İşçi Partisi'nden Suç Duyurusu:TAYYİP ERDOĞAN'IN TELEFON GÖRÜŞMELERİYLE SAPTANAN SUÇLARI SORUŞTURULMALIDIR!

Tayyip Erdoğan’ın açıklanan telefon görüşmelerinde, işlenmiş suçların kanıtları bulunduğunu belirten İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av. Mehmet Cengiz suç duyurusunda bulundu. Başbakan Tayyip Erdoğan, işadamı Remzi Gür ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan...

Tarih:

Tayyip Erdoğan’ın açıklanan telefon görüşmelerinde, işlenmiş suçların kanıtları bulunduğunu belirten İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av. Mehmet Cengiz suç duyurusunda bulundu. Başbakan Tayyip Erdoğan, işadamı Remzi Gür ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş hakkında soruşturma açılıp cezalandırılmaları istemiyle Ankara c. Başsavcılığı’na başvuran Cengiz'in açıklaması ile suç duyurusu dilekçesi ve eklerini aşağıda sunuyoruz:

Tayyip Erdoğan’ın saptanan telefon görüşmelerinin ses kayıtları haftalardır yayınlanıyor. Her görüşmesi bir başka suçun kanıtı.
M. Ali Talat’la yaptığı telefon görüşmesinde KKTC’nin varlığına son vermek girişiminde bulundukları ve dönemin KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın ‘bitirilmesi’ için planlar yapıldığı açıkça anlaşılmaktadır.
Bu telefon görüşmelerinin yapıldığı dönemde, hükümet olarak Annan Planı’nın yaşama geçirilmesi için nasıl çaba gösterildiği, Dışişleri Bakanı olan Abdullah Gül’ün ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Powell ile yaptığı 2 sayfa 9 maddelik gizli anlaşma ile bu konuda taahhütte bulunulduğu ve Rauf Denktaş’la ilgili olarak ‘Arafat modelinin uygulanması’nın öngörüldüğü bilinmektedir.
Türk Ceza Kanunu’nun tanımlamasıyla ‘devletin güvenliği veya iç ve dış yararları’ ile bağdaşmayan ve telefon görüşmelerinde itiraf edilen bu eylem suçtur.
Erdoğan’ın yakın dostu olduğu bilinen ve Erdoğan’ın çocuklarının yurtdışındaki öğrenim masraflarını karşıladığı açıklanan Remzi Gür ile yaptığı telefon görüşmesinde 20–25 gibi gitmesi lazım’ diyerek, 20-25 milyar TL ya da 20-25 bin Dolar gibi bir paranın ödenmesi talimatını verdiği anlaşılmaktadır.
Erdoğan’ın bu sözleri, hakkında ‘haksız kazanç elde ettiği ve usulsüz mal beyanında bulunduğu’ iddiasıyla açılmış, ancak milletvekili seçilmesi nedeniyle durdurulmuş olan dava; Remzi Gür’ün, CHP milletvekili Mehmet Yıldırım’a Abdullah Gül lehine oy kullanması için ‘rüşvet vermeye teşebbüs’ ettiği için mahkûm edilmiş olmasıyla birlikte değerlendirildiğinde Remzi Gür’ün Tayyip Erdoğan’ın ‘gizli kasası” olduğu anlaşılmaktadır.
Tayyip Erdoğan’ın, Rahmi Koç’un açıkladığı ‘1 milyar Dolarlık serveti’ de düşünüldüğünde ‘görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle’ yarar sağladığı ve dolayısıyla ‘irtikâp’ suçunu işlediği ve bu ‘suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini (Remzi Gür vasıtasıyla) yurt dışına çıkardığı’ anlaşılmaktadır.
Keza Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ile yaptığı telefon görüşmesinden, bugün Doğan medya grubu üzerinde 4 milyar Dolar vergi cezası kesilmesine kadar uzanan siyasi baskının uzun zaman öncesinden beri planlanmakta olduğu anlaşılmaktadır. Bu görüşmede, Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde Doğan grubunun kendisine vereceği ‘medya desteği’ karşılığında bazı özel uygulamalar yaptığı ve ‘görevi kötüye kullandığı’ da itiraf edilmektedir.
Bu görüşmeler haftalardır yayınlandığı ve gerçekliği kabul edildiği halde bugüne değin bir soruşturma açılmamıştır. Oysa ses kayıtlarıyla saptanan görüşmelerde ikrar olunan bu eylemler resen soruşturulması gereken suçlardır.
Görüşmeyi yayınlanan Aydınlık dergisi ve Ulusal Kanal’a aynı gün operasyon yapılmıştır. Konu Tayyip Erdoğan’ın kişisel yararı olunca, -iletişim kayıtlarının tespiti eyleminin soruşturulmasının takibinin şikâyete bağlı olduğu gözetilmeden- durumdan görev çıkaran Beşiktaş’taki özel savcılık bu operasyonu gerçekleştirdiği halde, telefon görüşmelerinde ikrar olunan suçlar hakkında bir soruşturma başlatılmamıştır.
Yeterince beklediğimiz inancıyla başvuruda bulunuyor ve yetkili Cumhuriyet Savcılığı’nı göreve çağırıyoruz.




