Laiklik niçin gelmişti ve bugün kim niçin kaldırıyor? Laiklik, yalnız devlete mi gerekli? Halk, saltanattan kurtulmak için ne yapmak durumunda? Atatürk rakıyı sevdiği için mi laikti? Laikliğin ırzına geçilirken, CHP niçin “laiklik tehdit altında değil” diyor? Kırmızı koltuk ve kırmızı plaka sevdalıları laik olabilir mi?
Laiklik fiilen tasfiye edilmişti. Şimdi de Anayasadan çıkartılıyor.
AKP’nin Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na son dayatmasını, özellikle CHP şaşkınlıkla karşıladı. Oysa şaşıracak bir şey yok. AKP’nin 2007 yılında Prof. Dr. Ergun Özbudun başkanlığındaki komisyona hazırlattığı taslakta da laiklik kaldırılmıştı. (Doğu Perinçek, Türkiye’nin Anayasa Birikimi, s. 191)
Mustafa Celâlettin Paşa’dan beri laikliğin özü
Anayasada laiklik 24. maddenin son fıkrasında tanımlanmıştır. Özeti şudur: Devlet ve toplum din kurallarına göre düzenlenemez ve din çıkar amacıyla kötüye kullanılamaz!
Bu hükmün kökü ta Sultan Abdülaziz dönemine kadar uzanır. İlk Milliyetçilerimizden Mustafa Celâlettin Paşa, Padişaha sunduğu dilekçesinde, “devlet ve dünya işlerinin dine dayandırılamayacağını” belirtmişti. Türk Devriminin laiklik ilkesinin özü budur.
Atatürk aynen benimsemiş ve CHP’nin 1931 programına yazmıştır. Anayasaya konmuştur.
Bugün Anayasadaki hüküm bu haliyle ilk kez 1961 Anayasasında belirlenmiş ve 1982 Anayasasında harfi harfine aynen korunmuştur.
Hem devlet hem toplum laik olacak!
Bu hükmün candamarı şudur: Yalnız devlet düzeni değil, toplum da din esaslarına göre yönlendirilemez!
Bu nedenle Aydınlık gazetemizin 16 Temmuz 2012 Pazartesi günkü başlığının altında, yalnız “devlet düzeninin” belirtilmesi, Anayasasının ve Türk Devriminin laiklik anlayışının çok gerisindedir. 1945’ten sonra yerleştirilen laiklik tanımının kalıntısıdır.
Anayasa, 24. maddesi son fıkrasında, yalnız devlete değil, bütün toplumsal birim ve kişilere bir emir veriyor. Anayasa hükmü, “Kimse” diye başlıyor. “Kimse” kavramına, özel-tüzel bütün herkes giriyor.
Anayasa, diyor ki: Sosyal, ekonomik siyasî ve hukukî temel düzen dine dayandırılamaz!
Buradaki “sosyal ve ekonomik” kavramlar devlet dışı alanı da kapsamaktadır. Bu hükme göre, din, yalnız ve yalnız vicdandadır; vicdanın dışına taşamaz!
Oysa Mafya – Tarikat karşıdevrimiyle geldiğimiz yerde, görüyor ve yaşıyorsunuz, artık devlet ve toplumu düzenlemede başkaca dayatma kaynağı dindir. O nedenle laikliğin fiilen yıkıldığını vurguladık.
Laiklik saltanat karşıtlığıdır
Türkiyemizde Atatürkçülüğün devrimci içeriğini boşaltanlar, laikliği de halktan koparmışlar ve kendi zümre çıkarlarının aleti haline getirmişlerdir. Bu süreç sonunda sıradan halk, “laiklik ne işimize ne yarar ki” karanlığına itilmiştir.
Oysa laikliğin halk egemenliğinden başka anlamı yoktur. Laiklik, saltanat karşıtlığıdır, başka bir şey değildir.
