İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek:ULUS MEYDANI STRATEJİ VE SİYASETİ

Bağımsız, Özgür, Çalışan ve Çağdaş Türkiye. Barikatın bu yanındaki ve karşı yanındakiler. Çağdaş kentler ile yurtsever Anadolu’nun birleşmesi. İktidara dernekçilikle değil, particilikle ulaşılır. Zaten Ulus Meydanlarında birleşiyorlar. Ulus Meydanları yüzde 60’...

Tarih:

Bağımsız, Özgür, Çalışan ve Çağdaş Türkiye. Barikatın bu yanındaki ve karşı yanındakiler. Çağdaş kentler ile yurtsever Anadolu’nun birleşmesi. İktidara dernekçilikle değil, particilikle ulaşılır. Zaten Ulus Meydanlarında birleşiyorlar. Ulus Meydanları yüzde 60’ın özlemine cevap veriyor. Parola ve işaret. Siyasal partiler düzleminde birleşme. Ulus Meydanı birleşmeyi dayatıyor. Çelmeleyenlerin nesnel tanımı. Strateji ve siyasetin özü. Ulus Meydanı’ndan kopulursa.

Ulus Meydanı, yalnız Ankara değildir. 29 Ekim günü manzaralarına bakınız: İstanbul’da, Kadıköy, Ümraniye, Avcılar; İzmir, Antalya, Mersin, Adana, Tekirdağ, Nilüfer/Bursa, Trabzon, Malatya, Denizli, Kars, Konya, Eskişehir, Kayseri, Samandağ/Hatay, Alanya, Bodrum, Samsun, Bandırma, bütün Türkiye, Ulus Meydanı’ndaydı. Ulusal Kanal’ın 4 Kasım Pazar akşamı yayınladığı görüntüler, milletin cumhuriyet için ayağa kalktığını yansıttı.

Bağımsız, Özgür, Çalışan ve Çağdaş Türkiye
29 Ekim 2012 günü Ulus Meydanları, Bağımsız, Özgür, Çalışan ve Çağdaş Türkiye’yi temsil ediyordu.
O nedenle Ulus Meydanı bir programdır; önümüzdeki devrimin programıdır. Önemle vurgulayalım: Ulus Meydanı’nda etnik bölünme, mezhepsel ayrımcılık yok. Orada Kürdümüze gül yaprağından daha ağır bir söz söylenmez ve söylenmeyecektir. Orada milli bağnazlık yok, hoşgörü ve kardeşlik var. Çağdaş Türkiye’yi iyi tanıyalım. O nedenle Ulus Meydanı Kürt sorununu da çözecektir.

Barikatın bu yanındaki ve karşı yanındakiler
Ulus Meydanı, aynı zamanda bize stratejimizi sunuyor. Askerler, bizim strateji dediğimize “milli siyaset” diyorlar.
Birinci Meclis’in önünden Atatürk Devriminin tamamlanmasına giden yolda, kuvvetlerin mevzilenmesini de görebiliriz.
Ulus Meydanı’na barikat kuran kuvvetler: BOP Eşbaşkanlığı’nın AKP’si, Fethullah Gülen cemaati, MHP yönetimi, TÜSİAD’ın mafya sermayesi ve bilcümle Neoliberaller, PKK-BDP bölücülüğü.
Barikatı yıkan kuvvetler: İşçi Partisi, Atatürk Gençliği, Atatürk’ün aydınları, Milli Anayasa Forumu, DSP, AKP’ye oy vermiş yurtseverler, PKK’nın kuyruğunda olmayan sosyalistler.
Sınıfsal olarak bakarsak, Ulus Meydanı, işçi sınıfından kamu emekçilerine, küçük esnaf ve milli sermayeye kadar bütün millettir.

Çağdaş kentler ile yurtsever Anadolu’nun birleşmesi
Şunu vurgulayarak saptayalım: Ulus Meydanlarının temsil ettiği güç, Türkiye’nin geleceğini belirleyen güçtür. Yani çağdaş ve çalışan halktır. Bu güç, çağdaş kentler ile yurtsever Anadolu’nun birleşimidir. Geleceğin Türkiyesini bu kuvvet kuracaktır ve bu kuvvet, Türkiye’de hükümet olmak için yeterli kuvvettir; halka önderlik edecek güce sahiptir. O nedenle Ulus Meydanı’nın zaferi kesindir.

İktidara Dernekçilikle değil
Particilikle ulaşılır
Ulus Meydanı’nda kendisini kararlılıkla gösteren kuvvet, ülke çapında birleşerek hükümet olacaktır.
Bağımsız, özgür ve çağdaş Türkiye, 2007 baharında da ayağa kalkmış ve Tayyip Erdoğan - Abdullah Gül yönetimini korkutmuştu. O zaman halk iktidarını amaçlayan bir önderliği yoktu ve o büyük birikim düzene teslim edildi. Bugün farklıdır. Ulus Meydanı’nın önderliği artık devrimcidir; Milli Hükümet amaçlıdır.

Zaten Ulus Meydanlarında birleşiyorlar
Bu zafer, doğru önderlikle kazanılacaktır.
Birincisi, Milli Hükümeti kurmak için, Ulus Meydanlarını iktidar hedefli bir siyasal örgütlenmede birleştireceğiz. Bu iş, dernekçilikle olmaz, particilikle olur.
Tekrar pahasına önemi nedeniyle bir kez daha vurgulayalım: Bugün CHP, MHP, İşçi Partisi, DSP, AKP’nin yurtsever kitlesi, ÖDP ve TKP ve partisiz yurtseverler, AKP iktidarını yıkmak ve Milli-Halkçı bir hükümet kurmak için birleştirilecektir.
Bakın bu kuvvet, zaten Ulus Meydanlarında birleşiyor. Türkiye’nin bütün Ulus Meydanlarında 29 Ekim günü toplanan kitlenin kimliğini araştırınız, yukarda sayılan siyasal örgütleri bulacaksınız.

