31 Martçı, Direnme Hakkının tanımında İngiliz zırhlısına binip kaçan padişahını ve Menemen’de sehpaya çıkarılan ayakdaşını gördüğü için, öğrenmek istemez veya anlamazdan gelir. 31 Martçı, o tanımı, saltanatın önüne kurduğu barikatlar yıkılıp Cumhuriyet yargısının önüne çıktığı zaman anlar ve anlayacaktır.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Birinci Bölüm Başkanı İbrahim Okur, aslında Cumhuriyet hukukçularının da anlaması gereken büyük tarih gerçeğini hatırlattı (Gazeteler, 11 Nisan 2013)
Açarsak şunu söylüyor:
- Bizim hukukumuz, sizin hukukunuz değildir.
- Bizim mahkemelerimiz, sizin mahkemeleriniz değildir.
- Bizim yargıçlarımız, sizin yargıçlarınız değildir.
İbrahim Okur’un söyledikleri doğrudur
Söyledikleri doğrudur:
- Sultanlık hukuku ile TC hukuku bir değildir. Cumhuriyet hukuku, sultanlık hukukunu iptal etmiştir. BOP Eşsultanlığı hukuku da, Cumhuriyet hukukunu ortadan kaldırmaktadır.
- Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları hakkında idam kararı veren mahkemeler ile aynı günlerde Damat Feritler hakkında idam hükmü veren Ankara’daki Büyük Millet Meclisi yargısı cephe cepheyedir. Ya biri olacaktır ya da öbürü!
- İngiliz işgalcilerinin emriyle Kaymakam Kemal Bey’i idam ettiren Nemrut Mustafa gibi “hakimler” ile İstiklâl Mahkemelerinin yargıçları da kişilik, karakter, vicdan ve ahlâk bakımından iki farklı dünyadadırlar.
31 Mart hukuku ve Cumhuriyet hukuku
Bugün “hukuk devleti” başlığı altında tek bir hukuk, tek bir yargı sistemi, tek bir yargıç karakteri düşleyen cumhuriyetçilerimiz de hep yanıldıklarını göreceklerdir.
31 Martçılar, Cumhuriyetin getirdiği millî hakimiyet sistemini yıkmışlar ve deliğe süpürülme yetkilerini ABD’li efendilerine teslim etmişlerdir.
Türk milletinin adının bile silinmek istendiği, milletin ordusunun esir alındığı bir ortamda, hangi millî egemenlikten söz edilmektedir?
Kanunların, projelerin Okyanus ötesinden geldiği, BOP Eşbaşkanlarının Okyanus ötesinden atandığı bir ortamda, hangi demokrasiden söz edilmektedir?
31 Mart, kendi yargı sistemini kurmaktadır. Bugünkü HSYK, Cumhuriyetin yargısını ve yargıçını tasfiye için BOP Eşbaşkanlığı tarafından kurulmuştur. Onların hukukunda en büyük suç, iki harfle tanımlanmaktadır: T.C.
Vahdettinlerin yargıçları ve Cumhuriyet yargıçları
31 Mart, isterseniz kadı deyiniz, yine de yakışmaz, kendi “yargıç” tipini oluşturmaktadır. 31 Martın yargısında hakikat duygusu yoktur, hile vardır, tertip vardır, yalan vardır, iki yüzlülük vardır, çıkar vardır, yemlenmek vardır, suçlarıyla teslim alınmış olmak vardır. Ve elbette korku vardır.
Cumhuriyet Yargıçı Sadık Perinçek’in oğluyum. Fehmi Tüzünleri, Cahit Özdenleri, Celal Okanları, Şiar Yalçınları, Doğan Özleri, İsmet Kemal Karadayıları tanıdım. Vicdanları vardı, hakikat duyguları vardı, yalana teslim olmazlardı, iktidar sahiplerinin karşısında başları dikti, yabancı operasyonlarında öldürseniz görev almazlardı, hukuku bilirlerdi. İlerde onları anlatacağım.
Onlar ile bugün ABD’nin Türkiye’yi bölme operasyonunda, yobaz diktasının memurları olarak görev yapanları karşılaştırmak dahi ayıptır ve sorumsuzluktur.
Direnme hakkının tanımı
Geçende Taha Akyol, “direnme hakkının hukukta tanımı yoktur” diye yazdı (Hürriyet, 10 Nisan 2013).
Doğrudur, Firavunların, “Devlet benim” diyen 14. Louis’nin, “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” diyen Kraliçe Marie Antoinette’in, Çar Nikola’nın, Çin fağfurunun, Abdülhamit ve Vahdettin’in, Hitler, Mussolini, Franko, Salazar, Diem, Suharto, Pinoşe, Markos, Videla gibi eli kanlı diktatörlerin, 12 Eylül’ün Amerikancı cuntasının hukukunda direnme hakkının tanımı olmadığı gibi direnenleri Taif zindanlarında boğdurmak vardır.
Ama 31 Martçılarımız Amerikan İnsan Hakları Beyannamesi’ni, Amerikan Anayasası’nı, Fransız İnsan Hakları Beyannamesi’ni, Büyük Fransız İhtilali Anayasasını, Atatürk’ün Büyük Nutku’nu ve Bursa Nutku’nu, 27 Mayıs Devrimi Anayasası’nı açarlarsa, orada Direnme Hakkının somut tanımını görürler.
Hukuk fakültelerinde de okumuş olmaları gerekir. Mahmut Esat Bozkurtlar, Hıfzı Veldet Velidedeoğulları, Tarık Zafer Tunayalar, Tahsin Bekir Baltalar, Hüseyin Nail Kubalılar, İlhan Arseller, Münci Kapaniler, Bahri Savcılar ve Mümtaz Soysallar nerdeyse yüz yıldır Direnme Hakkını tanımlamaktadırlar.
Ama 31 Martçı, o tanımda İngiliz zırhlısına binip kaçan padişahını ve Menemen’de sehpaya çıkarılan ayakdaşını gördüğü için öğrenmek istemez veya anlamazdan gelir.
31 Martçı, direnme hakkının tanımını, saltanatı koruyan barikatlar yıkılıp Cumhuriyet yargısının önüne çıktığı zaman anlar.
O zaman yıkmaya kalktığı TC’nin gücünü de anlar ve anlayacaktır.