Hatalarımız bizim neyimizdir? Yanlış yapmak niçin yararlıdır? Bilgimiz nereden geliyor? Yunus’un Sarı Saltuk’un dergâhına 40 yıl taşıdığı odunların hepsi doğru muydu, hangileri eğriydi?
Hatalar bizim öğretmenimizdir.
Hem kendi hatalarımız, hem de başkalarının yaptığı hatalar.
Kendi hatalarımıza da, dostların veya düşmanların hatalarına da, kendi adımıza ders çıkarmak açısından bakmalıyız.
Çocuklar bunu başarıyorlar. Örneğin parmağıyla sobaya dokunan çocuk ateşi öğreniyor.
Yanlışın yararı
Bu açıdan hatalarımızın yararından dahi söz edilebilir.
Dahası hata yapıp da öğrenenler, o konuda hata yapmayanlardan daha elverişli bir konumdadır. Ders çıkartanın bilgisi, o dersi yaşamamış olanlardan daha sağlam gözüküyor.
Sınavlardan geçmiş olmanın anlamı budur. Deneyimler, olumlu ve olumsuz yönleriyle bizim sağlam bilgi kaynaklarımızdır.
Yedi ateşten geçenler, en çok hata yapmış, fakat gelecekte en az hata yapacak olanlardır.
Bilginin kaynağı
Bilginin biricik kaynağı pratiktir, yani iştir.
Kitaplardan elde ettiğimiz bilgiler de, en sonunda tarih içinde yapılan işlerden üretilmiştir. Başkasının işinden öğrenmiş oluyoruz.
İnsan, iş yaparak bilgiye ulaşır.
Doğayı dönüştürürken yalnız harmanı kaldırmaz, bilgiyi de üretiriz.
Buğdayın ve bilginin üretimi birlikte olur.
Toplumsal mücadele de, en sonunda doğayı dönüştürme mücadelesidir. Çünkü insan da, ağaç gibi doğanın parçasıdır. Toplumları değiştirme işinde, toplumun bilgisini keşfederiz.
Bir de laboratuarda yaptığımız iş var, yani deney. Demek ki, deney yaparak da bilgi ediniyoruz.
Yunus’un dili
Yunus Emre, “Her işim yanlış benim” diyor.
Bu “berceste mısra”yı, ancak Sarı Saltuk’un dergâhına 40 yıl boyunca odunun bile eğrisini getirmeyen bir Derviş Yunus söyleyebilirdi ve o söylemiştir. Yunus kadar olmasa da Derviş Ali de erenlerin evrensel özeleştirisini yapmıştır:
Çok günah işledim inkâr eylemem
İk’ellerim kızıl kandadır kanda
(Tercanlı yerdeşim Aşık Davut Sulari ve can yoldaşım, Kaymakam Ozan Erdoğan Alkan çok güzel söylerlerdi.)
Fenafillâh mertebesine erişmek için, yalın ayak başı kabak yana yana yürüyen erenler, dönüp arkalarına baktıkları zaman, bir arpa boyu yol yürüdüklerini görmüşlerdir. Bu açıdan Keloğlan Masalları doğrudur.
Yine hakikatin peşine ateşle ve aşkla düşen bir bilim adamı da, sonsuzluğun ummanı içinde bir arpa boyu mesafe aldığını görmüştür. Her gerçeğin, daha doğrusu vardır ve o daha doğru yarın keşfedilecektir.
Yapılamayan iş
Büyük devrimcilere iyi bakınız, yapabildiklerine değil, yapamadıklarına işaret ederek bu dünyadan yana yana gitmişlerdir. Büyük Nutuk, Bursa Nutku, hepsi doğru okuyana, yarım kalan işi anlatır.
Yapılamayan iş ve yanlış yapılan iş, her zaman önümüzdeki iştir.
“Epistemoloji” diyorlar, Türkçesi Bilgi Teorisi! Felsefenin iki büyük sorusundan birini önümüze koyar: Bilgimizin kaynağı nedir?
İşte Bilgi Teorisi alanında insanlık tarihinin en devrimci sözünü Yunus Emre dile getirmiştir. Sonsuz iş içinde yapılabilen işe değil, yapılamayan işe, eksik kalan işe dikkat çekiyor. Gözü, arkada değil, öndedir.
Sonsuzdaki damla
Her işte, ayrıksız bütün işlerimizde kesinlikle bir yanlış vardır ve dolayısıyla her bilgide de kesinlikle yanlış vardır.
Yaptığımız iş, mükemmel değildir, tam doğru değildir.
Bilgi de, tam doğru değildir, mükemmel değildir.
Buna Hazreti Muhammed’in, Washington’un, Robespierre’nin, Marx’ın, Lenin’in, Mustafa Kemal Atatürk’ün ve Mao’nun yaptığı işler ve ürettiği teoriler de dahildir.
Hatta kutsal kitaplarda da, bugün doğru olmadığı çok açık olan görüşler vardır. Örneğin dünya altı günde yaratılmamıştır ve kâinatın merkezinde de dünya bulunmuyor. Nesh ayetlerinin olması, kutsal kitaplarda da düzeltmeler yapıldığını gösterir. Demek ki, bir önceki ayet, geleceği görememiş olan ayettir.
Evren sonsuzdur ve bilgimiz de sonsuzdaki damladır.
Bilgimiz, bir arpa boyundadır. Dolayısıyla eksiktir ve eksik olduğu için de yanlışları içerir.
Önderin işi
İşte bütün bu nedenlerle hataya öfkeyle veya utançla yaklaşmak, akıllıca bir davranış sayılamaz.
Hatayı öğrenme olanağına dönüştürmek, tarih boyunca nitelikli önderlerin yaptığı iştir.
Bize hatalarımızı bildirenlere teşekkürle yaklaşmalıyız. Burada niyet o kadar önemli değildir. Yanlışımızı gösterenler, bizim öğretmenlerimizidir. Eğer o eleştiriler, gerçekten doğru ise, o zaman bundan en çok yararlanacak olan biziz.
Acımayan parmak!
Bütün bu söylenenler, aynı hatayı bir kez, iki kez, hadi bilemediniz üç kez yaptığımız zaman geçerlidir. İsmet İnönü’nün de bu yönde bir sözü var.
Hatayı bir-iki kez yapabiliriz, ama üçüncüsü ve sonrası, hatadan öğrenmediğimizi gösterir. Oysa işi yapacak olan, daha önce yaptığı işten ders çıkarmış olmalıdır. Çivi çakarken, çekici her seferinde yeniden parmağımıza vuruyorsak, bu marifetimizden övünç çıkartamayız.
ARMAĞAN
Bugünkü Rota’yı bana öğrenebildiğim kadarıyla dervişliği öğretenlerden Gündüz Tüfekçi ağabeyime yolluyorum. Mesajları alınmıştır. Bütün Tüfekçilere selam, sevgi, saygılar. Ellerinden öpüyorum.