İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek: Sürü tersine dönerse uyuz keçi lider olur

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in Aydınlık Dergisinde yayınlanan baş yazısını aşağıda sunuyoruz;
Dr. Murat Kınıkoğlu’nun Bozkırın Efendisi romanında yazıyor, bozkırdaki atalar şöyle derlermiş: “Sürü tersine dönerse uyuz keçi lider olur.” (s. ...

Tarih:

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in Aydınlık Dergisinde yayınlanan baş yazısını aşağıda sunuyoruz;
Dr. Murat Kınıkoğlu’nun Bozkırın Efendisi romanında yazıyor, bozkırdaki atalar şöyle derlermiş: “Sürü tersine dönerse uyuz keçi lider olur.” (s. 345) Bizler de, Türkiye halkı olarak kendi tecrübemizle öğrenmiş olduk.

ULU YOLLARDA ULU KİŞİLER KÖTÜ YOLLARDA KÖTÜLER
Ulu yollarda, toplumların önderleri ulu kişilerdir. Robespierre, General Washington, Lincoln, Bismarck, Garibaldi, Sun Yatsen, Lenin, Atatürk, Gandi, Mao Zedung, Kim İl Sung, Lumumba, Bin Bella, Nasır, Fidel Castro, Ho Şi Minh, Chavez gibi.

Kötü yola düşen toplumların liderleri kötülerden olur. Köroğlu, “Kötüler kavgadan kaçar dön olur” diyor ya, şöyle de söylenebilir: Toplum dön olunca, kötüler öne düşer. Çünkü onlar bozgunların en bozguncularıdır.

SİSTEMİN LİDERİ: ZÜBÜK
Gençlerimiz, olayı çok iyi anlamışlar. TGB Genel Başkanı İlker Yücel, “Mafya iktidarının yöneticisi zübüklerden olur” diyor (Kırmızı Beyaz, sayı 13, Ekim 2009). Berlisconilere,
Sarkozylere, Obamalara vb. bakınca, “hakkaten” dememek elde değil.

Fatih Erbakan ise, babası Erbakan’ın gözlemlerine dayanarak, BOP Eşbaşkanı için, “Muhtar olamayacak adamı, birdenbire başbakan yaptılar” saptamasında bulunuyor (Aydınlık, 18
Temmuz 2010). Muhtarlara haksızlık yapılmasını kabul edemeyiz.

TERS ROTANIN SONUÇLARI
Türkiye, 1945 yılından sonra Atlantik rotasına girdi. Ama yine de yöneticilere bakıyorsunuz, İnönüler, Bayarlar, Menderesler; hepsi İstiklâl madalyalı, devrimci bir Cumhuriyetin kuruluşuna emek vermiş önderler. 1960 sonrası yönetimleri de, her şeye rağmen, kamu yatırımlarıyla şeker ve çimento fabrikaları kuruyor, barajlar yapıyor, tarımı destekliyor, gümrüklerle geniş iç pazarı koruyor, millî gelirdeki artışlar az çok emekçilere de yansıyor, hürriyetler genişliyor.

Araya 12 Mart 1971 Amerikancı darbesi girse de, rotanın tam yol terse döndüğü tarih, 12 Eylül 1980’dir. Özellikle de, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra ABD’nin dünya efendiliği için gaza bastığı 1990 sonrasıdır.

6 Kasım 2002 günü Cumhurbaşkanı Sezer’e şöyle bir mektup göndermiştim: “Siz hiçbir yasal konumu olmayan Tayyip Erdoğan’ı ABD’nin dayatmasıyla Çankaya’ya kabul ederseniz, bir süre sonra bir Nakşibendi müridi Çankaya’yı işgal eder.” ( Doğu Perinçek, Tayyip Erdoğan’ın Yüce Divan Dosyası, s.22 vd.)

NAYLON KIZLAR VE PROMPTER BAŞBAKANLAR
Turgut Özallara, Tansu Çillerlere, Tayyip Erdoğan ve Abdullah Güllere bakıyorsunuz, Nâzım Hikmet gibi, Fazıl Hüsnü Dağlarca gibi şairleri olan bir milletin, nasıl böyle yöneticileri olabilir diyorsunuz. Ters yolda şiirler bile yolunu şaşırır. Faruk Nafiz’in şiirini Fazıl Hüsnü diye okuyan yöneticiler çıkar.

Atlantik düzenine bağlanınca, “Naylon kızlar çıkacak” diye şarkılar kaplamıştı piyasayı. En sonunda prompter başbakanlar bile çıktı. Toplumun naylonlaştırılması ile yöneticilerin aletleşmesi birbirini üretiyor. “Naylon kız” olmayacağı gibi, BOP Eşbaşkanından başbakan da olamıyor.

ATLANTİK DÜZENİ YIKILIYOR
Her inişin bir çıkışı vardır elbette. Kötü gidişler, en sonunda devrime çıkar. Toplumların çürümeye, yozlaşmaya, köleleşmeye bulduğu çare, hep devrim olmuştur. Bu genel bir saptama. Ama bir de günümüzün somutluğu var: Atlantik düzenine bağlanan Türkiye, bir dağılma noktasına gelmiştir; ama işte o Atlantik düzeni yıkılmaktadır. ABD de en ciddî kurumlar, yeni bir kriz dalgasının
geldiğini, ABD’nin çöküşle karşı karşıya bulunduğunu, bu çöküşün, bütün Batı sisteminin çöküşü olacağını tahlil ediyorlar. Diyelim ki, emperyalist sistemin hali o kadar perişan değil, ABD’nin
Afganistan ve Irak’taki yenilgisi tartışmasız bir gerçek. Türkiye’yi kötü yola iten dünya ağası, artık süreci denetleyemiyor. Bu durumda, Türkiye için büyük devrimci çözümlerin zemini oluşmaktadır.

“İL TÜKÜRÜRSE KÜL BULUR”
Türkçenin Kazan lehçesinde ara başlıktaki gibi söyleniyor.

Türkiye Türkçesiyle şöyle: “Halk tükürürse göl olur.”

Birileri halkın tükürmesinin sonuçlarını görmüş ki, bu sözü üretmiş. Prof. Dr. Saadet Çağatay’ın kitabından öğreniyoruz. (Türk Lehçeleri Örnekleri, c.I, Ankara 1963, s.160 vd.)

Halk bu uyuz gidişe isyan edecektir. O zaman toplum yine Kemalist Devrim rotasına girecek ve Fikret Otyam’ın o başıdik, onurlu keçileri sürünün önüne düşecektir. Öyle değil mi Fikret abi?