Cumhuriyet Başsavcılığı’na
Ankara

Şikâyet Eden : İşçi Partisi adına Gen. Bşk. Yrd. Av. Mehmet Cengiz
Toros Sk. No: 9, Sıhhiye/Ankara
Şikâyet Edilenler : 1. Recep Tayyip Erdoğan
2. Remzi Gür
3. Kadir Topbaş
Şikâyetin Konusu : Aralarındaki telefon görüşmelerinden suç işledikleri
anlaşılan şikayet edilenlerin cezalandırılması istemidir.

Açıklamalar :
Aydınlık dergisinin ekte birer örneği sunulu 18, 25 Ekim ve 1 Kasım 2009 tarihli, 1161, 1162 ve 1163. sayılarında şikâyet edilenler arasındaki telefon görüşmeleri yayımlanmıştır:
1. Bu telefon görüşmesinden birincisinde, şikâyet edilenlerden Recep Tayyip Erdoğan’ın, dönemin KKTC Başbakanı Mehmet Ali Talat’a, Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenliği, iç ve dış siyasal yararları ile bağdaşmayan telkin ve önerilerde bulunmaktadır.
Görüşmede KKTC’nin devlet olarak varlığı konuşulmakta, Erdoğan KKTC’den “devlet mevlet işi” diye küçümseyerek bahsetmekte, Talat ise, KKTC’nin devlet olarak tanınmasını, “elde edilemeyecek şeyler” olarak tanımlamaktadır. Erdoğan söz konusu telefon konuşmasında KKTC’nin devlet olarak tanınması yönündeki çabaların bir tarafa bırakılması için Talat’a taktik vermektedir.
Keza bu görüşmede, “1 numara” diye nitelenen, dönemin KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın “bitirilmesi”nden söz edilmektedir.
Anılan görüşmede sarf edilen sözleri, gerek TC ve gerekse KKTC açısından ”devletin güvenliği veya iç ve dış siyasal yararları” ile bağdaştırmak mümkün değildir. Erdoğan’ın bu eylemi, Türk Ceza Kanunu’nun “Devlet Sırlarına Karşı Suçlar” ile “Yabancı Devletlerle Olan İlişkilere Karşı Suçlar”a ilişkin bölümlerinde tanımlanan suçları oluşturmaktadır.
Telefon görüşmesinde, dönemin KKTC Cumhurbaşkanı olan Sayın Rauf Denktaş’la ilgili sözler ve Erdoğan’ın önerileri, TCK’nun 340. maddesi kapsamındadır. Buna göre; “yabancı devletlerden birinin başkanına karşı bir suç işleyen kişiye verilecek ceza… artırılır”.
2. İkinci telefon görüşmesinde ise şikâyet edilenlerden Recep Tayyip Erdoğan’ın, Remzi Gür’e “20–25 gibi gitmesi lazım” diyerek, 20–25 milyar TL ya da 20–25 bin Dolar gibi bir paranın ödenmesi talimatını verdiği anlaşılmaktadır.
Ses kayıtlarına dayalı bu telefon görüşmesi, Türk Ceza Kanunu’nun 250. maddesinde düzenlenen “irtikâp”, 282. maddesinde düzenlenen “suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama” suçunun izlerini taşımaktadır.
Şikâyet olunan Recep Tayyip Erdoğan ile Remzi Gür’ün yakın ilişki içinde olduğu bilinmektedir. Erdoğan’ın çocuklarının yurtdışındaki öğrenim masraflarının Gür tarafından karşılandığı kamuoyuna da yansımıştır. Söz konusu telefon görüşmesinde, Erdoğan’ın Amerika’da bulunan kızı Sümeyye’ye bu miktarda bir paranın gönderilmesini söylemesi, aralarındaki mali ilişkinin bu boyutların çok ötesinde olduğunu göstermektedir.

