Yeraltından hareketlenen volkanın uğultularını duymak istemeyenler olabilir. Ancak olay budur ve alâmetleri gözüken sürece “kışkırtma” tanısı koymak, en büyük yanılgıdır. Tük milletini anayasadan silmeye kalkışmaktan daha şiddetli bir kışkırtma olabilir mi? Karşılarındaki güç, Sinop, Samsun ve Türkiye’deki heyecanlı gençlerin ötesinde Türk milletidir.
Milliyet yazarı Mehmet Tezkan’ın özeti gerçekçiydi:
“BDP milletvekilleri Karadeniz’den kovuldu.
“Olan biteni…
“Üç beş provokatörün işi..
“Kendini bilmezlerin eylemi..
“Süreci baltalamak isteyenlerin oyunu diye açıklayamayız.
“Mesele ciddî.” (Milliyet, 20 Şubat 2013)
Ciddi olan nedir?
Kalkıştığınız işin ciddiyetini bilin!
Türk Milletini anayasadan silmeye kalkıyorsunuz!
ABD projesini uygulayarak, Türkiye’yi bölmeye kalkıyorsunuz!
“Ayağımızın altına alıyoruz” falan diye hakkında ulu orta konuştuğunuz Türk Milletinin de herhalde bir diyeceği olacaktır.
Bölmeye kalktığınız bu ülke, sahipsiz bir arazi değildir.
Kalkıştığınız iş çok ciddîdir.
Millet farkında değil sanmayın
Millet, kurulan tezgâhın farkında değil sanıyorsunuz, yanılgınız çok ağırdır.
Bu uyarıyı da, Necati Doğru, dosdoğru size seslenerek yaptı:
“Sinop’ta, Samsun’da ‘acıları dindirmek maskesi altında ülkeyi bölmek için yola çıktığın’ algılanıyor.
“Bölücü!
“Dön bir bak,
“Sinop’ta ne oldu!
“Samsun’da ne oluyor?” (Sözcü, 20 Şubat 2013).
Milletin sağduyusuna kulak verin
CHP Sinop Milletvekili Engin Atay, Meclis kürsüsünden milletin sağduyusunu dile getirdi:
“Gençlerim BDP milletvekillerimizi terör örgütü PKK ile olan ilişkilerinden dolayı protesto etmeleri demokrasinin gereğidir. Ancak her ne sebeple olursa olsun, şiddete her zaman karşıyız.” (Milliyet, 20 Şubat 2013).
Gerçekçi olmak için, olayların başladığı Sinop’a dikkat ediniz, hoşgörü kalesidir, uygardır, sol yurtseverliğin toplum davranışını belirlediği bir kentimizdir. Samsun ve Trabzon da öyledir. Karadeniz kıyılarında ırkçılık ve bağnazlık aramak, ancak kötü niyetle açıklanabilir.
Volkanın yeraltından gelen uğultularını duymuyor musunuz?
Karadeniz’de yaşananları “kışkırtma” deyip geçmek, büyük aymazlıktır.
İşbirlikçi holding - tarikat medyası ilk gün o havaları çaldı. Hatta Ulusal Kanal dahi o havaya kapılıp haberlerde “kışkırtma” dedi (19 Şubat 2013, Ana Haber).
Hasan Cemal gibi, “Onlar bir avuç” diyerek, AKP - BDP ortaklığını dolduruşa getirenler de oldu (Milliyet, 20 Şubat 2013).
Yeraltından hareketlenen volkanın uğultularını duymak istemeyenler olabilir. Ancak olay budur ve alâmetleri gözüken sürece “kışkırtma” tanısı koymak, en büyük yanılgıdır.
Büyük kışkırtmanın oyuncağı olmayın!
Tük milletini anayasadan silmeye kalkışmaktan daha şiddetli bir kışkırtma olabilir mi?
Siz, ey AKP - PKK ortaklığı,
Türkiye halkını birleştiren çimentoyu parçalamaya kalkıyorsunuz!
Bu bir intihar girişimidir, bilmelisiniz!
İntihar eden, elbette Türk milleti değildir; Türk milletini ayak altına alabileceğini sananlar ve onların kışkırtmasına kapılanlardır.
