’in AKP’li Belediye Başkanı’nın kardeşi Süleyman Mecek vardı.
Önceden hazırlanıyorlar. Pusu kuruyorlar. Ve İşçi Partililer bildiri dağıtmak için çarşı içinde dağıldıkları sırada saldırıyorlar.
İşte bu manzara AKP’nin nasıl bir Türkiye özlediğinin resmidir.
AKP’nin özlemini duyduğu Türkiye’de;
- Muhalifler konuşmayacak,
- Toplantı yapmayacak,
- Bildiri dağıtmayacak,
- Hatta kendi aralarında bile konuşmayacak,
İşte bu Faşizmdir!
12 Eylül’de AKP’nin millete kabul ettirmeye çalıştığı Anayasa, faşizmin Anayasasıdır!
Herkesin dinlendiği, herkesin izlendiği bir düzen; Eşkiya düzeni
Evet, AKP’nin gerçekleştirmek istediği düzende, insanların kendi aralarında yaptıkları sohbetler, izlenme ve soruşturma konusudur.
İki Yargıtay üyesinin kendi aralarında yaptığı arkadaş sohbeti internete düştü. Gazetelerde yayınlandı.
HSYK üyeleri, “kendi aramızda yaptığımız her görüşme daha sonra bize söyleniyor” diyor.
Sözde Adalet Bakanı, bu konuşmaları ele alıyor. “Bakın, nasıl Hâkim ve Savcılar var” diyor!
Utanma duygusu yok!
Normal olarak böyle bir durumda, normal bir Adalet Bakanının derhal istifa etmesi gerekir.
Ama Adalet Bakanlığı makamını, Başbakanlık makamını işgal edenlerin böyle bir derdi yok.
Onlar bir “eşkıya düzeni”ni hakim kılmak için çalışıyorlar!
12 Eylül’de bağımsız Yargıyı tamamen ortadan kaldırmak istemelerinin biricik amacı “eşkıya düzeni”ni Türkiye’ye hakim kılmaktır.
Soy tartışması
Cumhuriyet tarihinde ilk defa bir Başbakan, bir muhalefet Partisi başkanının soyunu sorguladı.
Kişilerin soyu, etnik kökeni demokratik sistemlerde bırakalım Başbakanları, sıradan insanların bile akılının köşesinden geçmez.
Etnik olarak şu veya bu kökenden gelmek ne bir meziyet, ne de bir aşağılanma nedenidir.
Ama Tayip Erdoğan “önemli olan soydur” dediği zaman, kendi gerçek düşüncesini ortaya koymuş oluyor.
Tayyip Erdoğan’ın ideolojisinde; “Kavmi necip”ler vardır, “milleti sadıka”lar vardır. “Sadık” olan milletler varsa, bir “sadık olunan” milletler de vardır.
Bir de “katli vacip” olan milletler vardır.
Evet, Tayip Erdoğan’ın hayran olduğu Osmanlı sisteminde milletler işte böyle sınıflandırılmıştı.
Şimdi “önemli olan soydur” dediği zaman Tayip Erdoğan, işte o hayranı olduğu Osmanlı düzenini yeniden canlandırma isteğini dile getirmiş olmaktadır.
Onun için 12 Eylül’de yurttaşlarımız sandık başına gittikleri zaman, Cumhuriyetin eşit yurttaşları mı olacaklar, yoksa etnik kökenlerine göre sınıflandırılacakları bir sistem mi isteyecekler;
Buna karar vereceklerdir.
“Aleviler, Yüksek Yargıyı ele geçirdi”
Dün İstanbul’da konuşuyor Tayyip Erdoğan:
“Bir Mezhep, Yüksek Yargıyı ele geçirdi” diyor.
Cumhuriyet; insanın kişisel inancının sorgulanmadığı, merak edilmediği rejimin adıdır.
Şeriat devletinde ise insanlar, inançlarına göre sınıflandırılır. Buna göre iktidar olurlar veya dışlanırlar.
Bir Başbakan, bir kamu görevlisine sadece tek bir ölçü açısından bakabilir. O kamu görevlisi, kanunlar çerçevesinde görevini yapıyor mu yapmıyor mu?
Bir Başbakan; bırakın kamu görevlilerini, en sıradan yurttaşın bile dinsel inancını, etnik kimliğinin ne olduğunu aklının kenarından bile geçiremez.
Eğer aklından geçiriyorsa, o kişi bu çağın insanı değildir.
Gövdesi bu çağda bulunuyor ama aklı hala Ortaçağ’dadır. Ortaçağ’ın değer yargılarına göre konuşmaktadır.
Ortaçağ’ı 20. yüzyıl Türkiye’sinde uygulamaya kalktığınız zaman milleti birbirine düşürürsünüz.
Etnik çatışmalar, mezhep çatışmaları, İşte oraya giden kapıyı aralarsınız.
Yeni “Çorum”lar, yeni “Kahramanmaraş” katliamlarına davetiye çıkarırsınız.