Bilindiği gibi, CNN Türk televizyonunda 4 Ağustos 2001 günü Taha Akyol’un sorularını yanıtlayan Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi Koç; “Tayyip Bey’de çok para olduğunu öğrendik. Bu kişi 15 yıldan beri en aktif biçimde politika yapmaktadır. Bu kadar büyük serveti hangi işi yaparak edinmiştir? Milletvekilliğine aday olmadan önce bu servetinin kaynağını açıklamalıdır! 1 Milyar Dolar biriktirmişler. Nasıl biriktirdilerse?” demiştir.
Öte yandan Recep Tayyip Erdoğan hakkında, “haksız kazanç elde ettiği ve usulsüz mal beyanında bulunduğu” iddiasıyla dava açılmış, ancak milletvekili seçilmesi nedeniyle yargılama durdurulmuştur.
Keza, Remzi Gür de Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde eski CHP milletvekili Mehmet Yıldırım’a Abdullah Gül lehine oy kullanması için “rüşvet vermeye teşebbüs ettiği” suçlamasıyla yargılanmış ve Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nce 10 ay hapis cezasına çarptırılmıştır.
Bütün bu olgular bir arada değerlendirildiğinde, Remzi Gür’ün, Recep Tayyip Erdoğan’ın “gizli kasası” olduğu kanaati doğmuştur. Recep Tayyip Erdoğan’ın, “görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle” yarar sağladığı ve dolayısıyla “irtikap” suçunu işlediği ve bu “suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini (diğer şüpheli Remzi Gür vasıtasıyla) yurt dışına çıkardığı” anlaşılmaktadır.
Şikâyet edilenlerin, TCK’nun başta 250 ve 282. maddeleri olmak üzere “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar” bölümünde yer alan temel hükümlerine aykırı düşen bu eylemlerinin de soruşturulması gerekmektedir.
3. Şikâyet edilenlerden Recep Tayyip Erdoğan ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş arasında 17 Mayıs 2004 tarihinde yapıldığı anlaşılan telefon görüşmesinde ise Aydın Doğan’ın ve Doğan Medya Grubunun tehdit edildiği ortaya çıkmıştır. Görüşmede Topbaş, Erdoğan’a rapor biçiminde bilgi vermekte ve Aydın Doğan’ı nasıl tehdit ettiğini anlatmaktadır. Bu görüşmeden, Doğan medya grubu üzerinde 4 milyar Dolar vergi cezası kesilmesine kadar uzanan siyasi baskının uzun zaman öncesinden beri planlanmakta olduğu anlaşılmaktadır.
Keza Topbaş, ses kayıtlarında; “Oradaki evlerin kaldırılması konusunda, Sayın Başbakanım da o zaman Başkanken ‘bana medya desteği verin hemen çözeyim’ demişti dedim” demektedir. Topbaş’ın bu anlatımlarından, belediye görevlerinin ifasında, Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde Doğan grubunun kendisine vereceği “medya desteği” karşılığında bazı özel uygulamalar yaptığı da anlaşılmaktadır.
İkrar olunan bu eylemler, Türk Ceza Kanunu’nun “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar” bölümünde yaptırıma bağlanmış olup, özellikle TCK’nun 257. maddesinde düzenlenen “görevi kötüye kullanma” suçunu oluşturmaktadır.

