Önce Ulusal Kanal’ın Haber Merkezi’ni kınıyorum. Aydınlık da aynı yanlışları yapıyor.
Silivri 1 Nolu L Tipi Cezaevi’nde tecrit hücrelerinde 2 veya 5 tutuklu değil, şu anda 12 tutuklu kalıyor. Beş gün öncesine kadar da 10 tutuklu kalıyordu.
HABERCİLİK CİDDİ İŞ
Habercilik ciddi iştir.
Sabah, Milliyet ve Vatan gibi merkez gazetelerinde sistemin iklimine göre dolaştırılan haberlere bakarak habercilik yapılamaz.
Onlarda hapishane ve “hücreler” ve “demir parmaklıklar” ve “taş duvarlar” ve “zincirler” ve “zulümler”; hep Ricciardone’nin gazetecileri içindir. Bir de var olan sistemin az çok kendisinden gördüğü diğer bazı tutuklular için.
ERGENEKON’UN PROLETERLERİ
Büyük sermayenin merkez medyasında, Ergenekon, Balyoz, Kafes, Odatv, Islak imza vb davaların “proleterlerine” yapılan haksızlıkları göremezsiniz. Çünkü onlar, köşklerde ve saraylarda kalmaktadırlar!
O “Ergenekon proleterleri” dediğim tutuklular “demir parmaklık” edebiyatı yapmamışlardır; bu bir kültürdür ve felsefedir. Toplumda acıma duygusu uyandırarak, çoğu derin yalan boyutlu neşriyata da girişmemişlerdir. Çünkü Taif zindanındaki, Magosa’daki Sinop ve Bursa hapishanelerindeki, Bekir Ağa Bölüğü ve Malta’daki, Yemen’deki, Kafkas ve Galiçya cephesindeki ve Sakarya’daki Türkiye aydını 2 yüzyıldır hangi görevi yapıyorlarsa, o nöbeti sürdürmektedirler.
ERGENEKON TERTİBİNİN MERKEZİ HEDEFİ
Ergenekon tertibinde hedef belirlenmiş. Tuncay Güney’e verdirilen ifadeyle “Ergenekon demek TSK demektir.”
Yine hedef, Savcı Zekeriya Öz’ün ağzından 23 Temmuz 2008 günü ATV Ana Haber’den ilan edildi: “Ergenekon soruşturmasının merkezinde İşçi Partisi, Aydınlık ve Ulusal Kanal” var.
Haçlı saldırısının hedefi, Türkiye’nin silahlı yurtseverliği ve emek devrimciliğidir; Kemalist Devrimin kaleleridir.
OPERASYON KAZASININ KURBANLARI
Davalar boyunca gördük. ABD ve AB emperyalistleri ile TÜSİAD’tan diğer işbirlikçi sermaye çevrelerine kadar, sistemin efendileri, Ergenekon operasyonlarında “Kontrol dışı tutuklamalar” olduğunu söylüyorlar. “Operasyon kazası” yapılmış!
Bazı tutuklular da kendilerini “Kaza kurbanı” statüsü içine atabilmek için ne yapacaklarını şaşırdılar. F örgütüne mesajları ibretle izleniyor. Sabah, Milliyet, Vatan, Hürriyet gibi sistemin merkez gazeteleri de, “insan haklarını” yalnız sistemin evlatları için geçerli görüyorlar.
GAZETECİLİK ORTAMI
İşte gazetecilik, bu karartılmış ortamda, vicdanların sistemin kontrolüne teslim edildiği koşullarda yapılmaktadır. Bu cereyanlar ortasında, her gazeteci için kendisini sistemin merkezinden gelen dalgalara bırakma tehlikesi vardır. Meslek hastalıkları da bulaşıcıdır. Aynı mahfillerde, aynı sokak ve menfezlerde dolaşanların bu hastalıkları kapması rastlanan bir olay.
Gerçeklerle ilgili bir iş yapmak, önce gerçeğe sadakat duygusu gerektirir; güçlü bir vicdan ister.
İkincisi, özen gerektirir.
Ve elbette bilgiyi sürekli belleğe geçiren ve yenileyen, çağdaş olanakları iyi değerlendiren, sistemli bir çalışma.