12 Eylül’de onun için yapılacak olan oylama, işte bundan dolayı; etnik çatışmaya, mezhep çatışmasına “Evet” “Hayır” oylamasıdır.
Ebusuud efendi
Evet Tayyip Erdoğan’ın düşüncesine göre, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarından bazılarının katli vaciptir!
Tayyip Erdoğan Çorum’da yaptığı konuşmada, “Çorumlular, şeyhülislam Ebusuud efendiyle, İskilipli Atıf Hoca ile gurur duyuyorlar” dedi.
Bu bir itiraftır. Tayyip Erdoğan aslında gurur duyduğu insanların adını vererek kendi gerçek düşüncesini ortaya koyuyor.
Ebu Suud efendi, 1500’lü yıllarda Celali isyanları döneminde “Kızılbaşların yediden yetmişe katli vaciptir. Kadınları size helaldir” diye fetva veren kişidir.
İskilipli Atıf Hoca ise Kurtuluş Savaşı yıllarında İslam Teali Cemiyeti’nin başkanlığını yapmış, işgalcilerin yanında saf tutmuş, Mustafa Kemal ve arkadaşlarını kafirlikle suçlamış bir kişidir.
İskilipli Atıf Hoca Kurtuluş Savaşında Vatana karşı işlediği suçlardan dolayı İstiklal Mahkemelerinde yargılanmış ve idama mahkum edilmiştir.
İşte Tayyip Erdoğan 12 Eylül’e doğru giderken yurttaşlardan bu görüşlerine destek istemektedir.
Yani yurttaşlarımızdan bazılarının katli, dini inançlarından dolayı vacip olacak, Atatürk, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet mahkum edilecek.
12 Eylül’de iç çatışmaya ve bölünmeye, “Evet” ya da “hayır” diyeceğiz!
Bu referandum, Türkiye’nin bölünmesine “Evet” ya da “Hayır” deme oylamasıdır.
Bu referandum, Türk-Kürt, Alevi-Sünni çatışmasına evet ya da hayır deme oylamasıdır.
Tayyip Erdoğan, Türkiye’yi bölmeyi amaçlayan BOP projesinde eşbaşkandır.
“Bize bu projede bir görev verildi. Biz bu görevi yapıyoruz” demektedir.
Gene Tayyip Erdoğan’a göre “Diyarbakır bu Proje içinde bir merkez olacaktır.
8 yıllık AKP iktidarının sonunda geldiğimiz yer gözler önündedir.
İnegöl ve Dörtyol’da olanlar ülkemizin bir barut fıçısına döndüğünü göstermektedir.
Ancak binlerce polisin korumasında Diyarbakır’a gidip miting yapabilen Tayip Erdoğan, muhalefet Partilerine; “neden Diyarbakır’a gidemiyorsunuz” diye sataşmaktadır.
Ey Tayip Erdoğan! Sen Başbakan değil misin?
8 yıldır bu ülkeyi yönetmiyor musun?
Sekiz yılın sonunda eğer bazı Partiler, ülkenin bazı yerlerine gidemiyorsa, bu senin bu ülkeyi fiilen böldüğünü göstermiyor mu?
Eğer senin sekiz yıllık iktidarının sonunda birileri çıkıp “biz artık özerkliğimizi ilan ediyoruz ve Ankara’yı tanımıyoruz” diyorlarsa bu senin ülkeyi böldüğünü göstermez mi?
Tayip Erdoğan sekiz yıllık iktidarının sonunda bu milleti etnik kökenlerine ve dini inançlarına göre fiilen bölmüştür. 12 Eylülde ise bölme operasyonunu resmen tamamlamak istemektedir.
Bölme operasyonu 2011 yılında tamamlanacak!
Tayyip Erdoğan esas Anayasa değişikliğini 2011 yılında yapacaklarını ilan etti.
2011 yılında yapılacak olan şudur.
Eğer 12 Eylül’de istediği sonucu elde ederse o zaman Anayasa’nın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek olan ilk üç maddesini değiştirmek için harekete geçecek.
Yani o zaman, Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter devlet yapısı değiştirilecek,
Tek bayrak, tek ülke, tek dil gibi esasları değiştirilecek,
Yani o zaman laik demokratik Cumhuriyet resmen rafa kaldırılacak!
İşte Tayip Erdoğanların hedefi budur.
Amerika kaybedecek, Türkiye kazanacak!
Referandum saflaşmasının bir yanında AKP var. Arkasında ABD ve AB emperyalistleri,
Yanında da PKK…
Boykot politikası izleyenler AKP’ye hizmet ediyorlar.
Evet cephesinin karşısında bütün bir millet var!
Milletin bütün siyasi eğilimleri, sağdan sola bütün bir siyasi yelpaze bir araya gelmiş durumda.
Tarihimizin bütün kritik dönemlerinde olduğu gibi bugün de varlığımıza, birliğimize ve geleceğimize yönelen tehdit karşısında bütün millet birleşmiştir.
Onun için emperyalizm ve işbirlikçileri kaybedecek, Türkiye kazanacaktır.