İstem:
Şikâyet edilenlerin belirtilen eylemleri soruşturularak cezalandırılmaları için kamu davası açılmasını talep ediyoruz.
02.11.2009
İşçi Partisi adına Gen. Bşk. Yrd.
Av. Mehmet Cengiz

EKLERİ:
TAYYİP ERDOĞAN – REMZİ GÜR TELEFON GÖRÜŞMESİ

“Sümeyye’ye 20–25 gitmesi lazım”

Tayyip Erdoğan- Eee… Bizim Sümeyye sizi arayabilir ama ben ııı… bu telefonun ön kodları falan… Amerika’dan ararsa sizi nasıl arayacak?
Remzi Gür- Aa.. Amerika’dan 0044 208….
Erdoğan- Nasıl abi?
Gür- 208…
Erdoğan- Ha, ondan sonra gerisi aynı…
Gür- Evet
Erdoğan- Değil mi?
Gür- Evet efendim… Bende onların numarası var, ben arayayım…
Erdoğan- Sümeyye’ninki var mı?
Gür- Var efendim bende…
Erdoğan- Ha!
Gür- Var bir numara ama, olmazsa alayım ben sizden…
Erdoğan- İşte ben onu sizi arattırayım da, ben dedim ki, kızım dedim, ben Remzi beyle bir görüşeyim…
Gür- Tamam efendim…
Erdoğan- Sen dedim ondan sonra Remzi beyi ararsın gerekli numaraları sen Remzi beye verirsin dedim.
Gür- Tamam efendim.
Erdoğan- Ona yani bi şey olarak, oranın verdiği bi sıkıntıları olmuş…
Gür- Tamam efendim, elimden ne yapıyorsa, ne eksikse, ne şeyse, biz yardımcı olmaya devam ederiz. Hallederiz…
Erdoğan- Sanıyorum bi 20–25…
Gür- Müsterih olunuz.
Erdoğan- 20-25 gibi gitmesi lazım..
Gür- Tamam, olur efendim… Siz merak etmeyin…
Erdoğan- Oldu…
Gür- Olur efendim. Ben hallederim. Hem o beni aramazsa ben onu ararım, hallederim. Sizin istediğiniz gibi…
Erdoğan- Peki, Nevin yengeye de çok selamlar…

T. ERDOĞAN – M. ALİ TALAT TELEFON GÖRÜŞMESİ

“Devlet mevlet işini dile getirmeyelim”
“Artık O (Denktaş) bitmiştir”

