İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek:PKK’NIN İKİ LİDERLİK SIRRI!

PKK’da lider olmanın sırrı. PKK’yı denetlemenin sırrı. PKK liderinin kadroları denetleme sırrı. Yürüyen İmralı sürecinin sırrı.

Abdullah Öcalan ile 24-25 Eylül 1989 günleri, 2000’e Doğru dergisi Genel Yayın Yönetmeni olarak söyleşi yaptığım zaman, birk...

Tarih:

PKK’da lider olmanın sırrı. PKK’yı denetlemenin sırrı. PKK liderinin kadroları denetleme sırrı. Yürüyen İmralı sürecinin sırrı.

Abdullah Öcalan ile 24-25 Eylül 1989 günleri, 2000’e Doğru dergisi Genel Yayın Yönetmeni olarak söyleşi yaptığım zaman, birkaç kez aynı soruyu yönelttim. “PKK’da ‘ben başkan olmak istiyorum, ben adayım’ diye kimse çıktı mı” sorusuna, her defasında aynı cevabı verdi.

PKK’da lider olmanın sırrı
Kendisinin “para bulma, silah bulma ve ilişki kanalları açmada birinci” olduğunu söyledi (Doğu Perinçek, Abdullah Öcalan ile Görüşmeler, Kaynak Yayınları, 6. basım). Hatta bir keresinde, heyecanla ayağa kalkarak, “Bulsun parayı, bulsun silahı, bulsun ilişkiyi, öyle karşıma çıksın” dedi.
Bu cevap, 1989 yılında hem Öcalan’ın lider tanımını ortaya koyuyordu, hem de PKK’da lider olmanın sırrını açıklıyordu.
Lider, “ilişkiyi bulan, parayı bulan ve silahı bulan” adamdı.
Milli kurtuluş örgütlerinde ise lider, programı, siyaseti kolektif bir önderlikle üreten ve kitleleri seferber eden kimsedir.

PKK’yı denetlemenin sırrı
Elbette PKK’nın liderlik sırrı, arkasından şu soruyu akla getiriyor: “İlişki, silah ve para” nereden ve hangi beceriyle bulunmuştu?
PKK’da liderlik olayına “parayı, silahı ve ilişkiyi bulan” kimsenin durduğu yerden bakmak yanında, parayı, silahı veren gücün bulunduğu yerden de bakabilirsiniz. “İlişki” denen de budur zaten.
Abdullah Öcalan ile PKK arasındaki ilişkinin karakterini de bu olay belirler.
1980 sonrasına bakarsanız Suriye Muhaberatı ilişkiyi PKK örgütü veya PKK Merkez Yönetimiyle değil, doğrudan ve yalnız Abdullah Öcalan ile kurmuştur. Suriye Muhaberatı PKK’yı tek adamla denetlemiştir.
Örgüt, o lidere mecbur ve mahkûmdur. Çünkü “para, silah ve ilişkiyi” bulmaktadır.
Lider ise, bir devletin kendisine tahsis ettiği kamptadır. Hayatı dahil, her şeyiyle bağımlıdır; o devletin avucundadır. Örgüt ise, o devletim avucundaki lidere bağımlıdır. Böylece lideri denetim altına alan devlet, örgütü de lider üzerinden denetler. PKK’da lider-örgüt ilişkisi böyle kurumlaşmıştır.
Bugün AKP iktidarı bu kurumlaşmayı kullanmaktadır ve ilişkiyi de açıkça “enstrüman” terimiyle tanımlamaktadır. İmralı, bir kurtuluş örgütünün karargâhı değil, fakat Tayyip Erdoğan’ın televizyon emri verdiği bir hapishanedir.
PKK yönetimiyle masaya oturma deneyimi Oslo’da başarısız kaldı. Bu kez “enstrüman” diye tanımlanan lider üzerinden ve lidere bağlılığı kullanarak bir sonuca ulaşılmak isteniyor. Dün Suriye Muhaberatının kurduğu ilişkiyi bugün MİT kurmakta ve kullanmaktadır. Masanın başındaki yabancı istihbarat servisi, yürütülen sürecin büyük patronudur.

