İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av. Mehmet Cengiz, Anayasa’nın değiştirilemeyecek ve değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddelerinin değiştirilebileceğini söyleyen Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın sözlerini “Anayasa’yı ihlal girişimi” olarak değerlendirdi. Haşim Kılıç’ı istifaya çağıran Cengiz’in açıklaması şöyle:
Anayasa Mahkemesi’nin hukukçu olmayan başkanı Haşim Kılıç baklayı ağzından çıkardı. Kılıç;“Anayasa’nın ilk üç maddesini dondurmak evrensel hukuka uygun değildir. Yapılacak değişiklikler, ilk üç maddedeki değerleri geri götürmüyorsa, Anayasa Mahkemesi izin veriyor. Gerektiğinde ilk üç maddeye pozitif olarak dokunulabilir” buyurmuş.
Haşim Kılıç, böylece 12 Eylül’de Anayasa’da yapılan kısmi değişikliklerin arkasındaki esas amacı da açıklamış bulunuyor. Yeniden yapılandırılan Anayasa Mahkemesi’nin Başkanı sıfatıyla, Devletin temel esaslarında yapılacak değişikliklerin onaylanacağını peşinen açıklıyor.
Öncelikle bu “ihsas-ı rey”dir.
Ama bunun da ötesinde, yaptırımı “ağırlaştırılmış müebbet hapis” olan “Anayasa’yı ihlal” girişimidir.
Haşim Kılıç, gösterilen tepki üzerine sözlerinin yanlış anlaşıldığını, kastının Anayasa’nın diğer maddelerinde yapılan değişikliklerle bu maddelere “pozitif olarak dokunulabileceği” olduğunu söylüyor.
Zaten işin özü budur! AKP’nin “Yeni Anayasa Taslağı”na temel teşkil eden 10 madde Adalet Bakanlığı’nda hazır. Yıllar önce hazırlatılan ve pusuda bekletilen; egemenliğin kullanımı, yasama, yürütme ve yargının AB’ye uyumu, AB hukukunun üstünlüğü, yabancıların hakları gibi temel hükümlerde yapılması düşünülen değişiklikler biliniyor. Bunları kamuoyuna açıklamıştık (Ek-1).
Haşim Kılıç’ın bu tutum ve açıklamaları yeni değil.
İşçi Partisi olarak 2008 yılın Haziran ayında bir dizi basın toplantısı gerçekleştirerek,
Anayasa Mahkemesi Başkanlığı koltuğunu işgal eden Haşim Kılıç’ın geçmişindeki yasadışı İBDA-C örgütü ile bağlantılarının kanıtlarını milletimizin bilgisine sunmuştuk.
10-11 Kasım 2008’de de Bilkent Üniversitesi’nde düzenlenen sempozyumda, “Anayasa’nın değiştirilemez ilkeleri”ni tartışmaya açanları kutlayınca kendisini istifaya çağırmıştık (Ek-2).
Bu çağrımızı yineliyoruz:
Haşim Kılıç, her eylemi ve sözüyle, laik-demokratik Cumhuriyet’in karşısında olduğunu tekrar tekrar kanıtlamaktadır. İşgal ettiği o koltukta bir gün bile oturamaz. Derhal istifa etmelidir.
Ek-1
HEDEFLERİNDE CUMHURİYET VAR!
DEVRİM KENDİNİ SAVUNACAKTIR!
Av. Mehmet CENGİZ
BU, AKP’NİN “KORKU PAKETİ”DİR.
AKP’nin, “Anayasa değişikliği paketi” adı altında gündeme getirdiği, aslında AKP’nin “korku paketi”dir.
Cumhuriyet Devrimi ile hesaplaşmaya girişen ve dönemeyeceği bir yola giren AKP, yaptığının ne kadar tehlikeli olduğunun farkındadır.
Kapatılma ve Yüce Divan’da yargılanma tehdidi altındadır.
Bu nedenle ilk önce Anayasa’nın bazı hükümlerini değiştirerek kapatılma tehdidinden kurtulmak, öngördükleri düzenlemelerin Anayasal denetimini önlemek ve yarın yargılanacakları Yüce Divan’ı kendilerine göre yapılandırmak çabasına girişmişlerdir.