Ulus Meydanları yüzde 60’ın özlemine cevap veriyor
Aslında Ulus Meydanlarının araştırılması yapılmıştır. Türkiye’nin yüzde 60’ı parlamentodaki partilerden vazgeçmektedir ve yeni bir seçenek arıyor. Bütün araştırmalar, hep o yüzde 60’lık güce işaret ediyor ve o yüzde 60’ı temsil edenler, 29 Ekim 2012 günü “Biz varız” diyerek, milyonlarca halk olarak, aynı bayrak altında toplanmıştır.

Parola ve işaret
Parola: Ay yıldızlı al bayraktır.
İşareti: Atatürk’tür.
Ulus Meydanları, Milli Anayasa Forumu’nun iki sözcükle saptadığı gibi Atatürk’te birleşmiştir.
Türkiye, Atatürk’te birleşerek kuruldu. Bu, eylemde birleşmektir; devrimde birleşmektir.
Atatürk’ü yıkanlar, Türkiye’yi biliyor. Şimdi bunun cevabı tarih sahnesine çıkıyor. Atatürk düşmanlığı, Cumhuriyet düşmanlığıdır ve onlar kendi iplerini çekiyorlar.

Siyasal partiler düzleminde birleşme
Bu Atatürk’te Birleşme, iktidar mücadelesi meydanında, siyasal partilerin bir cephede birleşmesidir veya zamanla tek bir partide birleşmektir.
Türk Bayrağı altında Atatürk’te birleşenler elbette tek bir parti çatısı altında da birleşebilirler ve birleşeceklerdir.
Demek ki Ulus Meydanı’nın iktidar için örgütlenme planı yüzde 60’ı birleştirmek amacıyla siyasal partiler düzleminde bir cephede ve giderek partide birleşmektir.

Ulus Meydanı birleşmeyi dayatıyor
Ulus Meydanlarında birleşen, yürekleri birlikte çarpan, barikatları yaran yüzde 60’lık birikim, bu birleşmeyi dayatıyor.
Atatürk’te birleşmeyi önlemek isteyenler, ABD emperyalistleri ile işbirlikçileridir.

Çelmeleyenlerin nesnel tanımı
Ama Ulus Meydanı’na katılanlar içinde de, süreci şu veya bu yöntemlerle çelmeleyenler vardır. Bunu açık olarak koymak ve aşmak zorundayız.
Bu çelmeleyenleri nesnel olarak tanımlayalım:
Atatürk’te birleşmeye gönülsüz olanlar ve hatta karşı olanlar, daha somut ifade edersek, ABD-AB-İsrail ekseninden ayrılamayanlar, Sorosçular, ellerini Pensilvanya’ya uzatanlar, Türkiye bölünürken Dersim özürü dileyenler, Seyyit Rıza’nın heykelinin önünde toplanan, Şeyh Sait’e selam duranlar, Bölücü Anayasa masasına yapışıp kalanlar…
Bu tanımladığımız eğilim, Ulus Meydanı’nı bir türlü sevemedi. İnönü, Sabahattin Ali, Nazım Hikmet ve Kürdümüz üzerinden, sinsice Atatürk’ü yıpratarak, hep Ulus Meydanı’na tavır aldı. Ama bükemediği eli en sonunda sıkmak zorundadır. Veya bu süreç onu bertaraf eder.
Ulus Meydanı iradesini ortaya koymuştur. Bütün kavrayışsızlıklar ve bozgunculuklar etkisizleşiyor. Ulus Meydanı’na önderlik, bu açıdan Türk Bayrağı altında, Atatürk’te birleşmeye önderliktir.

Strateji ve siyasetin özü
Bu yazıyı Ulus Meydanı stratejisinin ve siyasetlerinin özünü belirleyerek bağlayalım:
Ulus Meydanı’na önderlik ederken, o bağımsızlıkçı - çağdaş kitlenin yönelişinden kopmamak, o yönelişi geliştirmek esastır.
Daha basit belirtelim: Eğer bir eylem, bir siyaset, bizi ulus Meydanı’ndan koparıyorsa, yanlıştır. Bu, Ulus Meydanı kuyrukçuluğu değildir. Çünkü ulus Meydanı, sağlıklıdır; Türkiye’nin milli güçleri, ne yapacaklarsa, o büyük kuvvetle yapacaklardır.

Ulus Meydanı’ndan kopulursa…
Bir örnek verelim: Kimi arkadaşlar, Suriye’de PYD - PKK’ya el uzatarak ya da açlık grevleri üzerinden bölücülüğü okşayarak, içtenlikle siyaset yapabileceklerini düşünüyorlar. Bu tür köşe yazılarını herkes beyin jimnastiği yapmak için okuyabilir ve tartışabilir. Ama siz Ulus Meydanları kürsüsüne çıkıp bu PYD’ye işmar edecek olursanız, orada yapayalnız kalırsınız, TKP ve ÖDP bu haldedir. İktidara yürüyen o büyük kitlenin dışına düşmüşlerdir.
Şunu çok iyi görmeliyiz: Türkiye’yi, meydanlara Şeyh Sait, Saidi Nursi, Seyyit Rıza heykelleri dikenler değil, Ulus’taki Atatürk’ün önünde toplananlar kurtaracaktır.
Ve o PYD dediğiniz kuvvet, stratejik düzlemde olsun, hatta taktik düzlemde olsun, ABD ve İsrail’in Kürt Koridoru planında görev yapıyor.

YARIN: ABD-İSRAİL’İN KÜRT KORİDORUNDAKİ CEPHELEŞME