İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bayram Yurtçiçek, Hatay’da açılan “Apaydın Kampı”nın kapatılması ve kampın oluşturulmasından sorumlu olanlar hakkında Hatay Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.
İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bayram Yurtçiçek, Hatay’da açılan “Apaydın Kampı”nın komşumuz Suriye’ye karşı, iç yıkıcılık ve terör faaliyetlerini yürütmek, yönetmek ve yönlendirmek için kurulmuş bir kamp olduğunu belirterek, hem ulusal hem de yabancı basın tarafından dile getirilen bu gerçeğin çeşitli röportajlarla da kanıtlandığını söyledi.
Suriye’de terör faaliyetlerini organize eden ve kendine “Özgür Suriye Ordusu” adını veren bu terörist grubun, Apaydın kampında üslendiklerini ve Suriye’ye bu kamptan saldırdıklarını bizzat kendi komutanlarının ağzından ifade edildiğini söyleyen Yurtçiçek, ulusal mevzuatımıza aykırı olarak oluşturulan “Apaydın Kampı”nın kapatılması ve bu kampın oluşturulmasından sorumlu olanlar hakkında Hatay Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.
Suç duyurusu aşağıdadır:
Cumhuriyet Başsavcılığı’na
Hatay
Konu: Ulusal mevzuatımıza aykırı olarak oluşturulan “Apaydın Kampı”nın
kapatılması ve bu kampın oluşturulmasından sorumlu olanlar hakkında adli takibat yapılması istemidir.
Hatay’da açılan “Apaydın Kampı”, komşumuz Suriye’ye karşı, iç yıkıcılık ve terör faaliyetlerini yürütmek, yönetmek ve yönlendirmek için kurulmuş bir askeri kamptır. Hem ulusal hem de yabancı basın tarafından dile getirilen bu gerçek, çeşitli röportajlarla da kanıtlanmıştır. Suriye’de terör faaliyetlerini organize eden ve kendine “Özgür Suriye Ordusu” adını veren bu terörist grup, Apaydın kampında üslendiklerini ve Suriye’ye bu kamp’tan saldırdıklarını bizzat kendi komutanlarının ağzından ifade edilmektedir.
Hatay valisi, basına yaptığı açıklamada, bu kampın özel bir kamp olduğu, kendisinden başka hiç kimsenin bu kampa giremediğini, hatta Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun bile kampa giremediğini belirtmiştir. Bu kampta Suriye ordusundan kaçan asker ve subayların yerleştiğini ifade eden Hatay valisi, milletvekillerinin kampa alınmamasının nedeni olarak kampın bu özel niteliğinden kaynaklandığını ifade etmiştir. Kampın bu niteliğinden dolayı basının ve milletvekillerinin ziyaretlerine kapalı tutulan ve tepkiler büyüyünce de gerekli temizlik ve düzenleme yapıldıktan sonra, ziyarete açılabilmiştir. Her türlü temizlik yapılmasına karşın, Kamp’ta “Özgür Suriye Ordusu” komutanı olarak kamuoyuna tanıtılan Albay Riyad El Esad’ın Kamp’ta olduğunu ve kendisiyle görüştüğünü, Kamp’ın bir lojistik merkez olarak kullanıldığı kanaati edindiğini, Meclis İnsan Hakları Komisyonu üyesi MHP milletvekili sayın Atilla Kaya bizzat açıklamıştır.
Kendisine “Özgür Suriye Ordusu” adını veren kiralık katiller sürüsünün internet sitesine, iletişim bilgilerine bakıldığında, “Ana üs “ kısmında “Hatay, Türkiye” yazıldığı irtibat için ise 0 536 963 12 74 nolu cep telefonunun verildiği görülmektedir.
ABD taşeronu olarak komşularımıza karşı bu hasmane tutumların, ülkemizin milli çıkarlarına zarar verdiği ve bizi komşularımızla savaş durumuna getirdiği çok açıktır.
Bu kampın açılması ve faaliyetini sürdürmesi ulusal mevzuatımıza aykırıdır.