ASIL SALDIRI ARKADAN GELİYOR!
Aslında bu, ileride yapmayı planladıkları değişikliklerin ilk adımıdır. Türbana yönelik Anayasa değişikliğinin Anayasa Mahkemesi’nden dönmesi, “Cumhuriyet karşıtı eylemlerin odağı” olduklarının hükmen saptanmış bulunması, önem verdikleri kanunsuz tasarrufların idari yargıya takılması karşısında, önce bu engeli kaldırmak gerektiğini saptamışlardır. Şimdi öncelikle yapmak istedikleri budur.
Orduyu sindirip yargıyı denetleyebilirlerse bundan sonra atacakları esas adımların sinyallerini daha önce vermişlerdir.
Hatırlanacağı gibi, üç yıl önce hazırlatılan “sivil anayasa” yaşama geçirilememiştir. Aslında bundan daha önce Adalet Bakanlığı bünyesinde hazırlanan paket yedekte beklemektedir.
ESAS PAKETTE NELER VAR?
AKP’nin gerçek niyetini ve bundan sonra atmayı planladığı adımları saptayabilmek için yedekte bekletilen bu ikinci paketi anımsamakta yarar var.
2005 yılında, Adalet Bakanlığı Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü’nce, AB Anayasası gereği Anayasa’da yapılması düşünülen değişikliklerle ilgili hazırlanan ve basına da yansıyan bu pakete göre, öncelikle Anayasa’nın on maddesinde değişiklik öngörülüyor.
Egemenliğin kullanımı, yasama, yürütme ve yargının AB’ye uyumu, AB hukukunun üstünlüğü, yabancıların hakları gibi temel hükümlerde yapılması düşünülen bu yedek paketteki değişiklikler şunlar:
Egemenlik
Anayasa’nın “Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir” denilen 6. maddesinde, bu egemenliğin nasıl kullanılacağına ilişkin hüküm, “Egemenliğin kullanılması, AB üyeliğinin gerektirdiği haller dışında hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz…” şeklinde değiştiriliyor.
Yasama Yetkisi
Anayasa’nın 7. maddesinde yer alan “Yasama yetkisi, Türk Milleti adına TBMM’nindir. AB üyeliğinin gerektirdiği haller dışında bu yetkilinin kullanılması devredilemez” biçiminde değiştirilmesi öneriliyor.
Yürütme Yetkisi ve Görevi
Anayasa’nın 9. maddesi; “Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya, kanunlara ve AB hukukuna uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir” şeklinde değiştiriliyor.
Yargı Yetkisi
Anayasa’nın, yargı yetkisinin Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağına ilişkin 9. maddesi için geliştirilen öneri ise şöyle: “Yargı yetkisi, Türkiye’nin taraf olduğu anlaşma gerekleri saklı kalmak kaydıyla Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır”.
Yabancıların Durumu
“Temel hak ve hürriyetler, yabancılar için, milletlerarası hukuka uygun olarak kanunla sınırlanabilir” denilen Anayasa’nın 16. maddesi; “Temel hak ve hürriyetler, AB vatandaşları dışındaki yabancılar için milletlerarası hukuka uygun olarak kanunla sınırlanabilir” şeklinde değiştiriliyor.
Suç ve Cezalara İlişkin Esaslar
“Vatandaş, suç sebebiyle yabancı bir ülkeye geri verilemez” denilen ve AB’ye uyum anlayışıyla 7 Mayıs 2004 tarihinde “Uluslararası Ceza Divanına taraf olmanın gerektirdiği yükümlülükler hariç olmak üzere vatandaş, suç sebebiyle yabancı bir ülkeye verilemez” şeklinde değiştirilmiş bulunan Anayasa’nın 38. maddesinin son fıkrasının, bu kez de “Vatandaş, usulünce onaylanmış uluslararası anlaşmalar ve AB müktesebatının gerektirdiği haller dışında, suç sebebiyle yabancı bir ülkeye iade edilemez” biçiminde değiştirilmesi öneriliyor.
