İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek:YARGI DANIŞTAY CİNAYETİNİN ALTINDA KALMIŞTIR

Tertibin yürümesi uğruna Danıştay cinayeti getirilip Ergenekon Davasına bağlanmış ve yargı bu cinayetinin altında kalmıştır. Danıştay cinayeti, bir cinayetti; yargıya karşı işlenmişti. Ama daha büyük cinayeti, yargı kendisine karşı işlemiştir. Danıştay Cinayeti, biz...

Tarih:

Tertibin yürümesi uğruna Danıştay cinayeti getirilip Ergenekon Davasına bağlanmış ve yargı bu cinayetinin altında kalmıştır. Danıştay cinayeti, bir cinayetti; yargıya karşı işlenmişti. Ama daha büyük cinayeti, yargı kendisine karşı işlemiştir. Danıştay Cinayeti, bizden Danıştay Yargıçı Mustafa Yücel Özbilgin’i aldı. Şu anda yerde cesedi yatan, yargının kendisidir. Yargı, Danıştay Yargıcının kanıyla baş başa kalmıştır. Yargı, cinayete ortak olmuş, Danıştay Cinayetini bir Cumhuriyet cinayetine ve Yargı cinayetine dönüştürmüştür.

Bugüne kadar Anayasa Mahkemesi’nin ilan etmiş olduğu herhangi bir kararını hemen sonra değiştirdiğini hiç duydunuz mu?

Anayasa Mahkemesi’nin yeni tarihi
Anayasa Mahkemesi, Terörle Mücadele Yasasında tutukluluk süresini iki kat artıran maddeyi iptal ediyor ve bu kararını internetten duyuruyor. Daha sonra karar değiştiriliyor, iptal kararının bir yıl sonra yürürlüğe gireceği ekleniyor.
Anayasa Mahkemesi’nin tarihinde böyle bir olay var mı? Yok, çünkü o tarih Anayasa Mahkemesinin tarihiydi. Şimdi başka bir tarih yürümektedir.

Mahkemeye bir uyarı geliyor. “Ne yapıyorsunuz” diyor, “Bu kararla Danıştay cinayeti failleri Alparslan Arslan ve Osman Yıldırım da tahliye olurlar sonra.” Bu uyarı üzerine paldır küldür karar değiştiriliyor. Artık mahkemeler uyarılarla çalışıyor. O değiştirmenin nasıl yapıldığını bilen var mı? Acaba toplandı mı heyet, yoksa birkaç telefonla iş halledildi mi?

Hukuku çiğneyen kendisini çiğner
Elbette nedenleri var, mahkemeler Türkiye’ye yönelik tertibin araçları haline gelir ve Danıştay cinayetini getirip Ergenekon davasına bağlarlarsa, bunun sonuçları vardır. Mahkemeler, hukuk dışı uygulamaların sonuçlarını başka hukuk dışı uygulamalarla gidermeye kalkarlarsa, ortada hukuk kalmaz. Hukuk kalmayınca, hukukla kurulan ve hukuk uygulamakla sorumlu olan mahkeme de kalmaz. Hukuku çiğneyenler, en sonunda kendilerini çiğnerler.

Hukukun çiğnenmesi
Yargıtay 9. Ceza Dairesi ile başladı
Hukukun çiğnenmesi, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin Danıştay cinayetiyle ilgili Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi hükmünü bozmasıyla başladı.
Koskoca Yargıtay Mahkemesi, özel görevlendirilmiş Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz’ün hukuk hilesine teslim oldu. Ergenekon davasının iddianamesinin başına adeta Danıştay cinayeti iddianamesinin ilk sayfası yapıştırılmıştı. Hiçbir ilgisi olmadığı halde, bağlantı kurmak için bir hukuk hilesi yapılmıştı. Evet hileydi, çünkü Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Ergenekon davası kanıtlarını istediği halde Zekeriya Öz bu isteğe yasaları çiğneyerek cevap vermemişti. O zaman 11. Ağır Ceza Mahkemesinin iki dava arasında bağlantı olmadığı kararı daha da sağlamlaşacaktı. Buna rağmen 11. Ağır Ceza Mahkemesi hukuka uygun olanı yaptı ve Danıştay cinayeti ile Ergenekon davası ve sanıkları arasında hukukî ve fiilî bağlantı olmadığını saptadı. Buna rağmen Yargıtay 9. Ceza Dairesi, tertibe karşı koyarak hukuku uygulama cesaretini gösteremedi.
Adalet, cesaret ister. Cesaret olmadığı zaman, adalet hep zalimlerin adaleti olur.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin sorumluluğu
Böylece Danıştay cinayeti davası, Cumhuriyeti hedef alan büyük tertibin gereği olarak, Ergenekon torbasının içine atıldı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin bozma kararına göre, yalnız ve yalnız bağlantıyı araştıracaktı.
Bizler, davalar birleştirilince, hemen ayrılması talebinde bulunduk. O zaman Mahkeme Başkanı Köksal Şengün’dü. Mahkeme, talebimizi temelden reddetmedi, bağlantının araştırılmasından sonra ayırmaya karar verilebileceğine işaret etti.
Ancak Ergenekon yargılaması yargılama olmaktan çıktı; Danıştay cinayeti yargılamasına dönüştürüldü. Ergenekon iddialarının içi boştu. Ne var ki, Danıştay cinayeti ile Ergenekon davasında yargılananlar arasında hiçbir bağlantı saptanamadı; Osman Yıldırım’ın uydurmaları rezalet ölçülerinin bile ilerisindeydi. Buna rağmen mahkeme, ayırma kararı vermedi.
Yürürlükte olan hukuk değil, Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı Ergenekon tertibiydi.

Anayasa çiğnenince infial olmuyor
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ve arkasından İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesinin kararıyla anayasaya aykırı olduğu saptanmış olan hükme göre, tutukluluğu 10 yıl üzerinden hesaplamaya devam ediyor. Yani Mahkemeler, Anayasayı çiğniyor; Anayasa Mahkemesini de çiğniyor. Gerekçe önemli, Savcıların görüşünde de ifade ediliyor, “toplumda infial olur.” “Alparslan Arslan ve Osman Yıldırım’ı da tahliye etmek durumunda kalırız” demek istiyorlar. Oysa davaları ayırmayarak Danıştay cinayeti failleri hakkında hüküm vermeyen, yine mahkemenin kendisidir. Tertibin yürümesi bunu gerektiriyor.
Öyle yargıçlarımız ve hukukçularımız var ki, anayasa çiğnenince infial olmasından korkmuyorlar.

Yargı çürüdü
Yargı çürümüştür. Yakın zamana kadar yargı, Türkiye’nin saygın devlet organıydı. Bugün anketler, yargının en itibarsız kurum olduğunu söylüyor. Şair Ahmet Telli arkadaşımın diliyle, “su çürüdü.”
Tertibin yürümesi uğruna Danıştay cinayeti getirilip Ergenekon Davasına bağlanmış ve yargı bu cinayetinin altında kalmıştır.
Danıştay cinayeti, bir cinayetti; yargıya karşı işlenmişti.
Ama daha büyük cinayeti, yargı kendisine karşı işlemiştir.
Danıştay Cinayeti, bizden Danıştay Yargıcı Mustafa Yücel Özbilgin’i aldı.
Şu anda yerde cesedi yatan, yargının kendisidir.
Yargı, Danıştay Üyesinin kanıyla baş başa kalmıştır.
Yargı cinayete ortak olmuş, Danıştay Cinayetini bir Cumhuriyet cinayetine ve Yargı cinayetine dönüştürmüştür.