İşçi Partisi Genel Sekreteri Osman Yılmaz:AKP, kendini kurtarma telaşıyla, Deniz Feneri Soruşturmasına müdahaleye devam ediyor!

İşçi Partisi Genel Osman Yılmaz, bugün Ankara'da bir basın açıklaması yaparak Deniz Feneri soruşturmasına hükümetin müdahalesine tepki gösterdi. Yılmaz'ın açıklaması şöyle;

Deniz Feneri soruşturmasında tutuklu bulunan Zahit Akman ve arkadaşları tahliye edildile...

Tarih:

İşçi Partisi Genel Osman Yılmaz, bugün Ankara'da bir basın açıklaması yaparak Deniz Feneri soruşturmasına hükümetin müdahalesine tepki gösterdi. Yılmaz'ın açıklaması şöyle;

Deniz Feneri soruşturmasında tutuklu bulunan Zahit Akman ve arkadaşları tahliye edildiler. Bu gelişmenin ardından soruşturmada tutuklu sanık kalmadı.

“Deniz Feneri yolsuzluğu”, kamuoyunda “yüzyılın yolsuzluğu” olarak biliniyor. Bu müdahale AKP iktidarının yargılama sürecine müdahalesinin en somut ifadesidir.

Bu müdahaledeki pervasızlık, tehlikenin büyüklüğünden kaynaklanmaktadır. Pervasızlığın arkasında da esas olarak çaresizlik vardır.

Soruşturma AKP’ye Dayanmıştır.

“Tehlike” o kadar büyüktür ki, gelmiş AKP’nin kapısına dayanmıştır.

“Cumhuriyet karşıtı faaliyetlerin odağı” olduğu Anayasa Mahkemesi kararıyla saptanmış olan AKP’nin, bu soruşturma gereği gibi yürütülürse “yolsuzlukların da odağı” olduğunun saptanacağı açıkça anlaşılmıştır. Nitekim, Alman yargı makamları da soruşturmanın AKP’ye dayandığı tespitini yapmışlardır. Bunu gören ve bunun telaşı içinde olan siyasal iktidar, Adalet Bakanlığı ve ele geçirdiği HSYK vasıtasıyla bu soruşturmaya müdahale etmektedir.

Daha önce Başsavcıvekili’ni değiştiren siyasal iktidarın, soruşturma savcılarını görevden almaya, hatta onlar hakkında soruşturma açmaya kadar varan müdahaleleri, bugün tahliye ile sonuçlanmıştır.

Alman Yargısının tespitleri

Alman yargı makamlarının iddianameleri ve kararlarındaki tespitleri, bunun en önemli dayanağıdır. Alman yargı makamları, iddianamelerinde ve kararlarında aynen şöyle yazıyorlar:

Milletin manevi duygularını istismar ederek toplanan paralar, AKP’nin finansmanında kullanılmış. (İddianame, s. 5-6).

Zimmete geçirilen paraları aklamak için “kurulan şirketlerin sahiplerinin Türkiye’deki iktidarla iç içe” ve “AKP’nin siyasetine sıkı sıkıya bağlı.” (İddianame s. 42).

Bütün bunlardan daha vahimi, Almanya’da yürütülen bu soruşturma süresince, soruşturmalara defalarca siyasi etki yapılmaya, bilhassa Türk Hükümeti tarafından devam etmekte olan tutukluluğa mani olunmaya çalışıldığı açıkça belirtilmiştir (İddianame s. 42).

Alman Yargı makamları, Türk Hükümeti’nin bu eylemi örtbas edici ve suçluları koruyucu tutumu nedeniyle, suç örgütünün Türkiye’deki mensuplarına, Türkiye’deki kanıtlara, Türkiye’deki yapılanmasına ve işledikleri suça ulaşılamadığı vurgusu yapmıştı.

İddianamede aynen şöyle denilmekteydi: “02.02.2005 tarihli alındı belgesinde herhangi bir meblağ yazılı olmamasına rağmen, sanık Mehmet Gürhan, bu parayı Firdevsi Ermiş’ten Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a vermek üzere aldığını tasdik etmiştir. Bu konu, sanık Ermiş’in 7 kez ifadesi alınırken sorulmuş ve doğruluğu tasdik edilmiştir” (İddianame s. 164).

Deniz Feneri soygunu hakkında Türkiye’de yürütülen soruşturma süresince dile getirilen “köstebek” faaliyetleri hafızalardadır. AKP’li bakanlar ve milletvekillerinin tutuklu Deniz Feneri sanıklarını gizlice ziyaret etmeleri, tutuklu sanıkların çözülmemeleri için kendilerine verilen güvenceler olarak yorumlanmıştı. Şimdi bu güvencenin gereğinin yapıldığı anlaşılıyor.

Bu kabul edilemez. Deniz Feneri yolsuzluğunu Cumhuriyet yargısına taşıyan İşçi Partisi, konunun takipçisi olacaktır.