İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek:YARARIN ÖLÇÜSÜ: GÜÇ TOPLAMAK

Eylem için eylem olmaz. Eylem güç toplamak için yapılır. Eylemin yararının ölçüsü, kuvveti büyütmektir ya da kuvvet kaybını azaltmaktır. Eğer bir eylem, güç toplamaya yarıyorsa doğrudur. Güç kaybetmeye ya da gücümüzün dağılmasına yol açan eylem yanlıştır. Güç...

Tarih:

Eylem için eylem olmaz. Eylem güç toplamak için yapılır. Eylemin yararının ölçüsü, kuvveti büyütmektir ya da kuvvet kaybını azaltmaktır. Eğer bir eylem, güç toplamaya yarıyorsa doğrudur. Güç kaybetmeye ya da gücümüzün dağılmasına yol açan eylem yanlıştır. Güç toplama siyasetini uygularken, mücadelenin bazı fedakârlıklar yapılmadan, bazı kayıplar verilmeden yürütülebileceği gibi bir anlayışa düşmemeliyiz.

Dün bu köşede doğru eylemin birinci ilkesi üzerinde durduk: Eylemin haklı zemini olmalı.
İkinci ilke: Eylemin yararı olmalıdır. Bu ilkeye başarı ilkesi de diyebiliriz.

Yararın ölçüsü: Güç toplamak
Eylem için eylem olmaz. Eylem güç toplamak için yapılır. Eylemin yararının ölçüsü, kuvveti büyütmektir ya da kuvvet kaybını azaltmaktır. Eğer bir eylem, güç toplamaya yarıyorsa doğrudur. Güç kaybetmeye ya da gücümüzün dağılmasına yol açan eylem yanlıştır.
Herhangi bir eylem ya da boy ölçüşmeye karar vermeden önce atacağımız adımın ne getirip ne götüreceğini çok iyi hesaplamamız gerekir. Ancak öyle durumlar olabilir ki, karşı güçlerin getirip dayattığı bir boy ölçüşmeyi kabul etmek dışında bir seçenek kalmayabilir. O zaman bütün güçlerimizle sonuna kadar direnmek ve saldırıyı en az kayıp vererek savuşturmak, biricik doğru seçenek olur.
Bir eylemin doğruluğunu değerlendirirken, daima “böyle yapmasaydık ne olurdu” sorusunu sormalıyız, seçenekleri tartışmalıyız. Güçler arasındaki ilişkinin çok dengesiz olduğu durumlarda, karşı güçlerin başlattığı ve dayattığı bir mücadelede az kayıp vermek de bir başarıdır. Eylemin yararı, koşullar ışığında göreceli olarak değerlendirilmelidir.
Güç toplama siyasetini uygularken, mücadelenin bazı fedakârlıklar yapılmadan, bazı kayıplar verilmeden yürütülebileceği gibi bir anlayışa düşmemeliyiz. Bazı kayıplar verilebilir, fakat yapılan mücadele, eğer verilen kayıpların yerini doldurduğu gibi daha büyük güçler toplamamıza yaramışsa, ya da kuvvetlerimizin niteliğini pekiştirmişse doğrudur.
Güç toplamak, yalnız nicelik açısından düşünülemez. Güçlerimizin niteliğini sağlamlaştırmak da bir çeşit güç toplamaktır.

Halk hareketini 1 Hazirana getiren süreç
Doğru eyleme örnek olarak son bir yılda şu büyük mücadeleler herkesin zihnine yerleşti, ezbere sayıyoruz:
- 19 Mayıs 2012: TGB’nin İstanbul’da 240 bin gençle yürüyüşü.
- 16 Eylül 2012: İşçi Partisi’nin Antakya’yı ayağa kaldıran Hatay eylemi.
- 29 Ekim 2012: Ankara’da Ulus Meydanı’nda TGB ve ADD önderliğinde yüz binleri toplayan ve barikatları yıkan büyük eylem.
- 10 Kasım 2012: Ankara’da İşçi Partisi’nin çağrısı üzerine Tandoğan Meydanı’nda 100 bin yurttaşın toplanması ve Anıtkabir’e yürüyüşü.
- 13 Aralık 2012: 100 bin yurttaşın Silivri Kalesi duvarlarına dayanması.
- 23 Aralık 2012: Menemen’de “Hepimiz Kubilay’ız Yürüyüşü” ve mitingi.
- 8 Nisan 2013: 100 bin yurttaşın Silivri Kalesinde barikatları yıkması.
- 19 Mayıs 2013: Ankara Sıhhiye Meydanı’nda TGB, ADD ve ÇYD’nin çağrısı üzerine yapılan miting ve yürüyüş.
Yukarıda saydığımız büyük eylemlerde ve yüzlerce eylemde güç toplayan halk hareketi, 1 Haziran 2013 gününden beri dalga dalga bütün yurda yayılan mücadeleyle doruğa ulaştı ve sürüyor. Bu mücadele, halk hareketine birkaç günde olağanüstü ölçülerde güç kazandırmış ve AKP iktidarına çok ağır darbeler indirmiştir.
Bugün Türkiye’deki halk hareketi, dünya ölçeğinde önemli başarıların yolunu açmaktadır.