Saltanat sahipleri, halk hareketine, “Tahtıma tacıma dokunamazsın, çünkü onları bana Allah verdi” diyorlardı. Buna Siyaset Bilimi ve Hukukta “İlahi İrade Teorisi” deniyor.
Laik hareket ise saltanat sahiplerine, “Allahı kendi saltanatının dayanağı yapamazsın!” diye ültimatom veriyor.
Laiklik, kralların ve padişahların tahtlarını devirme mücadelesinde ortaya çıktı.
Rakıyı sevdiği için değil saltanatı yıktığı için laikti
Atatürk de, rakıyı sevdiği için değil, saltanatı yıktığı için laikti.
Saltanata karşı olan her insan evlâdı, az çok laiktir. Laiklik, saltanat karşıtlığıyla özdeştir, yoksa biçimsel anlamda din karşıtlığıyla değil. 24. madde hükmü, “dini saltanatınız için kullanamazsınız” diyor. Bu yüzden kaldırılıyor!
AKP erkânı saltanat sahibi oldu
Saltanat ve çıkar düşkünleri laikliğe elbette düşman olmak zorundadırlar.
Tayyip Erdoğan, daha bıyığı terlememiş oğluna gemicikler aldı. Arkadaşıyla telefon konuşmalarında komisyonlar “Üçe kapatıyor.”
Abdullah Gül’ün eşinin parmaklarında 50 milyar liralık pırlanta yüzükler var. Oğullarıyla internette borsa oynayıp para vurdukları için övünüyorlar.
Bütün AKP erkânı böyle, hepsi saltanat sahibi oldu.
Halkı saltanata teslim alıyorlar
Şimdi bu saltanat sahiplerinden laik olmaları beklenir mi?
O zaman halkı nasıl uyutacaklar, nasıl teslim alacaklar?
Onların İslamında halk Allaha teslim değildir; Allah üzerinden onların saltanatına teslim alınmıştır.
Kırmızı plaka düşkünleri laik olamazlar
Peki, laikliğin ırzına geçilirken CHP Genel Başkanı niçin “laiklik tehdit altında değil” diyor.
Bakın bu bir görüş şaşkınlığından önce çıkar meselesidir. YCHP de saltanat peşindedir; saltanata taliptir. O nedenle cinayeti görmemekle görevlidir!
CHP Grup Başkan Vekili Emine Ülker Tarhan AKP bakanlarını “Kırmızı plaka düşkünü” olmakla eleştiriyor. Haklı!
Peki CHP milletvekillerinin ve yöneticilerinin çoğu kırmızı plaka düşkünü değiller mi?
Hem de nasıl!
Şu kurultay sürecinde de gördük. Nice Atatürkçünün koltuğunun altından liberalizm haçı çıktı. Yani çağdaş saltanat!
Kılıçdaroğlu yönetimi Atatürk Devrimciliğini her gün tepeliyor. Ve CHP milletvekilleri de avuçları patlayıncaya kadar CHP’deki karşı devrimi alkışlıyorlar.
Bütün bunlar, “kırmızı plaka düşkünlüğü” değil de nedir? Milletvekilliği koltuğu da bir tür saltanat değil mi?
Laiklik, halk devrimciliği olmak yanında, aynı zamanda vicdan sahibi olmaktır. Vicdanlı kişi, çıkarının kulu olamaz!
Kırmızı koltuğa sevdalananlar AKP saltanatına teslim olurlar
Laikliği AKP kaldırıyor.
YCHP ise, Anayasa Masasına zincirlenmiş, teslim vaziyetinde. Kırmızı koltuğa sevdalı olanlar, AKP’nin saltanatına teslim olurlar.
Saltanat ve kırmızı plaka düşkünlerinden laiklik beklenemez.
KİTAP
Doğu Perinçek, Türkiye’nin Anayasa Birikimi
Özellikle bkz. 124 vd., s.191 vd , 249 vd., 282 vd. , 316 vd.