Tayyip Erdoğan- Bizim değerlendirmeleri, yani iyi yapmamız lazım…
Mehmet Ali Talat- Tabii.
Erdoğan- Çünkü bundan sonraki sürece iyi işletmemiz lazım…
Talat- Doğrudur, doğrudur.
Erdoğan- Ve işte, Serdar’ın havasını, tutumunu görüyorsun.
Talat- Evet, evet, evet!
Erdoğan- Yani ortadaki hükümet şeyini de tabii…
Talat- Maalesef
Erdoğan- İyi korumamız lazım. Çünkü…
Talat- Evet, onu düşüneceğiz biraz daha bakalım ne yapabiliriz,
Erdoğan- Hani öfkeyle kalkan zararla oturur şeyinde…
Talat- Yo, hayır tabii…
Erdoğan- Öyle bir şeye de düşmemek lazım. Ama… Tabii duygusallık hâkim şimdi
onlarda…
Talat- Tabii, doğrudur.
Erdoğan- İstedikleri kadar sezdirmemeye çalışıyorlar ama, tabi öyle değil, o hâkim,
çünkü ilk yaptığı açıklama falan mesela çok duygusaldı, şimdi yaptığı açıklama daha
farklı.
Talat- Evet, evet
Erdoğan- Yani, biraz daha firene basmış gibi bir hali var.
Talat- Doğru, doğru… Ben, şey tabi, önce teşekkür edeyim, çok büyük bir destek
verdiniz Kıbrıs Türk halkına.
Erdoğan- Sağ olun, sağ olun!
Talat- Sağ olun. Halkım adına söylüyorum bunu, yani, çok büyük bir destek.
Erdoğan- Sağ olun!
Talat- Çok teşekkürler… İkincisi, eee, şeyi söylemek istiyordum, buu… Yani bu şimdi
dünyanın, Avrupa Birliği’nin, Birleşmiş Milletler’in, bize işte ambargoları gevşetelim,
yumuşatalım falan gibi yaklaşımları bizi tatmin etmez. Biz çözüm istiyoruz, sizin
vurguladığınız gibi hep. Yani hedef çözümdür.
Erdoğan- Şimdi, burada işte sayın Talat, bir şeye çok dikkat edeceğiz. Şimdi o nihai
çözüm diyebileceğimiz çözüm, tabi bu birden gelmeyebilir.
Talat- Tabii, tabii.
Erdoğan- Onun için şimdi, bu bir süreç başlıyor…
Talat- Doğru, doğru…
Erdoğan- Onun için, şimdi biz bu başlayan süreci kendi kontrolümüze
getirebilmeliyiz.
Talat- Tabii.
Erdoğan- Yani başkalarının kontrolünden çıkarmamız lazım.
Talat- Tam da bunu söylüyorum! Tam da bunu söylüyorum. Onun için vizyonumuzu
kaybetmeden, yani çözüm vizyonumuzu kaybetmeden…
Erdoğan- Hiç asla onu kaybetmeden, mesela ben şimdi nasip olursa 6’yla 8’i
arasında Yunanistan’a gideceğim…
Talat- Ne zaman?
Erdoğan- 6’sıyla 8’i arasında.
Talat- Öyle mi… çok iyi, çok iyi!
Erdoğan- Evet, evet.
Talat- Bende 27… 27’si, 28’inde galiba… 27-28’inde Avrupa Parlamentosu Savunma
ve İnsan Hakları Komisyonu’na referandum sonuçlarını değerlendirmek için davet
edildim.
Erdoğan- Bunlar önemli şeyler işte…
Talat- Tabii tabii… Tabii.
Erdoğan- Şimdi bak, şu anda Amerika’nın Kuzey Kıbrıs’a uçak indirmesi…
Talat- Evet
Erdoğan- düşüncesi… Güneyden Birleşmiş Milletlerin temsilciliğini kapaması kararı…
Talat- Hı hı… Hayır ama o başka şeydir ha…
Erdoğan- Ama şimdi…
Talat- Yani o temsilciliğin kapanması, biliyorsunuz, yani görüşme sürece kapandığı
içindir.
Erdoğan- Şimdi..Tamam da şu var ama. Şimdi bütün bunların olmasını dünya
kamuoyu,Türkiye ve Kıbrıs, yani Kuzey Kıbrıs çok farklı değerlendirir.
Talat- Hı hı…
Erdoğan- Lehte değerlendirir… Yani bunlar psikolojik netice itibariyle bize çalışır…
Talat- Tabii tabii… Ama şey çok güzel bir açıklama yaptı. Duydunuz herhalde. Kofi
Annan’ın mesajını De Soto aktardı… çok nefisti!
Erdoğan- Tabi tabi…
Talat- Teşekkür etti. Bize, Türkiye’ye vesaire… Çok güzeldi!
Erdoğan- Yani süreç şu anda lehte…
Talat- Evet çok lehte…
Erdoğan- Şimdi işte Aralık 2004’e kadar biraz sabırlı gitmemiz lazım.
Talat- Doğru, doğru…
Erdoğan- Yani o şeyi mesela, devlet mevlet işini hiç biz dile getirmeyelim. Başkaları
getirsin dile…
Talat- Neyi, neyi neyi?
Erdoğan- Yani “ İki devlet olarak tanımanız lazım”, şudur budur… bunu!
Talat- Ha… o çok zor, yani elde edilemeyecek şeyleri şimdi atmamak lazım!
Erdoğan- Hiç dile getirmeye gerek yok!
Talat- Tabii, tabii, tabii… Ama…
Erdoğan- Bütün olay o…
Talat- Ama tabi lütfen şeyi hiç unutmayalım, çözümü.
Erdoğan- Bak ne diyorum…
Talat- Tamam…
Erdoğan- Şimdi bunu düşünme sen…
Talat- Tamam, biliyorum, biliyorum…
Erdoğan- Mesela şimdi referandumu soruyorlar…
Talat- Biliyorum biliyorum.
Erdoğan- Bence hiç şimdi referanduma bizim yeşil ışık yakmamızın anlamı yok…
Erdoğan- Şey noktasında da bence 1 numarayla fazla dalaşma.
Talat- Kiminle?
Erdoğan- Yani…1 numarayla, 1 numarayla.
Talat- Haa…Yok…Şimdi bakın
Erdoğan- İlkeyi ilkeyi koyuyorsun ortaya ya…Bak şimdi bana sordular bu akşam, ben
şunu söyledim…
Talat- Dinledim, dinledim, dinledim.
Erdoğan- Ha dinledin değil mi… Yani o bir şeyi savundu.
Talat- Ama, ama. Bakın şimdi size bir şey söyleyeyim…
Erdoğan- Halk da yüzde 65’le karşısına dikildi. Olay budur.
Talat- Şimdi benim bütün maksadım şu. Bir kere Denktaş’la bu yeni diplomatik atak
sürecini sürdüremeyiz.
Erdoğan- Zaten o artık…
Talat- Çünkü o insan orda… O orda olduğu sürece, resmin ortasında, bence kimse
bize rağbet etmez.
Erdoğan- Mehmet Ali Bey ben size bir şey söyleyeyim mi? Artık O bitmiştir!
Talat- İşte onu diyorum… Ben de onu söylüyorum.
Erdoğan- Yani onun… Ama artık onu sizin söylemenize gerek yok artık. Yani şu anda
O artık muhatap olmaktan bile çıkmıştır!
Talat- Evet. Yani onu…şey…ııı… Kale almayacağız… Başka çaremiz yok.
Erdoğan- Tabii canım ya… Yani hayır yani, sizin onu şey yapmaya, söylemenize bile
gerek kalmıyor artık. Dünyada O bütün itibar kaybına girdi. Nerede Burgensstock’da
bir defa…Bitti O.
Talat- Doğru, doğru, tamamdır.
Erdoğan- Tabii, tabii, tabii.
Talat- Tamamdır, tamdır. Katılıyorum.
Erdoğan- Oldu.
Talat- Oldu peki.
Erdoğan- Peki. Sağolasın. Hayırlı akşamlar.
Talat- Kolay gelsin. Hayırlı akşamlar.
Erdoğan- Hayırlı geceler.


