Öğretim dili tartışmasını bu kez Felsefeci bir Tuncelilinin, Cenk Özdağ’ın yazısıyla devam ediyoruz.
Bu köşede 6 Temmuz 2012 günü Musa Tanrıkulu’nun “Zazaca ve Kürtçe öğretim dili olabilir mi” başlıklı yazısını yayımlamıştık. Tanrıkulu, Rus dili eğitimi görmüş bir Tuncelilidir. O’na Felsefe öğrenimi gören yerdeşi Cenk Özdağ’dan cevap geldi. Yayınlıyoruz.
Zazaca, Kürtçe ve Farsçanın ortak atası
Öncelikle Tanrıkulu’nun yazısındaki mantık hatalarına dikkat çekmek istiyorum:
Evrim karşıtları sıkça ''insan maymundan mı geldi'' diye sorular sorup kasıtlı olarak evrim kuramını bulandırmaya çalışırlar. Burada bulandırılmaya çalışılan gerçek ''primatların hem maymunun hem de insanın ortak atası olduğu''dur. Dolayısıyla maymun ve insan aynı düzeyde yer alır. Benzer bir şekilde Zazaca, Kürtçe, Paşto, Farsça ve tüm diğer İrani diller aynı düzeyde bulunurlar. Fakat hepsinin kökünde ortak dil (ya da daha doğrusu bir ortak dil havuzu) vardır. Bu nedenle Zazaca, Farsça ve Kürtçe'deki ortak sözcüklerin birinden diğerine geçme zorunluluğu yoktur. Bu gerçek, elbette, bu tür sözcük geçişlerinin olduğunu gizlemez. Fakat her ortak sözcük kullanımı birini diğerine kıyasla daha ''has'' yapmaz.
Zazacanın da üretme olanakları var
İran Dillerinin birden çok kolu var. Zaten İran Dilleri, Hint-Avrupa dil ailesinin Hindo-İranyen koluna aittir. Türkçe ise Ural-Altay Dil ailesinin bir üyesi. Nasıl Arapça sözcük türetme gücünü bükümlü dil olmasından kazanıyorsa, Türkçe de sondan eklemeli bir dil olması sayesinde üretken bir dil. Fakat dilde üretkenliği Türkçe'ye has bir özelliğe sıkıştırmak dilbilime hiç de uygun görünmüyor. Musa Tanrıkulu ''Kaldı ki Zazaca va Kürtçe, Türkçe gibi üretken ve doğurgan birer dil değildir. Türkçe'nin ön ve son ekleriyle muazzam bir üretkenliği var'' diyor. Buradaki hata Türkçe'nin bağlı olduğu dil ailesinin türetme özelliğini tek türetme şekli olarak görmek ve diğer dil ailelerinin üretme yeteneklerini görmemektir.
''Zazaca'nın hiçbir zaman alfabesi olmadığı için yazı dili de olmamıştır. Durum böyle olunca ortaya kuralsız bir dil çıkmıştır'' diyen Tanrıkulu'nun ''dil kurallarından'' neyi anladığını merak ediyorum doğrusu. Alfabenin ve yazı dilinin yokluğu ile dilin kuralsız oluşu arasında herhangi bir mantıksal bağlantı yoktur.
Dillerin söz dağarcıkları
Zazaca'nın ''yüzde 50'si Farsça, yüzde 30'u Türçke kelimeye sahip Zazaca'nın, geriye kalan yüzde 20'si nedir? Komşu halkların konuştuğu Ermenice, Gürcüce, Çerkezçe, Suryanice ve eski tarihi diller olan Akatça ve Asurca dillerini bilmediğimiz için fikir yürütemiyoruz'' diyen Tanrıkulu, ''herhangi bir sözcük varsa bile bunların Zazaca konuşan insanlar tarafından üretilemeyeceğinden çok emin. Ayrıca böyle bir olgudan hareketle Zazaca'nın yokluğu ya da yetersizliği işlenecekse, İngilizce'nin söz dağarcığının önemli bir bölümünün Hint-Avrupa Dil ailesinin içerisinde yer alan Cermen dillerinden aldığı, yine aynı dil ailesinin üyesi olan Latince'den Roma istilası nedeniyle, sonra da Latince'nin avamlaşmasıyla oluşan Fransızca'nın Fransız istilasıyla Latince'nin ve Antik Yunanca'nın söz varlığından oluştuğu da düşünülmeli. Bunun sonucunda herhangi biri İngilizce'nin olmadığını ya da yetersiz olduğunu işleyecek olsa bütün Dünya güler.
Aynı şekilde, Romence, Portekizce, İspanyolca, İtalyanca, Fransızca vb. dillerin tamamı Latince'den köken almıştır. Hem de öyle Zazaca'nın Pers dillerinden aldığı gibi değil, iddia edildiği gibi Zazaca varlığını Farsça'ya borçlu olsa bile konumu bu dillerinkinden farklı olmayacaktır.