PKK liderinin kadroları denetleme sırrı
PKK’nın ikinci liderlik sırrını 1990’lı yılların başında Abdullah Öcalan’ın Özel Kuvvetler Komutanı Abdurrahman Kayıkçı’nın anlatımından öğreniyoruz. Bu anlatımlar Ulusal Kanal Arşivinde görüntülü olarak bulunuyor. Hepsi açık kaynakların doğruladığı, PKK’nın da inkâr etmediği gerçeklerdir.
Öcalan, Abdurrahman Kayıkçı’ya Suriye’den Kuzey Irak’a geçip orada Merkez Komitesi Üyesi Mehmet Şener’i infaz etme görevi veriyor.
Kayıkçı, yeteri kadar silahlı adamla Kuzey Irak’a geçiyor. Fakat Mehmet Şener kendisinin Diyarbakır Cezaevinden ranza arkadaşıdır; yıllarca birlikte hapis yatmışlardır. Vicdanı arkadaşını öldürmeye elvermiyor. PKK’nın Kuzey Irak’taki diğer liderlerini yoklayarak bir çözüm üretmeye çabalıyor. Ancak hemen hepsi daha önce aynı tecrübeleri yaşamış ve örgüt içi infazlarda görev yapmışlardır. Kayıkçı, iki-üç günlük çabadan sonra bir tek örgütün etkili önderlerinden Sarı Baran’ı ikna ediyor ve Mehmet Şener’le birlikte PKK’nın hapishanesinde olan 100’ün üzerinde militanı da kurtararak örgütten ayrılıyorlar ve PKK-Vejin adlı örgütü kuruyorlar.
Abdurrahman Kayıkçı’nın söylediği şudur: “Ben arkadaşını infaz emrini yerine getirmeyen tek PKK yetkilisiyim. PKK’nın Özel Kuvvetler Komutanı olarak Apo’dan sonraki en güçlü adamdım. Ama o emri yerine getirmedim, getiremezdim. Ve arkadaş katili olduktan sonra vicdan kalmıyor, başın eğiliyor, kendine saygın da kalmıyor, onurunu kaybediyorsun.”
Bu da PKK’nın ikinci önemli liderlik sırrıdır. PKK’nın önder kadrosunun ahlaki özellikleri örgüt içi infazlarda görevler yaparak şekillenmiştir. Bugün Türkiye’nin sıcak para sermayesinin ve Hürriyet’ten Zaman gazetesine kadar yere göğe koymadıkları örgütün faziletleri bunlardır.

Yürüyen İmralı sürecinin sırrı
Bu yazıda, Paris’te Sakine Cansız ve arkadaşlarının öldürülmesiyle ilgili herhangi bir görüş ileri sürülmüyor. Somut bilgiler olmadan ileri geri konuşmalara bir katkımız olamaz.
Burada PKK’nın iki sırrını vurgulayarak, yürüyen sürecin sırrına işaret etmiş oluyoruz.
Yürüyen süreç, ABD-İsrail’in Türkiye himayesinde Kürdistan planıdır.
Tayyip Erdoğan’a bu planın uygulaması ihale edilmiştir. Ve sıcak paranın bedeli, artık sıcak kandır.
PKK, Abdullah Öcalan üzerinden bu planın disiplini altına alınmaktadır. Plan, milli değil, Amerikan emperyalizmi ve İsrail siyonizminindir.
Bu planın yürümesi için, Abdullah Öcalan’ın örgüt üzerindeki otoritesi bizzat Tayyip Erdoğan iktidarı ve holding medyası tarafından nerdeyse kutsallaştırılıyor.
Tayyip Erdoğan iktidarı, bugün PKK’nın Apo önderliğindeki bütünlüğü konusunda Kandil’deki yönetimden çok daha duyarlıdır.
Ancak uygulanan disiplin, büyük patronun disiplinidir. ABD, bu süreci Tayyip Erdoğan ile Kandil’i birbirine karşı kullanarak götürmektedir. Türk ve Kürde gösterilen düşman, komşularıdır; Irak’tır, İran’dır ve Suriye’dir. Bu süreç bir barış süreci değil, çok kanlı savaş sürecidir.
Enstrüman olmayı kabul etmeyen Türkiye halkı, Türkü ve Kürdüyle bu süreci bozacaktır.

YARIN: Enstrümantalizm ve Enternasyonalizm