İşçi Partisi Genel Sekreter Yardımcısı Hüseyin Karanlık:Kafka Uzmanı Hasan Yalçın

1960’ların ortalarından 2002’nin Ağustos ayına kadar, 40 yıla yaklaşan bir devrimci hayat!. Gençlik, işçi, köylü… kitle hareketlerinin ve devrimci mücadelenin her alanında, ön saflarda ve hep yüksek sorumluluklar üstlenerek. Her zaman örgütlü, önder konumlarda ve partil...

Tarih:

1960’ların ortalarından 2002’nin Ağustos ayına kadar, 40 yıla yaklaşan bir devrimci hayat!. Gençlik, işçi, köylü… kitle hareketlerinin ve devrimci mücadelenin her alanında, ön saflarda ve hep yüksek sorumluluklar üstlenerek. Her zaman örgütlü, önder konumlarda ve partili. 12 Mart ve 12 Eylül Dönemlerindeki toplam yedi yılı bulan hapishane dönemlerinde bile.

Hasan Yalçın’ın devrimci hareket içinde seçkin bir konumu ve otoritesi olmuştur. Önderliği içtenlikle benimsenmiştir. Yalnızca Partili arkadaşları arasında değil, devrimci ve sol çevrelerin, hatta onun sınırlarını aşan çeşitli kesimlerin içinde de. Hasan Yalçın, Türkiye sosyalist hareketinin ulusal ölçekte şahsiyet olarak yetiştirdiği sayılı devrimci önderlerinden biridir. Onu tanıma şansına erişmiş herkesin ortak kanısı şudur ki, Hasan Yalçın devrimciliğinin ayrı bir tadı vardır.

HASAN YALÇIN NASIL OLUNUR?
Peki nasıl oldu? Hasan Yalçın nasıl olunur? Bu soruya en kapsamlı ve güzel yanıt, kader birliği halinde olduğu yakın mücadele arkadaşı Doğu Perinçek tarafından Hasan Yalçın’ın Parti Genel Merkezi önünde yapılan cenaze töreninde verilmiştir. Perinçek’in gözyaşları içinde ve hıçkırıklara boğularak yaptığı konuşmada. O konuşma yayınlandı, yeniden yeniden incelenmesinde yarar var. Perinçek’in izahına küçük bir ek yapmanın sanırım sakıncası olmaz.

YAKIN GÖZLEMLERİM
1968’lerde başlayıp uzunca bir süreyi kapsayan zaman dilimindeki ortak mücadele ve görev alanlarında Hasan Yalçın’la beraber çalıştık, 12 Eylül dönemindeki yaklaşık 4 yıllık hapishane yaşamı boyunca da gün 24 saat birlikteydik. Dolayısıyla O’nu çok çeşitli yönleri ve özellikleriyle daha yakından tanıma şansım oldu. Hasan Yalçın’ın çok da iyi bilinmeyen bazı özelliklerini hatırlamakta yarar görüyorum.

EDEBİYAT TEORİNİN KAPSAMI İÇİNDE
Hasan Yalçın, Türkiye’nin belki de ilk üçü arasına girebilecek Kafka uzmanlarından biridir. Dünya klasikleri içinde yer almış tanınmış romancı Franz Kafka’yı bütün eserleriyle ve bütün özellikleriyle incelemiştir, Kafka hakkında yazılanların büyük bir kısmını içinde olmak üzere. Hasan Yalçın Kafka sayesinde kapitalizmin insan bilinci ve ruhu üzerinde nasıl bir çöküntü yarattığını ve çökertme mekanizmalarını derinlemesine öğrenme imkanı bulduğuna inanırdı. Bu konudaki inceleme ve değerlendirmelerini yazdı da.

Yine Hasan Yalçın, çılgın bir Balzac tutkunuydu. Bu ünlü romancının da Türkçe’ye çevrilmiş bütün eserlerini istisnasız gözden geçirmişti. Balzac Hakkında yazılanları da büyük bir sabır ve zevkle hatmetmiştir. Hatta Fransızcasını ilerletmek üzere vaktinin önemlice bir kısmını ayırmasının bir nedeni olarak, Balzac’ı orjinalinden okumak merakını gösterirdi.

Büyük Fransız Devrimini Marks’ın ve tanınmış tarihçilerin eserlerinden öğrenmenin yetmeyeceği, devrim sürecinin insani ve toplumsal ilişkilerini derinlemesine tanımanın ancak bu dönemleri yaşayan ve yazan edebiyatçılar sayesinde olabileceği düşüncesindeydi. Rus Edebiyatının klasiklerini incelemeden de Rus tarihini ve Büyük Ekim Devrimini anlamanın mümkün olmadığını söylüyordu. Tarihe müdahale eden insan’ın düşünce ve duygularındaki bütün derinliklere nüfuz etme merakı, Onu uzman bir edebiyat eleştirmeni yapmıştı. Bu büyük edebi birikim, Hasan Yalçın’ın teorik ve siyasal yazılarına yansımıştır. Özellikle “Selim Uslu” yazılarına. Hasan Yalçın’ın kaleminden çıkanlar kendisini zevkle okutuyorsa, bu büyük birikim sayesindedir.