Zazaca ve Kürtçe arasından Kürtçe'yi bir dil olarak gördüğü için Sayın Tanrıkulu'ya teşekkür ederiz. Kürtçe bir dilse, geriye Zazaca ile arasındaki söz dağarcığına ilişkin farklara odaklanmak gerekiyor. Tanrıkulu'nun dediği gibi ''1500-2000 sözcük''le anlaşan Zazaca konuşan insanlar ne hikmetse yaşamlarındaki ''Güneş, Baba, Dede, vb.'' gibi en temel sözcüklerde Kürtçe'den ayrışır. Ayrıca söz varlığının ötesinde, kişi ve işaret zamirlerinde, iyelik eklerinde de Kürtçe'de ayrılan Zazaca'nın bu ayrılığı nasıl başardığı da Tanrıkulu'nun yaklaşımı açısından ilginçtir.
Zazaca'nın yeterliliği meselesi
Vate yayınları tarafından çıkarılan Zazaca roman ve şiir kitapları düşünüldüğünde ya da yine aynı şekilde Ehmede Xani'nin tasavvuf ve erotizmi de içeren destanı Mem u Zin, Mehmed Uzun'un Kurmançi diliyle yazdığı romanları düşünüldüğünde bu dillerin edebi yetersizliğinin iddia edilemeyeceğini düşünüyoruz.
Bilime gelince Tanrıkulu'nun örnek verdiği sözcüklerden ''asit, alkol, glukoz, tanjant'' zaten Türkçe de değildir. İstenirse Zazacada da bu sözcükler aynen kullanılabilir. ''karekök'' sözcüğünün ise yarısı yabancı kökenli diğer yarısı Türkçe'dir. ''Açı, dikdörtgen, üçgen '' sözcükleri ise bizzat Mustafa Kemal tarafından türetilmiş sözcüklerdir. Aynı şekilde Zazaca'da da yenileri türetilebilir. Ya da yine Türk Dil Devrimi yapıldıktan sonra Orta Asya'da, Anadolu'da daha önce kullanılmış sözcüklere başvurulduğu gibi istenirse diğer İrani dillerin söz varlığından da sözcükler ödünç alınabilir. ''1500- 2000 kelime ile hayatını ancak devam ettirebilen Zazalar fizik, kimya, matematik, hukuk, edebiyat, sosyoloji kısacası fen, edebiyat ve kültür eğitimini hangi kelimeleri kullanarak öğrenecek'' diye soruyor. Yukarıda sayılan sözcüklerden acaba hangisinin kökü Türkçe'dir. Fizik, matematik, sosyoloji Yunanca; hukuk, fen, kimya, edebiyat Arapça; kültür ise Latincedir. Üniversitelerde Tıp kitaplarını anımsayalım hangisinin terminolojisi Türkçe'dir. Yabancı terminolojinin sözcüklerinin arasına sıkışan Türkçe bağlaç, fiil ve eklerin yerini, pekâlâ, Zazaca'nın bağlaç, fiil ve ekleri alabilir.
Köşede yer alan yazının belki de en doğru ifadesi ''Zazalar ve Kürtler için en zor eğitim ve öğretim dili Zazaca ve Kürtçedir. Çünkü dil bilgisi ve kelime hazinesi bakımından yetersizdir''. Bu ifade de bile çürük olan bölüm ''dil bilgisinin yetersiz'' olduğunun iddia edildiği bölümdür. ''Kelime hazinesi yetersizdir''. Burası doğru ama dikkat edilirse bu ifadedeki sözcüklerin kökenlerinin üçte ikisi Arapça'dır: ''kelime (Arapça) hazinesi (Arapça) yetersizdir (Türkçe)''. Türkçe yapılabiliyorsa, pekâlâ Zazaca ve Kürtçe'de de bilim, öğretim ve sanat yapılabilir.
İstenirse, dilbilgisi kitaplarına bakılarak Zazaca'nın kurallılığı bulunabilir. Bunun dışında dil ailelerini betimleyen çizimler incelenerek hangi dilin hangi dille ne türden bir ilişkisi olduğu araştırılıp bulunabilir.
Bu konunun bu başlık altında incelenmesinin politik yanlışlığı
Zazaca'nın ve Kürtçe'nin yeterliliğini tartışmaya açmak, yeterli oldukları takdirde eğitim-öğretim dili olmalarının olağan ve doğru olduğu anlamına gelmektedir. Pratik materyalist tutum, bu dillerin yeterliliğini tartışmaktan çok, bu dillerle öğretim yapıldığı takdirde, doğabilecek istihdam sorunlarının, milli bilincin, yurtseverlik bilincinin ve etnik unsurlar arasındaki olası çatışmaların üzerine yoğunlaşmaktır. Aksi takdirde, bu dillerin geliştirilmesi ve yeterli hale getirilmesi (yetersiz iseler) insanın özgürleşme sürecini savunan herkesin ortak gündeminde yer almalıdır.
PKK'nin ve diğer benzer örgütlerin, yeterliliği ispatlaması durumunda ya da hâlihazırda yeterli olan Arapça'nın Nusayriler için eğitim-öğretim hakkı açısından ortaya atılması durumunda ''ulusalcı cephe'' neyi savunacaktır? Bu soru bile yeterliliğin-yetersizliğin tartışılmasının nasıl bir açmaza sürükleyeceğini göstermektedir.