Seçme, Seçilme ve Siyasi Faaliyette Bulunma Hakları
Anayasa’nın 67. maddesine şu fıkranın eklenmesi isteniyor: “Türkiye’de yaşayan AB vatandaşları, yerel seçimlerde; seçme seçilme, bu amaçla bağımsız olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma hakkına sahiptir”.
Dilekçe Hakkı
Anayasa’nın dilekçe hakkına ilişkin 74. maddesinin 1 fıkrasındaki “vatandaşlar” sözcüğünün “AB ve Türk vatandaşları” şeklinde değiştirilmesi öneriliyor. Bu fıkranın, önerilen yeni şekli şöyle: “AB ve Türk vatandaşları, kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikâyetleri hakkında, yetkili makamlara ve TBMM’ne yazı ile başvurma hakkına sahiptir”.
Milletlerarası Antlaşmaları Uygun Bulma
Anayasa’nın 90. maddesi, 7 Mayıs 2004 tarihinde değiştirilerek, “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz” biçimindeki son fıkrasına; “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş bulunan temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konudaki farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır” cümlesi eklenmişti. Düzenleme, bu biçimiyle dahi AB’yi tatmin etmemiş olacak ki, eklenen cümle bu kez “AB müktesebatı ulusal mevzuatın üzerindedir” şeklinde değiştirilmek isteniyor.
Mahkemelerin Bağımsızlığı
Anayasa’nın 138. maddesinin 1. fıkrasının şu şekilde değiştirilmesi öneriliyor: “Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve AB müktesebatı dâhil hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler”.
İşte, Cumhuriyet hukukunun denetim mekanizmaları berhava edildikten sonra ikinci aşamada yapılmak istenen esas değişiklikler bunlar.
Dikkat ediniz! Bunlar, bir köşe yazarının gazete makalesinde yer alan fanteziler değil, Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı’nın hazırladığı Anayasa değişiklik önerileridir.
HEDEFLENEN NEDİR?
Bu değişiklikler gerçekleşecek olursa;
• Ulusal egemenlik AB ile paylaşılacak, hatta ona devredilecektir.
• Yasama yetkisi de AB ile paylaşılacak, temel yasalarda bu yetki AB’ne
devredilecektir.
• Cumhurbaşkanı ve Hükümet, yürütme yetkisini kullanırken AB hukukuna uymak
zorunda olacaklardır.
• Türkiye Cumhuriyeti mahkemeleri, yargı yetkisini uluslar arası mahkemeler ve
diğer yargı organlarıyla birlikte kullanacaklardır.
• AB vatandaşları yabancı sayılmayacaklar, tüm temel hak ve hürriyetlerden aynen
Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları gibi yararlanacaklardır. Bu hakları hiçbir şekilde kısıtlanamayacaktır. Bunun için karşılıklılık ilkesi dahi aranmayacaktır.
• AB hukuku gerektiriyorsa, herhangi bir suç işlediği ileri sürülen vatandaşlarımız,
yargılanıp cezalandırılabilmesi için isteyen yabancı ülkeye teslim edilecektir.
• AB vatandaşları Türkiye’de Belediye Başkanı seçilebilecek, diğer yerel organlarda
görev alabilecek, bu amaçla siyasi partilere girip faaliyette bulunabileceklerdir.
• AB vatandaşları, dilekçe hakkından da karşılıklılık koşulu aranmaksızın, aynen
Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları gibi yararlanacaklardır. Kamu ile ilgili konularda başvuru hakkını kullanabileceklerdir.
• AB mevzuatı, tümüyle ulusal kanunlarımızın üstünde olacak, AB mevzuatına
uymayan kanunlarımızın yerine AB hukuku uygulanacaktır. Yani, TBMM’nin yasama yetkisi bundan böyle AB mevzuatına uygun “tüzük” ve “yönetmelik”ler yapmakla sınırlı olacaktır.
• Türkiye Cumhuriyeti’nde yargıçlar, bundan böyle AB hukukuna göre karar
vereceklerdir.
Yeterince çarpıcı ve uyarıcı olan bu tabloya tek bir sözcük dahi eklemeye gerek yok, ama biz yine de söyleyelim: Akıl tutulmuş, ar damarı çatlamıştır!
İKTİDAR GAYRİMEŞRU,
DEĞİŞİKLİK DE GAYRİMEŞRU OLACAKTIR.
