İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek:YOKSULLUKTA VE ACILARDA KENDİMİZİ BULMAK

Ölümün Süt Dişleri’ni okurken, yoksulluğun ateşiyle aydınlanıyor bilincimiz. Kim ne derse desin, devrim yoksullar içindir. Devrimci aydın olmak, yoksulların acısında kendini bulmaktır.

Sonsuz Yörük, bu toprakların büyük yazarı Osman Şahin, 17 Mayıs 2012 günlü ...

Tarih:

Ölümün Süt Dişleri’ni okurken, yoksulluğun ateşiyle aydınlanıyor bilincimiz. Kim ne derse desin, devrim yoksullar içindir. Devrimci aydın olmak, yoksulların acısında kendini bulmaktır.

Sonsuz Yörük, bu toprakların büyük yazarı Osman Şahin, 17 Mayıs 2012 günlü mektubunda, bir müjde vermişti: “Sabahları 2,5-3.00’te kalkarak, Ölümün Süt Dişleri adlı yeni öykü kitabım için çalışıyorum. Sanırım sonbaharda size imzalayıp sunacağım.”

Osman Şahin son kitabını anlatıyor
13 Kasım 2012 günü, hem kitap geldi, hem de mektup.
Osman Şahin, bakın yeni kitabını nasıl anlatıyor:
Her insanın çocukluk dönemi vardır. Her insan çocukluğunu “Altın çağ” diye niteler. Oysa benim hiç altın çağım olmadı. Aksine, derin sefalet yıllarım oldu. Ben bu yüzden çocukluğumu en ufak anımsamak istemem. Sefaletimizi, açlığımızı, üşüdüğümüzü hatırlamak istemeyiz ama, çekilen acı güçlüdür ve gene de hatırlatır kendini bize. Bu yüzden olsa gerek, Türkçe ve Kürtçe, özünde acının ve ağıtın dilleridir, Kızılderililerin dilleri gibi.
Tepeden tırnağa kucakladığım kardeşim, Sayın Doğu Perinçek,
“Ölümün Süt Dişleri”nde yer alan yedi belgesel öykü de, açlığı belimize kalın bir kuşak gibi sardığımız yılların öyküleridir. Çocukluk yazgımın kara sancıya dönüştüğü yılların ağıtıdır. Bahar gelince taze meşe yaprakları ile kenger yapraklarını toplayıp midemizde bir deliği de onlar doldurur diye sulu bulgur çorbasına kattığımız, açlıktan oklavayı yaladığımız yılların öyküsüdür.
Herkes kirli çamaşırlarını gizli gizli yıkar, gizli yerlere asar. Ben çocukluğumun ve ailemin kirli çamaşırlarını herkesin gözleri önünde yuğuyorum bu kitapla.

Yana yana
Yoksulluğun koynunda yalnız büyük acılar çekilmez, aynı zamanda büyük yazarlar da yetişir. Feleğin sillesinde derin duygular ve erdemler filizlenir.
Osman Şahin, bir hakikat işçisidir. Ayakları toprağın tozun içinde büyümüştür, ama bilinci ve yüreği yana yana yıkanmıştır; pırıl pırıldır.
Osman Şahin’i yoksulluğa ve acılara borçlu olmamız çok garip geliyor insana.
Yoksulluğu istemiyoruz ama insanlık o acıların içindedir. Büyük yazarlar, bizi insanlığımıza kavuşturur. Yoksulluğa ve acılara sarılırken, insana sarılırız. Bizi insanlaştıran, erdemli kılan hep büyük yazarların yaşattığı duygulardır.

Sağanakta koşa koşa
Yoksulluk varken ve yaşanırken, siz o yoksulluğu görmeyerek ve bilmeyerek, ancak kirlenebilirsiniz.
Osman Şahin’in öyküleri, insanda sonsuza kadar yıkanma özlemi uyandırıyor. O yoksulluğun, o acıların suçlusu, sorumlusu sizsiniz!
İçimiz yandığı zaman, sağanağın altında yürümek, koşmak isteriz. O sağanak sanki o acıları yıkayıp götürecek denizlere dökecektir.

Yoksullukta ve acılarda bulduğumuz
Yoksullukta ve acılarda, yalnız yoksulluk ve acı yoktur. Osman Şahin, bize yoksulluğun bağrındaki, insan özlemlerini yaşatıyor. Ölümün Süt Dişleri’ni okurken, yoksulluğun ateşiyle aydınlanıyor bilincimiz.
Kim ne derse desin, devrim yoksullar içindir. Yoksullukta devrimin enerjisi vardır.
Ve devrim aynı zamanda yoksulların acısında kendi acısını bulanlar içindir.
Devrimci aydın olmak, yoksulların acısında kendini bulmaktır.