Demirel, oturur oturmaz sehpanın üzerine bir harita açtı ve ne dedi? Çiller Özel Örgütü konusundaki dosyayı nasıl karşıladı? 28 Şubat’ta askerin nizamiye içinde durmasındaki rolü? 28 Şubat sürecinde Cumhuriyetin gericiliğe karşı savunulmasında hangi duyarlılığı ve sorumluluğu vurguladı? Çiller, Amerika’ya niçin kaçtı? Amerika’da o karanlık örgütten başka kim var?
9. Cumhurbaşkanı Sayın Demirel, geçen hafta 28 Şubat konusunda kamuoyunu aydınlattı:
“Tartışmaları izliyorum. 28 Şubat’ta yapılan yanlış bir şey yoktur. Her şey Anayasa içinde cereyan etmiştir. 28 Şubat günlü MGK tutanaklarının açıklanmasına hiçbir itirazım olmaz. Eğer açıklanırsa o zaman orada neler konuşulduğu ve nasıl karar alındığı, kimin ne söylediği ortaya çıkar, açıklığa kavuşur. Orada alınan kararların altında herkesin imzası vardır. Tutanaklarda bu da anlaşılır. O kararlarla Türkiye Cumhuriyeti’nin temel prensipleri korunmuştur. İrtica tehdidine karşı alınması gereken tedbirler, deniliyor ve herkesin de altında imzası var.
“Anayasaya aykırı hiçbir şey olmamıştır. Kamuoyunda da bu süreçte bir darbenin önlendiği algısı mevcuttur. Nitekim asker bana nizamiyeden döndük, demiştir. Bu doğrudur. Böyle bir ortamda, MGK’da kararlar alınmış ve uygulanmıştır. Ve esasen bu kararlar 1997 yılından 2009 yılına kadar da uygulanmıştır. Yani bugün işbaşında olan hükümetin döneminde de yine 28 Şubat kararları uygulanmıştır. 11 yıllık kesintisiz eğitim de dahil olmak üzere. 2009 yılında bu kararlar kaldırıldı, denilmiştir. Dolayısıyla orta yerde darbe diye nitelendirilecek bir durum yoktur.” (Milliyet, 8 Ocak 2012)
28 Şubat gerçeği budur. Çok sayıda komutanımızın 28 Şubat gerekçesiyle hapse atılması, bir karşıdevrim olgusudur. Atatürk Cumhuriyetini yıkma konusundaki bu uygulamada hukuk aramak boşunadır.
İlk görüşme
O süreçte Sayın Cumhurbaşkanımız ile Çankaya’da iki kez görüştüm.
İlk görüşme 13 Ocak 1995 günüdür. Ziyaret nedeni, kendilerine partimizin “Kürt Sorununa Acil Kardeşlik Çözümü”nü sunmaktı.
Bu görüşmenin başlangıcını TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu’na da 24 Aralık 1996 günü anlatmıştım. Tutanağa şöyle geçirilmiş:
“Batı Türkiye’yi böldü”
“Sayın Cumhurbaşkanı Demirel’i 1995 yılında ziyaret ettiğim zaman, oturur oturmaz, bana ilk cümle olarak şunu söyledi: ‘Türkiye’yi Batı böldü.’
“Hayret içinde kaldım. Harita çıkardı, sınırları gösterdi. ‘Haritasını bile yapmışlar’ dedi.
“Daha sonra Cumhurbaşkanı bunu ‘Sevr tehdidiyle karşı karşıyayız’ diye topluma da söyledi.
“O zaman şunu söyledim: Siz sorumlu mevkide, devletin başında birinci sorumlu durumdasınız. ‘Batı böldü’ diyorsunuz. Topluma bunun anlatılması lazım…” (Meclis Araştırma Komisyonu Tutanağı, 24 Aralık 1996, s. 1064 vd.)
Sayın Cumhurbaşkanımızın 28 Şubat sürecindeki birinci duyarlılığı buydu. Bizim sunduğumuz çözüm de bu duyarlılık üzerine kurulmuştu. Uzun uzun açıkladım. Sorular sordular.
Görüşmemizin sonunda bana “Batı’nın yeni Sevr haritasını” o günün hatırası olarak armağan ettiler, hâlâ saklıyorum.
Çiller Özel Örgütü’ne özel ilgi
Sayın Cumhurbaşkanımız Demirel ile 28 Şubat’ın eşiğinde ikinci görüşmem Susurluk olayından 16 gün öncedir. Kendilerine 600 sayfa tutan Çiller Özel Örgütü dosyasını 18 Ekim 1996 günü sundum ve içeriğini sözlü olarak da açıkladım. Büyük ilgi gösterdi, konuyu açmam için sık sık soru yöneltti. Birkaç gün içinde Özbekistan’a uçacaktı. “İyi oldu, uçakta bu programınızı inceleyeceğim” dediler. Ve Çiller Özel Örgütü dosyasını Susurluk olayından 5 gün sonra 8 Kasım 1996 günü “Kişiye Özel” damgayla Başbakan Necmettin Erbakan’a yolladı. Meclis Araştırma Komisyonu, Sayın Cumhurbaşkanının olayın üzerine gitmesi sayesinde kuruldu.
Çiller’in o söylediği doğru
Demirel’in 28 Şubat sürecinde ikinci duyarlılığı, Çiller Özel Örgütü’nün yeraltı faaliyeti konusundaydı.
Çiller’in dediği doğru, 28 Şubat’ın esas hedefi Çiller idi, Erbakan değil.
Çiller, Ertuğrul Özkök’ü Amerika’dan telefonla arayarak, Genelkurmay Başkanı’nın 28 Şubat sürecinde kendisi hakkında savcılığa yazdığı yazıdan söz ediyor, ancak o yazının içeriğine değinemiyor (Hürriyet, 10 Ocak 2013).
O yazıda Org. İsmail Hakkı Karadayı, Tansu Çiller’in “CIA ajanlığının araştırılmasını” istiyordu. Gazeteleri açın, görürsünüz. Durum o kadar ciddiydi ve bugün yaşananları da açıklıyor.
PAZARTESİ: SAHİ ÇİLLER NİÇİN AMERİKA’DA