Eğer “hukuk devleti”nden söz edeceksek; öncelikle, “Cumhuriyet karşıtı eylemlerin odağı” haline geldiği Anayasa Mahkemesi’nce saptanan siyasal iktidarın meşruiyetini tartışmak zorundayız. Böyle bir iktidarın yapacağı Anayasa değişikliği de meşru olamaz.
“Hukuk” bir üstyapı kurumudur, altyapıya göre şekillenir. “Laiklik” ilkesini, “inanç özgürlüğü”ne; “milli irade”yi, “seçmenin oyu”na; Cumhuriyet’in “halkçı devlet”ini, “sosyal devlet”e indirgerseniz; -bütün bunlardan daha önemlisi- egemenliği, “uluslararası kuruluşlar”la paylaşırsanız, artık “hukuk devleti”nden de söz edemezsiniz.
CUMHURİYET DEVRİMİ
KENDİNİ SAVUNACAKTIR!
Türkiye Cumhuriyeti’nin biricik meşruluk temeli, Cumhuriyet Devrimi’dir ve devrimin hukukudur.
Kimse Cumhuriyet’ten, boynunu haçlı irticanın kör baltasına uzatmasını beklemesin!
Ek-2
26 Aralık 2008
İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Mehmet Bedri Gültekin:
Anayasa Mahkemesi’nin sayın üyelerini göreve çağırıyoruz:
Haşim Kılıç Başkanlık koltuğunda
bir gün dahi oturamaz!
Haşim Kılıç’ın Şeriatçı İBDA-C örgütü ile ilişkisinin kanıtları:
• Şeriatçı İBDA-C Örgütünü kuran grubun çıkardığı “Gölge” Dergisinin künyesinde temsilcilikler başlığı altında, Ankara’nın karşısında “Haşim Kılıç” adı bulunmaktadır.
• Gölge Dergisinin Eskişehir Temsilcisi Avukat Sayın Harun Yüksel, Ankara Temsilcisi Haşim Kılıç’ı anlatıyor.
• İBDA-C Lideri Salih Mirzabeyoğlu, “Tilki Günlüğü” adlı anı roman kitabında ve “İşkence” adlı kitabında Sayıştay denetçisi ve Anayasa Mahkemesi üyesi olan “arkadaşı Haşim Kılıçı” yazmaktadır.
• Salih Mirzabeyoğlu’na yakın isimlerin çıkardığı Baran dergisi yazarlarından Sayın Ahmet Arslan, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın, Gölge Dergisi’nin Ankara Temsilcisi olduğunu yazmaktadır.
• Baran Dergisi’nin yazdığına göre İBDA-C içinde “ibiş” lakabıyla tanınan “yalancı şahit” Hüsnü Kılıç, 1959 doğumludur ve 1975 yılında 16 yaşında olduğu için Gölge Dergisi’nin Ankara Temsilciliğini yapması, yaşı nedeniyle imkânsızdır.
Haşim Kılıç’ın son altı ay içinde gerçekleştirdiği Cumhuriyet karşıtı eylemleri:
• Haşim Kılıç, Cumhuriyet yıkıcısı eylemlerin simgesi olduğu gerekçesiyle yasaklanan Türban kararına karşı oy kullandı.
• Anayasa Mahkemesi üyeleri çoğunluğunun “Cumhuriyet karşıtı eylemlerin odağı olduğu” gerekçesiyle kapatılması yönünde görüş bildirdiği AKP’yi savundu.
• Anayasa’nın “Değiştirilemez İlkelerini”, 10 -11 Kasım 2008 tarihlerinde Bilkent Üniversitesinde düzenlenen sempozyumda tartışmaya açanları kutladı.
• Son olarak Haşim Kılıç, Tayyip Erdoğan’ın Danıştay’a yönelik eleştirisinin hemen ardından, Yüce Mahkeme’nin diğer üyelerinin haberi olmadan, Mahkeme adına açıklama yaparak Danıştay’ı tehdit etti.