T. ERDOĞAN – K. TOPBAŞ TELEFON GÖRÜŞMESİ

‘Aydın Doğan attığı adıma dikkat etsin”

Kadir Topbaş- Bir de o şey konusunda Aydın Doğan’a söyledim, sizi arayacak.
Yanlış yaptınız dedim, bayağı rahatsızlık verdiniz dedim.
Tayyip Erdoğan- Neyi?
Topbaş- Aydın Doğan’a diyorum, rahatsızlık verdiniz, yanlış yaptınız dedim.
Erdoğan- Ne zaman bir araya geldiniz? Bir araya mı geldiniz?
Topbaş- Bugün bir program vardı. Orada karşılaştık.
Erdoğan- Nerede?
Topbaş- Dünya gazetesi şey Milliyet’te pardon, Milliyet’te bir ödül töreni vardı, bizi
davet ettiler ödül vereceğiz falan diye. Orada söyledim kendisine. Bunlar hoş
olmuyor dedim, rahatsızlık veriyor dedim. Bu güne kadar gördüğünüz hükümetler
arasında farklı bir hükümet, bu çalışmalar ortada, Türkiye’nin geleceği için bir şans.
Ben dedim yıllar önce hatırlıyorum, birlikte yemek yemiştik. Bu malum yerle ilgili,
oradaki evlerin kaldırılması konusunda siz bir şey söylediniz. Sayın Başbakanım da
o zaman başkanken, bana medya desteği verin, hemen çözeyim demişti dedim.
Sayın Başbakan söylediklerinin hep arkasında duran, net insandır. Siz bunu
biliyorsunuz. Ama burada böyle, bir ülke için bir şansın iyi değerlendirilmesi
gerektiğini söyledim. Ve yanlış yaptınız dedim, sıkıntı verdi ve hoş olmadı dedim ülke
adına. Ya ben bir arayayım o zaman, bir yanlış anlaşılma, bilmem ne filan dedi.
İnce ince biraz dokundurdum yani.
Erdoğan- Yani atı alan Üsküdar’ı geçmiş canım.
Topbaş- Tabii yani, yaptıkları bundan sonra, tabii… Yoksa bilsinler, bizim de takip
ettiğimizi görsünler.
Erdoğan- Evet
Topbaş- Bunun böyle boşa gitmediğini görsünler.
Attıkları her adımın hiç olmazsa bundan sonrasına dikkat ederler…