Nihayet becerikli bir mûbed (büyük âlim) geldi ve önce o ay yanaklı Rûbâbe’yi şarapla sarhoş etti. Sonra da hiçbir acı duyurmadan o ayın böğrünü yardı ve çocuğun başını tabii yolundan ayırarak hiçbir zarar vermeden dışarıya öyle bir aldı ki, o zamana kadar kimse bu kadar şaşılacak bir iş görmüş değildi. Şaraptan sarhoş olan anasıysa geceli gündüzlü uykudaydı. Hemen yarasını dikip üzerine ilaç sürdüler. Ay yüzlü Rûbâbe çocuğunu görünce sevince boğuldu; yüzünde padişahlık izlerini görmüştü. Çocuğa ‘kurtuldum’ anlamına gelen Rüstem ismini koydular.
4 Haziran günü bu köşede Caesar (Kayezar/Sezar)’dan önce Zaloğlu Rüstem’in sezaryenle doğduğunu belirtmiştik. Okuyucular olayı merâk ediyorlar.
Sezar’dan yüzyıllarca önce
Rüstem’in doğumunu, dünyanın en büyük şairlerinden Firdevsî-i Tursî Şahnâme’de anlatıyor. Firdevsî, yeryüzünün devlet ve hükümdarlık teorisini şiirleştiren bu şaheserini, eski İran Şahnâmelerini ve kaynaklarını inceleyerek 23 yılda yazmış ve Sultan Mahmut Gaznevî’ye sunmuştur.
Zaloğlu Rüstem, Şahnâmelerin en büyük kahramanıdır. Şahnâme’de Turan Padişahı Afrasiyâb’la cenkleri de hikâye edilmektedir. Başka deyişle Keyhüsrev zamanında, yani MÖ 7. yüzyılda yaşamıştır. Şahnâmelerin Med ve Pers çağlarını anlattığı dikkate alınırsa, karın yararak anneyi ve bebeği kurtarma yönteminin İran’da Sezar’dan yüzyıllarca önce uygulandığı söylenebilir.
Hükümdar olma mecburiyeti yok
Firdevsî’nin Şahnâme’si konusunda merâklılar, Bilim ve Ütopya dergisinde yayımlanan “Yeryüzün Hükümdarlığının Sırları: Şahnâme” başlıklı incelememize bakabilirler (Sayı 190, Nisan 2010, s. 14-28). Aynı dergide Prof. Nimet Yıldırım’ın da “Şahnâme’nin Kaynakları, İçeriği ve Özgün Yönleri” konusunda aydınlatıcı bir yazısı bulunmaktadır. Bu yazıları ve Şahnâme’yi okumak için, hükümdar olma mecburiyeti yoktur.
Hiç kimse Firdevsî’nin Şahnâme’sini okumadan bu dünyadan gitmesin. Geothe’yi dahi mest etmiştir. Türkçe’ye en iyi çevirisi Prof. Necati Lugal’in Farsçadan çevirisidir. Kabalcı Yayınları basmıştır.
Kitabın 1000 sayfayı aşkın olması kimseyi yıldırmasın. Şahnâme, 30-40 sayfalık bölümler halindedir, bir oturuşta okumanız gerekmez. Özellikle Zaloğlu Rüstem’in oğlu Zohrap ile cengi eşsiz bir trajedidir.
Şahnâme, baştan sona İran-Turan savaşlarını anlatır. Bu açıdan Türk tarihinin derinlikleri konusunda da destansı kaynaktır.
Servi boylu Rûbâbe
Rüstem’i nasıl doğurdu
İran’da sezaryenle doğumda şarabın “anestezi” maddesi olarak kullanıldığını yine Şahnâme’den öğreniyoruz.
Firdevsî, Rüstem’in sezaryenle doğurtulmasını şöyle anlatıyor:
“Nihayet becerikli bir mûbed (büyük âlim) geldi ve önce o ay yanaklı Rûbâbe’yi şarapla sarhoş etti. Sonra da hiçbir acı duyurmadan o ayın böğrünü yardı ve çocuğun başını tabii yolundan ayırarak hiçbir zarar vermeden dışarıya öyle bir aldı ki, o zamana kadar kimse bu kadar şaşılacak bir iş görmüş değildi. Bu, aslana benzeyen, pehlivan yapılı bir çocuktu. Saçları kırmızı ve yüzü de kan gibiydi. Şaraptan sarhoş olan anasıysa geceli gündüzlü uykudaydı. Hemen yarasını dikip üzerine ilaç sürdüler. Servi boylu Rûbâbe uykusundan uyanınca, çocuğu alıp yanına getirdiler. Ay yüzlü Rûbâbe çocuğunu görünce sevince boğuldu; yüzünde padişahlık izlerini görmüştü. ‘Oh artık kurtuldum! Istırap sona erdi’ dedi. Bunun üzerine çocuğa ‘kurtuldum’ anlamına gelen Rüstem ismini koydular.”
Bizans kaynağında sezaryen düzeltmesi
Sezaryen konusunda ayrıca şöyle bir bilgi de var. Sezar’ın adının sezaryenle doğmuş bir atasından geldiği, Latince “kesmek” anlamına gelen caedo, caedere, cecidi, caesum fiillerinden türediği belirtiliyor. Sezar’ın kedisinin sezaryenle doğduğu iddiasının bir yanlış anlama olduğu ileri sürülüyor. Kaynağı da 10. yüzyılda yayımlanmış eski bir Bizans ansiklopedisi. Ayrıca Sezar’ın bu ismi taşıyan ilk kişi olmadığı gibi, sezaryen işleminin de yalnızca ölü kadınlar üzerinde uygulandığı, Sezar’ın annesi Aurelia’nın doğumdan sonra uzun yıllar yaşadığı belirtiliyor. (Firdevsî, Şahnâme, çev.: Prof. Necati Lugal, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, Nisan 2009, s.216 vd., 219.)
Ya Sezaryen keşfedilmeseydi
Denebilir ki, sezaryene niçin bu kadar ilgi?
Sezaryen olmasaydı, ben kime âşık olacaktım?
Çünkü Şule Perinçek’in (kızlık soyadı Zaloğlu) baba tarafından ataları Dağıstan’dan gelmiştir ve rivâyet odur ki, soyları ta Zaloğlu Rüstem’e kadar gitmektedir.
“Ama bu rivâyet” diyenleriniz çıkabilir.
Ya rivâyet değil de gerçekse!
O nedenle 2700 yıl önce Rûbâbe’nin karnını yaran o büyük hekime saygı ve minnetlerimi sunuyorum. O yalnız Rüstem’e bir hayat değil, bana da aşkı armağan etti.
TIP TARİHÇİLERİNE ARZUHAL
Sezaryen konusunda Tıp Tarihleri acaba ne yazıyor? Hekimlerimiz bilgilendirirlerse hepimiz öğreniriz.