Güçleri dağıtan eylemler
Kuvvet toplamaya yarayan eylemler için, var olan durum, karşılıklı güçlerin doğru değerlendirilmesi, en uygun eylem biçimlerinin saptanması ve değişen durumlara göre yeni taktiklerin üretilmesi gerekir.
Bunları gözetmeden “kahramanlık” için gözükara eylemlere girişmek, hep kuvvet kaybıyla, hatta kuvvetlerin dağıtılmasıyla sonuçlanmıştır. Maceracı gözükaralığın kaynağında, koyu bir umutsuzluk ve karamsarlık görülmüştür.
Güçleri bölmeye ve dağıtmaya neden olan eylemlere örnek olarak da, 1971 yılı ve sonrasındaki banka soygunları, çocuk kaçırmalar ve diğer bireysel maceracı eylemler gösterilebilir.
Çeşitli halkların tecrübelerinde, maceracı eylemlerin yol açtığı zararların tartışılması, kahramanlık edebiyatıyla örtülmüştür. Bizde de 40 yıldır yaşanan budur.
Kuvvet dengelerini hesap etmeyen ve halkın kaybedilmesine yol açan eylemler, “Devrim yenile yenile zafere ulaşır” gibi söylemlerle parlatılmıştır. Doğrudur, devrimler yenilgilerden geçerek zafere ilerler. Ama bu, “yenileceğiniz bir eyleme girin” anlamına gelmez. Bu söz, haklı bir davanın, yenilgilere rağmen önünde sonunda başarıya erişeceğini dile getirir.
Devrimin güçleri, kuvvet dengesizliği veya başka nedenlerle geçici yenilgilere uğrayabilir. Bu hallerde kuvvetleri korumak ve yeni atılımlara seferber etmek için yapılan değerlendirmeler, kurmaylık birikimi olmayan önderliklerce gözükara eylemlerin gerekçesi yapılmıştır.

Başıbozukluk mu
örgütlü önderlik mi
Bugün Halk Hareketi büyük başarılarla ilerliyor. Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül yönetimi sallanıyor. Milletin güçleri büyüyor.
Bu sürecin başarılı bir eylem çizgisinde ilerlemesi, doğru bir önderliğe, kuvvetlerin düzene sokulmasına ve disipline bağlıdır.
Halk kuyrukçuları örgütlenmeden ve hele siyasal partiden hiç hoşlanmıyorlar. Bir yandan da kışkırtmalardan, tertiplerden korkuyorlar ve bunların olmaması için dua ediyorlar.
Oysa halkın kendiliğinden, örgütsüz mücadelesi başıbozukluğun ve yenilgilerin zeminini oluşturur.
Bu nedenle “Halk hareketi böyle devam etmeli, aman hiçbir parti önderlik etmemeli” diyenler, niyetleri ne olursa olsun, kuvvetin dağılmasına hizmet ediyorlar.
Bir ordunun düzensiz olmasını istemek ne anlama geliyorsa, halk hareketinin kendiliğindenci çizgide kalmasına övgülerde bulunmak da aynı sonuçları getirir. Kışkırtma ve tertipler düzensiz kuvvetler içinde etkili olur.

Başarının şartı: Örgütlenme
Halk hareketinin doğru programa, doğru hedeflere, doğru mevzilenme ve plana, doğru eylem çizgisine sahip bir önderliğe kavuşması başarının şartıdır. Zaten bu kaçınılmazdır. Ayağa kalkan halk kuvvetleri, yenilmemek için kendi tecrübelerini değerlendirerek, başarılı bir önderlik çevresinde toplanır.
Örneğin bugün Edirne’den Kars’a kadar halk hareketinde Türk bayraklarının dalgalanması ve “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı, kuvvet toplamayı gözeten doğru önderliğin başarısıdır.
Atatürk ve Türk bayrağı, bu mücadeleyi birleştiriyor ve büyütüyor. Üç ay önce Türk bayrağına yan bakan örgütler bile, artık gazetelerinin birinci sayfalarında ay yıldızlı al bayrak resimleri yayınlıyorlar.

Türkiye’deki kurmaylık birikimi
Doğru eylem çizgisini uygulayan doğru önderliğe gelince, Türkiye ölçeğinde bakarsanız, iki yüzyıllık bir devrimci geleneğin ve 50 yıllık mücadele tecrübelerinin birikimidir.
Bu birikimi, halk hareketinin güç toplaması ve başarısı için değerlendirmek bir partileşme ve kurmaylık sorunudur.
Kimse kusura bakmasın, bu kurmaylık birikimine sahip olan örgüt, İşçi Partisi’dir. Partiyi büyütmek, halk hareketini ilerletmenin bugünkü koşuludur.