BOP Eşbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın CHP ve MHP’yi kışkırtıcılıkla suçlaması, gerçeklerden kuvvet almıyor. CHP de MHP de duyarlı ve dikkatliler.
Büyük milletin büyük geleneğini görün!
Şunu iyi görelim! Türk milleti bayrağı altında birleşen büyük halk, Kürt yurttaşlarımızı incitmemek için çok duyarlı, çok sabırlı, çok akıllı davranıyor. Bu duyarlılık, daha da güçlenecektir.
Büyük gelenekleri olan bu büyük halk, başıbozukluğa izin vermeyecektir.
Büyük millet olmak, aynı zamanda haklı zeminde eylem yapmayı bilmektir.
Dünya tarihinin en büyük imparatorluklar geleneğinden beslenen bir kültürümüz var. Halkları bir arada yaşatma deneyimi ve iki yüzyıllık devrim birikimimiz, halk içinde barış ve kardeşlik için en büyük güvencemizdir.
Türk de biziz, Kürt de biziz, hepimiz Türk Milletiyiz!
Türk milletinin vakar ve gururunu tanıyın!
BDP heyetinin milletin hasletlerini görmeyerek, birbirlerini kışkırtan sözler etmeleri, sorumsuz davranışlardır.
Türk milletini tanımıyorlar. Bu büyük milletin insanlık birikimini, vakarını ve onurunu bilmiyorlar. İçine itildikleri girişimin boyutlarının farkında değiller.
ABD emperyalizmine, Tayyip Erdoğanlara ve Fethullah Gülenlere aşırı güvenmelerinin sonu, düş kırıklığıdır.
Gladyo’nun İmralı tezgâhındasınız!
Karadeniz’deki protesto eylemlerini Gladyo’nun düzenlediği yolundaki ileri geri laflar, en hafif deyişle şaşkınlıktır.
Gladyo, şu anda İmralı sürecini tezgâhlamaktadır. Gladyo’nun tepesinde bulunan Tayyip Erdoğan - Abdullah Gül - Fethullah Gülen üçlüsü, ABD emperyalizminin Türkiye’yi bölme tertibinde, PKK’yı ve BDP’yi “enstrüman” olarak kullanmaktadır.
Gladyo’nun en önemli memurlarından Hakan Fidan, Abdullah Öcalan’ı avucuna almıştır ve Tayyip Erdoğan adına yönlendirmektedir. İmralı’da “müzakere” falan yok, Gladyo’nun talimatları var, yakında hepiniz görecek ve öğreneceksiniz!
Karadeniz’e sefere çıkanlar da, Gladyo’nun seferine çıkartılmışlardır.
Gladyo’dan söz edenler, şu an Gladyo tezgâhındadırlar.
Hesaplaştığınız gücü sakın yanlış tanımlamayın!
Halk, onlara “Samsun’a ancak Atatürk çıkar” diye cevap vermektedir. Bu, çok anlamlı bir uyarıdır.
Herkes, Türkiye’nin ve Türk milletinin Atatürk devrimi temelinde varolduğunu biliyor. AKP - BDP ortaklığı, büyük bir milletin istiklâl ve hürriyet hareketiyle hesaplaşmaya kalkmıştır. Yaptıkları iş, Atatürk Devrimini yıkma girişimidir.
Dahası, ABD’nin Kerkük senaryosunda piyon görevini yapıyorlar. Barışa değil kanlı savaşlara koşulmuşlardır.
Karşılarındaki güç, Sinop, Samsun ve Türkiye’deki heyecanlı gençlerin ötesinde Türk milletidir.
Türk Milletinin ayakları altında kalacaksınız!
Dolduruşa gelip hesapsız bir operasyona itilmişlerdir ve her gün birbirlerini aldatıyorlar.
Aydınlık’ın 19 Şubat günlü “Çiğnetmeyiz” sloganı, yanlıştır, sipere yatmış olan bir slogandır. Oysa artık taarruz dönemidir.
İmralı girişimcilerine söylenecek şudur:
Siz, Türk milletini ayak altına almaya kalktınız!
Ve Türk milletinin ayakları altında kalacaksınız!
Kürdümüz, 75 milyonluk Türk milletinin içindedir, size Kürdümüzü de çiğnetmeyeceğiz!