İşçi Partisi olarak bu yılın Haziran ayında bir dizi basın toplantısı gerçekleştirerek
Anayasa Mahkemesi Başkanlığı koltuğunu işgal eden Haşim Kılıç’ın geçmişindeki yasadışı örgüt bağlantılarının kanıtlarını milletimizin bilgisine sunduk.
O zaman altını ısrarla çizdiğimiz gerçek şuydu: Haşim Kılıç ideolojik ve siyasi görüşleri itibariyle laik demokratik Cumhuriyet’e cepheden karşı olan yasadışı bir örgütle 1970 ve 1980’li yıllarda ilişki içinde olmuştur. Bu ilişkilerini 1990’lı yılların başına kadar sürdürmüştür.
Bu ilişki geçmişte kalan bir ilişki olsaydı hiç üzerinde durmayacaktık. Ama Haşim Kılıç aynı görüşlerini bugün de sürdürmektedir. Nitekim Haziran ayında yaptığımız basın toplantıları da, Haşim Kılıç’ın Anayasa Mahkemesi’nin Türban konusunda verdiği karara muhalefet etmesi üzerine gerçekleştirilmişti.
Haziran ayından sonra da Haşim Kılıç, Cumhuriyet düşmanı ideolojisi doğrultusunda faaliyetlerini sürdürmüştür:
Anayasa Mahkemesi üyelerinin çoğunluğu, AKP’nin Cumhuriyet karşıtı eylemlerin odağı olduğu gerekçesiyle katılması yönünde oy verdi. Haşim Kılıç ise AKP’yi savundu.
Bilkent Üniversitesinde 10-11 Kasım 2008 tarihlerinde “Anayasa’nın Değiştirilemez İlkeleri” konulu bir sempozyum düzenlendi. Haşim Kılıç Sempozyumun açılışında yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Böyle önemli ve hassas konuyu Mahkememizin kuruluş yıldönümünde yaptığımız sempozyumlarda konu olarak tespit etmemiz, Mahkemenin konumu nedeniyle mümkün değil. Buna cesaret edemeyiz. Cesaretle seçilen bu konu nedeniyle toplantıyı tertip edenlere teşekkürlerimi iletiyorum.”
Haşim Kılıç, Türkiye’nin; “Bağımsız, Laik, Demokratik devlet olma” özelliklerini düzenleyen, Anayasa’nın değiştirilemez maddelerine aslında karşı olduğunu bu sözleriyle itiraf ediyor.
Son olarak Haşim Kılıç, Yüksek Mahkeme üyelerinin haberi dahi olmaksızın kendini AKP iktidarına siper edercesine Danıştay’ı tehdit eden bir açıklama yapmıştır.
Anayasa Mahkemesi’nin 8 değerli üyesi dün yaptıkları açıklamada “Anayasa Mahkemesi Başkanlığı tarafından 24 Aralık 2008 gününde yapılan açıklama, Anayasa Mahkemesinin görüşünü yansıtmamaktadır. Anayasa'nın 149. maddesine göre, Anayasa Mahkemesi, Başkan ve on üye ile toplanır, salt çoğunluk ile karar verir. Bu bağlamda, belirtilen usule uyularak yapılmayan açıklamalar Mahkeme görüşü olarak kabul edilemez. Öte yandan, Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmasından, anayasal görev, yetki ve sorumluluk, ilgili kurum ve kuruşlara aittir. Önceden haberdar olmadığımız, bu nedenle de oluşumuna hiçbir katkıda bulunamadığımız açıklamaya katılmıyoruz.” demişlerdir.
Bu son vukuatından da anlaşıldığı üzere Haşim Kılıç, Anayasa Mahkemesi Başkanlığı görevini kendi ideolojik ve siyasi görevleri doğrultusunda kötüye kullanmaya devam etmektedir.
HAŞİM KILIÇ’IN YASADIŞI İLİŞKİSİNİN KANITLARI
Daha önce milletimizin bilgisine sunduğumuz ve Haşim Kılıç’ın yasadışı Şeriatçı İBDAC örgütü ile geçmiş yıllarda ilişkisinin kanıtları ise şunlardır:
1. Sonraki yıllarda İBDA-C adlı yasadışı şeriatçı örgüte dönüşecek olan grubun, 1975– 1976 yıllarında yayımladığı Gölge Dergisinin künyesinde “Temsilciliklerimiz” başlığı altında açıkça “Ankara: Haşim Kılıç” yazılmaktadır.