HABERSİZ MERKEZ VE HABER MERKEZİ
Her haberde, gerçekler, telefonla sorulmaz: “Abi hücrelerde kaç kişi vardı, sen bilirsin yaa?” Bu ciddi gazetecilik değildir; mesleğe saygısızlıktır.
Arşivler bunun için kurulmuştur. Aydınlık ve Ulusal Kanal’ın Arşivi, eski Vatan, Akşam arşivleri yanında 90+1 yıllık birikimden ve yüzlerce aydınımızın armağan ettiği arşivlerden oluşur; yayın dünyamızın en zengin bir-iki arşivinden biridir. Herkes oraya başvurur.
Haber Merkezi, bilgisizlik merkezi değildir. Bilgi birikimi kayıtlı olarak elinin altında olacaktır. Emek, yeni bilgiye ulaşmak için harcanacaktır. Yoksa her bilgi yeniden aranırsa, çoğu zaman yanlış ve eksik bilgi bulunur ve zaman kaybedilir.
ARŞİV İNŞASI
Arşiv, Ergenekon ve benzeri davaların sanıkları ve tutukluları konusundaki bilgileri, sürekli işleyecektir. Hepsinin künyelerini, tutuklanma ve salınma tarihlerini ve davayla ilgili bilgileri sistemli olarak kaydederek doğru haber yapabilir. Haberci, telefonla sormak yerine, bilgisayarındaki iki tuşa basacak ve Silivri 1 Nolu L Tipi Cezaevinde tecrit hücrelerindeki tutuklu listesini, hücre numaraları ve diğer bilgilerle hemen bulabilecektir. Herkes, telefon ederek doğru bilgiyi onlardan öğrenecektir. Tek tek gazeteciler de, ancak sistemli özel arşivler geliştirerek mesleğini başarıyla yürütebilir.
Ulusal Kanal ve Aydınlık’a hücrelerde kaç kişi kaldığı konusunda bilgiler, tutuklular tarafından yollanmıştır. Haberlere bakılırsa görülür. Uydurma haberlerde ise, bu sayılar ve isimler tutarsızdır. Çünkü sistemin merkez gazetelerindeki yönlendirici haberlere bakılarak yazılmıştır.
TECRİT HÜCRELERİ
Silivri L Tipi Cezaevlerinin hepsinin planlarında, bütün bloklarda tecrit hücreleri vardır. B-3, F-3 ve F-6 bölümlerindeki, toplam 30 hücredir. Altlı üstlü toplam 6 ayrı bölümün her birinde 5 hücre vardır.
Tecrit hücrelerinde yasalara göre, yalnız cezaevinde disiplin cezası alanlar veya mahkemelerin tecrit hücresi cezası verdiği tutuklular kalır.
Oysa bugün tecrit hücrelerinde tutuklananlar hakkında böyle bir karar yoktur.
Tecrit hücrelerinin bölümlerinde 5 hücreden biri, “ortak yaşam alanı” ilan edilmiştir. Bu 2x2 metrelik yaşam alanının açılıp kapanan penceresi yoktur. Yalnızca cam takılmış deliği vardır. Yaşam alanını havalandıramazsınız. Koridor, yaşam alanı içinde gösterilerek, Adalet Bakanlığı, Cezaevi Yönetimi ve ilgili Mahkeme, kamuoyunu aldatmaktadır. Kamera kayıtları da kanıtlar, koridorda yaşanamaz. Zaten koridor yaşam alanından ayrıdır.
TECRİT HÜCRELERİNDE TUTULANLAR
İşte o tecrit hücrelerinde büyük sermaye medyasının yazdığı gibi 2 veya Ulusal Kanal’ın haberlerindeki gibi 5 tutuklu kalmıyor.
5 Mart 2012 tarihi itibarıyla tecrit hücrelerinde kalan 12 tutuklunun isimleri abece sırasıyla şöyledir:
B-3 Üst
Durmuş Ali Özoğul
İbrahim Özcan
Serdar Öztürk
B-3 Alt
Sait Çakır (1 Mart’tan beri)
Tuncay Özkan
F-3 Üst
Fikret Emek
F-3 Alt
Coşkun Musluk (1 Mart’tan beri)
Mustafa Balbay
F-6 Üst
Semih Tufan Gülaltay
F-6 Alt
Doğu Perinçek
Levent Bektaş
Levent Göktaş