Türkiye, Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin 1951 Cenevre Sözleşmesi ve 1967 tarihli Ek Protokol’ü coğrafi çekince koyarak imzalamıştır. Türkiye’nin bu tercihi doğrudan Sözleşmeden kaynaklanan bir haktır. Bu çekinceye göre; Türkiye, sadece Avrupa ülkelerinden gelen ve iltica talebinde bulunan yabancılara Sözleşmedeki 5 kritere uyması durumunda mülteci statüsü vermekte, Avrupa ülkeleri dışındaki ülkelerden gelenlere bu statüyü tanımamakta, yalnızca başka ülkelere geçebilmeleri için geçici sığınma hakkı tanımaktadır.
Nitekim, 30.11.1994 tarih ve 22127 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ilgili Yönetmeliğe göre; “mülteci”, ‘Avrupa’da meydana gelen olaylar sebebiyle ırkı, dini, milliyeti, belirli bir toplumsal gruba üyeliği veya siyasi düşünceleri nedeniyle takibata uğrayacağından haklı olarak korktuğu için vatandaşı olduğu ülke dışında bulunan ve vatandaşı olduğu ülkenin himayesinden istifade edemeyen veya korkudan dolayı istifade etmek istemeyen ya da uyruğu yoksa ve önceden ikamet ettiği ülke dışında bulunuyorsa oraya dönmeyen veya korkusundan dolayı dönmek istemeyen yabancı’ olarak tanımlanmıştır.
Sözleşmeye konulan bu coğrafi çekince, Türkiye’nin tarihi bağları olan Asya’daki komşuları ile ilişkilerini bozmamak, onların iç işlerine karışmamak ve Türkiye’yi sürüklenebileceği bir kargaşalık ortamından ve savaş tehlikesinden korumak amacını taşımaktadır.
Dolayısıyla, komşumuz Suriye’den ülkemize geçen bu kişiler 1951 Cenevre Sözleşmesi ve bu Sözleşme kapsamında Türkiye’nin taahhütleri açısından “mülteci”, bunlara tahsis edilen kamplar “mülteci kampı” kabul edilemez. Bu kişiler, sıkça ve serbestçe Suriye’ye geçip, dilediklerinde tekrar Türkiye’ye geldiklerine, üçüncü bir ülkeye geçmek istemediklerine göre, “sığınmacı” olarak da kabul edilmeleri mümkün değildir.
Hatay sınırları içinde kurulan bu kampta yürütülen faaliyetler, bu kampta barındırılan kişilerin kimlikleri, kampta kalanların -ekte örnekleri sunulduğu gibi- basına da yansıyan ve yukarıda özetlenen eylemleri Türk Ceza Kanunu’nun, “Devlete Karşı Savaşa Tahrik” suçunun düzenlendiği 304. maddesine aykırıdır.
TCK’nun 304. maddesine göre; “Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı savaş açması veya hasmane hareketlerde bulunması için yabancı devlet yetkililerini tahrik eden veya bu amaca yönelik olarak yabancı devlet yetkilileri ile işbirliği yapan kişi, on yıldan yirmi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Tahrik fiilinin basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır”.
Keza bu eylem komşu devlete karşı hasmane hareket oluşturduğundan ve son tahlilde “yabancı devlet aleyhine asker toplama” faaliyeti olduğundan Türk Ceza Kanunu’nun 306. maddesinin de ihlalidir.
Anılan maddeye göre;
“(1) Türkiye Devletini savaş tehlikesi ile karşı karşıya bırakacak şekilde, yetkisiz olarak, yabancı bir devlete karşı asker toplayan veya diğer hasmane hareketlerde bulunan kimseye beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezası verilir.
“(2) Fiil sonucu savaş meydana gelirse faile müebbet hapis cezası verilir.
“(3) Fiil, sadece yabancı devletle siyasal ilişkileri bozacak veya Türkiye Devleti veya Türk vatandaşlarını misilleme tehlikesi ile karşı karşıya bırakacak nitelikte ise faile iki yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir.
“(4) Siyasal ilişki kesilir veya misilleme meydana gelirse üç yıldan on yıla kadar hapis cezasına hükmolunur”.
Sonuç ve İstem : Belirtilen nedenlerle; yasalara aykırı olarak açılan, varlığıyla ve
burada yürütülen faaliyetleriyle suç oluşturan “Apaydın
Kampı”nın kapatılmasının sağlanmasını, bu kampın
oluşturulmasından sorumlu olanlar hakkında adli soruşturma
başlatılmasını talep ediyoruz. 06/09.2012
İşçi Partisi
adına
Gen. Bşk. Yrd.
Bayram Yurtçicek