2. İBDA-C’nin hala hükümlü olarak cezaevinde bulunan lideri Salih Mirzabeyoğlu’nun 1991 yılında yayınlanan “Tilki Günlüğü” adlı anı roman kitabında tam beş yerde, arkadaşı olan “Sayıştay müfettişi Haşim Kılıç”tan bahsedilmektedir.
3. Baran Dergisinin 1 Mayıs tarihli sayısında sayın Ahmet Arslan yazdığı makalede; Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın, 1976 yılında yayınlanan Gölge Dergisi’nin Ankara temsilcisi olduğuna tanıklık etmektedir.
4. Salih Mirzabeyoğlu’nun “İşkence” kitabı. Mirzabeyoğlu’nun tutuklandıktan sonra
yazdığı anlaşılan “İşkence” kitabında Haşim Kılıç ile ilgili olarak şunlar yazılıdır:
“… Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçildikten sonra sırf Müslüman olduğu için tepkileri çeken ve kendisiyle uğraşılan arkadaşım Haşim Kılıç…”
Mirzabeyoğlu o zaman Hürriyet gazetesinde; “Haşim Kılıç’ın, Grubun yayın organı Gölge Dergisi’nin Ankara temsilciliğini yaptığının belirlendiği”nin yazıldığını da belirtiyor.
(İBDA yayınları, s:132)
5. Gölge Dergisi’nin Eskişehir temsilciliğini yapan Sayın Av. Harun Yüksel’in Baran
Dergisi’nde son olarak yayınlanan makalesinde Haşim Kılıç etraflı olarak anlatılmaktadır:
“Haşim Kılıç’ın talihsizliği(!)ne bakın ki Gölge’nin 27 yurtiçi temsilcisinden bugün iki kişiyi çok net hatırlıyorum. Ankara Temsilcisi Haşim Kılıç ve Amasya Suluova temsilcisi Yahya Düzenli. Diğerleriyle ya tanışmadık ya da tanışsak bile – tanışıp hatırlayamadıklarım varsa özür diliyorum – aradan geçen bunca zaman içinde hafızamdan silinmiştir.
O Haşim Kılıç bugün, ‘o ben değilim’ diye yalan söyleyen ve bu yalanına da Hüsnü Kılıç adında bir yalancı şahit temin eden AYM Başkanı Haşim Kılıç mıdır?
Evet odur…”
6. Gene Baran Dergisi’nden öğreniyoruz ki Hüsnü kılıç 1959 doğumludur. Yani 1975 yılında 16 yılındadır. Ve o güne kadar İstanbul dışına çıkmamıştır. İstanbul dışına hiç çıkmamış 16 yaşındaki Hüsnü Kılıç’ın Gölge Dergisi’nin Ankara Temsilcisi olması düşünülemez.
Bu kanıtlara herhangi bir cevap verilemedi. Haşim Kılıç, Hüsnü Kılıç adında bir “yalancı şahit” bularak kendini aklamaya çalıştı.
Aslında sadece bu çabası bile Haşim Kılıç’ın Anayasa Mahkemesi koltuğunda oturamayacağının yeterli kanıtıdır. Yalan söyleyen bir kişi, Anayasa Mahkemesi başkanı olamaz!
HAŞİM KILIÇ İSTİFA ETMELİDİR
Haşim kılıç, her eylemi ve sözüyle, laik demokratik Cumhuriyet’in karşısında olduğunu tekrar tekrar kanıtlamaktadır. İşgal ettiği o koltukta bir gün bile oturamaz. Derhal istifa etmelidir.
Ama bugüne kadar yaptığımız bütün çağrılara kulaklarını tıkayan Haşim Kılıç’ın, bu çağrıyı da duymazlıktan geleceğini biliyoruz.
Yüce Mahkemenin üyelerini göreve çağırıyoruz: Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilirken ettiğiniz yeminin gereğini yapınız. Laik Demokratik Cumhuriyet’in karşısında olduğu tartışma götürmez kanıtlarla ortada olan Haşim Kılıç, işgal ettiği koltukta bir gün daha oturamaz!