Aman avcı vurma beni! İktidarsızlık illeti. Devlet iktidarı olacak! Peki kimin elinde olacak? Sarayların palyaçosu. Yakıcı gündem: Derinleşen kriz ve halk hareketinin yükselen dalgaları Tayyip Erdoğanlar gidici. Sıcak para diktasının formülü: Parklar sizin olsun, Türkiye zaten bizim! Haziran Ayaklanması kritik aşamada.
“Sivil itaatsizlik” lafı yeniden moda oldu. Kökleri Avrupa ve Amerika’da.
Bu kavramın Türkiye’de boy verdiği zamana dikkat buyurunuz! 12 Eylül sonrasının ideolojik iklimi!
Bugün çoğu Tayyip Erdoğan’dan “Akil Adam” rütbesini alan “Sivil Toplumcu” liberaller tarafından 12 Eylül’de halk hareketinin bastırıldığı koşullarda piyasaya sürüldü ve reklâm edildi.
Aman avcı vurma beni!
“Sivil” kavramının Roma’daki köklerine daha önce değinmiştik. Bugün “Sivil Toplumcular” tarafından devlet dışı alanı belirtmek için kullanılıyor. Politik toplum ise, devlet iktidarı eksenli ilişkiler ağını ifade ediyor.[Bu konuda kavramsal bilgiye ve teorik tartışmalara merakı olanlar, Doğu Perinçek’in “Sivil Toplumculuğun Eleştirisi” alt başlığını taşıyan Osmanlı’dan Bugüne Toplum ve Devlet adlı kitabına bakabilirler.]
“Sivil itaatsizlik”, Neoliberal çevrelerde özellikle gençleri avlamak için üretilmiş ideolojik bir kavram! “İtaatsizlik” var ya, gençliği okşuyor elbette.
İktidarsızlık illeti
Ancak “Sivil itaatsizliğin” özel bir anlamı var. Şöyle özetlenebilir: İktidar mücadelesine zinhar bulaşmayan bir “itaatsizlik”! Başka deyişle Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül ikilisi iktidar koltuklarında oturmaya devam edecek, siz de iktidarı hedefleyen “itaatsizlik” yapacaksınız.
“Sivil itaatsizlere” göre, devlet iktidarı kötü bir şey, devlet iktidarıyla yalnızca itaat ilişkileri üretilir ve şiddet uygulanır. O nedenle iktidar amacı, sonuç olarak itaat ettirmeye ve zor uygulamaya talip olmaktır.
“Sivil itaatsizlik”, ideolojik olarak liberalizmin en aşırısıdır ve iktidar düşmanlığıyla da Anarşizmle buluşur.
Devlet iktidarı olacak!
Peki kimin elinde olacak?
Devlet iktidarının itaat ilişkisi olduğu ve zora dayandığı kuşkusuz doğrudur.
İkinci büyük doğru ise, bugün insanlığın hâlâ üretilenleri paylaştıracak bir devlet iktidarına muhtaç ve mecbur olduğu bir aşamada bulunmasıdır. Mallar bütün toplumun ihtiyacına yetecek kadar üretilmediğine göre, başka deyişle kıt olduğuna göre, üretilenleri paylaştıran bir devletin bulunması kaçınılmazdır. Bütün mesele, o iktidarın hangi sınıfların elinde olacağıdır.
Sarayların palyaçosu
Daha basit söyleyecek olursak, Türkiye’de kaynakları kim üleştirecek, soru budur: Küresel sermayenin işbirlikçisi olan sıcak para komisyoncuları ve tarikat rantçıları mı, yoksa milleti temsil eden bir iktidar mı?
Sivil itaatsizler, bu soruya “bana ne” diye cevap veriyorlar. Ama aslında Sıcak Para Diktasının devamına hizmet ediyorlar. Anarşizm, tarih boyunca sarayların palyaçosu olmuştur.
Hele bugün, bu tarihsel gerçeği saptamak çok büyük önem taşır. Çünkü kaynakları kim paylaştıracak sorusu, yakıcı olarak gündeme girmiştir.
Yakıcı gündem:
Derinleşen kriz ve
halk hareketinin yükselen dalgaları
Türkiye, derin bir ekonomik krizin içindedir. Kriz daha da derinleşecektir.
Önümüzdeki yakıcı gündem şöyle özetlenebilir: Sıcak para pahalılaşacak, faizler yükselecek, doların fiyatının artması nedeniyle dışa borçlar artacak ve ödeme koşulları ağırlaşacak, ithal mallarının fiyatları yükselecek, ithalata bağımlı sanayide maliyetler yükselecek, fiyatlar artacak, enflasyon rakamları büyüyecek, durgunluk olacak, işsizlik büyüyecek, emekçi sınıfların ve bütün halkın yaşam koşulları zorlaşacak, milli sanayici ve tüccarın kenarlara itilmesi süreci hızlanacak!
Bu durumda kaynakların paylaşılması sorunu yakıcı gündemi oluşturuyor. İktidar mücadelesi kızışacaktır.
Halk Ayaklanması, bu derinleşen ekonomik ve siyasal kriz zemininde oluyor. Önümüzde çok daha büyük dalgalar var.
Ekonomik kriz, siyasal krizi getirmiştir. 1 Haziran’dan bu yana Tayyip-Gül iktidarı artık Türkiye’yi yönetemez duruma yuvarlanmıştır. Ülkeyi yönetemiyorlar ve yönetemeyeceklerdir.
Tayyip Erdoğanlar gidici
ABD ve AB ekselansları dahil, herkes görmektedir ki, Tayyip Erdoğanlar gidicidir. 31 Mayıs 2013 günü böyle düşünmüyorlardı, ama bugün artık onlar da önümüzdeki iktidarı için bir çözüm arayışına girmişlerdir. Girmeye mecbur kalmışlardır.
Bu koşullarda sivil itaatsizler ne diyorlar?
- Biz iktidar sorununa bulaşmayız, iktidar hedefli bir mücadelenin karşısındayız. Biz, yalnız ve yalnız iktidara itaatsizlik yaparız. Yarın bir halk hükümeti kurulsa, o da itaat isteyeceği ve zora dayanacağı için ona da itaatsizlik yaparız.
Sıcak Para Diktasının formülü:
Parklar sizin olsun, Türkiye zaten bizim!
Türkiye Sosyal Demokratlarında ve muhalifliğe bağlanmış bir takım “Solcu”larında, iktidarsızlık illeti var ya, onlar da bu “Sivil itaatsizlikle” hemen buluşuyorlar.
Bugün ABD emperyalizmi ve Sıcak Para komisyoncuları, halk hareketinin iktidar hedefinden uzak durmasını istiyorlar. Diyorlar ki, “parklar bahçeler sizin olsun, Türkiye ise zaten bizim.”
Haziran Ayaklanması kritik aşamada
Haziran Ayaklanması, kritik bir aşamadadır.
- Ya gerçekleşebilir hükümetlerden geçerek, adım adım halk iktidarına yönelecektir.
- Ya da “Sivil itaatsizlik” tuzağına düşerek, mevcut Mafya-Tarikat iktidarına itaat yoluna girecektir.
“Sivil itaatsizlik” nedir biliyor musunuz?
-Varolan iktidara itaattir!
Neoliberalizm, emperyalist sisteme itaatin adını, “Sivil itaatsizlik” koymuştur.
YARIN: Halk Ayaklanması kendiliğinden mi, örgütlü mü?